Logo

1. Hukuk Dairesi2021/4026 E. 2022/1855 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakılan taşınmazın zilyetlikle kazanılıp kazanılmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, bozma ilamında belirtilen hususlara tam olarak uyulmayarak, özellikle taşınmazın imar planı durumu, hava fotoğrafları, uzman bilirkişi raporları ve komşu parsellerle karşılaştırma gibi hususlarda eksik araştırma yapılarak hüküm kurulması doğru görülmeyerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TESCİL

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, 8. Hukuk Dairesince İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına dair verilen karara, İlk Derece Mahkemesince uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne ilişkin karar, süresi içinde davacı vekili ile davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, 6 parça tescil harici taşınmazı davacının 25 yılı aşkın bir süreden beri nizasız fasılasız, domates, pamuk, pirinç, buğday, tütün ve mercimek ürünlerini münavebeli olarak ekmek suretiyle zilyetliği altında bulundurduğunu, tapulama çalışmaları sırasında tapulama harici bırakılmış olan bu yerleri davacının taş ve otlarını ayıklamak, emek ve masraf harcamak suretiyle imar ve ihya ederek tarım arazisi haline getirdiğini, taşınmazların 25 yıldan beri verimli tarım arazisi olduğunu, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunması gereken yerlerden olmadığı gibi mera sayılan yerlerden de olmadığını, bu nedenlerle yargılama yapılarak davaya konu taşınmazların davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 09.03.2010 tarihli ve 2006/605 E., 2010/207 K. sayılı kararıyla, Mahalinde yapılan keşiflerde dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık anlatımlarından anlaşıldığı üzere davaya konu yerler tarıma elverişsiz, dağlık, tepelik, bor arazi şeklinde iken davacı tarafından emek ve masraf harcanarak taşları ve yabancı otları ayıklama suretiyle tarım arazisi haline getirildiği, Davacı davaya konu yerleri imar ve ihya ederek tarım arazisi haline getirdikten sonra dava tarihine kadar 20 yılı geçecek şekilde nizasız fasılasız malik sıfatıyla zilyetliğinde bulundurduğu, her ne kadar davaya konu taşınmazlardan E harfi ile gösterilen kısım üzerinde gösterilen yerde iki adet ev var ise de bu durum davacının bu yeri imar ve ihya ettiği gerçeğini değiştirmediği gerekçesiyle davacının davasının kabulü ile, fen bilirkişisi ... ... tarafından tanzim edilen 02.02.2010 tarihli rapor ve krokide A1 harf ve rakamı ile gösterilen 4647,35 m2, C harfi ile gösterilen 575,85 m2, D1 harf ve rakamı ile gösterilen 2607,37 m2, E1 harf ve rakamı ile gösterilen 2347,98 m2, F harfi ile gösterilen 1155,40 m2’lik kısımların davacı adına tapuya tarla vasfı ile kayıt ve tesciline, diğer kısımlara ilişkin davasının reddine karar verilmiştir.

III. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

IV. Yargıtay Bozma ilamı

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 2011/1168 E. 2011/5560 K. sayılı kararında “ Dava konusu taşınmaz bölümleri ile komşu parselleri gösterir biçimde birleşik kadastro paftasının bu bölgeye ilişkin onaylı örneğinin Kadastro Müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına konulması, A1’e komşu 543, 1481, D1’e komşu 1616 ve 1639 sayılı parsellere ait kadastro tutanak ve ekleriyle, getirtilecek birleşik kadastro paftası üzerinde mahkemece yapılacak inceleme sonucu uyuşmazlık konusu yerlere yakın kadastro parsellerine ait aynı şekilde kadastro tutanakları ve ekleriyle kadastro sırasında sözü edilen ve belirlenen bu parsellere revizyon gören tapu ve vergi kayıtları bulundukları yerlerden getirtilerek dosya arasına konulması, davanın açıldığı 13.12.2006 tarihinden geriye doğru en az 20 yıl öncesine ait (1975-1986 yılları arası) iki ayrı zamanda çekilmiş hava fotoğrafları getirtilerek dosyaya eklenmesi, hava fotoğrafları ile komşu parsellere ait kayıt ve belgelerin uzman bilirkişi jeodezi ve fotogrametri uzmanı harita mühendisi ile teknik, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla zemine uygulanması, hava fotoğraflarını çekildikleri tarihe göre dava konusu taşınmaz bölümlerinin kültür arazisi niteliğinde bulunup bulunmadığı ya da hangi nitelikte bulundukları hususlarının saptanması, komşu kayıt ve belgelerin dava konusu yeri ne gösterdikleri üzerinde durulması, teknik bilirkişiye krokisi üzerinde işaret ettirilmesinin sağlanması, hava fotoğraflarının stereoskopik aletle üç boyutlu olarak incelenmesi, uzman bilirkişi ile teknik bilirkişinin gerekçeli, tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık rapor alınması,krokide A, D (A1-D1 dahil) harfleriyle gösterilen taşınmazların kenarında Eğriçayı'nın geçtiği uzman bilirkişi jeoloji mühendisinin raporundan anlaşıldığından, bu çayın sürekli su taşıyan aktif çay olup olmadığı, dava konusu A1 ve D1 ile açıklanan taşınmaz bölümlerinin derenin aktif yatağında yer alıp almadıkları, kuru çay ise kar ve yağmur sularını taşıyan ve taşkınlığı önleyen bir görevinin bulunup bulunmadığı, sözü edilen taşınmaz bölümlerinin Eğriçayının taşkın sahası içinde kalıp kalmadıkları yönünde daha önce götürülmeyen başka bir jeoloji mühendisinin dinlenilmesi hususlarına değinilmiştir.

V. BOZMAYA UYULARAK VERİLEN MAHKEME KARARI

Mahkemenin 15/06/2017 tarihli 2012/43 E: 2017/493 K. sayılı kararıyla, 1985 tarihli hava fotoğraflarına göre C, D, E, F1 ile gösterilen alanlarda kullanım olmadığı, 1999 yılına ait hava fotoğrafına göre fen bilirkişi raporuna ekli krokide A,C,D,E ve F1 ile gösterilen alanlarda kullanım olduğu, 1999 yılı hava fotoğraflarına göre imar ve ihyanın tamamlanmasından sonra ekonomik amacına uygun ve tarımsal faaliyette bulunulduğu 20 yıllık zilyetlik süresinin dolmadığı, davacının 20 yıllık zilyetlik süresinin dava tarihi itibarı ile tamamlanabilmesi için belirtilen alanlarda imar ve ihyanın en geç 1986 yılı itibarı ile tamamlanmış ve ekonomik amacına uygun tarımsal faaliyete başlanmış olması gerektiği, 1985 yılı hava fotoğraflarına göre bu alanlarda kullanımın olmadığı, mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarının da imar ve ihyanın 1986 yılında tamamlandığına dair net ve çelişkiye yer vermeyecek şekilde tespitine imkan vermediği bu itibarla davacının davasının dava konusu taşınmazlardan C, D, E, F1 ile gösterilen alanlar yönünden ispatlanamadığı, F2, F3,F4 ile gösterilen alanların tescilli parseller içinde kaldığı tespit edilmiş, fen bilirkişi raporunda A ile belirtilen kısım yönünden davanın kabulüne, fen bilirkişi raporunda C, D, E, F1 ile belirtilen kısımlar yönünden davalı ... vekilinin 10/04/2017 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi nazara alınarak davalı ... adına tesciline, F2, F3,F4 ile gösterilen alanların tapulu taşınmazlar içerisinde kalması nedeni ile bu taşınmazlar yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz nedenleri

2.1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle, A dışındaki taşınmaz bölümlerin 1985 tarihli hava fotoğrafında imar-ihyanın olmadığının tespit edildiği ancak bu bölümler çıplak gözle bakıldığında A ile gösterilen bölüm ile aynı olduğunun görüleceğini, 1986,1987 ve 1988 tarihlerine ait hava fotoğrafları istendiği halde bulunmadığı yönünde cevap verildiği, mahkemece tanık beyanlarının hükme esas alınması gerektiğini öne sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

2.2. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle, Davacının zilyetlikle mülk edinme şartlarının gerçekleşmediğini, taşınmaz değerinin belirlenerek nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesi isabetsiz olup kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, yörede yapılan kadastro sırasında tespit harici bırakılan taşınmazın davacı adına tescili isteğinden ibarettir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, "Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir. "

3.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi, " Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.

3.2.3. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun ve 17. maddesi, "– Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir." hükümlerini içermektedir.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Çekişmeli taşınmazın yörede 1973 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakıldığı saptanmıştır.

3.3.2. Davacı yanın imar ihya ve zilyetlik hukuki nedenine dayalı olarak tapuya tescil isteğinde bulunduğu belirlenmiştir.

3.3.3. Öte yandan, İlk Derece Mahkemesince zilyetlikle mülk edinme koşulları üzerinde durularak sonuca gidildiği görülmüştür.

3.3.4. Bozma ilamına uyulmakla, bozma ilamı lehine taraf yararına, usuli kazanılmış hak oluşacağından, bozma ilamının gereklerinin tam ve eksiksiz olarak yerine getirilmesi gerekir. Ne var ki, bozma ilamına uyulduğu halde bozma gereklerinin tam olarak yerine getirilmediği anlaşılmaktadır. Önceki bozma ilamında da belirtildiği şekilde ziraatçı bilirkişi raporunda, taşınmaz bölümlerinin evveliyatları kullanım süreleri, nitelikleri ve üzerlerindeki imar-ihya işlemlerinin tamamlanıp tamamlanmadığı hususlarına ilişkin somut verilere dayanan açıklamalara da yer verilmemiş ve böylelikle davacı lehine zilyetlikle kazanım şartlarının oluşup oluşmadığı somut olarak ortaya konulmamış, bozma öncesinde alınan fen raporu ile bozma sonrasında alına fen raporlarının ölçeksiz ve şekil olarak farklılıklar bulunduğu halde fen raporları arasındaki çelişki giderilmeden hüküm kurulması cihetine gidilmiştir.Bu şekilde eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak hüküm verilemez.

3.3.5. Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşılabilmesi için Mahkemece öncelikle, taşınmazın imar planı kapsamında kalıp kalmadığı araştırılmalı dava konusu taşınmaz bölümüne ait temin edilebilen en eski ve yeni tarihli ortofoto ve uydu fotoğrafları ile Harita Genel Müdürlüğünün WEB sitesinin harita sorgulama sayfasına girilerek, taşınmaz bölümlerinin bulunduğu köyü/mahalleyi kapsayacak şekilde hangi yıllara ait hava fotoğrafı bulunduğu araştırılıp belirlenmek ve (denetimin sağlanması bakımından) ilgili sayfanın çıktısı dosya içerisine konulmak suretiyle buradan elde edilen verilere göre taşınmaz imar planı kapsamında kalıyor ise imar planına alınma tarihinden, kalmıyor ise dava tarihinden geriye doğru 15-20-25 yıl öncesine (bulunmadığı takdirde bu tarihlere en yakın tarihlere) ait farklı dönemlerde çekilmiş en az üç adet stereoskopik hava fotoğrafı tarihleri açıkça yazılmak suretiyle Harita Genel Müdürlüğü'nden getirtilerek dosya arasına konulmalı, dosya bu şekilde ikmal edildikten sonra, mahallinde yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları ile üç jeodezi-fotogrametri mühendisi , üç ziraatçı bilirkişi, bir jeoloji ve bir fen bilirkişisinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalı ve yapılacak bu keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıklardan, çekişmeli taşınmaz bölümlerinin öncesi itibariyle kime ait olduğu, kimden kime ne zaman ve ne şekilde intikal ettiği, kim tarafından ne zamandan beri ve hangi tasarruflarla zilyet edildiği, imar-ihya gerektiren yerlerden olup olmadığı, böyle yerlerden ise imar-ihyaya konu edilip edilmediği ve edilmiş ise imar-ihyasının hangi tarihte tamamlandığı hususları etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, yerel bilirkişiler ve tanıkların sözleri arasında doğabilecek çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılarak giderilmeye çalışılmalı, yerel bilirkişi ve tanıkların sözleri komşu parsellere ait tutanak ve dayanaklarıyla denetlenmelidir.

3.3.6. Ziraat mühendisi bilirkişi kurulundan, çekişmeli taşınmazın eğimini, niteliğini, toprak yapısını, üzerindeki bitki örtüsünü, taşınmazın öncesinin imar ihyaya muhtaç yerlerden olup olmadığı, imar ve ihyaya muhtaç ise imar-ihyasının hangi tarihte tamamlandığını, taşınmaz üzerinde ekonomik amaçlı zilyetliğe ne zaman başlanıldığını ve taşınmazın kullanım durumunu kesin olarak belirleyen, bilimsel verilere dayalı, komşu taşınmazlarla karşılaştırmalı değerlendirmeyi ve taşınmazın her yönünden çekilmiş ve sınırları kabaca işaretlenmiş renkli fotoğraflarını içerir, somut verilere ve bilimsel esaslara dayanan, ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı;

3.3.7. Jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişi kurulundan hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle incelenmesi neticesinde, taşınmazın sınırlarını ve niteliğini, taşınmaz üzerinde imar-ihya tamamlanmış ise tamamlandığı tarihi ile sürdürülen zilyetliğin başlangıcını, şeklini ve süresini belirtir şekilde rapor alınmalı;

3.3.8. Fen bilirkişisine, keşfi takibe ve denetlemeye imkan veren rapor ve kroki düzenlettirilmeli; mahkeme hakiminin, taşınmazın niteliğine ve çevre parsellerle karşılaştırılmalı olarak fiziksel özelliklerine ilişkin gözlemi keşif tutanağına aynen yansıtılmalı, bozma öncesinde aşınan Fen bilirkişi raporu ile hükme esas alınan fen bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeli, öte yandan, aynı bölgeye ilişkin görülen Adıyaman 2 Asliye Hukuk Mahkemesi 2012/44 E., 2017/494 K. sayılı dosyasında dava konusu edilen yerler ile çekişmeli taşınmaz bölümleri çakıştırılmak suretiyle rapor alınmalıdır.

3.3.9. Jeoloji bilirkişisinden taşınmazın dere yatağı niteliğinde olup olmadığı, dere yatağından kazanılıp kazanılmadığı, halen aktif dere yatağında kalıp kalmadığı, aktif dere yatağında kalmıyorlarsa derenin etkisi altında kalan yerlerden olup olmadığını bildirir ve komşu parsellerle karşılaştırmalı değerlendirmeyi içeren, fotoğraflarla desteklenmiş ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı;

3.3.10. Bundan sonra iddia ve savunma çerçevesinde toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek, taşınmazın 3402 sayılı Yasa'nın 14 ve 17. maddesinde öngörülen koşulların davacı taraf yararına gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir.

VII. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle;

Tarafların değinilen yönlerle yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasa'nın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz eden davacıya geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

08.03.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.