"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tespit harici bırakılan tapusuz taşınmazın tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde özetle; ... ilçesi ...köyünde bulunan babasından kendisine kalan ve 25-30 yıldır kendi tasarrufu altında bulunan 8.650 m²'lik ev ve müştemilatı ile arsa vasfında taşınmazı olduğunu, bu taşınmazının içerisinde kalan ve bütünlük arz eden yerinden 1506,98 m²'lik kısmın tescil harici dere yatağı olarak bırakıldığını, geri kalan 7000,00 m²'lik kısmın ise 113 ada 3 parsel numarası ile kendi adına tescil edildiğini, kadastro çalışmaları sırasında tescil harici dere yatağı olarak bırakılan yerin davalılarla hiçbir ilgisi ve alakası olmadığını belirterek, tescil harici dere yatağı olarak bırakılan 1506,98 m²'lik kısmın kendi taşınmazına dahil edilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
... Asliye Hukuk Mahkemesinin 09/09/2015 tarihli 2014/442 Esas, 2015/777 Karar sayılı kararıyla, davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz talebinde bulunmuştur.
2. Bozma İlamı
Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 29/11/2017 tarihli 2015/18278 Esas, 2017/ 8248 Karar sayılı kararı ile; “davanın TMK'nın 713/2, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17. maddelerine dayalı tescil isteğine ilişkin olup bu nitelikteki davalarda TMK'nın 713/4 ve 5. fıkraları gereğince keşif sonucu elde edilen bilirkişinin rapor ve krokisine göre gerekli yerel ve gazete ilanlarının yöntemine uygun bir biçimde yapılması, ilanın yapıldığı gazete ile ilan tutanaklarının dosya arasına konulması, yasal 3 aylık sürenin dolmasının beklenilmesi gerektiği açıklanarak bozulmuş ve bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığı belirtilmiştir.
3. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen karar
... Asliye Hukuk Mahkemesinin 18/03/2020 tarihli 2018/15 Esas, 2020/56 Karar sayılı kararıyla, kadastro tespiti sırasında dere boşluğu olarak tescil harici bırakılan bölümün davacıya ait ev ve ahırın bulunduğu arsa niteliğinde olan 113 ada 3 parsel sayılı taşınmaz ile bir bütünlük oluşturduğu, bu parsel ile dava konusu alan arasında belirgin bir sınır olmadığı, dava konusu alanın batı kısmında dere yatağı olduğu, dere yatağı ile dava konusu edilen bölüm arasında 10-15 metre kadar kot farkı bulunduğu, davacının zilyetliğinin ekonomik amaca uygun zilyetlik olduğu, davacının ve mirasbırakanının toplam zilyetlik sürelerinin taşınmazın zilyetlik ile kazanılması için yeterli olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne 11/11/2019 tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 1.540.06 metrekarelik kısmın davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz talebinde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu yerin tapulama harici, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu, yapılan araştırma ve incelemenin eksik yetersiz olduğunu, davacı lehine kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle mülk edinme koşullarının oluşmadığını belirterek ve re'sen belirlenecek nedenlerle mahkemenin kabul kararının bozulmasını talep etmiştir.
6.Gerekçe
6.1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakılan taşınmazın 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17. maddeleri ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713. maddesi uyarınca tescili istemine ilişkindir.
Dava konusu taşınmaz bölümlerinin bulunduğu yerde kadastro çalışmalarının 2006 yılında yapıldığı taşınmazın dere boşluğu olması nedeni ile tapulama harici bırakıldığı anlaşılmıştır.
6.2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, "Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir. "
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi, “Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir.” Hükümlerini içermektedir.
Bilindiği üzere terk edilmiş dere yatakları, kayalık, taşlık, yol ve yol boşluğu gibi taşınmazlar, ancak imar-ihya yolu ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17. maddesi uyarınca iktisap edilebilirken; ham toprak, hali arazi, köy boşluğu gibi basit ameliye ile zilyet edilebilecek yerler ise aynı Yasa'nın 14. maddesi gereğince iktisap edilebilir.
6.3. Değerlendirme
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için yasanın aradığı tüm koşulların eksiksiz olarak davacı taraf lehine gerçekleşmiş olduğunun duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmiş olması gerekmektedir.
Dolayısıyla davacının önce dava konusu taşınmazı masraf ve emek sarf ederek imar ve ihya ettiğini, daha sonrada tarıma elverişli hale getirdikten sonra çekişmesiz ve aralıksız 20 yıl zilyet olduğunu belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanları ile ispat etmesi gerekir.
Mahkemece; fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen bölümü üzerinde davacı yararına zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de; varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Mahkemece yapılan keşif sonucu alınan ziraat ve jeoloji bilirkişi raporlarında dava konusu edilen bölüm yerine davacının malik olduğu 113 ada 3 parsel sayılı taşınmaz için rapor hazırlanmış, dava konusu taşınmaz 113 ada 3 parselmiş gibi değerlendirme yapılmıştır. Keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanları ile mahkeme gözlemine göre dava konusu edilen bölümün davacı ve babası tarafından ahır yeri ve hayvan gübrelerinin bırakıldığı yer olarak kullanıldığı, Ayrıca davacı tarafından çekişmeli taşınmaz bölümü üzerinde imar ihyaya yönelik ekonomik amaca uygun kullanımda bulunduğu iddiası da bulunmadığından, jeodezi ve fotoğrametri uzmanı bilirkişi raporunda 1958, 1984 ve 1989 yıllarına ait hava fotoğrafında taşınmaz üzerinde tarımsal faaliyet olmadığı, belirtildiğinden, dosyadaki fotoğraflardan taşınmaz bölümü üzerinde zilyetliğe dair herhangi bir emarenin bulunmadığı, taşınmaz bölümünün kullanılmayan, boş ve atıl durumda olduğu anlaşılmakta olup,zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının davacı lehine gerçekleşmediği kuşkusuzdur. Kaldı ki hayvan gübrelerinin atılması tek başına ekonomik amacına uygun bir zilyetlik olarak kabul edilemez.
Hal böyle olunca; Mahkemece, çekişmeli taşınmaz bölümü üzerinde davacı yararına 3402 sayılı Yasa'nın 14. ve 17. maddesinde yer alan zilyetlikle iktisap koşullarının gerçekleştiği kanıtlanamadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu dosya kapsamına uygun olmayan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
V. SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.06.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.