Logo

1. Hukuk Dairesi2021/4033 E. 2022/1404 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasçılardan birinin diğer mirasçıların muvafakati olmadan terekeye dahil taşınmaz için tapu iptali ve tescil davası açıp açamayacağına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Terekeye dahil taşınmaz üzerinde tasarruf işlemlerinin tüm mirasçılar tarafından birlikte yapılması gerektiği, davacının diğer mirasçıların muvafakatini sunamadığı ve aktif dava ehliyetinin bulunmadığı gözetilerek yerel mahkemenin davayı usulden reddetme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına dair verilen karara, İlk Derece Mahkemesince uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın usulden reddine ilişkin karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, dava dilekçesinde; kendisinin Bebek köyünde ikamet ettiğini, 1. Dünya Savaşı yıllarında göçmenlere Devlet tarafından arazi dağıtımında iskan edilen yerlerden olduğunu, 05/05/1953 tarihli belgeyi sunduğunu, köy tüzel kişiliği adına 108 ada 60 parsel sayılı taşınmazdan ev olarak kullanageldikleri kısmın tapusunun iptali ile adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.

II.CEVAP

Davalı Hazine cevap dilekçesinde dava konusu taşınmazın mera vasfında olduğunun, ekli tapu kayıtları, kadastro tutanağını ve mera sicili kayıt defterinden anlaşıldığını, Sarıkaya İlçesi Bebek Köyünde bulunan 108 ada 60 parsel numaralı mera vasıflı taşınmaz ile ilgili açılan davanın reddini savunmuştur.

Davalı köy tüzel kişiliği, cevap dilekçesinde; davayı kabul ettiklerini beyan etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 03/04/2014 tarihli ve 2012/149 E., 2014/165 K. sayılı kararıyla, tanık beyanlarından davacı ve murislerinin zilyetliğinin 20 yılı aştığı, ekonomik amaca da uygun olduğunun anlaşıldığı, ziraat bilirkişi kurulunun vermiş olduğu rapordan da dava konusu yerin mera olarak kullanılmasının mümkün olmadığı, fen bilirkişisinin raporunda da belirttiği üzere dava konusu taşınmazın memleket haritasında da mera ya da harman yeri olarak belirtilmediği, tanık beyanları ve bilirkişi raporlarının uyumlu ve hüküm kurmaya elverişli olduğu, dava konusu yerin mera olmayıp, davacının zilyetlikle kazanma şartlarının oluştuğu anlaşılmakla davacının davasının kabulune (davalı köy tüzel kişiliği davayı kabul ettiğinden yargılama giderlerinden muaf tutulmasına) karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz nedenleri

Davalı Hazine vekili, temyiz dilekçesinde; taşınmazın mera olduğundan zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmadığını belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

V. YARGITAY BOZMA İLAMI

Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesi’nin 03/06/2015 tarihli ve 2015/8842 E., 2015/7239 K. sayılı ilamda; “Hal böyle olunca; öncelikle taşınmazın davacıya ne şekilde intikal ettiği üzerinde durulup bu hususta davacıdan izahat alınmalı, davacının dayandığı Ağustos 951 tarih ve 39 numaralı tapu kaydı ile 17.05.1967 tarih ve 28 numaralı tapu kayıtlarının tesisinden itibaren oluşum belgeleri ile birlikte tüm tedavülleri (geldi-gitti kayıtlarının) ve bu tapu kayıtlarının kadastro çalışmaları sırasında revizyon görüp görmediği, görmüş ise revizyon gördüğü taşınmazların kadastro sonucu oluşan tapu kayıtları ile varsa tespite dayanak belgelerin onaylı örnekleri ve dayanılan tapu kaydında malik olan kişinin nüfus kayıt örnekleri getirtilip davacı ile tapu malikinin akdi ya da irsi ilişkisi belirlenmeli, çekişmeli taşınmaz içerisinde fen bilirkişisi tarafından farklı parseller olarak gösterilen bölümlerin davalı olup olmadığı araştırılarak davalı bölümlerin akıbetleri hakkındaki belgeler getirtilmeli, komşu köyler halkından tarafsız, yaşlı, dava konusu taşınmazı iyi bilen üç kişilik mahalli bilirkişi isim listesi kolluk vasıtası ile temin edilerek dosya ikmal edilmelidir. Dosya bu şekilde keşfe hazır hale getirildikten sonra mahallinde; fen bilirkişisi, üç kişilik ziraatçı bilirkişi kurulu, komşu köyden ve aynı köyden yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıkları huzuru ile yeniden keşif yapılmalıdır. Yapılacak keşif sırasında davacı tarafın dayandığı tapu kayıtları usulünce uygulanarak çekişmeli taşınmaz bölümünü kapsayıp kapsamadığı belirlenmeye çalışılmalı, tapu kayıtları çekişmeli bölümü kapsamıyorsa 3402 sayılı Yasa'nın 46/1. ve 14. madde koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda araştırma ve inceleme yapılmalı, bu kapsamda bilirkişi ve tanıklardan çekişmeli taşınmazın öncesinin ne olduğu, kime ait bulunduğu, kimden kime nasıl intikal ettiği, kim ya da kimler tarafından hangi tarihten itibaren ve ne şekilde kullanıldığı, öncesinin mera ya da kaçak ve yitik kişilerden kalıp kanunlar uyarınca Hazineye intikal eden yerlerden olup olmadığı, taşınmazın toprak tevzi komisyonunca mera olarak haritaya bağlandığı tarihten geriye doğru davacı ya da maliki evvellerinin 20 yılı aşkın zilyetliğinin bulunup bulunmadığı hususlarında maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı, fen bilirkişisinden keşfi takibe elverişli ve kayıt uygulamasını gösterir şekilde krokili, ziraatçı bilirkişi kurulundan ise çekişmeli taşınmazın dava konusu bölümünü dava konusu olmayan bölümler ile birlikte ele alan, taşınmazın önceki ve şimdiki niteliğini ortaya koyan, mera vasfında olup olmadığını izah eden ve taşınmazın farklı yönlerden çekilmiş fotoğraflarını da içeren rapor alınmalı, bundan sonra Kadastro Kanunu'nun 46/1, 14 ve devamı maddelerinde sözü edilen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle mülk edinme koşullarının davacı taraf lehine gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi" gereğine değinilerek bozulmuştur.

VI. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Mahkemenin 08/03/2019 tarihli ve 2015/347 E., 2019/63 K. sayılı kararıyla, öncelikle bozma ilamı doğrultusunda davacının aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığı üzerinde durulmuş, davacıdan izahat alınmış, davacı tarafından dava konusu taşınmazın diğer kardeşleri ile sözlü olarak anlaşmaları üzerine kendisine kaldığını, diğer kardeşlerine başka taşınmazların da verildiğini beyan etmiş, davacı tarafından taşınmazın ve murisinden kendisine bırakıldığına yönelik diğer mirasçıların da muvafakatini içerir herhangi bir yazılı belge sunulmadığı gibi keşif sırasında ve duruşmada dinlenen mahalli bilirkişi ve tanıkların beyanlarından da davacının iddiasına yönelik ispata elverişli bilgi ortaya konulamadığı gerekçesiyle davacının davasının aktif dava ehliyetinin bulunmaması sebebiyle usulden reddine karar verilmiştir.

VII. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz nedenleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde, dava konusu taşınmazın babasından kalmış olup, mahkeme kararında da belirtildiği üzere, diğer kardeşlerine de babası tarafından ayrı ayrı yerler verildiğini, bundan başka, üç tane de kızkardeşi olup, iki ablanın hisselerini erkek kardeşlerine bağışladığını, diğer kardeşlerinin muvafakat ettiğine dair kadastroya muvafakat belgesi verdiğini, süre dahi verilmeden davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğunu öne sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedenlere dayalı açılan tapu iptali ve tescil talebine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

İştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi bulunan bir terekede, terekeye ilişkin tüm tasarruf işlemlerinin, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 640 ve 702. maddeleri gereğince, tüm mirasçılar tarafından birlikte yapılması zorunlu olup, tasarrufi işlem niteliğindeki davanın da tüm mirasçılar tarafından birlikte dava açılması gerekir. Buna göre ancak, bir mirasçı özellikle acele hallerde miras şirketinin menfaatini korumak için, bütün mirasçılar adına, yalnız başına dava açabilirse de, mirasçı kendi açtığı böyle bir davayı yalnız başına yürütemez. Bu halde, diğer mirasçıların da davaya katılımlarının sağlanması, muvafakatlerinin alınması veya terekeye temsilci tayin ettirilmesi suretiyle davanın yürütülmesi mümkündür. Öte yandan, bir ya da bir kısım mirasçının, terekeye ait bir mal, hak veya alacaktan yalnız kendi payına düşen kısım için dava açması halinde mirasçıların iştirak halindeki payları üzerinde tasarrufta bulunmak yetkisi bulunmadığından davanın reddi gerekir. Böyle bir dava, diğer mirasçıların paylarını kapsamadığından ve aynı zamanda onlar adına da açılmadığından, davaya diğer mirasçıların katılmasına (icazet vermesine) ve tereke temsilcisinin de, bir mirasçının yalnız kendi payı için açtığı davaya icazet verip davayı devam ettirmesine olanak yoktur.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Dosya içeriğine, toplanan delillere, verilen kararın (VI.) nolu bendinde yer verilen İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesine, bozmaya uygun yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VIII. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 36,30 TL bakiye onama harcının temyiz edenden alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 22/02/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.