"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
..........
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescili istemine ilişkin
açılan davadan dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin kararın, davacı vekili ve davalı Hazine temsilcisi tarafından istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; davalı Hazine temsilcisinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kabulüne dair verilen karar, süresi içinde davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü
I. DAVA
Davacı ... dava dilekçesinde, çekişmeli 156 ada 5 parsel sayılı taşınmazın murisinden intikalen ve taksimen davacıya kaldığını, eklemeli olarak 50-60 yıldır zilyet olunduğunu, üzerine ev dahi yapıldığını, kadastro çalışmaları sırasında hatalı olarak Hazine adına tespit ve tescil edildiğini ileri sürerek 156 ada 5 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile müvekkili adına kayıt ve tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine temsilcisi, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yıldızeli, Asliye Hukuk Mahkemesi 2017/369 Esas, 2019/163 Karar sayılı kararında, dava konusu 156 ada 5 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişisi ...'ın krokili raporunda B ve C harfleri ile gösterilen kısımların tapulu taşınmazlar olduğu, bu yerlerin zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmadığı, A harfi ile gösterilen kısmın ise dayanak tapu kayıtlarını kapsamadığı, kadastro tespitinden 20 yıl öncesi zaman dilimine kadar nizasız, fasılasız davacı ve murisinin zilyetliğinde bulunduğu, dava konusu taşınmazın bu kısmının bahçe vasfında olduğu, devletin hüküm ve tasarrufu altında olmayan yerlerden olduğu, zeminde sınırlarının belirli olduğu, hava fotoğraflarından da bu durumun doğrulandığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile; çekişmeli 156 ada 5 parsel sayılı taşınmazın teknik krokide "A" harfi ile gösterilen 948,12 metrekarelik kısmın tapu kaydının iptaline, iptal edilen kısmın çekişmeli 156 ada 5 parselden ifrazına, ifraz edilen kısmın aynı ada son parsel numarası verilmek sureti ile davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
Yerel Mahkeme kararına karşı yasal süresi içerisinde davacı vekili ve davalı Hazine temsilcisi tarafından istinaf isteminde bulunulmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı ... istinaf dilekçesinde; Mahkemece üç adet tapu kaydının yanlış uygulandığını ve yanlış değerlendirildiğini, dayanılan bu kayıtların dava konusu taşınmaza uymadığını, tapu kayıtlarının oluştuğu tarihten 30-40 yıl öncesinde dahi müvekkili davacının malik olduğunu, tanık ve mahalli bilirkişiler dava konusu taşınmazın tamamı üzerinde kadastro tespitinden en az 30-40 yıldır davacı ve murisinin zilyetliğinde bulunduğunu devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olmadığını beyan ettiklerini öne sürerek mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın tamamının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Hazine temsilcisi istinaf dilekçesinde; Mahkemece hava fotoğraflarından faydalanılarak zilyetlik olgusunun araştırılmadan karar verildiğini, ayrıca dava konusu taşınmaza ait uydu fotoğraflarının değerlendirilmediğini, belgesizden zilyetlikle edinilmiş taşınmaz mal miktarı konusunda gerekli inceleme yapılmadığını öne sürerek mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1892 Esas, 2020/672 Karar sayılı kararında, dava konusu taşınmazın zilyetlikle edinilebilecek yerlerden olduğu, davacının eklemeli olarak 40-50 yılı aşkın süredir kullanımında bulunduğu, ev ve bahçe niteliğinde bulunduğu, Hazine adına idari yoldan tapu kaydının oluştuğu 1985 tarihinden geriye doğru TMK'nın 713. maddesinde ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesinde öngörülen olağanüstü zamanaşımı şartlarının davacı yararına gerçekleştiği sonucuna varıldığından, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken mahkemece yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesinin isabetsiz olduğu gerekçesiyle davalı Hazinenin istinaf başvurusunun reddine, HMK'nın 353/1-b-2 maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulü ile 156 ada 5 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nin yukarıda sözü edilen kararına karşı yasal süresi içerisinde davalı Hazine temsilcisi temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalı Hazine temsilcisi, temyiz dilekçesinde, delillerin takdiri ve olaya uygulamasında hataya düşüldüğünü, çekişmeli taşınmaza dayanak tapu kaydının uyduğunu, yansız mahalli bilirkişi dinlenilmediğini belirterek, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1892 Esas, 2020/672 sayılı kararının bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedenlere dayalı Hazine aleyhine açılan tapu kaydının iptali ile tescil isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür”.
3.2.2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “İspat yükü” başlığını taşıyan 190. maddesinde de;
(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenleme mevcuttur.
3.2.3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddesinin 1. fıkrasında, ispat yükünün belirlenmesine ilişkin temel kural vurgulanmıştır. Buna göre, bir vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf ispat yükünü üzerinde taşıyacaktır. 2. fıkrasında ise, karinelerin varlığı hâlinde ispat yükünün nasıl belirleneceği düzenlenmiştir.
3.2.4. Bilindiği üzere, harita ve krokisi bulunan tapu kayıtlarına Medeni Kanunun 719, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20.maddesi uyarınca kapsam belirleneceği kuşkusuzdur.Ancak böyle bir harita ve kroki yoksa veya uygulanabilir nitelik taşımıyorsa öncelikle tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğünden istenilmesi,gitti kayıtlarının yüzölçümlerinde veya sınırlarında bir değişiklik varsa dayandığı belgelerin incelenip,doğru ve yasal bir nedenin bulunup bulunmadığının araştırılması,doğru esasa dayanmıyorsa,ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmesi,ayrıca uygulamada yararlanmak üzere varsa komşu taşınmaz kayıtlarının getirtilmesi,böylece yanların dayandığı,usulüne uygun olarak çıkarılmış tüm belgeler toplandıktan,dosya öteki yönlerden de keşfe hazır hale geldikten sonra yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılması, kayıtlardaki her sınır yerel bilirkişi veya bilirkişilerden sorulup arazi üzerinde tespit edilmesi;gerektiğinde sınırlar hakkında açıklayıcı doyurucu bilgiler alınması, bilinmeyen sınırlar yönünden taraflara tanık dinletme olanağının sağlanması,komşu taşınmaz kayıtlarının da aynı şekilde uygulanarak yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin denetlenmesi gerekir.Öte yandan sınırlar değişebilir nitelikte ise veya tam olarak kapanmayıp açık yönler kalıyorsa, kayda değişmez sınırlarla bağlantı kesilmemek suretiyle miktarına göre kapsam belirlenmesi, ayrıca tapu fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilerden keşifte saptanan bilgi ve bulgulara uygun ve uygulamayı tam olarak yansıtan, infaza elverişli rapor ve kroki alınması zorunludur.
3.2.5. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun “Tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların tespiti” başlıklı 14. maddesinde; “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.’’ Olağanüstü zamanaşımı yolu ile taşınmaz mülkiyetinin kazanılması ve taşınmazın zilyedi adına tespitine ilişkin temel koşulların 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Buna göre; tapuda kayıtlı olmayan bir taşınmaz, aralıksız ve nizasız yirmi yıllık süreyle malik sıfatı ile elinde bulunduran ve zilyedi olan kişi adına tespit ve tescil edilecektir.
3.2.6. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun ve 17. maddesi, "– Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14. maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir."
3.2.7. Zilyetlik, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 973. maddesinde, "Bir şey üzerinde fiilî hâkimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir. Taşınmaz üzerindeki irtifak haklarında ve taşınmaz yüklerinde hakkın fiilen kullanılması zilyetlik sayılır" şeklinde tanımlanmıştır. Bir şeye malik olmayan kimsenin zilyetliği zamanla o şeyin mülkiyetinin kazanılmasını sağlayabilir. Mülkiyetin kazanılma sebeplerinden biri olan zilyetliğin konusu ancak maddi şeylerdir. Zilyetliğin tanımında da görüleceği gibi, zilyetlik olması için bir şeyin bulunması ve ayrıca o şey üzerinde fiili hâkimiyetin kurulması ve kullanılması gerekir (İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04.12.1998 tarihli ve 1996/4 E., 1998/3 K. sayılı kararı).
3.2.8. Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi gereğince zilyedi lehine taşınmazın tespiti koşullarına ilişkin yapılan açıklamaların yanında, 3402 sayılı Kanun'un "Hazine adına tespit" başlıklı 18. maddesinde;
"Yukarıdaki maddelerin hükümleri dışında kalan ve tescile tabi bulunan taşınmaz mallar ile tarım alanına dönüştürülmesi veya ekonomik yarar sağlanması mümkün olan yerler Hazine adına tespit olunur.
Orta malları, hizmet malları, ormanlar ve Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup da bir kamu hizmetine tahsis edilen yerler ile kanunları uyarınca Devlete kalan taşınmaz mallar, tapuda kayıtlı olsun olmasın kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemez" hükmüne yer verilmiştir.
3.2.9. 3402 sayılı Kanun'un 18. maddesinden önce gelen 13, 14 ve 17. maddelerinde mülkiyet hakkının tespitine ilişkin esaslar düzenlenmiştir. Kanun'un önceki maddelerinde özel veya tüzel kişiler adına taşınmaz malların tespit ve tescil şartlarına yer verilmişken, Kanun'un 18/1. fıkrası ile bunların dışında kalan ve tescile tabi olan malların Hazine adına tespit ve tescil edileceği, diğer bir deyişle özel ve tüzel kişiler lehine iktisap şartları oluşmayan malların Hazineye ait olması esası getirilmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında ise kamunun yararlanmasına mahsus orta malları ile hizmet mallarının (3402 sayılı Kanun'un m. 16/1), ormanların (6831 sayılı Orman Kanunu m. 1 vd), devletin hüküm ve tasarrufu altında olup da (TMK'nın m.715) kamu hizmetine tahsis edilmeyen yerler ile kanunlar uyarınca devlete kalan yerlerin olağanüstü zamanaşımı zilyetlik yolu kazanılamayacakları açıkça ifade edilmiştir.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Kadastro sonucu Yıldızeli ilçesi, Karalar köyü çalışma alanında bulunan 156 ada 5 parselin kadastro çalışmaları sırasında, 19.11.2005 tarihinde bahçe niteliği ve 4016,14 m² miktarıyla, 13.03.1985 tarih ve 33, 38 ve 39 sıra numaralı tapu kayıtları ile Hazine adına kayıtlı olup halen ...'in işgalinde bulunduğu, 1990-1995 yılları arasında kargir bir katlı ev yaptırdığı, taşınmazın krokili olduğu, ancak krokinin fenni sıhhate haiz olmadığından yalnızca şeklen ve hudutları itibariyle krokiden istifade edildiği belirtilerek Hazine adına tespit edilip, beyanlar hanesine ...'in işgalinde olduğu ve evin ona ait bulunduğunun yazıldığı, kadastro tutanağının itirazsız kesinleşmesi üzerine 27.03.2006 tarihinde Hazine adına tapuya tescil edildiği anlaşılmaktadır.
3.3.2. Somut olayda, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, Hazine adına idari yoldan tapu kaydının oluştuğu 1985 tarihinden geriye TMK'nın 713. maddesinde ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesinde öngörülen olağanüstü zamanaşımı şartlarının davacı yararına gerçekleştiği sonucuna varılmış olmasına, kararın (IV./3.) numaralı bendinde yer verilen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinde belirtilen yasal ve hukuksal gerekçeye göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davalı Hazine temsilcisinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nin 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA, 492 sayılı Harçlar Kanunuun değişik 13. maddesinin j. bendi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına, 13/06/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.