"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : TRABZON BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil istekli dava sonunda Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen karar yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 19/01/2022 Çarşamba günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ...... ve temyiz edilen davalı vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, 2008 yılında Almanya'da ikamet ederken davalı gelini ve kendi kızlarına tarım sigortası yapılarak Türkiye'ye dönüşte emekli olabilmelerini sağlayabilmek için belli bir süreliğine köyündeki taşınmazlarını ayrı ayrı tapuda devrettiğini, bu kapsamda maliki olduğu 191 parsel sayılı, fındıklık ve kendisinin oturduğu kargir evinin bulunduğu taşınmazını da 02/04/2008 tarihinde satış yolu ile davalıya devrettiğini, satış işleminde davalı adına vekaleten dava dışı ... ...’ün hareket ettiğini, söz konusu işlemin gerçek bir satış olmayıp o dönemdeki yasal düzenlemeden yararlanmak için yapıldığını, vekil ... ile aralarında bu hususlara ilişkin imzalanmış sözleşme bulunduğunu, daha sonra davalı gelini ile dava dışı oğlunun boşanma aşamasına geldiklerini, davalının Trabzon’dan kaçtığını, taşınmazın iadesine de yanaşmadığını ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, davacının oğlu ile aralarında görülen boşanma davası sebebiyle ve ortak çocukların velayetinin kendisine verilmesi ihtimaline binaen bu davanın açıldığını, muvazaalı bir işlemin olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Trabzon 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16/06/2020 tarihli ve 2016/1120 E. - 2020/270 K. sayılı kararıyla; inançlı temlik sözleşmesi olarak sunulan belgede davalının veya yetkilendirdiği vekilinin imzasının bulunmadığı anlaşıldığından sunulan bu sözleşmenin inançlı temlik sözleşmesi olarak kabul edilmediği, taraflar arasında delil başlangıcı sayılabilecek herhangi bir delilin bulunması halinde inançlı işlem iddiasının her türlü delille kanıtlanması mümkün ise de somut olayda delil başlangıcı mahiyetinde bir delilin de bulunmadığı gözetilerek dinlenilen tanık beyanlarına itibar edilmediği, hatırlatılmasına rağmen davacının davalıya yemin teklif etmediği iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı vekili, taşınmazın tapu kaydında satış olarak görülmekte ise de, müvekkiline ödenen bir bedelin ve gerçek bir satımın olmadığını, aynı tarihte müvekkilin taşınmazlarını tarım sigortası yapabilmek için davalı gelini ve diğer gelini ve kızları üzerine geçirdiğini esasen somut olayda inançlı bir işlem bulunduğunu, bu nedenle taraflar arasındaki ihtilafın HMK'nın 203. maddesi kapsamında değerlendirilmesi ve dava açısından senetle ispat zorunluluğu şartı bulunmaksızın inceleme yapılması gerektiğini, altsoy ve üstsoy, kardeşler, eşler, kayınbaba, kaynana ile gelin ve damat arasındaki işlemlerin senetle yazılı belge ile ispatın istisnaları arasında kanunda açıkça gösterildiğini, sözleşmeyi davalı adına imzalayan ve taşınmazı tapuda davalı adına müvekkilden devralan ... ...'ün işlemlerinin, davalının kendisine verdiği vekaletname ile gerçekleştirdiğini, bu vekaletname incelendiğinde davalının açıkça vekilin istediği şartlarda taşınmaz satım alımı için yetkili kılındığını yazdığını, bu durumda davalı vekili ... ...'ün 17/03/2008 tarihli sözleşme kapsamında taşınmazları vekil edenler adına aldığını, bu hususta somut olay açısından açıkça davalının yetkili kıldığı vekil ile imzalanan yazılı bir belge bulunmakta olup, davanın kabulünün gerektiğini, yazılı belgenin bulunduğu kabul görmediği takdirde, bu belgelerin delil başlangıcı olarak kabul edilmesi gerektiğini belirterek, Yerel Mahkeme kararının kaldırılması ile davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 11/12/2020 tarihli ve 2020/618 E.- 2020/652 K. sayılı kararıyla; dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, İlk Derece Mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçeleri ile davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili, davanın esasına yönelik olarak istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarını tekrarla kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.
İnanç sözleşmelerinin tarafları arasında,onların gerçek iradelerini ve akitten amaçladıklarını yansıtması bakımından geçerli olduğu; taraflarına Borçlar Kanunu çerçevesinde nispi haklarını talep etme olanağını verdiği tartışmasızdır.
Burada üzerinde durulması gereken husus, taşınmaz mallar ya da şekle bağlı akitlerde inanç sözleşmelerinin ne gibi hukuki sonuç doğuracağıdır. Diğer bir anlatımla, sözleşmede öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde, taşınmaz mülkiyetinin naklinin sebebini oluşturup oluşturmayacağıdır.
Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir.
Belirtilen İçtihadı Birleştirme Kararında da değinildiği üzere;inanç sözleşmeleri bir yandan mülkiyeti nakil borcu doğurması bakımından tarafları bağlayıcı, diğer yandan, mülkiyetin naklinin sebebini teşkil etmesi açısından tasarruf işlemlerini bünyesinde barındıran sözleşmelerdir. Bu durumda koşulların oluşması halinde taşınmaz mülkiyetini nakil özelliğini taşıdığı kabul edilmelidir.
İçtihadı Birleştirme kararının sonuç bölümünde ifade olunduğu üzere, inançlı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatı, şekle bağlı olmayan yazılı delildir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin sözleşmeye taraf olanların imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hemde taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz. Ancak aranılan nitelikte bir yazılı delil bulunamazsa, delil başlangıcı niteliği taşıyan bir belge de (mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi) ispat yönünden değerlendirilebilir. Şayet delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı (IV/3.2.) numaralı paragrafta yer verilen yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre Bölge Adliye Mahkemesince yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı vekili için 3.815,00-TL duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 26,30 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 19/01/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.