Logo

1. Hukuk Dairesi2021/4046 E. 2022/1856 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sırasında tescil harici bırakılan taşınmazın davacı adına zilyetlikle kazanma hükümlerine göre tescilinin talep edildiği davada, davacının aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, terekesi iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi olan murisin mirasçılarından biri olduğu ve taşınmazın taksim sonucu kendisine düştüğünü ispatlayamadığı, dolayısıyla terekenin tamamına ilişkin dava açma ehliyetinin bulunmadığı gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TESCİL

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına dair verilen karara, İlk Derece mahkemesince uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne ilişkin karar, süresi içinde davalı ... tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, Dava konusu taşınmazın Diyarbakır ili, Bismil ilçesi, Başören köyünde kain olup kadastro çalışmaları sırasında tescil harici bırakılmış olup bu işlemin kesinleştiğini, dava konusu taşınmazın miktarını ve sınırlarını belirlemek için Bismil Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından 2010/246-Değişik İş dosyasıyla yaptırdıkları tesbite göre miktarının 11.987.80 M2 olup bir tarafının 143 nolu parsel, bir tarafının 139 nolu parsel ve bir tarafının da 213 nolu parsel ile çevrili olduğunu, dava konusu taşınmazın 25-30 yıldan beri müvekkilinin zilyet ve tasarrufunda olduğunu, taşınmazın bu süre içerisinde tarımsal amaçlarla kullanıldığını, 11.987.80 m2 miktarındaki taşınmazın müvekkili yönünden zilyetlikle iktisabı için kazanma şartları oluştuğundan müvekkili adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... vekili duruşmada alınan beyanında, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk derece Mahkemesinin 2010/780 Esas - 2012/569 Karar sayılı kararıyla,Tarafların beyanları, mahallinde yapılan keşif ile alınan bilirkişi raporları, dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık beyanları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; dava konusu taşınmazların kadastro çalışmaları sırasında tescil dışı bırakıldığı, davacı ve evveliyatında babasının dava tarihine kadar yaklaşık 40 yıldır bu taşınmazları davasız ve aralıksız olarak malik sıfatıyla zilyetliklerinde bulundurdukları, davacının aynı kadastro çalışma alanı içerisinde zilyetlikle edindiği yer bulunmadığı, taşınmazların tarımsal amaçlı olarak kullanıldığı, mera, yaylak ve kışlak türü yerlerden olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, A harfi ile belirtilen 11.781,85 metrekarelik bölümün davacı adına tesciline karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

V. YARGITAY 1. BOZMA İLAMI

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 26/11/2013 tarihli ve 2013/565 E., 2013/17762 K sayılı bozma ilamında "Açılan davada dava koşulu (aktif dava açma ehliyeti) üzerinde durulmadığı gibi; tereke paylaşım tarihinden davacının bağımsız yirmi yıl zilyetliği yok ise, veya tereke henüz taksim edilmemiş ise, muris ve tüm mirasçıları bakımından 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi gereğince miktar araştırmasının yapılması, belgesizden taşınmaz edinip edinmediklerini, Tapu Müdürlüğü'nden, zilyetliğe dayalı tescil davası açıp açmadıklarını, o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşlerinden sorulması, belgesizden edinilen taşınmazlara ait kadastro tutanakları ile tapu kayıtlarının Tapu Müdürlüğü'nden, zilyetliğe dayalı tapu kayıtlarının ise ait oldukları mahkemelerden getirtilerek miktar sınırlamaları bakımından gözönünde tutulması, tesciline karar verilen taşınmaz bölümünün sulanan yerlerden olup olmadığının saptanması, daha önce götürülmeyen uzman bilirkişi, ziraat mühendisi aracılığıyla taşınmaz ve çevresinin toprak yapısı incelenmek suretiyle uyuşmazlık konusu taşınmazın kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı kadastro da taşlık olarak tespit dışı bırakıldığı gözetilerek imar ve ihyanın yaklaşık hangi tarihte tamamlandığı ve tescili istenen yerin niteliği konusunda gerekçeli ve denetime açık rapor sunulmasının istenmesi, kazanmaya sağlayan yirmi yıllık sürenin imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten dava tarihine kadar dolup dolmadığının belirlenmesi hususlarına değinilmiştir.

VI.BOZMAYA UYULARAK VERİLEN KARAR

Tarafların beyanları, mahallinde yapılan keşif ile alınan bilirkişi raporları, dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık beyanları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; dava konusu taşınmazların kadastro çalışmaları sırasında tescil dışı bırakıldığı, davacı ve evveliyatında babasının dava tarihine kadar yaklaşık 40 yıldır bu taşınmazları davasız ve aralıksız olarak malik sıfatıyla zilyetliklerinde bulundurdukları, davacının aynı kadastro çalışma alanı içerisinde zilyetlikle edindiği yer bulunmadığı, taşınmazların tarımsal amaçlı olarak kullanıldığı, mera, yaylak ve kışlak türü yerlerden olmadığı, yapılan ilanlara rağmen bu taşınmazlar üzerinde üstün hak sahibi olduğunu ileri süren kimsenin bulunmadığı, TMK 713/1 maddesi ile Kadastro Kanununda belirtilen tüm şartların davacının lehine gerçekleştiği anlaşıldığından fen bilirkişi tarafından tespit edilen yüz ölçümler çerçevesinde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

VII. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

VIII. 2. BOZMA İLAMI

16. Hukuk Dairesi 13/03/2018 tarihli ve 2017/4151 E., 2018/1730 K. sayılı bozma ilamıyla, 4721 sayılı TMK'nın 713/3. maddesi gereğince tescil davalarında Hazine yanında ilgili kamu tüzel kişiliklerine de husumet yöneltilmesi gerektiğini, yargılama sırasında, Hazine yanında Bismil Belediye Başkanlığı davaya dahil olmakla birlikte hüküm tarihinden önce yürürlüğe giren 6360 sayılı Kanun uyarınca Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığının da davada taraf olması gerektiği halde bu husus üzerinde durulmadan davaya devamla esasa ilişkin hüküm kurulduğu, hal böyle olunca, 6360 sayılı Kanun uyarınca Diyarbakır İlinin mülki sınırlarının Büyükşehir Belediyesi sınırı olarak belirlendiği, Büyükşehir sınırlarındaki köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliklerinin sona erdiği dikkate alınarak ... da davaya dahil edilerek husumet yaygınlaştırılmalı, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesine gereğine değinilmiştir.

IX. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Mahkemenin 20.03.2019 tarihli ve 2018/288 E., 2019/71 K. sayılı kararıyla, Davacı ve evveliyatında babasının dava tarihine kadar yaklaşık 40 yıldır bu taşınmazları davasız ve aralıksız olarak malik sıfatıyla zilyetliklerinde bulundurdukları, davacının aynı kadastro çalışma alanı içerisinde zilyetlikle edindiği yer bulunmadığı, taşınmazların tarımsal amaçlı olarak kullanıldığı, mera, yaylak ve kışlak türü yerlerden olmadığı, yapılan ilanlara rağmen bu taşınmazlar üzerinde üstün hak sahibi olduğunu ileri süren kimsenin bulunmadığı, TMK 713/1 maddesi ile Kadastro Kanununda belirtilen tüm şartların davacının lehine gerçekleştiği anlaşıldığından fen bilirkişi tarafından tespit edilen yüz ölçümler çerçevesinde davanın kısmen kabulü ile (A) ile gösterilen 11.781,85 metrekarelik bölümün davacı adına tesciline karar verilmiştir.

X. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz nedenleri

Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle,Dava konusu taşınmazın tescil harici bırakılma sebebine göre, imar ve ihya işleminin eksiksiz olarak araştırması gerektiğini, Davanın açıldığı 09.12.2010 tarihinden evvel geriye doğru en az 20-30 yıl öncesine ait (1980-2000 yılları arası ) iki ayrı zamanda çekilmiş hava fotoğrafları ve topoğrafik haritaların bulundukları yerlerden getirtilerek dosyaya eklenmesi, dava konusu yere komşu 67 ve 68 nolu parsellere ait kadastro tutanakları ile varsa dayanak kayıtlarının getirtilerek bu kayıtların dava konusu yeri ne okudukları ve dava konusu taşınmazın niteliği belirlenmesi gerektiğini öne sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, yörede yapılan kadastro sırasında kadastro harici bırakılan taşınmazın davacı adına tescili isteğinden ibarettir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, ‘’Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir. ‘’

3.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi, ‘’ Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.

3.2.3. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun ve 17. maddesi, ‘’– Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir.’’ hükümlerini içermektedir.

3.2.4. İştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi bulunan bir terekede, terekeye ilişkin tüm tasarruf işlmlerinin, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 640 ve 702. maddeleri gereğince, tüm mirasçılar tarafından birlikte yapılması zorunlu olup, tasarrufi işlem niteliğindeki davanın da tüm mirasçılar tarafından birlikte dava açılması gerekir. Buna göre ancak, bir mirasçı özellikle acele hallerde miras şirketinin menfaatini korumak için, bütün mirasçılar adına, yalnız başına dava açabilirse de, mirasçı kendi açtığı böyle bir davayı yalnız başına yürütemez. Bu halde, diğer mirasçıların da davaya katılımlarının sağlanması,

muvafakatlerinin alınması veya terekeye temsilci tayin ettirilmesi suretiyle davanın yürütülmesi mümkündür. Öte yandan, bir ya da bir kısım mirasçının, terekeye ait bir mal, hak veya alacaktan yalnız kendi payına düşen kısım için dava açması halinde mirasçıların iştirak halindeki payları üzerinde tasarrufta bulunmak yetkisi bulunmadığından davanın reddi gerekir. Böyle bir dava, diğer mirasçıların paylarını kapsamadığından ve aynı zamanda onlar adına da açılmadığından, davaya diğer mirasçıların katılmasına (icazet vermesine) ve tereke temsilcisinin de, bir mirasçının yalnız kendi payı için açtığı davaya icazet verip davayı devam ettirmesine olanak yoktur.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Çekişmeli taşınmazın yörede 1973 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakıldığı saptanmıştır.

3.3.2. Davacı yanın imar ihya ve zilyetlik hukuki nedenine dayalı olarak tapuya tescil isteğinde bulunduğu belirlenmiştir.

3.3.3. Öte yandan, İlk derece Mahkemesince zilyetlikle mülk edinme koşulları üzerinde durularak sonuca gidildiği görülmüştür.

3.3.4. Somut olayda, terekesi iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi olan muris Münir Yaşar’ın davacı ...’ın dışında mirasçılarının da bulunduğu, davacı taksim sonucu taşınmazın kendisine düştüğünü iddia ederek taşınmazın adına tescilini talep etmiş ise de, tanık ve mahalli bilirkişi beyanlarıyla bu hususu ispatlayamadığı anlaşılmakla, aktif dava yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.

XI. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle;

Davalı Hazinenin değinilen yönlerle yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.03.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.