Logo

1. Hukuk Dairesi2021/2560 E. 2022/711 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının, telefonda kendisini polis olarak tanıtan kişiler tarafından korkutularak taşınmazını satmaya zorlandığını iddia ederek, davalıya yaptığı satışın iptali ve taşınmazın adına tescilini talep etmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, davalının iradesini sakatladığına veya kötü niyetli olduğuna dair delil sunamaması, davalının taşınmazı bedelini ödeyerek ve tapu siciline güvenerek aldığının tanık beyanlarıyla sabit olması ve davacının mağduriyetinin giderilmesi için gerçek sorumlulara karşı tazminat davası açma imkanının bulunması gözetilerek, davanın reddine dair yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına dair verilen karara, İlk Derece Mahkemesince uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine ilişkin verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, telefonda kendisini polis olarak tanıtan kişi tarafından korkutulduğunu ve maliki olduğu 417 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 5 numaralı bağımsız bölümü satmaya zorlandığını, taşınmazı davalı ...'na devrettiğini, bu satıştan elde edilen paranın aynı kişiler tarafından elinden alındığını, savcılık tarafından başlatılan soruşturmanın devam ettiğini, taşınmazın satışı sırasında emlak işlerini ... Emlak adlı işyerinde çalışanların çözümlediğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

2.1. Davalı ..., davacıyı tehdit eden, dolandıran kişi olmadığını, şüpheli olarak değil bilgi sahibi sıfatı ile soruşturma dosyasında ifadesinin alındığını, senelerdir aynı yerde esnaflık yaptığını ve buna benzer şekilde yatırım amaçlı olarak çok sayıda gayrimenkul satın aldığını, pazarlık sırasında davacının taşınmazı kendisine bizzat gezdirerek gösterdiğini, taşınmazı tapu siciline güvenerek ve 650.000,00 TL satış bedeli ödeyerek satın aldığını, davacının dava dilekçesinde iddia ettiği hususları satış işlemleri sırasında beyan etmediğini ve kendisinin de bu hususları bilebilecek durumda olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

2.2. Davalı ..., dava konusu taşınmaz ile ve davalılarla hiçbir ilgisinin olmadığını, tarafları tanımadığını, davanın süresi içerisinde açılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İstanbul 15. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26/12/2017 tarihli ve 2015/403 E. 2017/711 K. sayılı kararıyla; iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesini tekrarla soruşturma dosyasının neticesinin bekletici mesele sayılması gerektiğini, dava konusu taşınmazın akitteki satış değeri ile gerçek değeri arasında aşırı oransızlık bulunduğunu, mahkemece bunun dikkate alınmadığını ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 17/04/2018 tarihli ve 2018/379 E., 2018/697 K. sayılı kararıyla; davaya dayanak yapılan hile ve tehdit eyleminin kayıt maliki olan Levent tarafından gerçekleştirildiğine yönelik bir iddiada bulunulmadığı, davalının taşınmazı tapu kütüğündeki sicile iyiniyetle dayanarak bedelini ödemek suretiyle satın aldığı, hile ve tehdit eylemini gerçekleştirdiği iddia edilen meçhul şahıslar ile davalı ...'in çıkar ve işbirliği içerisinde hareket ettiğine yönelik bir iddianın da bulunmadığı, davada bedelden kaynaklanan bir istek de bulunmadığı gözetilerek yazılı olduğu şekilde karar verilmesinin doğru olduğu, bekletici mesele yapılması talep edilen İstanbul C. Başsavcılığı'nın 2015/134406 Soruşturma sayılı dosyasında, tapu kayıt maliki ...'nun tanık sıfatı ile yer aldığı, söz konusu soruşturma dosyasının bekletici mesele sayılmaması yönündeki yerel mahkeme kararının yerinde olduğu, taşınmazın akit tarihindeki gerçek değeri ile resmi akitteki değeri arasında fahiş bir fark bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairemizin 02/07/2019 tarihli ve 2018/3343 E., 2019/4297 K. sayılı ilamıyla, “Davacı dava dilekçesinde tanık deliline dayanmış ve ileri sürdüğü olayların ne şekilde gerçekleştiği hususunda çekişmeli taşınmazın satışına aracılık eden ... Emlak’ın sahibi ..., aynı yerde çalışan ... ve ...’nin bilgi sahibi olduğunu belirtmiş olup İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/134406 sayılı dosyasında adı geçen bu kişilerden ... Kahraman’ın ifadesinin alındığı diğer iki kişinin ise dinlenilmediği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, mahkemece davacının hukuki dinlenilme hakkı (6100 sayılı HMK. md. 27) dikkate alınarak HMK'nun 240/3. maddesi uyarınca dava dilekçesinde gösterdiği kişilerin adresinin ve tanık olarak dinletileceği konunun bildirilmesi için davacıya kesin süre verilmesi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/134406 sayılı dosyasının akıbetinin araştırılması, toplanan ve toplanacak bütün deliller değerlendirilerek davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir. ” gerekçesiyle bozulmuştur.

3. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen karar

İlk Derece Mahkemesi’nin 29/09/2020 tarihli ve 2019/254 E., 2020/193 K. sayılı kararıyla, çekişmeli taşınmazı satın alan davalı ...’in davacının iradesinin sakatlanmasına etkisinin bulunduğu veya kötü niyetli olduğuna dair hiçbir delilin bulunmadığı, aksine dinlenen tanık beyanlarına göre davalının taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığı, gerek pazarlık gerekse satış esnasında davacının korkutulduğu konusunda bir intibanın uyanmadığı, soruşturma dosyasında şüphelilerin kimliklerinin henüz tespit edilemediği, ne zaman sonuçlanacağı bilinmeyen soruşturma dosyasının sonucunu beklemenin tapuya güvenerek mülkiyet hakkı edinen kişiye karşı haksızlık yaratacağı, yargılamanın makul sürede sona erdirilmesi gerektiği, gerçek sorumluların saptanması halinde davacının bu kişilerden tazminat talebinde bulunma hakkının mevcut olduğu gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili istinaf mahkemesine hitaben yazdığı dilekçesinde özetle, aşamalardaki beyanlarını tekrarla soruşturma dosyasının sonucunun beklenmesi gerektiğini ve taşınmazın gerçek değeri ile satış bedeli arasında önemli ölçüde fark bulunduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi’nce dairenin görevsizliğine, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay ilgili hukuk dairesine gönderilmek üzere mahkemesine geri çevrilmesine karar verilmiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, aldatma ve korkutma hukuki sebeplerine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunu’nun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

6.2.2. Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

6.2.3. Diğer taraftan, bilindiği üzere 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun(TBK) 37. (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun(BK) 29.) maddesine göre, bir kimse karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin kendisi veya yakınlarının maddi veya manevi varlığına yönelik hukuka aykırı ve esaslı korkutması sonucu yaptığı sözleşme ile bağlı sayılamaz. TBK'nin 38. (BK'nin 30.) maddesinde belirtildiği gibi, korkutmadan(ikrah-tehdit) söz edilebilmesi için, korkutmanın sözleşmeyi yapan kimsenin veya yakınlarının kişilik haklarına veya mal varlıklarına yönelik olması, korkutmaya maruz kalanın sübjektif durumuna göre ağır ve derhal meydana gelebilecek nitelik taşıması, haksız(hukuka aykırı) sayılması, illiyet bağının bulunması yani sözleşmenin korkunun yarattığı etki sonucu yapılması zorunludur. Bu koşulların varlığı halinde iradesi sakatlanan taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili(makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir.

6.2.4. Hemen belirtmek gerekir ki, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Korkunun kalktığı tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme karşı tarafa yöneltilecek tek taraflı sarih ve zımni bir irade açıklaması ile feshedilebileceği gibi def'i veya dava yoluyla da kullanılabilir(TBK'nın 39. md). Sözleşme iptal edilmekle yapıldığı andan itibaren ortadan kalkacağı için yerine getirilen edim, istihkak davası(tapulu taşınmazlarda iptal ve tescil davası), bunun mümkün olmadığı hallerde sebepsiz zenginleşme davası ile geri istenebilir.

6.2.5. 6100 sayılı HMK’nın 190/1. maddesinde, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.”, 4721 sayılı TMK’nın 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” düzenlemelerine yer verilmiştir.

6.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayanağı olan ve kararın (V/6.2.) bendinde açıklanan yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak kararın (V/3.) bendinde yer verilen gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 26,30 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 26/01/2022 tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.