"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasında davanın reddine ilişkin verilen karar, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
Kadastro sonucu Çine ilçesi, ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 110 ada 34 parsel sayılı 81.102,26 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı ... adına tespit ve tescil edilmiştir.
I. DAVA
Davacı ..., çekişmeli taşınmazın evvelinde ½’sinin babası ..., ½’sinin annesi ...’a ait olduğunu, anne ve babasının ölmesi üzerine kendisiyle beraber ..., ... ve ...'ın mirasçı olarak kaldığını, mirasçılar arasında yapılan taksim sonucu çekişmeli taşınmazın ½ payının kendisine, geriye kalan ½ payının kardeşi ...’na intikal ettiğini, taşınmazı davalı ...’nın feri zilyet olarak kullandığını ileri sürerek, taşınmazın taksimen kendisine düşen 1/2 payının adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı ... cevap dilekçelerinde özetle; davacının iddiasının dayanaksız ve taşınmazın kendisine ait olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 25.11.2014 tarihli ve 2014/220 Esas, 2014/521 Karar sayılı kararıyla; mirasçılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan, davacının kendi payına yönelik tek başına dava açamayacağı belirtilerek, davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı, temyiz dilekçesinde özetle; çekişmeli taşınmazın ½ payının taksimen kendisine intikal ettiğini ve bu kısma yönelik adına tescil talebinde bulunduğunu, kaldı ki terekeye yönelik dava açılmış olsa da Mahkemece tüm mirasçıların muvafakatının alınması veya terekeye temsilci atanması hususunda süre verilmesi gerektiğinin göz ardı edildiğini belirterek, Çine Asliye Hukuk Mahkemesi 2014/220 Esas, 2014/521 Karar sayılı kararının bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğinden ibarettir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.",
3.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 15. maddesi "Tapuda kayıtlı taşınmaz malların malikleri veya bunların mirasçıları arasında, tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların ise on dördüncü madde gereğince belirlenen zilyetleri arasında taksim edildikleri belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanları ile sabit olduğu takdirde bu mallar taksim gereğince zilyetleri adına tespit olunur. ‘’ hükmünü içermektedir. (madde metninde taksimden bahsedilse dahi kıyasen taşınmazın zilyedi murisin mirasçıların yasal miras payına mahsuben sağlığında yaptığı paylaştırma da bu kapsamdadır.)
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Bilindiği üzere bir mirasçı, terekeye dahil bir taşınmaz hakkında, diğer mirasçılar aleyhine tek başına miras payı oranında adına tescil istemi ile dava açabilirse de, terekeye göre üçüncü kişi konumundaki birine karşı miras payının adına tescili istemiyle dava açması hukuken mümkün değildir. Elbirliği mülkiyetinde mirasçıların tereke malları üzerinde belli pay veya payları olmayıp, haklarının terekenin tamamını kapsadığı, TMK'nın 702. maddesine göre topluluk devam ettiği sürece tasarrufi işlemlerde tüm ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerektiği açıktır. Mirasçılardan birinin, terekeye karşı üçüncü kişi konumunda olan birisi aleyhine kendi payı hakkında açtığı dava, diğer mirasçıların paylarını kapsamadığından ve aynı zamanda onlar adına açılmadığından davaya diğer mirasçıların katılması (icazet vermesi) veya terekeye temsilci atanması suretiyle devam edilmesine olanak yoktur. Bir mirasçının terekeye dahil bir taşınmaz hakkında, 3. kişi davalıya karşı tapu iptali ve kendi adına tescil isteminde bulunması halinde dava konusu taşınmazın muristen satış, bağış veya terekenin taksimi yoluyla kendisine intikal ettiğini, kısacası taşınmazın terekeden ayrıldığını ve bu yolla kendisine intikal ettiğini ispat etmesi gerekecektir.
3.3.2. Hemen belirtmek gerekir ki, taksime dayanan taraf, TMK'nın 6. maddesi uyarınca, taşınmazın taksim edilmiş olduğunu, adına tespit edilecek kısmın kendisine isabet ettiğini, tespit tarihine kadar taksimin bozulmadığını ispat etmelidir. Kadastro tespiti sırasında taksimle ilgili göz önünde bulundurulacak hususlara değinilecek olursa; tespitten önce yapılan taksimlerin nazara alınması, taksimin bozulmamış olması ve taksime iştirak edenin zilyet olması gerekmektedir. Taksimin ispatına gelince, bilindiği üzere tereke tüm mirasçılara bir bütün halinde intikal eder. Asıl olan terekenin bir bütün olarak tasarruf edildiğidir. Aksini iddia eden iddiasını ispat etmelidir. Taksim olayı ispat edilirken öncesinin kime ait olduğu, kimden kime kaldığı, ne zamandan beri kimin zilyet olduğu ve nedeni, taksimin ne zaman kimler arasında yapıldığı, taksime tüm mirasçıların katılıp katılmadığı araştırılmalıdır. Kadastrodan önce yapılan tapu dışı taksim geçerlidir. Şahit ve bilirkişi beyanları ile ispat edilebilir. Uzun süre kullanma taksimin varlığını göstermez. Asıl olan bu kullanmanın tüm mirasçılar adına olduğu ve kullanım şekline taalluk ettiğidir. Aksi halde mirasçılar arasında zamanaşımı işlemez yolundaki temel maddi hukuk kuralı, ispat hukuku çerçevesinde bertaraf edilmiş olur.
3.3.3. Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti, dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı, aktif husumeti, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Taraf sıfatının bu anlamda önemli özelliği ise, def'i değil itiraz niteliğinde olması nedeniyle taraflarca süreye ve davanın aşamasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve taraflar ileri sürmemiş olsalar bile mahkemece re'sen nazara alınmasıdır.
3.3.4. Somut olaya gelince, çekişmeli taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı ... adına tespit gördüğü anlaşılmıştır. Mahkemece davacının davayı terekeden gelen miras payı oranında 3. kişiye karşı açtığı ve bu şekilde açılan davaların dinlenme olanağının bulunmadığı gerekçe gösterilerek karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Davacı taraf dava dilekçesinde, çekişmeli taşınmazın öncesinde mirasbırakanı ...’a ait olduğunu, ölümü ile terekesinin taksim edildiğini, çekişmeli taşınmazın yarısının kendi payına isabet ettiğini öne sürerek adına tescil istemi ile dava açmış olup, özetlenen bu talep ve gelişime göre davacı tarafın mirasbırakanı ...'dan gelen miras hakkı ile birlikte mirasçılar arasında yapılan paylaşıma dayandığı, bir başka deyişle davacının taşınmazın yarı bölümünün öncesinde miras bırakanına ait iken paylaşım sonucu kendi payına isabet ettiğini ve böylelikle çekişmeli taşınmaz bölümünün kadastro tespit günü itibariyle elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olmadığını, bir başka deyişle tereke malı olmadığını öne sürdüğü, sonuç olarak davacının yapılan paylaşım sonucu kendisine isabet ettiğini bildirdiği taşınmaz bölümü yönüyle adına tescil istemi ile dava açmakta hukuki yararı bulunduğu gibi davacının ...'ın terekesi adına tescil istemediği ve de miras payı yönüyle de talepte bulunmadığı gözetildiğinde, Mahkemece hükmün gerekçesinde atıf yapılan kanun maddesinin somut olayda uygulanma yeri bulunmamaktadır. Buna göre, davacının mirasçılar arasında yapılan paylaşım sonucu kendi payına isabet etttiğini, eş söyleyişle dava konusu taşınmaz bölümü üzerinde sadece kendisinin hak sahibi olduğunu öne sürerek, adına tescil istemi ile açtığı tapu iptali ve tescil istemi yönüyle Mahkemece işin esasına girilerek davacının iddialarının ve özellikle paylaşım iddiasının araştırılması ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi yerinde olmamıştır.
3.3.5. Hal böyle olunca, Mahkemece işin esasına girilerek tarafların iddia ve savunmalarının araştırılması, mahallinde yapılacak keşif sırasında özellikle çekişmeli taşınmazın öncesinde kime ait olduğu, kimden kime kaldığı, kimin ne zamandır kullandığı, davacı tarafın iddiası gibi öncesinde davacının mirasbırakanı ...’a ait ise mirasçıları arasında taksim yapılıp yapılmadığı, ...'ın mirasçıları arasında taksim yapılmış ise çekişmeli taşınmazın davacının kendisine intikal ettiğini iddia ettiği bölümünün davacı payına isabet edip etmediği belirlenerek, davacının tek başına ve adına tescil istemi yönüyle dava ehliyetinin olup olmadığı belirlenmeli, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
V. SONUÇ:
Mahkemece, belirtilen hususlar gözetilmeden, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.02.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.