"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen kararın duruşmalı temyiz incelemesinde, duruşma günü olarak saptanan 17/11/2021 Çarşamba günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edilen davalı Hazine vekili Avukat ... geldi, başka gelen olmadı. Duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği düşünüldü.
Davacı ... çekişmeli taşınmazlar hakkında kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak, tapu iptali ve adına tescilini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, çekişmeli taşınmazların devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu, bu nitelikte yerlerin zilyetlik yoluyla iktisap edilemeyeceği, davacı yararına mülk edinme koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda aktif dava ehliyeti yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere bir mirasçı, terekeye dahil bir taşınmaz hakkında, diğer mirasçılar aleyhine tek başına miras payı oranında adına tescil istemi ile dava açabilirse de, terekeye göre üçüncü kişi konumundaki birine karşı miras payının adına tescili istemiyle dava açması hukuken mümkün değildir. Elbirliği mülkiyetinde mirasçıların tereke malları üzerinde belli pay veya payları olmayıp, haklarının terekenin tamamını kapsadığı, TMK'nın 702. maddesine göre topluluk devam ettiği sürece tasarrufi işlemlerde tüm ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerektiği açıktır. Mirasçılardan birinin, terekeye karşı üçüncü kişi konumunda olan birisi aleyhine kendi payı hakkında açtığı dava, diğer mirasçıların paylarını kapsamadığından ve aynı zamanda onlar adına açılmadığından davaya diğer mirasçıların katılması (icazet vermesi) veya terekeye temsilci atanması suretiyle devam edilmesine olanak yoktur. Ne var ki bir mirasçının terekeye dahil bir taşınmaz hakkında, 3. kişi davalıya karşı tapu iptali ve kendi adına tescil isteminde bulunmasının önünde yasal bir engel yoktur. Ancak bu halde, davacı yanın dava konusu taşınmazın muristen satış, bağış veya terekenin taksimi yoluyla kendisine intikal ettiğini, kısacası taşınmazın terekeden ayrıldığını ve bu yolla kendisine intikal ettiğini ispat etmesi gerekecektir.
Tüm bu açıklamalardan sonra, somut olaya gelince mahkemece yapılan keşifler sırasında beyanlarına başvurulan yerel bilirkişi ve tanıkların çekişmeli taşınmazların davacı yanın murisi ... ...’dan intikal eden yerlerden olduğu, murisin terekesinin ölümünden sonra mirasçıları tarafından taksim edildiğini beyan ettikleri, yine dosya arasına ibraz edilen muris ... ...’nun tüm mirasçılarının imzasını taşıyan 21.05.2009 tarihli taksim sözleşmesi içeriğinden, tereke lehtarlarının bir araya gelerek çekişmeli taşınmazların da bulunduğu bir kısım yerleri taksim ettikleri, bu hususu imzaları ile tevsik ettikleri anlaşılmaktadır. Şu halde murisin terekesinin ölüm gününden sonra usulüne uygun olarak taksim edildiği ve davaya konu taşınmazların davacıya isabet ettiği anlaşıldığına göre yerel mahkemenin, davacı yanın aktif ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair kararının isabetsiz olduğu kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, dosya kapsamından davacı yanın dava açma ehliyeti bulunduğunu ispat ettiği anlaşıldığına göre; mahkemece işin esasına girilerek, çekişmeli taşınmazların bulunduğu sahanın yörede yapılan kadastro sırasında paftasında ‘’Taşlık- Çalılık’’ olarak gösterilmek suretiyle tescil harici bırakıldığı, ne var ki dava tarihinden öncesinde yapılan imar uygulaması sonucunda dava konusu taşınmazların tapuya tescil edildikleri anlaşıldığına göre, imar uygulamasına ilişkin encümen kararı, parselasyon planı, dağıtım cetvelleri getirtilerek taşınmazların kök geldi parselleri tespit edilmeli, kök parsel tespit edildikten sonra bu parselin hangi dayanakla oluştuğu belirlenmeli, (idari yoldan, hükmen vs.) taşınmazların tüm tedavülleri takip edilebilir şekilde tapu kütük sayfa suretleri temin edilerek kayıtlar arasında irtibat kurulmalı, kök kayıtlar belirlendikten sonra taşınmazların evveliyatının ne olduğu, zilyetlikle iktisap edilebilecek yerlerden olup olmadıkları, öncesi itibariyle imar-ihyaya muhtaç yerlerden olup olmadığı, böyle yerlerden ise imar-ihyanın hangi tarihte tamamlanıp tarımsal amaçlı zilyetliğin hangi tarihte başladığı ve tespit tarihine kadar davacı yararına 3402 sayılı Kanun’un 14. ve 17. maddelerinde öngörülen iktisap şartlarının oluşup oluşmadığı hususunda toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece bu hususlar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi isabetsiz olduğundan temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17/11/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.