Logo

1. Hukuk Dairesi2021/3696 E. 2022/135 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi hukuki sebebe dayalı tapu iptal ve tescil davasında, Bölge Adliye Mahkemesi'nin dava değerinin temyiz sınırının altında kalması nedeniyle temyiz dilekçesini reddetmesi üzerine, 7251 sayılı Kanun ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu'na eklenen Ek 6. maddenin uygulanıp uygulanmayacağı hususunda oluşan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: 7251 sayılı Kanun'un 53. maddesiyle 3402 sayılı Kanun'a eklenen Ek 6. maddenin, kadastro öncesi hukuki sebebe dayalı tapu davalarında miktar ve değere bakılmaksızın temyiz yolunu açtığı, adil yargılanma hakkı ve hukuki belirlilik ilkesi gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi'nin dava değerini dikkate alarak temyiz dilekçesini reddeden ek kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : GAZİANTEP BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 15. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE

MAHKEMESİ : GAZİANTEP 7. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; dava değerinin istinaf sınırının altında kalması nedeniyle istinaf inceleme talebinin reddine karar verilmiş, verilen karar süresi içerisinde davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi tarafından kesin kararın temyiz edilemeyeceği gerekçesiyle temyiz dilekçesinin reddine ilişkin verilen karar süresi içerisinde davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı hazine vekili; 5101 parsel sayılı taşınmazın davalı ... adına tespit ve tescilinin yapıldığını, yapılan işlemin kanuna aykırı olduğunu, söz konusu taşınmazın Hazine adına tescili gereken yerlerden olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile davacı Hazine adına tescilini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı ... dava konusu taşınmazın 766 sayılı Yasa çerçevesinde tampon bölge olarak bırakılan yer olduğunu, 3402 sayılı Yasanın geçici 8. maddesi gereğince yapılan kadastro çalışması neticesinde bu yerin Bakanlar Kurulu kararı ile kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı ilan edilmesi neticesinde ... adına tespit ve tescil edildiğini, açılan davanın yersiz olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Gaziantep 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.03.2018 tarihli ve 2015/47 Esas - 2018/168 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın Büyükşehir Yasası gereğince Şehitkamil Belediyesi sınırları içerisinde bulunduğu, Bakanlar Kurulu kararı ile Bedirkent Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı olarak belirlenmesi nedeniyle yapılan tescil işleminin yerinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

Davacı Hazine vekili istinaf dilekçesinde, dava konusu taşınmazın yenileme alanı kapsamı bulunduğunu, bu yerin öncelikli olarak Hazine adına tescilinin gerektiğini, şartların oluşması durumunda ilgili kurumlara devredileceğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 30.05.2019 tarihli ve 2019/119 Esas - 2019/592 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın değerinin dava dilekçesinde 1.000,00 TL olarak belirtildiği, yargılama aşamasında bu miktara herhangi bir itirazda bulunulmadığı gibi yeniden dava değeri de tespit edilmediğinden HMK'nın 341/2. maddesi gereğince verilen kararın kesin olduğu, istinaf başvurusunun kesin karara karşı yapıldığı gerekçesiyle HMK'nın 346/1. ve 352/1-b maddesi gereğince istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş, davacı vekilinin bu karara yönelik temyiz talebide 25.07.2019 tarihli ek kararla dava değeri itibariyle kararın temyizi kabil olmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararlarına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı Hazine vekili istinaf dilekçesindeki taleplerini tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteğinden ibarettir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1 Anayasa’nın 36. maddesi’nin 1. fıkrası uyarınca herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı yahut davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkında sahiptir; yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde de herkesin kişisel hak ve yükümlülükleriyle ilgili her türlü iddiasını mahkeme huzuruna taşınma hakkı teminat altına alınmıştır. Mahkeme kararlarına karşı kanun yoluna başvuru hakkı adil yargılanma hakkının saç ayaklarındandır. Bu anlamda mahkemeye erişim hakkı kapsamında uyuşmazlığın etkin şekilde sonuçlandırılması ancak kanun yolu denetimi ile mümkündür. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararlarının denetim mekanizmasını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar, erişim hakkını ihlal edebilir.

3.2.2 28/07/2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 22/07/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen Ek 6. maddesi ile "Kadastro Mahkemesinin veya askı ilan süresinden sonra, kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar ile orman kadastrosuna ilişkin davalarda bu mahkemelerce verilen kararlara karşı, miktar ve değere bakılmaksızın 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir." hükmü getirilmiştir.

3.3. Değerlendirme

3.3.1 Bahsi geçen 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen Ek 6. maddesinin gerekçesinde de açıkça belirlendiği üzere, bu madde ile mevzu davaların mülkiyet hakkına doğrudan tesirinden ötürü ehemmiyeti gereği miktar ve değerine bakılmaksızın kanun yolu incelemesine tabi tutulması suretiyle etkin denetim mekanizması oluşturulması amaçlanmıştır.

3.3.2 Anayasa ve AİHS ile güvence altına alınan adil yargılama hakkı kapsamında mahkeme kararlarına karşı kanun yolu başvurusunda bulunma hakkı, hukuki belirlilik ilkesi, etkin denetim mekanizmasının oluşturulması gayesi ve 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen Ek 6. maddesinin düzenleme amacı bir arada değerlendirildiğinde, tereddüte yol açan usul hükümlerinin aşırı şekilci olarak uygulanması neticesinde yasanın denetim yollarının kullanımını önemli ölçüde etkileneceğinden, kanun yolu başvuru aşamalarının süren usul işlemlerinden olduğu, hükmün kesinleşinceye kadar geçirdiği derecatın bir bütünü oluşturduğu hususları da göz önüne alındığında, 3402 sayılı yasanın Ek 6. maddesinin henüz kanun yolu aşamasında olan dava dosyalarına, yürürlük tarihinden bağımsız olarak sirayet edeceği hususunun tereddütsüz olduğu anlaşılmaktadır.

3.3.3 Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesince dava değeri temyiz incelemesine ilişkin parasal sınırın altında kaldığı gerekçesiyle kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılmış olan eldeki tapu iptali ve tescil davasında, temyiz dilekçesinin ek karar ile reddine karar verilmiş olması yukarıda değinilen yasal düzenlemeye aykırıdır. Şu halde, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken dava değeri dikkate alınarak istinaf talebinin ve temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi hatalıdır.

VI. SONUÇ

Yukarıda (V/3.3.1, 3.3.2 ve 3.3.3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle temyiz talebinin değerden reddine ilişkin ek karar yerinde olmadığından, davacı vekilinin ek kararın usulsüz olduğuna ilişkin temyiz taleplerinin kabulü ile Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesinin 25/07/2019 tarihli ek kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf talebinin reddine dair kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373. maddesi uyarınca istinaf incelemesi yapılması amacıyla dosyanın Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 11.01.2022 tarihinde kesin olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi.

-MUHALEFET ŞERHİ-

Dava, kadastro öncesi sebebe dayalı asliye hukuk mahkemesinde açılmış tapu iptal tescil davasıdır.

Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, temyiz incelemesine konu kararın değer itibariyle verildiği anda kesin olup olmadığı, bir başka ifadeyle temyiz incelemesinin mümkün olup olmadığı, diğer yandan mahkemece resen değer belirlemesinin yapılması gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

Temyize ilişkin hükümler 6100 sayılı HMK da düzenlendiğine göre aynı yasanın 448. Maddesi “Zaman bakımından uygulanma” başlığıyla “ Bu kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır.” demektedir. Burada da belirtildiği üzere usulü işlem tamamlanmışsa bundan sonra yürürlüğe giren bir kanunun tamamlanmış işleme uygulanması mümkün değildir. Özel hukuka ilişkin kanunların geriye yürütülebilmesi için bu yönde özel bir düzenleme bulunmalıdır. Usul hükümlerinin derhal uygulanacağına ilişkin hükmü bu şekilde anlamak gerekir. Aksi halde uzun yıllar önce kesinleşmiş kararları dahi yasa yolu denetimine açmak söz konusu olur ki bunun kabulü mümkün değildir.

Diğer yandan 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun Ek madde 6 ise “…kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar …..miktar veya değerine bakılmaksızın 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temiz kanun yoluna başvurulabilir.” Şeklindedir. Söz konusu bu düzenleme 22.07.2020 tarihli 7251 sayılı yasanın 53. Maddesi ile getirilmiştir. Yürürlük tarihi ise 28.07.2020 tarihidir.

6100 sayılı HMK’nın geçece 3. maddesi ise “ Bölge adliye mahkemelerinin …göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur…” şeklinde düzenlenmiştir.

1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427/2. maddesi ise “ miktar veya değeri birmilyar lirayı geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” Demek suretiyle gayrımenkullere ilişkin uyuşmazlıklarda değere bakılmaksızın temyiz yolunun açık olduğu belirtilmiştir.

HMK’nın temyiz edilemeyen kararlar başlıklı 362. maddesinin 1-a bendi ise “Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar.” Demek suretiyle temyiz sınırını belirlemiştir. Bu miktarın her yıl yeniden değerleme suretiyle arttırıldığı izahtan varestedir.

Bölge adliye mahkemeleri ise bilindiği üzere 20.07.2016 tarihinde faaliyete başlamıştır.

Bu yasal düzenlemeler karşısında çözümlenmesi gereken husus; Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği 20.07.2016 ile Kadastro Yasasının ek 6. maddesinin yürürlüğe girdiği 28.07. 2020 tarihi arasında hüküm altına alınan uyuşmazlıklar açısından ek 6. maddenin uygulanıp uygulanmayacağı, bir başka ifade ile verildiği anda kesin olan bu kararlara karşı temyiz yolunun mümkün olup olmadığı hususudur.

Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği tarihten sonra 1086 sayılı HUMK’un 427/2 maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı yine 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. Maddesinin açık hükmüdür. 6100 sayılı yasada temyiz sınırı için gayrımenkuller açısından bir ayrım yapılmamıştır.

3402 sayılı yasanın ek 6. maddesinin geriye yürüyeceğine dair herhangi bir düzenleme de yapılmamıştır. Genel kural, özel hukuk yargılamasına ilişkin kanun hükümlerinin yürürlük tarihinden sonra sonuç doğurmasıdır. Usul hükümlerinin derhal sonuç doğuracağı ve uygulanacağı ilkesinin nasıl anlaşılması gerektiği yukarıda izah edilmiştir.

Verildiği anda değer itibariyle istinaf veya temyiz sınırının altında kalan kararların o anda kesinleştiğinde ise şüphe bulunmamaktadır. Bir kararın kesinleşmesi, ya verildiği anda miktar itibariyle kanun yoluna kapalı olması, veya kanunda açıkça kesin olduğunun belirtilmesi nedeniyle, ya da kanun yolları tüketilmek suretiyle olur. Verildiği anda kesin olan hüküm bakımından artık yargılama bitmiştir. Yargılama süreci biten bir uyuşmazlık için temyiz incelemesi mümkün değildir. Kesinlik, yargılamanın devamına engel bir durumdur. Hüküm verildiği anda kesin olduğu için artık tamamlanmış bir usulü işlem söz konusudur. Bu nedenle HMK 448.maddesi gereğince Kadastro Kanunu’nun ek 6. Maddesinin tamamlanmış işlemlere uygulanması mümkün değildir. Ayrıca kesin olan bu kararın lehine olan taraf bakımından usulü kazanılmış hak doğuracağı da unutulmamalıdır. Usulü kazanılmış hak ilkesi kamu düzeninden olup usul hukukunun en önemli ilkelerinden biridir.

Prof. Dr. Baki KURU “ Miktar veya değeri temyiz (kesinlik) sınırını geçmeyen menkul (taşınır) mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” (HUMK hükümlerine göre) derken Hukuk Muhakemeleri Usulü 2001 Altıncı baskı 4981.sayfasında “ Kanundan ötürü verildiği anda kesin olan bir karar temyiz edilirse, temyiz talebi (esasına girilmeden) mesmu olmadığından dolayı reddedilir. Fakat, Yargıtay, böyle bir (kesin) kararı yanlışlıkla bozarsa, bu bozma kararı ve mahkemenin bundan sonra yaptığı işlemler geçersizdir (yok sayılır)” demektedir. Sayın çoğunluğun değere bakılmaksızın kanun yolu denetimi yapılması gerektiği yönündeki görüşüne katılmıyorum. Diğer yandan,

Somut uyuşmazlığa gelince, taşınmazın değerinin davacı tarafından 1.000. TL gösterildiği, keşfen değerin belirlenmediği, davanın esastan reddine karar verildiği, istinaf talebinin değerden reddedildiği, dosya kapsamıyla sabittir.

Bilindiği üzere, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 16. maddesi uyarınca, gayrimenkulün aynına taalluk eden davalarda dava değerinin gayrimenkulün değerine göre belirleneceği öngörülmüştür. Dava değerinin belirlenmesinde taşınmazın dava tarihindeki keşfen saptanacak gerçek değerinin esas alınacağı kuşkusuzdur.

Aynı Yasanın 30. maddesi ise “Muhakeme sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılıyorsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 409. maddesinde (HMK 150) gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır.” şeklinde, 32. maddesi ise; “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.

Harçlar Kanununun uygulaması kamu düzenini ilgilendirmesi nedeniyle hakim tarafından re’sen gözetilmesi gereken bir husustur.

Hal böyle olunca, taşınmazın keşfen belirlenen değeri dava değeri olup bu değer belirlendikten sonra kanun yolu denetimi yapılmasının mümkün olup olmadığı anlaşılacaktır. Bu nedenle Bölge Adliye Mahkemesi kararı bu gerekçelerle bozulması gerekirken, Kadastro Kanunu ek 6. maddenin zaman bakımından uygulamasında hataya düşen sayın çoğunluğun bozma gerekçesine katılmıyorum.