"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında Yerel Mahkemede görülen kadastro harici bırakılan yerin tescili davasında yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne ilişkin verilen karar, süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, Birecik Mezra Mahallesinde 359, 337 ve 335 no.lu parsellerin arasında bulunan 3200 m2'den fazla miktarlı tarlayı müvekkilinin babası ...'in 1978-1990 yılları arasında, bu tarihten dava tarihine kadar da müvekkili ...'in çekişmesiz ve aralıksız olarak ekip biçtiğini, 1978 yılından itibaren daha önceden ekilemeyen arazinin babası tarafından emek ve para harcanarak ekilebilir hale getirildiğini, tapulama tespiti sırasında bu yerin dere yatağı olarak tespit edildiğini, ancak çok uzun yıllar önce dere niteliğini kaybeden bu taşınmazın en verimli tarım arazisi haline getirildiğini ileri sürerek, anılan taşınmazın müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 27.10.2015 tarihli ve 2014/668 E., 2015/667 K. sayılı kararıyla, davaya konu taşınmazların Şanlıurfa ili, Birecik ilçesi, Mezra köyünde bulunan ve karara ekli krokide A harfi ile gösterilen taşınmazın kesinleşen kadastro çalışmaları kapsamında tescil harici bırakıldığı, paftasında dere gösterildiği, davacının, arazi niteliğindeki dava konusu taşınmazı ekip biçmek suretiyle zilyetliğinde bulundurduğu ve taşınmazda amenajman çalışması uygulanıp toprak işlemesi yapıldığı, krokide (A) harfi ile gösterilen 3.288,56 m² büyüklüğündeki kısmın tarım arazisi niteliğinde olduğu, bakımlılığı, sınırlarının belirgin ve düzgün oluşu itibariyle 20 yılı aşkın süredir işlemeli tarım yapılmak suretiyle zilyetlik koşullarının ve böylelikle davacı lehine iktisap şartlarının oluştuğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile Şanlıurfa ili, Birecik ilçesi, Mezra Mahallesinde kain, karara ekli krokili raporda A rumuzu ile belirtilen 3.288,56 m2 yüzölçümü büyüklüğündeki tapulama harici taşınmazın tapu sicilinin en son sıradaki yeni parsel numarası verilmek suretiyle davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle, dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu ve zilyetlikle kazanılamayacağını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, yörede yapılan kadastro sırasında “dere” olarak tespit harici bırakılan taşınmazın davacı adına tescili isteğinden ibarettir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, "Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir. "
3.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi, "Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.
3.2.3. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi, "–Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde Hazine adına tespit edilir." hükümlerini içermektedir.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Çekişmeli taşınmazın 1976 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında paftasında “dere” olarak tescil harici bırakıldığı saptanmıştır.
3.3.2. Mahkemece zilyetlikle kazanım şartlarının davacı lehine oluştuğunu kabul etmek suretiyle karar verilmiş ise de, yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hüküm vermeye yeterli değildir. Somut olayda dava konusu taşınmazın batısındaki 359 parselin devamı niteliğinde bir bütün olarak kullanılageldiği ve 359 parsel sayılı taşınmazın davacıya ait olduğu ileri sürülmüş ve alınan beyanlar da bu yönde ise de, 359 parsel sayılı taşınmaz davacının babası ... adına kayıtlı olup, davacı dışında mirasçılar da bulunduğuna göre, çekişmeli taşınmazın davacıya ne şekilde intikal (bağış, taksim, satış vs.) ettiği, bir başka ifade ile davacının aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığı üzerinde durulmadan sonuca gidilmesi hatalı olmuştur.
3.3.3. Hal böyle olunca; Mahkemece öncelikle davacının murisinin kullanımında olduğu belirtilen taşınmazın ne sebeple (taksim, bağış, satış vs.) kendi adına tescilini istediği sorularak açıklattırılmalı, bu yöndeki iddialarının ispatı açısından imkan tanınmalı; mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek üç kişilik yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıkları ile huzuruyla keşif yapılmalı, yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazın geçmişte ne durumda bulunduğu, öncesinin imar-ihyaya muhtaç yerlerden olup olmadığı, imar-ihyaya muhtaç yerlerden ise buna en erken ne zaman başlanıldığı ve imar ihyanın ne zaman tamamlandığı, taşınmaz üzerindeki zilyetliğin hangi tasarruflarla kim tarafından ne şekilde sürdürüldüğü, taşınmazın öncesinin davacının murisine ya da başkalarına ait olması halinde zilyetliğinin davacıya ne şekilde intikal ettiği, muristen intikal etmesi halinde mirasçılar arasında taksim, bağış ya da satış gibi bir hukuki işlem bulunup bulunmadığı, taşınmazın sınırlarında geçmişten bugüne kadar herhangi bir değişiklik olup olmadığı hususları etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, bilirkişi ve tanık beyanları arasında çelişki olduğu takdirde yüzleştirme yapılmak suretiyle çelişkinin giderilmesine çalışılmalı, bu şekilde toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Yetersiz inceleme ve araştırma ile karar verilmesi isabetsizdir.
V. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle;
Davalı Hazinenin değinilen yönlerle yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/05/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.