Logo

1. Hukuk Dairesi2021/3846 E. 2022/857 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Hazine'nin, davalıya ait taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu ileri sürerek tapu iptali ve adına tescil istemine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Taşınmazın bir kısmının davalı tarafından 20 yılı aşkın süredir zilyetlikle iktisap şartlarını taşıdığı, diğer kısmının ise Hazine'ye ait olduğu gözetilerek, davanın kısmen kabulü ile Hazine'ye ait kısmın tapu kaydının iptaline ve Hazine adına tesciline, davalıya ait kısmın ise reddine karar verilmiş, bilirkişi raporunun karar eki sayılmasına ilişkin karar düzeltilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Dava tapu iptali ve tescili istemine ilişkindir.

Davacı Hazine, 108 ada 56 parsel sayılı taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu ileri sürerek tapu iptali ve adına tescil istemiştir.

Davalı, davanın reddini savunmuştur.

Kadastro sonucu Özboynuinceli Köyü çalışma alanında bulunan 108 ada 56 parsel sayılı taşınmaz, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı ... adına tespit ve tescil edilmiştir.

Mahkemece, Silifke ilçesi Özboynuinceli köyü Bölüksu mevkiinde 2011 yılında yapılan kadastro çalışmaları sonucu dava konusu taşınmazın tarla vasfı ile davalı adına tespit görerek kesinleştiği, kadastro tutanakları incelendiğinde taşınmazın edinme sebebi olarak "taşınmazın zilyetlikle edinilmesi mümkün olan yerlerden olduğu, taşınmazın kamu orta malı vs. Hazine adına kayıtlı olması gereken yerlerden olmadığı ve 20 yılı aşkın nizasız fasılasız olarak zilyet olma amacı ile kullanıldığı" belirtildiği, keşifte dinlenen tutanak mümzisi, mahalli bilirkişi ve davalı tanıklarının beyanlarından; dava konusu yerin ekilip biçilen yerlerinin davalı tarafından bir sene ekilip bir sene boş bırakıldığı, diğer taşlık-kayalık yerlerin hiç kullanılmadığını bildirmişlerse de, Mahkemenin gözlemi ve bilirkişi raporlarından dava konusu taşınmazın deniz seviyesinden yaklaşık 1900 metre yükseklikte olması, ekilecek bitki çeşidinin sınırlı olması, ekim süresinin az olması, tespit tarihi itibariyle imar-ihyanın yapılmadığı, dava konusu taşınmazın mera ve yaylak olarak tabir edilen yerlerden olduğu, sürülemeyen yerlerde taşlık oranının %50-60 olduğu, bazı yerlerde ana kayanın yüzeye çıktığı, çevre taşınmazların boş olduğu ve genel olarak mera, yaylak ve otlatma amacıyla kullanıldığı, davalı yönünden 3402 sayılı Yasanın 14 ve 17. maddelerine göre kazandırıcı zamanaşımı koşullarının oluşmadığı, TMK'nın 715. maddesine göre ise taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden olduğu, taşınmazın yayla ve otlak olarak kullanılması sebebi ile ekonomik anlamda yarar sağlayabilecek alanlardan olduğu ve yine tutanak mümzisinin taşınmazı ve komşu parsel sahiplerini bilmemesi sebebi ile bu kayıtlara (Kadastro tutanağına) itibar edilemeyeceğinden iptal edilmesi gerektiği sonucuna varılarak davanın kabulüne dair verilen karar Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 11.11.2014 tarihli ve 2014/7027 Esas, 2014/12767 Karar sayılı ilamı ile “....Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı ...'ün sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, fen bilirkişisi raporu ve ziraatçi -jeolog ortak raporu ile dosyada bulunan fotoğrafçı bilirkişi tarafından çekilmiş fotoğraflarda taşınmazın bir bölümünün sürülü ve ekili olduğu gözlenmesine rağmen usulüne uygun hava fotoğrafı incelemesi yapılmadan, jeodezi ve fotogrametri uzmanın başka bir dosyadan temin ettiği tarihi ve diğer özellikleri belirtilmeyen hava fotoğrafından taşınmazın tespit edilemediğine dair 11.11.2013 tarihli yetersiz raporuna dayalı olarak hüküm kurulmuştur. Mahkemece sağlıklı bir sonuca varılması için öncelikle kadastro tespitinin yapıldığı 05.08.2010 tarihine göre 15-20-25 yıl öncesine ait hava fotoğrafları merciinden getirtilip jeodezi ve fotogrametri uzmanına büro ortamında stereoskop aletiyle incelemesi yaptırılarak taşınmazın tarımsal amaçlı kullanımına başlangıç tarihinin, niteliğinin ve taşınmaz üzerindeki kullanım süresinin ve zilyetliğin sürdürülüş biçiminin belirlenmesine çalışılmalı ve bu hususlarda ayrıntılı rapor alınmalıdır. Bunun yanında, taşınmazın bulunduğu yöreyi iyi bilen, elverdiğince yaşlı, yansız, yerel bilirkişi ve taraf tanıkları, teknik fen bilirkişisi ve 3 kişilik ziraatçi bilirkişi kurulu aracılığıyla yapılacak keşifte, yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazın hangi tarihten beri kim tarafından kullanıldığı, zilyetliğin hangi kısımlarda ne şekilde sürdürüldüğü hususlarında olaylara dayalı ayrıntılı beyan alınmalı, 3 kişilik uzman ziraatçi bilirkişi kurulundan çekişmeli taşınmazın imar-ihya edilip edilmediği, edildi ise imar-ihyanın ne zaman başladığı ve tamamlandığı hususlarını da içeren ayrıntılı, açık ve denetime elverişli rapor alınmalı, fen bilirkişisinden de imar-ihya edilen, ekili ya da ekili olmayan alanları gösteren keşfi takibe elverişli jeodezi ve ziraatçi bilirkişi tespitlerine uygun krokili rapor alınmalı, ondan sonra toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir" gerekçesiyle bozulmuş, Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; dava konusu taşınmaza komşu taşınmazların malikleri taşınmaz mülkiyetini 3402 sayılı Kadastro Kanunun 14. maddesine göre kazandıkları, ziraat mühendisi bilirkişiler raporlarında dava konusu taşınmazın nohut ekilen ve sürülen kısımlarının ortalama 50 yıldır, bir yıl ekilip (çavdar, buğday, nohut, fiğ vb) bir yıl nadasa bırakılmak ve nadasa bırakıldığı yıllarda hayvan sürülerini otlatmak amacı ile kullanıldığı, bu alanların fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen ve yüzölçümü 21.814,3 m² olan ve mahkeme gözleminde sürülü kısım olarak belirtilen alan ile (B) harfi ile gösterilen ve 9.400,08 m² yüzölçümlü mahkeme gözleminde nohut ekili olduğu belirtilen alan olduğu, bu alanlarda bulunan toprak taşınma suretiyle değil yerinde oluşmuş topraklar olduğu, taşınmazın sürülüp ekilen kısımlarının doğal yapısı gereği, tarımsal üretim yapılmaya uygun, imar ve ihya gereksinimi olmayan yerlerden olduğu ve bu nedenle, imar ve ihyanın ne zaman başladığının, ne zaman tamamlandığının da belirlenemediğini (taşınmazın kolaylıkla sürülüp ekilmesi her zaman mümkün olduğundan), dolayısıyla taşınmazın fen bilirkişisinin krokisinde (A) ve (B) harfiyle gösterilen kısımlar zilyetlik olgusunun Kadastro Kanununun 14. maddesi ile TMK'nın 713/1. maddesindeki şartları taşımaları halinde zilyetlikle edinilebilecek taşınmazlar olduğu, mahalli bilirkişiler dava konusu taşınmazın ekili ve sürülü kısımlarının 45-50 yıldır davalı tarafından ekilip dikildiğini, sürülü ve ekili olmayan kısımlarının ise davalı tarafından kullanılmadığı, dava konusu taşınmazın ekili ve sürülü kısımlarında davalının bu yeri taşlardan temizlemediği, zaten bu kısımların eskiden beri tarla olduğunu beyan ettikleri, davalının taraf olduğu başka bir hukuk davası bulunmadığı, dava konusu taşınmazın kadastro tespit tutanağında da davalı adına Kadastro Kanununun 14. maddesine istinaden tespit gördüğü, fen bilirkişi raporunda (C) harfi ile gösterilen sığ topraklı, eğim ve taşlık oranı yüksek, yüzölçümü 26.829,98 m² olan, kısmen ana kayaların toprak yüzeyine çıktığı, hiç işlenmemiş kısımın ise devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunması gereken yerlerden olduğu, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Silifke ilçesi Özboynuinceli köyü Bölüksu mevkiinde 2011 yılında yapılan kadastro çalışmaları sonucu dava konusu taşınmaz tarla vasfı ile davalı adına tespit görerek kesinleştiği, kadastro tutanakları incelendiğinde taşınmazın edinme sebebi olarak "taşınmazın zilyetlikle edinmesi mümkün olan yerlerden olduğu, taşınmazın kamu orta malı vs. Hazine adına kayıtlı olması gereken yerlerden olmadığı ve 20 yılı aşkın nizasız fasılasız olarak zilyet olma amacı ile kullanıldığı" belirtildiği, taşınmazın edinme sebebi zilyetlik süresinin dolmuş olduğu, bozma öncesi ve sonrası yapılan keşiflerde dinlenen tutanak mümzisi, mahalli bilirkişi ve davalı tanıklarının beyanlarından dava konusu yerin ekilip sürülen yerlerinin davalı tarafından bir sene ekilip bir sene boş bırakıldığı, taşınmazın sürülü olmayan gen yerlerinin davalı tarafından kullanılmadığını beyan ettikleri, sonuç olarak fen bilirkişi raporunda (C) harfiyle gösterilen sığ topraklı, eğim ve taşlık oranı yüksek, yüzölçümü 26.829,98 m² olan kısmının devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olması gerektiği, taşınmazın Fen Bilirkişi ...'in 24/08/2017 tarihli raporuna ekli haritasında (A) ve (B) harfleriyle gösterilen kısımları bakımından ise, davalının Kadastro Kanunu'nun 14. ve 4721 sayılı Kanunu'nun 713/1. maddelerindeki zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla tapusuz taşınmazın mülkiyetinin kazanılmasının şartlarının oluştuğu anlaşıldığından, davanın kısmen, kabul kısmen reddi ile dava konusu edilen Mersin ili, Silifke ilçesi, Özboyuninceli köyü, Bölüksu mevkiinde bulunan 108 ada 56 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişisi ...'in 24/08/2017 tarihli raporuna ekli haritasında (C) harfiyle gösterilen 26.829,98 m² miktarındaki kısmın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile Hazine adına kayıt ve tesciline, diğer kısımlar yönünden talebin reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı Hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakiminin raporu okundu. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.

-KARAR-

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayanağı olan yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak yazılı karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacı vekilinin yerinde bulunmayan sair temyiz itirazlarının reddine.

Ne var ki, tapu iptali ve tescil hükmü kurulurken bilirkişi raporuna atıf yapılmakla yetinilmesi gerekirken yasal dayanağı olmayacak şekilde bilirkişi raporunun kararın eki sayılmasına karar verilmesi isabetsiz ise de, bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden davacı vekillerinin temyiz itirazlarının bu yönden kabulüyle, 2. bendin hükümden tamamen çıkarılmasına, hükmün bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/02/2022 tarihinde karar verildi.