"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TESCİL
Taraflar arasında görülen tescil davası sonunda, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı Hazine vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Davacılar, Dağdibi Köyü çalışma alanında bulunan ve kadastro sırasında tespit harici bırakılan taşınmaz bölümü hakkında kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tescil istemiyle dava açmıştır.
Davalı Hazine, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; dava konusu taşınmazların en son yaklaşık 30 yıl önce sel baskınına maruz kaldığı, bölgede DSİ tarafından 1990-1993 tarihleri arasında set çalışması yapıldığı Fen bilirkişisi krokisinde A, B, C harfleriyle gösterilen taşınmazların üzerine 2008 yılında HES kanalı yapıldığı, böylece bu taşınmaz açısından Medeni Kanunun 713. maddesinde belirtilen koşulların oluşmadığı; Fen bilirkişisi raporunda D ve E harfiyle gösterilen kısımlar için ise taşınmazların sadece kısa olan bir kenarının Oltu Çayına komşu olduğu, bilirkişi raporu içerisinde yer alan fotoğraflardan dere ile arasında kot farkının olduğu, yine 20-30 yaşlarında ağaçların bulunduğu dikkate alınarak bu taşınmazlar bakımından toprak niteliği değerlendirildiğinde Medeni Kanunun 713. maddesinde belirtilen koşulların oluştuğu anlaşıldığından davanın kısmen kabulü kısmen reddine dair verilen karar Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince; "Mahkemece, çekişmeli taşınmazın fen bilirkişi raporunda (D) ve (E) harfi ile gösterilen kısımlarına ilişkin davacılar lehine tescil koşullarının oluştuğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne dair hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli değildir. Dava, TMK'nın 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddelerine dayalı tescil isteğine ilişkindir. Bu tür uyuşmazlıkların çözümü için objektif bilimsel ve teknik verilerden yararlanılmalıdır. Mahkemece, uyuşmazlığın çözüme kavuşturulabilmesi için, dosya arasına istendiği anlaşılan hava fotoğrafları jeodezi-fotogrametri uzmanı harita mühendisi tarafından incelettirilmemiş, dosyaya ibraz edilen fen bilirkişileri raporunda, çekişmeli taşınmazların stereoskopik olarak hava fotoğrafları incelemesi yapılmamış, ziraat ve jeolog bilirkişileri tarafından birlikte hazırlanan raporda çekişmeli taşınmazların 2. sınıf tarım arazisi özelliğinde ve 30-40 yıldır tarım yapılan yerlerden olduğunun belirtilmesine rağmen, imar-ihyaya en erken ne zaman başlanıldığı ve ne zaman tamamlandığı, arazinin ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle zilyetliğine ne zaman başlanıldığı belirtilmemiştir.
Mahkemece yetersiz bilirkişi raporları doğrultusunda, eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak hüküm verilemez. Doğru sonuca ulaşılabilmesi için; dava tarihinden geriye doğru en az 15-20-25 yıl öncesine ait stereoskopik hava fotoğrafları ile birlikte dosya ikmal edildikten sonra mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, 3 kişilik ziraat mühendisi, 1 jeolog bilirkişi ile 1 jeodezi, fotogrametri mühendisinden oluşan bilirkişi kurulu katılımı ilejeolog bilirkişi ile 1 jeodezi, fotogrametri mühendisinden oluşan bilirkişi kurulu katılımı ile keşif yapılmalıdır. Taşınmazın başında yapılacak keşif sırasında yerel bilirkişi ve taraf tanıklarından, taşınmazın geçmişte ne durumda bulunduğu, kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, kim tarafından ne zamandan beri ne suretle kullanıldığı, taşınmazın öncesinin devletin hüküm ve tasarrufundaki yerlerden olup olmadığı etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, bilirkişi ve tanık beyanları arasında çelişki olduğu takdirde yüzleştirme yapılmak suretiyle çelişki giderilmeli; 3 kişilik zirai bilirkişi ve jeolog bilirkişi kurulundan, taşınmazın toprak yapısı ve niteliğini belirtir ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, jeodezi ve fotogrametri uzmanı harita mühendisi bilirkişiden yukarıda belirtilen tarihlerde çekilmiş stereoskopik üç adet hava fotoğrafının stereoskop aletiyle incelenmesi neticesinde taşınmazın incelenen 3 adet fotoğrafa göre sınırlarının ve niteliğinin belirlenmesi, taşınmaz üzerinde imar-ihyanın tamamlanıp tamamlanmadığı, tamamlanmış ise tamamlanma tarihini tespit etmesi istenilmeli, taşınmazın tüm yönlerini gösterir fotoğrafları çektirilmeli, fen bilirkişiye keşfi takibe imkan verir ve denetime elverişli kroki ve ayrıntılı rapor düzenlettirilmeli, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Kabule göre de; kendisini davada vekille temsil ettiren Hazine lehine kısmen redde dair verilen karar bakımından, vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsizdir" gerekçesiyle bozulmuş, Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; dava konusu edilen yerlerin davacılardan ... ile müteveffa ... tarafından uzun yıllardır kullanıldığı ancak tescil harici bırakıldığı için davacılar adına tapuya kayıt ve tescilinin istendiği, söz konusu yerlerin pasif dere yatağı içerisinde kaldığı gerekçesiyle tescil harici bırakıldığı, bu tip alanların imar ihyasının yapılarak 20 yıl zilyetlikte davasız aralıksız bulundurulması ile özel mülkiyete konu olabileceği hususu da dikkate alınarak; jeoloji bilirkişisi raporunda dava konusu yerlerin dere yatağı ile ilgisinin olmadığı, ziraat raporunda uzun yıllardır tarımsal üretim yapıldığının kabul edildiği, mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarının da jeoloji ve ziraat bilirkişi raporları ile benzer mahiyette oldukları ancak jeodezi bilirkişi raporunda dava konusu yerlerin sınırlarının belirgin olmadığı, imar ihyanın olmadığının bildirildiği, her ne kadar mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarına itibar edilmeyen ve hatta jeodezi raporlarının temel kabul edildiği içtihatlar söz konusu ise de her üç bilirkişi raporu ve beyanlar ile keşif sırasındaki izlenim birlikte değerlendirilerek dava konusu yerlerin evveliyatta pasif dere yatağında kalsa bile davacılar tarafından en azından 25-30 yıldır kullanılıp, çatmalar ve ağaçlarla koruma altına alınmaya çalışıldığı, imar ihyasının yapıldığı, kültür arazisi haline getirildiği kanaatine varılarak davacıların davasının kabulüne karar verilmiştir
Dava, TMK. 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17. maddelerine dayalı tescil davasıdır.
Mahkemece, dava konusu taşınmaz bölümü üzerinde davacı lehine zilyetlikle edinim koşullarının oluştuğu gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.
Hemen belirtmek gerekir ki; TMK’nun 713/1 maddesinde; “Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir” hükmüne yer verilmiştir. KK.’nun 17 maddesinde ise “Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, dava konusu taşınmazın dava tarihinden geriye doğru davasız aralıksız yirmi yıl süreyle malik sıfatıyla zilyetliğinde bulundurduğunu, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek taşınmazı tarıma elverişli hale getirdiğini duraksamaya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması gerekmektedir.
Somut olayda; fen bilirkişi raporunda, davaya konu ve keşfi yapılan 1. taşınmazın Dağdibi köyü 27 ve 28 nolu parsellerin güneyinde olduğu ve bu parselin ortasından HES Projesi kapsamında kanal geçirilmek suretiyle krokide belirtildiği şekilde A, B ve C harfleri ile gösterildiği gibi 3 parçaya ayrıldığı, A harfi ile gösterilen 1233,54 m²'lik kısmın ve B harfi ile gösterilen 483,52 m²'lik kısmın davacı tarafından kullanıldığının beyan edildiği, C harfi ile gösterilen 1042,40 m²'lik kısmın ise kanal vasfında olduğu, davaya konu ve keşfi yapılan 2. taşınmazın Dağdibi köyü 149 nolu parselin batısında yer aldığı, krokide belirtildiği gibi D harfi ile gösterildiği ve yüzölçümünün 3276,89 m² olduğu davaya konu ve keşfi yapılan 3. taşınmazın ise Dağdibi köyündeki 271 ve 272 nolu parsellerin kuzeybatısında yer aldığı, krokide E harfi ile gösterildiği ve yüzölçümünün 2141,30 m² olduğu, keşfi yapılan taşınmazların Oltu Çayının yatak değiştirmesinden dolayı pasif dere yatağı içerisinde kadastro harici olarak bırakıldığı ve taşınmazların keşif sırasında krokide 1, 2, 3 olarak komşuları ile birlikte ayrı ayrı gösterildiği belirtilmiştir. Teknik bilirkişi raporunda; dava konusu taşınmazın 1 m² arazi değerinin 4.74 TL/m² olduğu, dava konusu taşınmazların emek ve sermaye sarf edilerek imar ve ihya edildiğini, toprak yapısı, bitki örtüsü ve eğimi itibariyle tapulu komşu ekilir-biçilir tarım arazileri ile tamamen benzer özellik gösterdiği, taşınmazların bu özellikleri ve üzerindeki ağaç yaşları da dikkate alındığında en az 30-40 yıldır tarım yapılan tarım arazisi özeliği gösteren yerlerden olduğu, dava konusu taşınmazların mera ve orman konumundan oldukça uzak erozyon drenaj alkalilik ve tuzluluk sorunu bulunmadığı, dava konusu taşınmazların köy tüzel kişiliği ve devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerle bir ilgisinin bulunmadığı, özel mülkiyete konu olan yerlerden olduğu bildirilmiştir. Jeoloji bilirkişisi raporunda; dava konusu taşınmazların Oltu Çayı ile arasındaki kot farkı nedeniyle aktif dere yatağı etkisi altında bulunmadığı, jeodezi bilirkişisi raporunda ise; A, B, C harfleri ile gösterilen yerlerin pasif dere yatağında kaldığı, D harfi ile gösterilen yerin kısmen aktif dere yatağı ve kısmen kumlukta kaldığı, E harfi ile gösterilen yerin kısmen aktif ve kısmen pasif dere yatağında kaldığı, 1989 yıllındaki hava fotoğrafına göre A, B, C harfi ile gösterilen yerlerin kısmen aktif dere yatağı, kısmen kumluk olduğu, D harfi ile gösterilen yerin kısmen kumluk ve kısmen pasif dere yatağı olduğu, E harfi ile gösterilen yerin ise kısmen pasif dere yatağı ve kısmen kumluk olduğu bildirilmiştir.
Taraf vekillerinin bilirkişi raporuna itirazı üzerine yeniden hava fotoğrafları talep edilmiş ve jeodezi bilirkişisi Hüseyin İlhan'ın ek raporunda; 1956, 1958, 1989, 2003 tarihli hava fotoğraflarına göre tüm dava konusu taşınmazların sınırlarının çok belirgin olmadığı, aktif dere yatağı içerisinde olduğu, A, B, C, D, E harfi ile gösterilen taşınmazların yoğun bir emek, mesai ve insan gücü harcanarak tarıma elverişli bir hale getirilmediğinin (ihya edilmediği) belirlendiği, 2013 yılına ait hava fotoğrafında taşınmazın sınırlarının kısmi olarak belirli olmasının sebebinin zaman içerisinde dava konusu taşınmazın dere yatağındaki aktif dere yatak değişimine bağlı olarak sınırlı ve fiili kullanımın ortaya çıktığı, sonuç olarak geçmiş tarihli hava fotoğraflarına göre yoğun bir emek, mesai ve insan gücü harcanarak tarıma elverişli bir hale getirilmediği (ihya edilmediği) ve korunmadığının belirlendiği, günümüze kadar gelen süreç içerisinde dava konusu A, B, C, D, E harfi ile işaretli yerlerin işlenmiş bir toprak yapısının olmadığı, imar ve ihya edilmediği, sınırlarının belirgin olmadığı ve sürekli bir arazi kullanımının olmadığı belirtilmiştir.
Hal böyle olunca, dava konusu fen bilirkişisi raporunda A, B, C, D, E harfleri ile gösterilen çekişme konusu taşınmazın Jeodezi bilirkişi raporu ve ek raporuna göre halen dere yatağı içerisinde kaldığı, yoğun bir emek, mesai ve insan gücü harcanarak tarıma elverişli bir hale getirilmediği imar -ihya edilmediği ve TMK'nın 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddelerine göre kazandırıcı zamanaşımı koşullarının oluşmadığı anlaşıldığından Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken bu yönler göz ardı edilerek, yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, davalı Hazine temsilcisinin yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/02/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.