"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki tapu iptal tescil ve bedel istekli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince hak düşürücü nedeniyle davanın reddine ilişkin verilen kararın, davacılar vekili tarafından esastan, davalılar vekili tarafından ise vekalet ücreti yönünden istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvuruların esastan reddine dair verilen karar, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili, Yuva Köyü çalışma alanında bulunan 8, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 65, 66, 77, 78, 99, 119, 120, 122, 123, 139, 143, 145, 150, 151, 163, 165, 174, 175, 177, 183, 184, 185, 186, 187, 193, 194, 206, 207, 215, 220, 228, 234, 240, 241, 242, 243, 244, 246, 250, 251, 252, 253, 254, 255, 256, 265, 270, 281, 286, 292, 294, 296, 342, 343, 347, 348, 350, 363, 367, 404, 408, 412, 416, 421, 434, 436, 441, 442, 443, 486, 521, 543, 544, 566, 567, 568, 569, 570, 571, 572, 573, 574, 575, 576, 577, 579, 585, 586, 587, 589, 628, 631, 632, 633, 634, 635, 636, 637, 641, 642, 643, 644, 645, 646, 650, 651, 668, 688, 694, 711, 712, 725, 731, 733, 749, 752, 774, 809, 787, 803, 820, 822, 838, 839, 840, 847, 848, 850, 855, 859, 863, 865, 867, 918, 929, 931, 932, 939, 961, 971, 972, 973, 981, 987, 1003, 1014, 1016, 1017, 1021, 1035, 1050, 1066, 1067, 1069, 1073, 1101, 1119, 1125, 1145, 1155, 1156, 1157, 1158, 1179, 1180, 1183, 1186, 1195, 1207, 1218, 1219, 1220, 1221, 1222, 1224, 1225, 1234, 1244, 1246, 1247, 1249, 1252, 1257, 1275, 1280, 1285, 1286, 1287, 1289, 1296, 1310, 1311, 1318, 1319, 1320, 1330, 1331, 1352, 1353, 1354, 1355, 1356, 1357, 1369, 1376, 1377, 1382, 1388, 1401, 1405, 1406, 1407, 1408, 1409, 1410, 1428, 1430, 1431, 1433, 1439, 1457, 1461, 1470, 1476, 1477, 1478, 1491, 1498, 1499, 1500, 1501, 1502, 1503, 1511, 1512, 1514, 1515, 1517, 1519, 1543, 1544, 1545, 1565, 1568, 1569, 1571, 1572, 1573, 1575, 1576, 1577, 1578, 1579, 1580, 1581, 1582, 1583, 1584, 1585, 1599, 1600, 1601, 1602, 1605, 1607, 1608, 1609, 1630, 1619, 1622, 1623, 1624, 1631, 1632, 1633, 1636, 1637, 1638, 1639, 1647, 1653, 1659, 1690, 1692, 1693, 1694, 1702, 1704, 1705, 1707, 1717, 1718, 1719, 1720, 1721, 1735, 1740, 1744, 1745, 1746, 1747, 1751, 1765, 1766, 1767, 1768, 1785, 1786, 1790, 1791, 1796, 1797, 1798, 1804, 1813, 1814, 1815, 1816, 1817, 1818, 1819, 1820, 1822, 1838, 1842, 1843, 1844, 1845, 1846, 1847, 1855, 1856, 1857, 1858, 1859, 1860, 1861, 1864, 1865, 1866, 1867, 1868, 1875, 1880, 1884, 1894, 1898, 1899, 1900, 1901, 1930, 1933, 1938, 1939, 1940, 1941, 1942, 1943, 1944, 1945, 1946, 1947, 1948, 1949, 1967, 1968, 1969, 1970, 1971, 1983, 1984, 1986, 1987, 1988, 1989, 1990, 1991, 2021, 2023, 2026, 2027, 2028, 2029, 2030, 2031, 2032, 2033, 2034, 2051, 2065, 2073, 2074, 2075 ve 2079 parsel sayılı taşınmazların Medeni Kanunun yürürlüğe girmesinden önce ölen müşterek murisler ... ve ...’den intikal ettiğini, davacıların yakın miras bırakanları ...'ün de ... ve ... mirasçısı olmasına rağmen terekenin paylaşıma ...’nin dahil edilmediğini, anılan şahısların mal varlığı davacıların murisi olan ...'e de intikal ettiği halde, muris ...'ün, mirasın tasarrufuna dahil edilmeyip mirasçı değilmiş gibi işlem yapılarak taşınmazların davalılar adına tescil edildiğini, bu şekilde gerçekleştirilen her türlü taksim ve tasarruf işlemlerinin yok hükmünde olduğunu, diğer mirasçıların mirastan mal kaçırma amacıyla satışlar ve devirler gerçekleştirerek murisleri ...'nin mirasçılığını yok saydıklarını açıklayarak, davalılar ve onların kan veya sıhri hısımları adına miras paylarını gasp eden ve miras paylarını azaltmak amacı ile yapılan hile, sahtecilik, muvazaa, rüşvet ve sair yolsuzluklarla intikal görmüş taşınmazlar dahil tüm temlikler ve davalıların bakiye taşınmaz varlıklarının davacıların miras payları oranında iptali ile davacılar adlarına tapuya tesciline, iyiniyetli üçüncü kişilerce temellük edilen taşınmazların dava tarihi itibariyle davacıların miras payına isabet eden değerlerinin tespit edilerek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Bir kısım davalılar vekili, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Bir kısım davalılar ise yasal süre içinde davanın açılmadığını, kaldı ki taşınmazların bir bölümünün satış yoluyla edinildiğini, muristen intikal etmediğini, bir kısım taşınmazların ise uzun yıllar önce yapılan taksimle yakın miras bırakanları adına tespit ve tescil edildiğini, davacılar murisinin de mirastan pay aldığını, hile, sahtecilik, muvazaa işlemleri ile mülk edinildiği iddialarının yersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 29.12.2016 tarihli ve 2013/516 E. 2016/622 K. sayılı kararıyla; davacıların talebinin kadastro öncesi nedene dayandığı, 3402 sayılı yasa uyarınca kadastrodan önceki nedene dayalı davalar yönünden 10 yıllık hak düşürücü süre belirlendiği, somut olayda taşınmazların kadastro tespitlerinin kesinleştiği tarih dikkate alındığında, dava tarihi itibariyle bu sürenin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili ile davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
2.1. Davacılar vekili özetle, davada öncelikli sorunun TMK'nın yürürlüğünden önce ölen ortak miras bırakanların mirasının eski mevzuat çerçevesinde tüm mirasçılarına intikal ettirilip ettirilmediği noktasında toplandığını, mirasın bir kül olarak tüm mirasçılara intikal etmesinin yasal zorunluluk olduğunu, Mahkeme kararı ile muris ...'nin annesinin ... ve ... olduğunun tespit edildiğini, kök murislerin ölümü ile mirasçı ... dahil edilmek suretiyle tüm mirasçılara mirasın intikal ettirilmesi gerekirken ...'ün katılımı ve muvafakati olmaksızın paylaşım yapılmasının hiçbir hüküm ifade etmediğini ve hukuki sonuç doğurmayacağını, ...'nin paylaşımda yer almaması mirasın paylaşılmadığına kesin kanıt oluşturduğunu, muvazaalı yapılan işlemlerin yok hükmünde bulunduğunu, mahkemece hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, Mülga 864 sayılı Kanunu Medeninin Sureti Meriyet ve Şekli Tatbiki Hakkında Kanunun 1. ve 16. maddesi, 4722 sayılı Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1. ve 17. maddesinin açık olduğunu, mahkemenin genel olarak hukuku özel olarak da yasal mevzuatı göz ardı ederek karar verdiğini, kök murislerin mirasının paylaşılmasında gerek 3402 sayılı Kadastro Kanununun, gerekse 12.05.1966 tarihinde yürürlüğe giren Tapulama Kanununun uygulanmasının kanunun geçmişe yürütülerek 1953 yılında yapılan kadastro uygulamasına esas kabul edilmesinin mümkün olmadığını, bu konuda Anayasa Mahkemesi kararlarının dikkate alınması gerektiğini, Kadastro Kanununun tasfiye kanunu olup, temel amacın hak sahibini saptamak olduğunu, mirasçılar arasında zamanaşımının işlemeyeceğine ilişkin içtihadı birleştirme kararının dikkate alınmadığını, haklı ve yerinde olan davalarının zamanaşımı ve hak düşürücü süre nedeniyle reddinin mümkün olmadığını, olayda kök murislerin öldüğü tarihte yürürlükte bulunan kanunların uygulanması gerektiğini ve eksik inceleme ile karar verildiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılarak, talepleri doğrultusunda karar verilmesi isteği ile istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
2.2. Bir kısım davalılar vekili özetle, yargılama sırasında taşınmazların gerçek değerlerinin belirlenerek, bu değerler üzerinden harç ikmal ettirilmesi ve belirlenen değer üzerinden ayrı ayrı nispi vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiği halde bu hususun göz ardı edilerek, maktu tarife çerçevesinde davalı taraf yararına tek bir vekalet ücreti verildiğini, bu bakımdan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu açıklayarak vekalet ücreti yönünden kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 27.02.2018 tarihli ve 2017/1217 E. 2018/255 K. sayılı kararıyla, dava konusu taşınmazlara ait kadastro tutanaklarının 1953 ve 1954 yıllarında kesinleştiği, davanın ise 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3.maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açılmış olması nedeniyle, davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı gibi hakkın özünün hak düşürücü süreye uğramış olması halinde taşınmaz bedelinin de talep edilmesinde olanak bulunmadığı gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle, yerel mahkeme ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davada hak düşürücü sürenin uygulanmayacağını belirterek istinaf dilekçesindeki taleplerini tekrar ile hükmün bozulmasını talep etmiştir .
3.3. Değerlendirme
3.3.1.Kadastro çalışmaları sonucunda Yenimahalle İlçesi Yuva Mahallesi çalışma alanında bulunan ve yukarıda ‘I. DAVA’ bölümünde parsel numaraları yazılan taşınmazlar, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ve tapu kayıtları nedeniyle bir kısım davalıların yakın miras bırakanları adına tespit ve tescil edilmiştir.
3.3.2.Davacılar vekilleri aracılığı ile çekişme konusu taşınmazların müşterek kök muris ... ve ...’den intikalen geldiği, yakın miras bırakanları ...’nin de mirasçı olmasına rağmen miras payı yok sayılarak tespitlerin diğer mirasçılar adına yapıldığı iddiasıyla taşınmazlardaki miras paylarının adlarına tescilini, olmadığı takdirde paylarına isabet eden bedeli talep etmişlerdir.
3.3.3.3402 sayılı Yasa’nın 12/3. maddesinde, kadastro tutanaklarında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağı belirtilerek, mülkiyete ilişkin talepler yönünden hak düşürücü süre öngörülmüş olup, söz konusu yasa maddesindeki hak düşürücü sürenin dolduğu hallerde taşınmazın aynını talep etme olanağı kalmadığı gibi bedel talep edilmesine de olanak bulunmamaktadır.
3.3.4.Somut olayda, çekişmeli taşınmazlar davalıların yakın miras bırakanları adına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ve eski tapu kayıtları nedeniyle, başka bir anlatımla; kendi mülkiyet hakları esas alınarak 1953 tarihinde tespit edilmiştir. Kaldı ki tespitler müşterek kök muristen gelen hakka dayalı olarak yapılmadığı gibi kök muris ... 1891, kök muris ... ise 1906 tarihinde yani eski Türk Medeni Kanunu'nun yürürlük tarihi olan 1926 yılından önce vefat etmiş olup, terekeleri müşterek mülkiyet hükümlerine tabidir. Bu nedenlerle taraflar arasındaki uyuşmazlığın ketmi verese (mirasçılığın gizlenmesi) hukuksal nedenine ilişkin olmadığı, kadastro tespitinden önceki nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olduğu, çekişmeli taşınmazların kadastro tutanaklarının kesinleştiği 1954 ila 1975 tarihleri ile davanın açıldığı 07.05.2013 tarihi arasında 3402 sayılı yasanın 12/3. maddesinde belirlenen hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu dosya içindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
VI. SONUÇ:
Yukarıda 3.3 numaralı bentte açıklanan nedenlerle; dosya içeriğine, kararın dayandığı gerektirici nedenlerle, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 44,80 TL bakiye onama harcının temyiz edenden alınmasına, 27/01/2022 gününde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.