Logo

1. Hukuk Dairesi2021/4530 E. 2022/3561 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasında, tespit malikinin muhayyel kişi olduğunun tespit edilmesi halinde 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesindeki hak düşürücü sürenin uygulanıp uygulanmayacağı.

Gerekçe ve Sonuç: Tespit malikinin muhayyel kişi olduğunun anlaşılması halinde, kadastro tespit tutanağının yöntemine uygun düzenlendiğinden söz edilemeyeceği ve bu nedenle 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanamayacağı gözetilerek, sonucu itibariyle doğru olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesi değiştirilerek ve düzeltilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : TRABZON BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ

.....

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine ilişkin kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili, Gümüşhane ili, Merkez ilçesi, Hasanbey Mahallesi, 39 ada 4 parsel ve 40 ada 38 parsel numaralı taşınmazların kadastro tespitleri sırasında bu taşınmazda hak sahibi olan malikler adına tespit ve tescil edildiğini, ancak tapu kayıtlarında malik olarak görünen "... kızı ..." isimli kişinin de tapu maliklerinden biri olarak belirlendiğini, ...'in, ... ... isimli şahıs olup, tapu kayıtlarına göre ... ile evli olduğunu, ... ve ...'in bu evlilikten ... isimli çocukları olmadığı gibi ... adlı herhangi bir şahsın da bulunmadığını, ... ...'nın evli ve çocuksuz olduğunu, evlilik içi veya dışı çocuğunun bulunmadığını, bu hususta daha önce Gümüşhane Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları davanın tapu iptali taleplerinin bulunmadığı gerekçesiyle reddedildiğini ileri sürerek, 39 ada 4 parsel ve 40 ada 38 parsel sayılı taşınmazlarda pay sahibi olarak görünen ... kızı ...'in hissesinin tapu kayıtlarından terkin edilmek suretiyle iptali ile ...'e verilen payın bu taşınmazlardaki tüm paydaşlara hisseleri oranında tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı tarafından davaya cevap verilmemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Gümüşhane Asliye Hukuk Mahkemesinin 26/11/2019 tarihli ve 2016/830 Esas - 2019/384 Karar sayılı kararıyla; dava ile tapu kaydından ... kızı ...'in silinmesinin istendiği ancak davalı olarak Tapu Sicil Müdürlüğünün gösterildiği, tapu iptali ve tescil davalarında davalının tapudan adının silinmesi istenilen kayıt maliki kişi olması gerektiği ve bu kişinin ... kızı ... olduğu, HMK'nın 115. maddesinde de belirtildiği gibi dava şartının davanın her aşamasında incelenebildiği, tahkikat aşamasında fark edilen dava şartı yokluğu gerekçesiyle, davanın usulden reddine dair karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, Gümüşhane ili, Merkez ilçesi, Hasanbey Mahallesi 39 ada 4 parsel ve 40 ada 38 parsel numaralı taşınmazlar ile ilgili kadastro tespitleri sırasında tapu malikleri arasında ... kızı "..." olarak belirtilen kişinin paylı taşınmaz maliki olarak tespit edildiğini, davada Kadastro Kanunu'nun 12. maddesi kapsamında değil de Tapu Sicil Kanunu ve Yönetmeliği hükümlerine göre bu payın tapu kaydından tenkisi talebinde bulunulduğunu, çünkü ... kızı ... isminde bir kişinin olmadığını, dolayısıyla mahkeme tarafından ...'in davada taraf olarak gösterilmemesi sebebiyle davanın reddine karar verilmiş olmasının, davadaki talepleriyle örtüşmediğini, zira kendilerinin zaten ... adlı bir kişinin mevcut olmadığını iddia ettiklerini, oysa mahkemenin mevcut olmayan bir kişiyi davada taraf olarak göstermedikleri gerekçesi ile davayı red ettiğini, böylesi durumlarda hatanın Kadastro Müdürlüğünün işleminden kaynaklandığı hususu dikkate alındığında iddiaları doğrultusunda davanın Tapu Sicil Müdürlüğüne yönlendirilmesinin yerinde olduğunu, nitekim bu hususta yargılama aşamasında yapılan araştırmalarda ... kızı, ... adlı bir kişinin mevcut olmadığının kanıtlandığını, ayrıca iddialarını doğrulamak amacıyla tanık olarak hazır ettikleri kişinin dinlenmeyerek davanın reddedilmesinin usule, Yasaya ve tapu sicil kanun ve yönetmeliklerine uygun olmadığını, gerçekte tapu kaydında belirtildiği şekli ile ... adlı bir kişinin mevcudiyeti halinde Kadastro Kanunu'nun 12. maddesi gereğince davanın tapu kaydının kesinleşmesi tarihini takip eden 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerektiğini, ancak taleplerinin gerçekte mevcut olmayan ... isimli kişinin payına ilişkin olduğunu" ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Trabzon Bölge Adliye Mahkemesinin 04/03/2020 tarihli ve 2020/81 Esas - 2020/85 Karar sayılı kararıyla; çekişmeli taşınmazların kadastro tespitlerinin 03/06/1987 tarihinde kesinleşiği, davanın ise 22/12/2016 tarihinde açıldığı, somut olayda davacı tarafça, 4721 sayılı TMK'nın 713/2. maddesine dayanılarak açılan tapu iptali ve tescil davası da bulunmadığına göre davanın kadastrodan önceki nedene dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğunun kabulü zorunlu olup bu nitelikteki davaların 3402 sayılı Kanun'un 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre içinde açılabileceği, bu hususun özel dava şartı sayıldığı, eldeki dava tarihi itibarı ile yasada öngörülen hak düşürücü sürenin geçtiği anlaşıldığından; (benzer şekilde Yargıtay 16. HD 2015/13700 E, 2017/8816 K, Yargıtay 16 HD. 2014/19036 E, 2015/1896 K, Yargıtay 16. HD 2017/5885 E, 2017/9028 K) ilk derece mahkemesinin dava şartı yokluğu sebebiyle ret kararı vermesinde yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nun 353/1-b-1. bendi uyarınca esastan reddine dair karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili kararın (IV/2) no.lu paragrafında yer verilen gerekçelerle kararın bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Taraflar arasındaki uyuşmazlık kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun dava şartları başlıklı 114/1-d maddesinde “Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması.” dava şartı olarak sayılmış;

Dava şartlarının düzenlenmesi başlıklı 115/2. maddesinde ise “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” düzenlemesine yer verilmiştir.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinin yerinde olmasına göre davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, kadastro sırasında taşınmazın tespiti kişi adına yapılmış ise de, yapılan araştırmada tespit malikinin muhayyel kişi olduğu sonucuna varıldığı taktirde malik hanesinin usulen doldurulduğunu söyleyebilme olanağı kalmayacaktır. Bu durumda, yöntemine uygun bir tespit tutanağı düzenlendiğinden söz edilemeyeceği için olayda 3402 sayılı Yasa'nın 12/3. maddesinin uygulama yeri de bulamayacağı kuşkusuzdur. Bu durumda davanın İlk Derece Mahkemesince, sıfat yokluğu nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi doğrudur. Mahkemece belirtilen gerekçe ile davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, Bölge Adliye Mahkemesince yazılı gerekçe ile 3402 sayılı Yasa'nın 12/3. maddesi nedeniyle usulden ret kararı verilmesi isabetsizdir.

3.3.2. Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, sonucu itibariyle doğru bulunan bölge adliye mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilerek ve düzeltilerek onanması, HMK'nın 370. maddesinin dördüncü fıkrası hükmü gereğidir.

VI. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile sonucu itibariyle doğru olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesi değiştirilerek ve DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 27/04/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.