Logo

1. Hukuk Dairesi2021/3299 E. 2022/769 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi zilyetliğe dayalı tapu iptali ve tescil davasında, davacının zilyetlik koşullarını sağlayıp sağlamadığı ve taşınmazın Hazine adına tescilinin hukuka uygun olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, hava fotoğrafları incelenmeden, tanık dinlenmeden, kadastro tutanakları ve varsa kadastro dosyaları getirtilmeden, uzman ziraat bilirkişisinden rapor alınmadan ve taşınmazın mübadil Rumlara ait olup olmadığı hususu yeterince araştırılmadan eksik inceleme ile hüküm kurulduğu gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 6. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE

MAHKEMESİ : KÜÇÜKÇEKMECE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasındaki kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin açılan davadan dolayı yapılan yargılama sonunda; İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan reddine dair verilen karar, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü;

Kadastro sonucu Başakşehir ilçesi, Kayabaşı mahallesi çalışma alanında bulunan çekişmeli 1458 ve 1459 parsel sayılı taşınmazlar senetsizden evvelki tapulama çalışmaları esnasında tahdit ve tesbite tabi tutulmayıp tapulama harici bırakılmış olup yeniden tetkikinde mülkiyete konu olabilecek yerlerden olduğu, ham toprak vasfına haiz içinde yer yer fundalıkların bulunduğu belirtilmekle Hazine adına 20.11.1974 tarihinde tespit edilmiş olup 09.01.1979-01.02.1979 tarihlerinde askı ilan aşamasında tespite itiraz edilmesi üzerine Tapulama Komisyonunca 09.01.1979 tarihinde 1410 ila 1488 nolu parsellere ilişkin Kayabaşı köyünü temsilen Av ...taşınmazların cinsinin mera olarak tashih edilmek suretiyle köy tüzel kişiliği adına tahdit ve tespit edilmesini talep ettiği, 1410 ve 1488 parseller arasında kalan dava dışı bir takım parsellere ise şahıslar tarafından yapılan itirazlarda, taşınmazların kendi adlarına tespitini talep ettikleri, yapılan incelemede 1410 nolu tapulama tutanağına ekli 02.08.1978 tarihli iki ayrı inceleme zabıtlarından anlaşılacağı gibi itirazlı parsellerin ilk tapulamaca yapılan tahdit ve tespitlerinin yerinde olduğu, itirazcı şahısların ise para ve emek sarfıyla tarla haline getirdikleri parsellerin de 1617 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Ön Tedbirler Kanunu Hükümleri gereğince imar ihyanın söz konusu olmayacağının anlaşıldığı gerekçesiyle 1410 ila 1488 parsellerine yapılan tüm itirazların yersiz görülerek reddine karar verilmiştir. Bunun üzerine davacısının Kayabaşı Köyü Tüzel Kişiliği, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve bir kısım şahıslar ile davalısının Maliye Hazinesi olduğu Bakırköy Tapulama Mahkemesinin 1979/9 ve 1984 /24 Karar sayılı dosyasıyla tespite itiraz davası açıldığı, dava konusu parsellerin içinde bulunduğu tapulama tutanaklarının usulüne uygun tutulmadıkları gerekçesiyle Tapulama Müdürlüğüne geri gönderilmesine karar verildiği, hükmün işin esasına girilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulması üzerine dosyanın 1988/3 Esas numarasını aldığı bu defa Küçükçekmece Adliyesinin kurulması üzerine dosyanın kapatıldığı ve Küçükçekmece Kadastro Mahkemesinin 1990/35 Esasını aldığı, 1458 ve 1459 parseller de dahil bir çok taşınmaza ilişkin tefrik kararı alınması üzerine 2005/4 Esas ve 2005/12 Karar ve 2006/6 Esas ve 2006/8 Karar sayılı dosyalar ile davanın görülmeye devam ettiği, dava konusu 1458 ve 1459 parsellerin de içinde bulunduğu taşınmazlara ilişkin köy tüzel kişiliğinin Küçükçekmece ilçesine bağlanmasından sonra yetki ve sorumluluğun Küçükçekmece Belediye Başkanlığına da geçtiği anlaşılmakla Mahkemece davacı Kayabaşı Tüzel Kişiliği tarafından 1410 ila 1488 parsellerin kadimden beri mera oldukları belirtilerek, Köy Tüzel Kişiliği adına taşınmazların tescilinin talep edildiğini, Hazinenin ise Kayabaşı köyünün Ayayorgi ismi ile anılan eski bir rum köyü olup Yunanistan devleti ile yapılan 10.06.1930 tarihli Ankara Anlaşması ile tüm taşınmazların mülkiyetinin Maliye Hazinesine geçtiğini köylülerin malik oldukları taşınmazların devletçe dağıtımı yapılmayan dağıtım dışı bırakılan ve köy merası ile ilgisi olmayan taşınmazlar olup taşınmazların mera niteliği taşımadığı ham toprak ve fundalık vasfı taşıdığı, Kayabaşı köyünün Hazinece dağıtıldığı bir kısım arazinin dağıtım dışı bırakıldığı dağıtılan yerlerin miktar fazlalarının da tescil edileceğini hükme bağlayan emsal karardan bahisle 10.06.1930 tarihli Ankara Anlaşmasına dayalı olarak TBMM'ce çıkarılan 1725 sayılı Yasa gereği Kayabaşı köyünün mübadil Rumlardan kalması nedeniyle mülkiyetinin Hazineye geçtiği belirtilerek, davanın reddinin savunulduğu, Küçükçekmece Belediye Başkanlığı tarafından davalı Hazine lehine davadan feragat edilmesi üzerine feragat nedeniyle davanın reddine 1458 ve 1459 parsellerin de içinde olduğu bir çok taşınmazın taşınmazların Maliye Hazinesi adına tesciline karar verilmiş olup, hüküm temyiz edilmemekle 14.11.2005 tarihinde kesinleşmiştir. 2006 tarihi itibariyle TOKİ'ye devredildiği son gelen tapu kayıtlarında 1458 ve 1459 parsellerin imar uygulaması sonucu 05.03.2009 tarihi itibariyle farklı ada ve parsel numaralarına dönüştüğü, Mahkemece 09.10.2015 tarihinde yapılan keşif sonrası alınan inşaat bilirkişi raporunda dava konusu yerlerin fiili durumda 899 ada 1 ve 2 parsel, 901 ada 2 ve 3 parsellerin, 900 ada 5 ve 902 ada 7 parsellerin bir kısmında bulunduğu belirtilmiştir.

I. DAVA

Davacılar vekili, vekil edenlerin murisi ...'ın dava konusu taşınmazlara 30 yıldan fazla zilyet iken murise tapulamada tespit edilen taşınmazlarının bitişikleri olan Kayabaşı eskisi 919 nolu parselin bitişiği tahminen 12 dönüm tarla vasfındaki taşınmazın, yine 910 parselle, 908 parsel ve 907 parsellerle çevrili tahminen 5000 metrekarelik taşınmazın önce tapulama harici bırakıldığını, bilahare ham toprak niteliğinde Hazine adına Kayabaşı köyü 1459 nolu parsel olarak tespit edildiğini, yine 921 parselin bitişiği ve doğu kısmında kalan tahminen 4500,00 m2'lik kısmın tapulama harici bırakıldığını, daha sonra ham toprak niteliğinde Hazine adına Kayabaşı köyü 1458 nolu parselin içinde tespit edildiğini, Hazineye yapılan tespit ve tescilin 2006 yılından sonra kesinleştiğini, Hazinenin de 1458 ve 1459 nolu parseli davalı TOKİ'ye bedelsiz olarak devrettiğini, davalının durumu bilerek devraldığını, davacıların murisi ve davacıların dava konusu taşınmazları açarak tarım arazisi haline getirdiğini, nizasız fasılasız iyi niyetle malik sıfatıyla zilyet olup tarımsal faaliyet yaptıklarını açıklayarak dava konusu kısmının 1458 ve 1459 parselden iptali ile müvekkilleri adına hisseleri nisbetinde tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili, dava konusu taşınmazın da içinde bulunduğu, Başakşehir ilçesi, Kayabaşı bölgesinin 1164 sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanunun 4. maddesi kapsamında Arsa Üretim Alanı ilan edildiğini, bilahare 775 sayılı Gecekondu Kanunu hükümleri uyarınca Gecekondu Önleme Bölgesi ilan edildiğini, bu kapsamda bölgede Maliye Hazinesine ait yaklaşık 600 hektarlık alanı kapsayan taşınmazın mülkiyetinin 2006 yılında müvekkili idareye devredildiğini, dava konusu taşınmazı kapsayan söz konusu bölgede İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığınca onaylanan 13/02/2008 tarihli 1/1000 ölçekli Kayabaşı Revizyon Uygulama İmar Planına dayalı olarak müvekkili idare tarafından 3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesi kapsamında imar uygulamasının gerçekleştirildiğini ve 05/03/2009 tarihinde tapu siciline tescil edildiğini, davacıların iddialarının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, KK. 12. maddesine göre hak düşürücü sürenin geçtiğini, dava konusu taşınmazların 1974 yılında yapılan tapulama işlemleri sonucu tapu kütüğüne kaydedildiğini ve Küçükçekmece Kadastro Mahkemesinin kararıyla Hazine adına tescil edildikten sonra bilahare müvekkili idareye devredildiğini, dolayısıyla davacının dava konusu taşınmazda zilliyetliğe dayanarak hak iddia edebilmesinin hukuken mümkün olmadığını, Küçükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/12 Esas sayılı dosyası üzerinden aynı konuda açılan davanın reddedildiğini, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun koşulları oluşmayan zilyetliğe dayalı tescil talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Küçükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/241 Esas, 2016/481 Karar sayılı kararında, gerek olağanüstü zamanaşımı şartlarının gerekse kazandırıcı zaman aşımı ile iktisap koşullarının davacı lehine oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

Yerel Mahkeme kararına karşı yasal süresi içerisinde davacılar vekili tarafından istinaf isteminde bulunulmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Davacılar vekili, delillerinin usul ve yasalara uygun toplanıp değerlendirilmediği, Kayabaşı köyü 1458 ve 1459 eski kadastral parsellerin dosyaları, kesinleşmiş kararlarının celp edilmediği, 921 nolu parselin dayanak kaydının getirtilmediği, tutanakların 2006 yılında kesinleştiği için 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmediği, usulüne uygun keşif ve ölçüm yapılmayıp tanıkların keşif mahallinde dinlenmediği, dava konusu taşınmazların dava tarihinde tarla vasfında iken arsa kabul edilip yanlış ölçümlere göre emsal değerlendirilmesinin ve keşifte ziraatçi bilirkişi bulundurulmamasının usul ve yasaya aykırı olduğu, Mahkemenin red kararının kaldırılarak eksik delillerin toplanılması, mahallinde keşif yapılarak usulüne uygun rapor alınması, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 2017/376 Esas, 2017/339 Karar sayılı kararında, 1930 tarihli Ankara Anlaşmasına ve bu anlaşmaya dayanılarak TBMM. tarafından çıkartılan Kanuna dayalı olarak mülkiyetinin Hazineye geçtiği gerekçesi ile dava konusu taşınmazlar ile aynı mahiyetteki taşınmazlar yönünden reddolunan davalara ilişkin kararların Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği gerekçesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/(1)-b/1. maddesi uyarınca davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar vermiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’nin yukarıda sözü edilen kararına karşı yasal süresi içerisinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacılar vekili, temyiz dilekçesinde özetle, delillerin takdiri ve olaya uygulamasında hataya düşüldüğünü, çekişmeli taşınmazlara ait ilgili evrakların dosyaya celp edilmediğini, hak düşürücü sürenin uygulanma imkanının bulunmadığını, tanık ve mahalli bilirkişilerin keşif esnasında taşınmaz başında dinlenilmediği ve duruşmada dinlenildiğini, davaya konu taşınmazların keşif esnasında teknik bilirkişi tarafından tespit edilmediğini belirterek, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2017/376 Esas, 2017/339 sayılı Kararının bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava; TMK’nın 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddede yazılı kadastrodan önceki zilyetlik hukuki sebebine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun “Tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların tespiti” başlıklı 14. maddesinde; “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.’’ Olağanüstü zamanaşımı yolu ile taşınmaz mülkiyetinin kazanılması ve taşınmazın zilyedi adına tespitine ilişkin temel koşulların 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Buna göre; tapuda kayıtlı olmayan bir taşınmaz, aralıksız ve nizasız yirmi yıllık süreyle malik sıfatı ile elinde bulunduran ve zilyedi olan kişi adına tespit ve tescil edilecektir.

3.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun ve 17. maddesi, "– Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir."

3.2.3. Zilyetlik, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 973. maddesinde, "Bir şey üzerinde fiilî hâkimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir. Taşınmaz üzerindeki irtifak haklarında ve taşınmaz yüklerinde hakkın fiilen kullanılması zilyetlik sayılır" şeklinde tanımlanmıştır. Bir şeye malik olmayan kimsenin zilyetliği zamanla o şeyin mülkiyetinin kazanılmasını sağlayabilir. Mülkiyetin kazanılma sebeplerinden biri olan zilyetliğin konusu ancak maddi şeylerdir. Zilyetliğin tanımında da görüleceği gibi, zilyetlik olması için bir şeyin bulunması ve ayrıca o şey üzerinde fiili hâkimiyetin kurulması ve kullanılması gerekir (İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04.12.1998 tarihli ve 1996/4 E., 1998/3 K. sayılı kararı).

3.2.4. Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi gereğince zilyedi lehine taşınmazın tespiti koşullarına ilişkin yapılan açıklamaların yanında, 3402 sayılı Kanun'un "Hazine adına tespit" başlıklı 18. maddesinde;

"Yukarıdaki maddelerin hükümleri dışında kalan ve tescile tabi bulunan taşınmaz mallar ile tarım alanına dönüştürülmesi veya ekonomik yarar sağlanması mümkün olan yerler Hazine adına tespit olunur.

Orta malları, hizmet malları, ormanlar ve Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup da bir kamu hizmetine tahsis edilen yerler ile kanunları uyarınca Devlete kalan taşınmaz mallar, tapuda kayıtlı olsun olmasın kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemez" hükmüne yer verilmiştir.

3.2.5. 3402 sayılı Kanun'un 18. maddesinden önce gelen 13, 14 ve 17. maddelerinde mülkiyet hakkının tespitine ilişkin esaslar düzenlenmiştir. Kanun'un önceki maddelerinde özel veya tüzel kişiler adına taşınmaz malların tespit ve tescil şartlarına yer verilmişken, Kanun'un 18/1. fıkrası ile bunların dışında kalan ve tescile tabi olan malların Hazine adına tespit ve tescil edileceği, diğer bir deyişle özel ve tüzel kişiler lehine iktisap şartları oluşmayan malların Hazineye ait olması esası getirilmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında ise kamunun yararlanmasına mahsus orta malları ile hizmet mallarının (3402 sayılı Kanun'un m. 16/1), ormanların (6831 sayılı Orman Kanunu m. 1 vd), devletin hüküm ve tasarrufu altında olup da (TMK'nın m.715) kamu hizmetine tahsis edilmeyen yerler ile kanunlar uyarınca devlete kalan yerlerin olağanüstü zamanaşımı zilyetlik yolu kazanılamayacakları açıkça ifade edilmiştir.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Maddi olayları ileri sürmek taraflara, uygulanacak kanun maddesini belirleyip uygulamak hakime aittir. Dava dilekçesi, cevap layihası ve dosya kapsamına göre TMK 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesinde yazılı kadastrodan önceki zilyetlik hukuki sebebine dayalı tapu iptali ve tescil davasıdır. Bu tür davalarda zilyetlik olgusunun tanık dahil her türlü delille kanıtlanması mümkündür. Mahkemece çekişmeli taşınmaz üzerinde zilyetlikle kazanım koşullarının davacılar yararına gerçekleşmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmişse de bir arazinin kullanım süresi ile niteliğini ve üzerindeki imar-ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihi en iyi belirleme yönteminin hava fotoğraflarının stereskop aleti ile incelenmesi olmasına rağmen Mahkemece hava fotoğrafları "hiç" incelenmemiş, bu haliyle gerçeğin bir resmi olan hava fotoğrafları incelenerek yerel bilirkişi ve tanık beyanları denetlenmemiştir. Öte yandan Mahkemece tanık dinlenmeden, kadastro tutanakları ile dayanak belgeler ve varsa kadastro dosyalarının fiili olarak getirtilmek suretiyle Mahkemece usulüne uygun uygulanmadan, dava konusu taşınmazların ham toprak ve fundalık niteliğinde tescil edildiği, ayrıca davacılar tarafından dava konusu taşınmazın ziraat etmek suretiyle kullanıldığı iddia edildiğine göre Mahkemece, uzman ziraat bilirkişiden rapor alınmadan karar verilmiş olması doğru değildir.

3.3.2. Yine, bilinmektedir ki; mübadil Rumlardan Hazineye kalan taşınmazların olağanüstü zamanaşımı yoluyla kazanılması mümkün değildir. Dava konusu taşınmazların bulunduğu Kayabaşı köyü çalışmaları esnasında mübadil Rumlara ait bir veya birkaç yerin bulunması o çalışma alanında kalan tüm taşınmazların da mübadil Rumlardan kaldığını göstermeyeceğine göre, davalı tarafın savunmasında geçen az yukarıda ayrıntılı şekilde açıklanan dava konusu taşınmazların bulunduğu köyün Rum köyü olduğu, mübadil Rumlardan kalan yer olduğu ifadesi üzerinde de yeteri kadar durulmamıştır.

3.3.3. Şu halde doğru sonuca varılabilmesi için, Mahkemece öncelikle, dava konusu taşınmaz bölümüne ait temin edilebilen en eski ve yeni tarihli ortofoto ve uydu fotoğrafları ile Harita Genel Müdürlüğünün web sitesinin harita sorgulama sayfasına girilerek, taşınmaz bölümlerinin bulunduğu köyü/mahalleyi kapsayacak şekilde hangi yıllara ait hava fotoğrafı bulunduğu araştırılıp belirlenmek ve (denetimin sağlanması bakımından) ilgili sayfanın çıktısı dosya içerisine konulmak suretiyle buradan elde edilen verilere göre tespit tarihi olan 1974 yılından 15- 20- 25 yıl öncesine (bulunmadığı takdirde bu tarihlere en yakın tarihlere) ait farklı dönemlerde çekilmiş en az üç adet stereoskopik hava fotoğrafı tarihleri açıkça yazılmak suretiyle Harita Genel Müdürlüğü'nden getirtilerek dosya arasına konulmalı, dosya bu şekilde ikmal edildikten sonra, mahallinde yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları ile 3 kişilik jeodezi-fotogrametri mühendisi bilirkişi heyeti, 3 kişilik ziraatçı bilirkişi kurulu ve fen bilirkişisinin aracılığıyla yeniden keşif yapılmalı; keşif sırasında dinlenilecek davada yararı bulunmayan yerel bilirkişiler ve taraf tanıklarına tutanaktaki edinme sebebinin doğru olup olmadığı, taşınmazların öncesinde mera veya mübadil yeri veya kaçak yitik kişi yeri olup olmadığı, komşu parsellere uygulanan dayanak kayıtlarının dava konusu taşınmazı ne olarak gösterdiği olgusu sorulmak suretiyle zilyetlikle kazanmaya engel durum olup olmadığı hususu üzerinde durularak konu açıklığa kavuşturulmalı; 3 kişilik jeodezi ve fotogrametri mühendislerinden oluşturulacak bilirkişi heyetine haritalar, hava fotoğrafları ve uydu fotoğrafları üzerinde streoskopik inceleme yaptırılmalı, 3 kişilik ziraat bilirkişi kurulundan çekişmeli taşınmazın eğimi, niteliği, toprak yapısı, bitki örtüsü, taşınmazın imar-ihyasının hangi tarihte tamamlandığı ve kullanım durumunu kesin olarak belirleyen bilimsel verilere dayalı, önceki ziraat bilirkişi raporunu da irdeleyen, sınırındaki taşınmazlarla mukayese edilecek şekilde fotoğraflarla desteklenmiş bilimsel rapor alınmalı; HMK'nın 290/2. maddesi uyarınca birlikte keşfe götürülecek bir fotoğrafçı aracılığıyla taşınmaz ve çevresinin yakın plan ve panoramik fotoğrafları çektirilip Mahkemece onaylandıktan sonra dosya arasına konulmalı; 3402 sayılı Kanunu'nun 17. maddesi göz önüne alınarak tespit tarihinden önce 3402 sayılı Yasa'nın 14 ve 17. maddelerde öngörülen koşulların davacı taraf yararına gerçekleşmiş olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir.

V. SONUÇ

Eksik inceleme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07/02/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.