Logo

1. Hukuk Dairesi2021/4060 E. 2022/1714 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sırasında yol/yol boşluğu olarak belirtilen ve tapuda kayıtlı olmayan taşınmazın, davacı tarafından imar ve ihya edilerek zilyetliğe konu edilip edinildiği iddiasıyla açılan tapu tescil davasının reddine ilişkindir.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı tarafından taşınmaz üzerindeki taşların kısmen ayıklanması ve ağaç dikilmesi gibi işlemlerin, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17. maddesinde öngörülen "masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirme" koşulunu ve yoğun emek sarfını gerektiren imar-ihya faaliyetini oluşturmadığı, bu nedenle davacının zilyetliğinin tapu tesciline esas teşkil edecek nitelikte olmadığı değerlendirilerek mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPUSUZ TAŞINMAZ TESCİLİ

Taraflar arasındaki tapusuz taşınmazın tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine ilişkin verilen karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, hudutlarını dava dilekçesinde belirttiği tahminen 300,00 metrekare yüzölçümlü taşınmazı davacının 1975 yılında ... ve... isimli kişilerden satın aldığını, kadastro çalışmalarında dava konusu taşınmazın tapulama harici bırakıldığını, davacının bir süre bu taşınmazı imar ve ihya ederek evinin bahçesi olarak kullandığını, 37 senedir dava konusu arsa durumundaki bu taşınmazı nizasız ve fasılasız malik sıfatıyla tasarruf ettiğini ileri sürerek, dava konusu taşınmazın davacı adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar davanın reddini savunmuş, davalı ... vekili dava konusu taşınmazın tescil edilecekse ya Köy adına ya da belediye adına tescil edilmesi gerektiğini belirtmiştir.

III. MAHKEME KARARI

Adıyaman 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14/04/2015 tarihli ve 2013/249 E., 2015/108 K. sayılı kararıyla; kadastro paftasında yol/yol boşluğu olarak belirtilen dava konusu taşınmazın, imar ihya sebebi ile iktisap edilemeyeceği yönünde kanaat oluştuğu, fen ve harita mühendislerinin teknik raporu karşısında soyut tanık ve mahalli bilirkişi anlatımlarına itibar edilmediği gerekçesiyle, davanın reddine dair karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 19/06/2017 tarihli ve 2015/9999 E., 2017/4753 K. sayılı kararıyla; “ ...dava konusu taşınmazın 1979 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu belirtilerek tescil harici bırakıldığı, kadastro paftasında ise yol olarak gösterildiği, davacının satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği iddiasına dayanarak tescil isteğinde bulunduğu, zamanaşımı zilyetliği yolu ile iktisap 3402 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde düzenlenmiş olup, özel mülkiyete konu olabilecek taşınmazların zilyetlikle kazanılabileceğinin belirtildiği, terk edilmiş dere yatakları, kayalık, taşlık yol ve yol boşluğu gibi taşınmazlar ancak imar-ihya yolu ile

3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17. maddesi uyarınca iktisap edilebilirken, ham toprak, hali arazi, köy boşluğu gibi yerlerin aynı Yasa'nın 14. maddesi gereğince iktisap edilebileceği ,şu halde; mahkemenin dava konusu yerin yol ya da yol boşluğu olması nedeniyle imar-ihya suretiyle kazanılamayacağı yönündeki değerlendirmesi isabetli olmadığı gibi davacı lehine zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının oluşup oluşmadığı yönünden yapılan araştırmanın da yeterli bulunmadığı, mahalli bilirkişi ve tanıkların dava konusu yeri davacının bahçe olarak kullandığını belirtmelerine ve inşaat bilirkişi raporunda da taşınmazın bahçe vasfında olduğunun bildirilmesine karşın taşınmazın toprak yapısı ve kullanım durumuna yönelik ziraat bilirkişiden rapor alınmadığı, dava tarihinden geriye doğru 15-20-25 yıl öncesine ait hava fotoğrafları getirtilerek uzman bilirkişi marifeti ile incelenmediği, taşınmazı kapsamayan hava fotoğrafı incelemesi ile yetinildiği,diğer taraftan çekişmeli taşınmazın imar planı kapsamında kalıp kalmadığı yönünden araştırma da yapılmadığı, eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak hüküm verilemeyeceği belirtilerek doğru sonuca ulaşılabilmesi için, dava tarihinden (imar planı mevcut ise imar planının kesinleşme tarihinden) geriye doğru 15-20-25 yıl öncesine ait üç ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları Harita Genel Komutanlığından tarihleri açıkça yazılmak suretiyle istenilerek getirtilip dosyanın ikmal edilmesi, ayrıca taşınmazın imar planı kapsamında kalıp kalmadığı, kalıyor ise imar planının onaylandığı tarih araştırılarak buna ilişkin belgeler getirtilip dosyaya konulması, bundan sonra mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, jeodezi ve fotogrametri mühendisi, ziraat mühendisi bilirkişi ve fen bilirkişi katılımı ile keşif yapılması gerektiği” gerekçesiyle bozulmuştur. Bozma ilamına karşı Hazine vekili tarafından yapılan karar düzeltme talebinin reddine karar verilmiştir.

3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Adıyaman 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12/09/2019 tarihli ve 2018/4 E., 2019/964 K. sayılı kararıyla; 25/06/2019 tarihli bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın 1984 yılında kesinleşen kadastro çalışmaları neticesinde paftasında yol yazılmak suretiyle boş bırakıldığı, taşınmazın (A) ve (B) harfleri ile gösterildiğini, (B) harfi ile gösterilen kısmın yol boşluğunda kaldığı, 1985 -1992 ve 1999 tarihli hava fotoğrafları üzerinde yapılan incelemede, taşınmazda 1985 yılında kullanım olmadığı, 1992 ve 1999 yıllarında kullanım olduğunun rapor edildiği, her ne kadar 05/07/2019 tarihli ziraat mühendisi bilirkişi raporunda taşınmazda imar-ihyadan bahsedilmiş ise de söz konusu raporlarda imar-ihya şartlarının tam olarak değerlendirilmediği, kısmen taşlık olan taşınmazda yoğun emek ve çaba sarf ederek imar ihya gerçekleştirilmediği kanaatine varıldığı,bir taşınmazın imar-ihya edildiğinden söz edebilmek için kolayca tarım yapılması mümkün olmayan toprakta zor ve zahmetli ve gideri gerektiren bir uğraş verilmiş olması gerektiği, ham toprağın sadece sürülmesi ya da kısmen taşlarını temizleyerek duvarla çevrilerek ağaç dikilmesinin imar-ihya sayılmayacağı, Yasa'nın taşınmazın tarıma elverişli hale getirilmiş olmasını aradığı, kadastro (tapulama) çalışmaları sırasında Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu için tescil harici bırakılan taşınmazda kısmen taşları ayıklayarak yoğun emek ve çaba sarf etmeden tasarruf edilmiş olması imar-ihya ve ekonomik amaca uygun zilyetlik sayılamayacağı gerekçesiyle, davacının davasının reddine dair karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle, dava konusu taşınmazın davacı tarafından imar ihya edilerek evinin bahçesi olarak kullanıldığını, bilirkişi raporunda 1992 tarihli hava fotoğrafında kullanımın olduğunun belirtildiği ayrıca keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık beyanları ile ziraat bilirkişi raporunda imar-ihya edildiğinin açık ve net şekilde söylendiğini ileri sürerek, temyiz isteminde bulunmuştur.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Çekişme konusu taşınmaz, 1979 yılında yörede yapılan kadastro çalışmaları sırasında Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden olduğu belirtilerek, tescil harici bırakılmış, paftasında yol olarak gösterilmiştir.

Uyuşmazlık, TMK’nın 713/1. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. ve 17. maddelerine dayalı tescil isteğine ilişkindir.

6.2. Hukuki Nitelendirme

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların tespiti başlıklı 14. maddesinde “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir. (Değişik ikinci fıkra: 3/7/2005 - 5403/26 md.) Sulu veya kuru arazi ayrımı, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu hükümlerine göre yapılır.”

İhya edilen taşınmaz mallar başlıklı 17. maddesinde “Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14. maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde Hazine adına tespit edilir. İl, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun olağanüstü zamanaşımı başlıklı 713. maddesinin birinci fıkrasında "Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir." düzenlemeleri yer almaktadır.

6.3. Değerlendirme

(IV/2.) numaralı paragrafta yer verilen ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

V. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 36,30 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02/03/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.