Logo

1. Hukuk Dairesi2021/4502 E. 2021/6792 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacılar tarafından imar ve ihya edildiği iddia edilen kadastro dışı bırakılmış taşınmazın zilyetlik yoluyla tescili istemine karşı Hazine'nin itirazı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacılar tarafından yapılan imar ve ihya faaliyetlerinin başlangıç ve bitiş tarihinin hava fotoğrafları ile tespit edilemediği, bu nedenle zilyetliğin kesintisiz 20 yıl boyunca devam ettiğinin kanıtlanamadığı ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. ve 17. maddelerindeki şartların oluşmadığı değerlendirilerek yerel mahkemenin ret kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TESCİL

Taraflar arasında görülen dava tescil istemine ilişkindir.

Davacılar ... ve ..., imar-ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetiği nedenine dayanarak, .../ ... köyü çalışma alanında bulunan ve kadastro sırasında tespit harici bırakılan, hudutlarını dava dilekçesinde belirttikleri taşınmaz bölümünün adlarına tescili istemiyle dava açmışlardır.

Davalılar Hazine ve DSİ Genel Müdürlüğü vekilleri, ayrı ayrı davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.

Dahili davalı ... Köyü Tüzel Kişiliği davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece yapılan yargılama sonunda, hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen taşınmaz bölümü üzerinde davacılar lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, teknik bilirkişinin 17/06/2009 havale tarihli raporunda (A) harfi ile gösterilen 11.265,00 metrekarelik taşınmaz bölümüne yönelik davanın kabulüne, bu bölümün eşit paylarla davacılar adına tapuya tesciline, aynı raporda (B) harfi ile gösterilen 620,00 metrekarelik bölüme yönelik davanın reddine karar verilmiştir.

Hükmün, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine karar, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 04.04.2011 tarih, 2011/1444 Esas, 1870 Karar sayılı ilamıyla; " Kadastro Müdürlüğünün mahkemeye hitaben yazdığı karşılık yazı ile dosya içindeki paftaya göre, dava konusu taşınmazın 25.08.1952 tarihinde yapılan tapulama çalışmalarında "kayalık" olarak tespit dışı bırakıldığı, mahallinde 08.06.2007 tarihinde yapılan keşif sırasında dinlenen yerel bilirkişilerin beyanları ile fen bilirkişi ... tarafından hazırlanan 17.06.2009 tarihli krokiye göre, dava konusu taşınmazın doğu sınırında DSİ sulama kanalı bulunduğu, TMK.nun 713/3. maddesi uyarınca ilgili kamu tüzel kişisi olan DSİ Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilmiş ise de, kanal ile ilgili kamulaştırma yapılıp yapılmadığının araştırılmadığı, Mahkemece kanala müdahalenin bulunup bulunmadığı hususu üzerinde durulmadığı belirtilerek, Mahkemece dava konusu taşınmazın doğu sınırında bulunan ve dava konusu taşınmaza komşu ve bitişik durumda bulunan DSİ sulama kanalı ile ilgili varsa kamulaştırmaya ilişkin harita ve belgelerin merciinden getirtilerek eksiksiz olarak dosya arasına konulması, kamulaştırma harita ve evraklarının teknik bilirkişi, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla mahallinde zemine uygulanması, taşınmazların kamulaştırma haritası kapsamında kalıp kalmadığının, kanala müdahale olup olmadığının net bir biçimde saptanması, bütün bu uygulamaların tapu fen memuru yetki ve yeteneğine haiz uzman bilirkişiye düzelttirilerek ölçekli krokisinde işaret ettirilmesinin sağlanması, bundan sonra toplanan deliller uyarınca karar verilmesi" gereğine değinilmek suretiyle bozulmuştur.

Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, davacıların kamulaştırma alanına bir tecavüzünün bulunmadığı, hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen taşınmaz bölümü üzerinde davacılar lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, teknik bilirkişinin 24/01/2013 havale tarihli raporunda (A) harfi gösterilen 11.265,00 metrekarelik taşınmaz bölümüne yönelik davanın kabulüne, bu bölümün eşit paylarla davacılar adına tesciline, aynı raporda (B) harfi ile gösterilen 620,00 metrekarelik bölüme yönelik davanın reddine karar verilmiştir.

Hükmün, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine karar, Yargıtay Kapatılan 16. Hukuk Dairesinin 12.02.2014 tarih, 2014/702 Esas, 1133 Karar sayılı ilamıyla; "Davanın, TMK'nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17. maddelerine dayalı tescil isteğine ilişkin olduğu, dava konusu taşınmazın, 1952 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında, kayalık olarak tapulama harici bırakılan yerlerden olduğu, davacıların, imar-ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedenine dayanarak tescil isteğinde bulunduğu, böyle bir yerin emek ve masraf sarfı suretiyle imar-ihya işlemlerinin tamamlanarak tarıma elverişli hale getirilmesini müteakip, kazanmayı sağlayacak zilyetlik süresinin geçmesi suretiyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17. maddeleri hükümlerine göre kazanılmasının mümkün olduğu, bir arazinin kullanım süresi ile niteliğini ve üzerindeki imar-ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihi en iyi belirleme yönteminin hava fotoğrafları olduğu belirtilerek, Mahkemece dava tarihinden geriye doğru 15, 20 ve 25 yıl öncesine ait (980, 1985 ve 1990 yılları) stereoskopik hava fotoğraflarının dosya arasına konulması, bundan sonra mahallinde yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, 3 kişilik ziraat mühendisleri kurulu, jeodezi veya fotogrametri uzmanı ve harita mühendisinden oluşacak bilirkişi heyeti aracılığıyla yapılacak keşifte, belirtilen tarihlerde çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak; çekişme konusu taşınmazın hava fotoğraflarında gösterilmesi, bu yerin önceki ve şimdiki niteliğinin belirlenmesi, imar-ihyaya en erken ne zaman başlanıldığının ve tamamlandığının, arazinin ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle zilyetliğine ne zaman başlanıldığının belirlenmesine çalışılması, tanık ve yerel bilirkişi ifadelerinin de bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanan söz konusu bilirkişi raporuyla denetlenmesi, bundan sonra sonucuna göre karar verilmesi" gereğine değinilmek suretiyle bozulmuştur.

Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, dava konusu taşınmazın öncesi kayalık olmakla, davacılar tarafından kazanılabilmesi için imar-ihya edilmesinin gerektiği, dosya arasındaki hava fotoğraflarından, 1981 yılında taşınmazda kullanım olmadığı, 1992 yılında ise kullanım olduğu, bu tarihler arasında taşınmazı kapsayan hava fotoğrafı bulunmadığı, bu haliyle dava tarihine kadar davacılar lehine 3402 sayılı Yasanın 14. ve 17. maddelerinde öngörülen koşulların gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Hükmün, davacılar vekili tarafından temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması istenilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 15.11.2021 Pazartesi günü için yapılan tebligatlar üzerine temyiz eden davacılar vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı Hazine vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen gelmeyen davalı DSİ Genel Müdürlüğü vekili ile davalı ... vekili yokluğunda duruşmaya başlandı. Süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

Dosya içeriğine, mahkemece hükmüne uyulan bozma kararında açıklandığı gibi işlem yapılıp sonucuna göre hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 24.11.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince temyiz edilen Hazine vekili için 3.050,00 TL. duruşma vekâlet ücreti ile aşağıda yazılı 14,90 TL bakiye onama harcının temyiz eden taraftan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/11/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.