Logo

1. Hukuk Dairesi2021/4528 E. 2022/3503 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi nedene dayalı olarak tapu iptali ve tescil isteminin hak düşürücü süreye tabi olup olmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Kadastro tespitinin kesinleşme tarihinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması ve taşınmazın kadastroda senetsiz tespit görmesi nedeniyle muvazaa iddiasının dinlenmesinin mümkün olmadığı gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : SAMSUN BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ : FATSA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki kadastro öncesi nedene dayalı olarak tapu iptali ve tescil istekli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine ilişkin verilen kararın, davacı vekili ve davalı vekili tarafından ayrı ayrı istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; taraf vekillerinin istinaf istemlerinin kabulü ile Yerel Mahkeme kararının kaldırılması suretiyle yeniden esas hakkında davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiş olup, karar süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı ... ve ... dava dilekçesinde, çekişmeli 720 parsel sayılı taşınmazın müşterek kök muris ... Uzunluk’tan intikal eden yerlerden olduğu, mal kaçırmak saikiyle kadastro sırasında davalılar adına tespit ve tescil edildiği iddiasıyla, miras yoluyla gelen hakka dayalı olarak dava konusu 720 parsel sayılı taşınmazın davalılar adına oluşturulan tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adlarına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.

II. CEVAP

Davalılar aşamalarda sundukları sözlü ve yazılı beyanlarında davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Fatsa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09.11.2018 tarihli ve 2017/420 Esas -2018/430 Karar sayılı kararıyla; dava konusu 720 parsel sayılı taşınmazın fındık bahçesi vasfında olduğu, tapu kaydının 3 hisse itibari ile 1'er hissesi ... evlatları ..., ... ve ... adına kayıtlı olduğu, dava konusu yerin önceki sahibinin... olduğu, yerin muris ... Uzunluk tarafından satın alınan ve tereke malı olarak mirasçılarına kalan taşınmazlardan olduğuna yönelik iddianın tanık beyanları ve dosya içerisinde bulunan evraklarla ispatlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili ile davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

2.1. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; Yerel Mahkemece ispatlanamayan davanın reddine karar verildiğini, oysa ki dosya kapsamında yapılan keşifte mahallinde dinlenen tanıklardan ... ve yine davalı tanığı ...'ın dava konusu taşınmazın tarafların murisi ... Uzunluk tarafından satın alındığını, dava konusu yerin kadastro tutanaklarında belirtildiği ya da davalıların beyan ettiği gibi davalılar tarafından 3. kişiden satın alınan bir yer olmadığını, müşterek muristen intikal ettiğini dava konusu yerin muris vefat edene kadar davalılar ile birlikte kullanıldığını, vefatından itibaren ise davalıların kullandığını, davacılara söz konusu yerin kullandırılmadığını beyan ettiklerini, söz konusu tanık beyanlarından anlaşılacağı üzere kadastro tesis işlemleri yapılırken dava konusu taşınmazın davalılar tarafından satın alınmış gibi gösterilmesinin nedeninin malı kaçırma kastı olduğunu, dosya kapsamında dinlenen mahalli bilirkişi ... ...'in yine dava konusu taşınmazın tarafların murisi ...'a ait olduğunu ve sağlığında yeri ...'un kullandığını beyan ettiğini, davalı tanığı ...'un keşif mahallinde dava konusu taşınmazın yaklaşık 40 yıl önce davalılar tarafından...'ndan satın alındığını, yerin muris ...'a hiç geçmediğini beyan ettiğini, diğer tüm anlatımlar karşısında bu beyana itibar edilmesinin mümkün olmadığını, söz konusu beyanın gerçek dışı olduğu gibi hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacılar adına miras hisseleri oranında tapuya tesciline karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu," belirterek kararı istinaf etmiştir.

2.2. Davalılar vekili istinaf dilekçesinde; dava konusu taşınmazın tespit öncesi tapusuz olduğunu, tapusuz taşınmazlarda muvazaa iddiasının dinlenemeyeceğini, kadastronun tarihi itibariyle 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, bu nedenle davacının davasının reddi gerektiğini, murisin 1990 yılında vefat ettiğini, davanın murisin ölümünden 27 yıl sonra açıldığını, davacıların 27 yıl sonra dava açmakta kötü niyetli olduklarını, keşifte dinlenen tanıkların tarafların murisleri olan babalarına ait yerleri taksim ettiklerini ve buna göre taksim ettikleri yerleri kullandıklarını ifade ettiklerini, davacıların muristen kalan taşınmazları taksim edip buna göre kullanmalarına rağmen murislerinin ölümünden 27 yıl geçtikten sonra bu davayı açtıklarını, ayrıca her bir müvekkili lehine ayrı ayrı nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, müvekkilleri lehine hükmedilen vekalet ücretinin yasal miktarın altında olduğunu iddia ederek kararı istinaf etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 14.02.2020 tarihli ve 2019/2156 Esas 2020/250 Karar sayılı kararıyla, davacılar çekişmeli taşınmazın öncesinde kök murise ait olduğu ve muvazaalı işlem ile davalılara taşınmazların devir edildiği iddiasıyla kadastro öncesi nedene dayalı olarak dava açmış olup, çekişmeli taşınmazın kadastro tespiti 1974 yılında yapılıp, söz konusu tespitlerin itirazsız olarak 26.07.1974 tarihinde kesinleşmesi üzerine tapuya tescil edildiği, dava tarihi olan 03.11.2017 tarihi ile kadastro tespitinin kesinleştiği tarih arasında 10 yıldan fazla süre geçtiği, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi uyarınca, kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren 10 yıl geçtikten sonra "kadastrodan önceki nedenlere" dayanılarak dava açılamayacak olup hak düşürücü sürenin ise hakim tarafından re'sen dikkate alınması gereken dava şartı olduğu, 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesinin son cümlesinde “bölge adliye mahkemesinin kamu düzenine aykırılık halini resen gözeteceğinin” belirtilmesine göre Mahkemece hak düşürücü sürenin geçmiş olması ve çekişmeli taşınmazın, kadastro tespitinde senetsizden tespit gördüğü, başka bir deyişle menkul mal hükmünde olduğu, bu haliyle muvazaa iddiasının dinlenilmesinin de hukuken mümkün bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken yukarıda yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi sonucu itibariyle doğru gerekçesi itibariyle yanılgılı ise de; 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b-2 maddesi gözetilerek yargılamada eksiklik bulunmayan ancak "gerek kanunun olaya uygulanmasında gerekse hükmün gerekçesinde hata edilen" eldeki dava dosyası açısından yapılan yanlışlık yeniden yargılamayı gerektirmediğine ve hükmün düzeltilerek yeniden hüküm verilmesinin öncelikli koşulunun mahkeme hükmünün kaldırılması olmasına göre, davacılar ve davalılar vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı kabulüne, 6100 sayılı HMK'nın 355. maddesinin 1-son cümlesi uyarınca kamu düzenine ilişkin hususlarda gözetilerek Fatsa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09/11/2018 tarih 2017/420 Esas, 2018/430 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b-2. maddesi gereğince yeniden esas hakkında karar verilmesine, bu cümleden olarak; davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde; dosya kapsamında yapılan keşifte mahallinde dinlenen tanıklardan ... ve yine davalı tanığı ...'ın dava konusu taşınmazın tarafların murisi ... Uzunluk tarafından...'ndan satın alındığını, dava konusu yerin kadastro tutanaklarında belirtildiği ya da davalıların beyan ettiği gibi davalılar tarafından satın alınan bir yer olmadığını, dava konusu yerin muris vefat edene kadar davalılar ile birlikte kullanıldığını, vefatından itibaren de davalıların kullandığını, davacılara söz konusu yerin kullandırılmadığını beyan ettiklerini, söz konusu tanık beyanlarından anlaşılacağı üzere kadastro tesis işlemleri yapılırken dava konusu taşınmazın davalılar tarafından satın alınmış gibi gösterilmesinin nedeninin mal kaçırma kastı olduğunu, dosya kapsamında dinlenen mahalli bilirkişi ... ...'in yine dava konusu taşınmazın tarafların murisi ...'a ait olduğunu ve sağlığında yeri ...'un kullandığını beyan ettiğini, davalı tanığı ...'un keşif mahallinde dava konusu taşınmazın yaklaşık 40 yıl önce davalılar tarafından...'ndan satın alındığını, yerin muris ...'a hiç geçmediğini beyan ettiğini, diğer tüm anlatımlar karşısında bu beyana itibar edilmesinin mümkün olmadığını, söz konusu beyanın gerçek dışı olduğu gibi hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu, ayrıca 3402 sayılı Yasa'nın 12/3. maddesinin somut olayda uygulanamayacağı, zira tespit tutanağının düzenlenmesinden sonra doğan haklara ilişkin olarak açılan davalarda hak düşürücü sürenin uygulama yerinin bulunmadığı, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacılar adına miras hisseleri oranında tapuya tesciline karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesinin usul ve Yasaya aykırı olduğunu iddia ederek kararı temyiz etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, dava dilekçesindeki açıklamalar ve iddianın ileri sürülüş biçimine göre, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesi,

3.3. Değerlendirme

3.3.1. 3402 sayılı Yasa’nın 12/3. maddesinde, kadastro tutanaklarında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağı belirtilerek, mülkiyete ilişkin talepler yönünden hak düşürücü süre öngörülmüştür. Söz konusu Yasa maddesindeki hak düşürücü süre, dava şartı olup yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilecektir.

3.3.2. Somut olayda çekişmeli taşınmazın kadastro tutanağının kesinleştiği 26.07.1974 tarihi ile davanın açıldığı 03.11.2017 tarihi arasında 3402 sayılı Yasa'nın 12/3. maddesinde belirlenen hak düşürücü sürenin geçtiği, çekişmeli taşınmazın, kadastro tespitinde senetsizden tespit gördüğü, başka bir deyişle menkul mal hükmünde olduğu, bu haliyle muvazaa iddiasının dinlenilmesinin de hukuken mümkün bulunmadığı şu halde kararın isabetli olduğu kuşkusuzdur.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL onama harcının hükmü temyiz eden davacılardan alınmasına, kesin olmak üzere 26/04/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.