"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil istemine ilişkin açılan davadan dolayı yapılan yargılama sonunda, davanın kısmen kabulüne dair verilen karar davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, ... ilçesi ... Mahallesinde yapılan kadastro çalışmaları sonucunda 133 ada 140 parsel sayılı taşınmazın dere yatağı vasfı ile Hazine adına tespit ve tescil edildiğini oysaki bu taşınmazın davacıya babasından kaldığını ve 50 yılı aşkın süredir zilyet olduklarını ileri sürerek, irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak, taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
... Asliye Hukuk Mahkemesi 13/11/2015 tarihli ve 2014/1300 E., 2015/216 K. sayılı kararıyla; davanın kısmen kabulüne, 12/10/2015 tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 133 ada 140 parsel sayılı taşınmazda 1.092,63 metrekarelik kısmın tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz talebinde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 20/09/2018 tarihli ve 2016/1011 Esas, 2018/4918 Karar sayılı kararı ile yapılan araştırma ve incelemenin yetersiz olduğu, 2005 ve 2010 tarihli hava fotoğraflarının konusunda uzman olmayan kadastro teknisyenlerince incelendiği ve bu yıllara ait hava fotoğraflarının taşınmazın niteliğini ve kazanım koşullarının tespit tarihine kadar oluşup oluşmadığının belirlenmesi bakımından yeterli olmadığı, ziraat bilirkişi raporunun imar ihya ve zilyetlik olgusunun değerlendirilmesi bakımından eksik ve yetersiz olduğu, jeolog bilirkişi raporunda temyize konu (A) harfi ile gösterilen bölüm ile temyize konu olmayan (B) harfi ile gösterilen bölümün nasıl ayrıldığının açıklanmadığı belirtilerek, tespit tarihinden 15-20-25 yıl öncesine ait hava fotoğrafları ile komşu taşınmazların tutanakları ve varsa dayanak kayıt ve belgelerin getirtilmesi, taşınmaz başında ziraat mühendisi, jeolog bilirkişi ile jeodezi ve fotogrametri mühendisinden oluşacak bilirkişi heyeti ile yeniden keşif yapılması, çekişmeli taşınmazın önceki ve şimdiki niteliği, dere yatağında kalıp kalmadığı, zilyetliğin ne zamandan beri ne şekilde kim tarafından sürdürüldüğü, kimden kime ne surette intikal ettiği tanık ve yerel bilirkişilerden sorularak saptanması, tanık ve bilirkişi beyanlarının bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanan bilirkişi raporları ile denetlenmesi, komşu taşınmazlara uygulanan tapu yahut vergi kayıtlarının çekişmeli taşınmaz yönünü ne okuduğu üzerinde durulması, belirtilen tarihlerde çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğrafları ile en eski tarihli uydu fotoğraflarının incelettirilmesi, ziraatçı ve jeolog bilirkişiden (A) harfi ile gösterilen bölümün dere yatağı olup olmadığı, arazinin ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle zilyetliğine ne zaman başlanıldığı ve zilyetliğin hangi tasarruflar ile sürdürüldüğü hususlarının tespit edilmesi, 3402 sayılı Kanun'un 14. maddesindeki miktar sınırları da göz önünde bulundurularak iddia ve savunma çerçevesinde toplanan tüm delillerin birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği belirtilerek, Mahkeme kararı bozulmuştur.
3. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
... Asliye Hukuk Mahkemesinin 11/02/2020 tarihli ve 2018/208 Esas, 2020/23 Karar sayılı kararıyla; keşif sonucu alınan harita bilirkişi raporunda (A1) işareti ile gösterilen 656 metrekarelik kısmın davacıya ait 133 ada 145 parsel sayılı taşınmaz ile bütünlük gösteren tarım arazisi olarak kullanıldığı, (A2) ve (B) harfleri ile gösterilen kısımların bir biri ile bütünlük gösterdiği ve kuru dere olarak kullanıldığının tespit edildiği, 2015 yılında yapılan keşifte jeoloji bilirkişisi dava konusu taşınmazın kuru dere olarak tespit edilmemesine rağmen (A2) ve (B) harfleri ile gösterilen yerin aradan geçen zaman içesinde muhtemelen meydana gelmiş sel nedeniyle aşındığı ve dere yatağı çizgisinin belirginleştiğinin belirtildiği, davacının murisi tarafından kullanıla gelen tarım arazisi niteliğindeki (A1) harfi ile işaretli alanda miras yoluyla intikal sebebiyle zilyetliğini sürdürdüğünün anlaşıldığı, TMK.nın 713 ve Kadastro Kanunu'nun 14. ve 17. maddesindeki şartların bu kısım bakımından gerçekleştiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne 133 ada 140 parsel sayılı taşınmazın 28/02/2019 havale tarihli harita mühendisi bilirkişi raporunda (A1) harfi ile gösterilen 656 metrekarelik kısmının tapu kaydının iptali ile ... mirasçıları adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; kabul kararı verilen bölümün dere yatağı vasfında olduğunu, zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığını, ilk keşif sonucu alınan jeoloji mühendisi raporunda arazide hububat saplarının olduğunu, taşınmazın işlenip doğal yapısının bozulduğunu, ikinci keşiften sonra alınan jeoloji mühendisi raporunda sel aşındırmasına bağlı olarak dere yatağının çizgisel yapısının belirgin olduğunun belirtildiğini, taşınmaz her ne kadar ekilip biçilse de yağışların etkisi ile tekrar dere halini aldığını, hükme esas alınan hava fotoğraflarının incelendiği raporun eksik ve yetersiz olduğunu, uydu fotoğraflarından davacı tarafın 2013 yılında mevcut ahırı yaptığını, davacı tarafın sınırda malik olduğu 133 ada 145 parsel ile dava konusu edilen yerin dere yatağı olarak belirgin bir şekilde ayrıldığını, Yargıtay kararlarına göre imar ihyaya muhtaç bir yere sadece ev ve ahır yapılmasının imar ihya olarak kabul edilemeyeceğinin açıkça belirtildiğini, Mahkemenin %98 haklılık oranına ilişkin yaptığı yargılama gideri hesabının yanlış olduğunu, dava konusu taşınmazın zemin değeri dikkate alınarak yargı harçları ve davacı lehine vekalet ücreti takdir edilmesi ayrıca reddedilen kısmın değeri üzerinden Hazine lehine vekalet ücreti verilmesi gerektiğini belirterek, Yerel Mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davaya konu Ebuhayır köyü çalışma alanında bulunan 133 ada 140 parsel sayılı 1.750,97 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu belirtilerek, dere yatağı vasfıyla Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir.
6.2. İlgili Hukuk
492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 16. maddesinde, gayrimenkulün aynına taalluk eden davalarda dava değerinin gayrimenkulün değerine göre belirleneceği öngörülmüştür. Dava değerinin belirlenmesinde taşınmazın dava tarihindeki keşfen saptanacak gerçek değerinin esas alınacağı kuşkusuzdur. Anayasa Mahkemesinin 2018/36896 başvuru no.lu kararı da bu yöndedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 326. maddesinde '' (1) Kanunda ... hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir. (2) Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır. (3) Aleyhine hüküm verilenler birden fazla ise mahkeme yargılama giderlerini, bunlar arasında paylaştırabileceği gibi, müteselsilen sorumlu tutulmalarına da karar verebilir.'' düzenlemeleri yer almaktadır.
6.3. Değerlendirme
6.3.1. Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın (IV/3) no.lu paragrafında yer verilen ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak ... şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından davalı Hazinenin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
6.3.2. Davalı Hazine vekilinin yargılama gideri ve vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince, davanın 133 ada 140 parsel sayılı taşınmazın tamamına yönelik açıldığı ve Mahkemenin 1.750,97 metrekare yüzölçümüne sahip dava konusu parselde hükmen fen bilirkişi raporunda (A1) harfi ile gösterilen 656,00 metrekarelik kısmına yönelik kabule karar verildiği anlaşıldığından, Mahkemenin davanın kısmen kabul kararı sonucu yargılama giderlerine yönelik hesabında davacı tarafın haklılık oranını %98 olarak kabul edip, bu oran üzerinden hesap yapması dosya kapsamına uygun düşmemektedir.
Bilindiği üzere, kadastrodan önceki imar ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği hukuksal nedenine dayalı davalarda dava değeri, dava konusu edilen taşınmazın zemin değeridir. Davacının taşınmaz üzerine yaptığı yapı ile ekleri ve diktiği ağaçların, bitkilerin değeri dikkate alınmaz. Bununla birlikte, ...nın 326/2. maddesine göre davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa yargılama giderleri tarafların haklılık oranına göre paylaştırılır. Diğer taraftan, harç hususu kamu düzenini ilgilendirdiğinden temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın re'sen gözetilmesi gerekmektedir.
Somut olayda, dava 2.000,00 TL değer gösterilerek açılmış ve dava konusu taşınmazın zemin değerinin 7.400,00 TL, taşınmaz üzerinde bulunan ve kadastrodan sonra yapıldığı anlaşılan ahırın değerinin 151.575,54 TL, taşınmaz üzerindeki bitkilerin değerinin 3.200,00 TL olduğu keşif sonucu bilirkişilerce belirlenmiş, Mahkemece dava konusu taşınmazın değeri, zemin değeri ile taşınmaz üzerinde bulunan ahırın ve bitkilerin toplamına göre tespit edilip bu oran üzerinden davacı tarafa harç ikmal ettirildiği anlaşılmıştır.
O halde, Mahkemece dava konusu taşınmazın dava tarihindeki zemin değeri üzerinden karar ve ilam harcına hükmedilmesi, kabul ve ret oranına göre belirlenecek haklılık oranına göre yargılama gideri tutarının tespiti, bunun için taşınmazda kabul edilen kısmın 656 metrekare, reddedilen kısmın 1.094,00 metrekare olduğunun gözetilmesi gerekirken, Mahkemece hatalı ve yanılgılı değerlendirme sonucu, haklılık oranının % 98 olarak belirlenmesi, yapı bedeli üzerinden fazla karar ve ilam harcına hükmedilmesi, Hazinenin harçtan muaf olması nedeniyle davacı tarafa, peşin alınan harç ile tamamlama harcının iadesi gerekirken, harcın yargılama giderine dahil edilip davalı Hazineden tahsiline karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi hükmün 5. bendinde Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına karar verildikten sonra 6. bendinde, davacı tarafından yatırılan harçların yargılama giderlerine dahil edilip Hazineden tahsiline karar verilmesi nedeni ile çelişkili hüküm tesisi de doğru değildir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 323/1-ğ maddesine göre vekille takip edilen davalarda kanun gereğince taktir olunacak vekalet ücretinin yargılama giderleri kapsamında olduğu açıktır. Kabul edilen miktar yönünden davacı yararına, reddedilen kısım üzerinden davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir. Mahkemece davacı lehine vekalet ücretine karar verilmemiş, hüküm Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Bu durumda, reddedilen kısmın değerinin; zemin değeri esas alınarak belirlenmesi, davalı Hazine lehine bu değer üzerinden vekalet ücreti takdiri gerektiğinden hükmün açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
V. SONUÇ
Davalı Hazine vekilinin, değinilen nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü 6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, sair temyiz itirazlarının reddine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 08/06/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.