Logo

1. Hukuk Dairesi2021/3693 E. 2022/125 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro tespitinden kaynaklanan tapu kaydının iptali ve tescili talebi, kadastro sonrası 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçip geçmediği noktasında uyuşmazlık oluşturmuştur.

Gerekçe ve Sonuç: 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü süre, kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye başladığından ve davacılar, dava konusu taşınmazların kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten 10 yıldan fazla süre sonra dava açtıklarından, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescili istemine ilişkin açılan davada yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden davanın reddine dair verilen karar, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar dava dilekçesinde, Ankara ili Kazan ilçesi imrendi köyü sınırları içerisinde bulunan 653, 1221, 2289 ve 2288 parsel sayılı taşınmazlarda paydaş olan ... ...'ın ölümü ile taşınmazların miras payları oranında adlarına intikal ettiğini, taşınmazlar gerçekte ... oğlu ...'e ait iken 1955 yılında yapılan kadastro tespiti sırasında yanlış bilgiler neticesinde İbrahim oğlu ...’den gelen taşınmazlar olduğu kabul edilip, ...'in ölümü ile taşınmazlarını karısı ... ve kızı ...'ye terk ettiği belirlenmek suretiyle 3/4 payının... 1/4 payının ise ... ... adına tapuya tescil edildiğini, oysa ki ...'nin ... ile birlikte 4 çocuğunun daha bulunduğunu kadastro tespiti sırasında diğer 3 çocuğuna pay verilmediğini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile adlarına tapuya kayıt ve tescilini istemişlerdir.

II. CEVAP

Davalı ... vekili, dava dilekçesinin kendilerine usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğini, kadastro tespitinin 1955 yılında yapıldığını, davanın ise 2014 yılında açılmış olması nedeniyle hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacıların taşınmazların maliki olan...'ın baba adının ... olmayıp ... olduğu yönünde 1999 yılında tapuda isim tashihi davası açtıklarını ancak reddedilen bu davada verilen kararın kesinleştiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Kahramankazan Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.12.2017 tarihli ve 2014/271 E. 2017/697 K. sayılı kararıyla; Dava tapuda isim tashihi olarak nitlendirildiğinde, bu konuda daha önce açılan davanın reddine karar verilmiş olduğu, tapu iptali ve tescil davası olarak nitelendirildiğinde, dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanlarına göre tapu iptali ve tescil şartlarının oluşmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine, 91.768,09 TL nispi vekalet ücretinin davacılardan alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davalıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Davacılar vekili istinaf dilekçesinde, mahkemenin red gerekçesinin yerinde olmadığını, 1955 yılında kadastro tespit tutanakları düzenlenirken ... adında 3 çocuğu daha olmasına karşın davalı ... adına tespit yapıldığını, davalı ...'nin bu işlem neticesinde sebepsiz olarak zenginleştiğini, yapılan işlemin muvazaalı olduğunu ileri sürerek istinaf talebinin kabulü ile kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 02.05.2019 tarihli ve 2018/2422 E. 2019/362 K. sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazların kadastro tespitlerinin 11.11.1955 tarihinde kesinleştiğini, davanın 25.07.2014 tarihinde açıldığını, bu nedenle 3402 sayılı yasanın 12/3 maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğunun anlaşıldığını, her ne kadar mahkeme farklı bir gerekçe ile red kararı vermiş ise de sonuç itibarıyla red kararının doğru olduğunu, ancak davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş olması durumunda kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nisbi vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf talebini kabul edip ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine, kendisini vekil ile temsil ettiren davacılar lehine 2.725,00 TL maktu vekalet ücretine hükmedilmesine karar vermiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde, yerel mahkeme ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davada hak düşürücü sürenin uygulanamayacağını belirterek istinaf dilekçesinde ki taleplerini tekrar ile hükmün bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu 12/3 maddesi

3.3. Değerlendirme

3402 sayılı yasanın 12/3 maddesi “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz” hükmünü içermektedir. Dava konusu taşınmazların kadastro tespiti 11.11.1955 tarihinde kesinleşmiştir. Davacının, 25.07.2014 tarihli dava dilekçesi ile kadastro öncesi nedene dayalı olarak 10 yıllık sürenin geçmesinden sonra tapu iptali ve tescil istemiyle dava açmış olması nedeniyle Bölge Adliye Mahkemesince isabetli olarak davanın reddine karar verilmiştir.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı 36,30 TL. bakiye onama harcının temyiz edenden alınmasına, 11/01/2022 tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.