Logo

1. Hukuk Dairesi2021/4763 E. 2022/4797 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi zilyetliğe dayalı olarak mera vasfında sınırlandırılan taşınmazın tapu iptali ve tescil davasında, tescil edilecek taşınmaz miktarı ve hükmün şekli uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Hüküm sonucunun açık ve şüpheye yer vermeyecek şekilde yazılması gerektiği, taşınmazın tamamının değil, davacılar yararına zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu bölümünün tapu iptali ve tesciline karar verilmesi gerektiği, ayrıca vekalet ücretinin de davaya konu edilen kısım üzerinden hesaplanması gerektiği gözetilerek yerel mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonucunda davanın kabulüne ilişkin önceki tarihli kararın süresi içinde davalı Hazine tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme neticesinde bozulması sonucunda, Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılamada davanın kabulüne karar verilmiş olup, iş bu karar süresi içerisinde davalı Hazine tarafından temyiz edilmiş olmakla, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Kadastro sonucu ... ilçesi, ... köyü çalışma alanında bulunan 117 ada 81 parsel sayılı 197.735,53 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz kamu orta malı niteliğinde mera vasfıyla sınırlandırılarak özel sicile kaydedilmiştir. Davacı ... ve müşterekleri irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak çekişmeli taşınmazın bir bölümü hakkında tapu iptali ve tescil istemiyle dava açmışlardır.

II. CEVAP

Davalılar aşamalarda çekişmeli taşınmazın kamu orta malı niteliğinde olduğu ve zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

... Asliye Hukuk Mahkemesinin 28/01/2015 tarihli ve 2014/468 Esas - 2015/73 Karar sayılı kararıyla; davacılar yararına taşınmazın teknik bilirkişi raporunda (B) ile gösterilen bölümü üzerinde zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu gerekçesiyle çekişmeli 117 ada 81 numaralı parselin tapusunun iptali ile fen bilirkişisi raporunun ekli krokide (B) harfi ile gösterilen bölümün bulunduğu adanın son parsel numarası verilerek, 8/40 payının ...oğlu ..., 8/40 payının ..., oğlu ..., 8/40 payının ...kızı ..., 8/40 payının ...oğlu ..., 2/40 payının ... kızı ..., 3/40 payının ...kızı ..., 3/40 payının ...oğlu ... adlarına tesciline, (A) harfi ile gösterilen bölüme ilişkin davanın reddine karar verilmiştir

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Mahkemenin önceki tarihli kararı, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 15.06.2017 tarihli ve 2015/9865 Esas - 2017/4667 Karar sayılı kararıyla; “Mahkemece hatalı değerlendirme ile çekişmeli 117 ada 81 parsel sayılı taşınmazın 20.11.2013 tarihli fen bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen 56.541,71 metrekare yüzölçümündeki bölümünün davacılar adına tesciline karar verilmiştir. Davacıların murisi ve davacı ... adına aynı çalışma alanında belgesizden tespit ve tescil edilen taşınmazların kadastro tutanakları dosyaya getirtilmiştir. Taşınmazlara ait kadastro tutanaklarının incelenmesinde, davacıların murisi ...adına 68.040,18 metrekare taşınmazın belgesiz zilyetlik yoluyla tespit ve tescil edildiği, davacı ... adına tespit ve tescil edilen taşınmazların ise muris ...’ten intikal eden yerler olmadığı, davacı ...’nin müstakil zilyetliğine dayalı olarak adına tespit ve tescil edildiği anlaşılmaktadır. Davacıların murisi ... 25.08.1994 tarihinde ölmüş olup terekesi iştirak halindedir. Çekişmeli taşınmaza ilişkin kadastro tespiti ise 2006 yılında yapılmış olup davacıların murisinin ölüm tarihi ile kadastro tespitinin yapıldığı tarih arasında davacılar yararına 20 yıllık müstakil kazandırıcı zamanaşımı süresi dolmamıştır. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi uyarınca belgesiz zilyetlik yoluyla iktisap edilebilecek taşınmaz miktarı aynı çalışma alanı dahilinde sulu toprakta 40 ve kuru toprakta 100 dönümü aşamaz. Tereke iştirak halinde olduğundan, müşterek muristen intikal edip paylaşılmayan taşınmazlarda tereke adına edinilebilecek taşınmaz miktarı da 14. madde de yazılı miktarlarla sınırlıdır. Davacıların, muris ...’in zilyetliğine dayanarak dava açmış olmaları, murisinin ölüm tarihi ile kadastro tespitinin yapıldığı tarih arasında davacılar yararına 20 yıllık müstakil kazandırıcı zamanaşımı süresinin dolmamış olması ve muris adına aynı çalışma alınında 68.040,18 metrekare yüzölçümündeki taşınmazın belgesiz zilyetlik yoluyla tespit ve tescil edildiğinin anlaşılmış olmasına göre davacılar adına murisin zilyetliği nedeniyle tescil edilebilecek taşınmaz miktarı 31.959,00 metrekare ile sınırlıdır. O halde; Mahkemece davacılar ve fen bilirkişisinin katılımı ile yeniden keşif yapılmalı, davacılara tercih hakları sorularak 20.11.2013 tarihli fen bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen bölüm içinden 31.959 metrekarelik bölüm belirlenmeli ve bu bölümün miras payları oranında davacılar adına tesciline karar verilmelidir. ” gerekçesiyle bozulmuştur.

3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 18.09.2019 tarihli ve 2017/316 E., 2019/154 K. sayılı kararıyla; bozma kararında belirtilen gerekçeye uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonucunda, davacılar yararına taşınmazın teknik bilirkişi raporunda (B) ile gösterilen bölümü üzerinde zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu gerekçesiyle 117 ada 81 parselin tapu kaydının iptali ile, 29/04/2019 havale tarihli fen bilirkişisi raporunun ekli krokisinde (B) harfi ile gösterilen 31.959 metrekare yüzölçümündeki bölümünün bulunduğu parselin son parsel numarası verilerek; 8/40 payının ...oğlu ..., 8/40 payının ..., oğlu ..., 8/40 payının ...kızı ..., 8/40 payının ...oğlu ..., 2/40 payının ... kızı ..., 3/40 payının ...kızı ..., 3/40 payının ...oğlu ... adlarına tesciline, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde, Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yetersiz olduğunu, bilirkişi raporları yetersiz olduğu halde Mahkemece bu raporlara itibar edildiğini, taşınmaz üzerinde varlığı iddia olunan zilyetliğin şekli, süresi ve intikali hususunda alınan beyanların yetersiz olduğunu, dava konusu taşınmazın sınırında dere yatağı bulunduğu halde bu hususta inceleme dahi yapılmadığını belirterek, usul ve yasaya aykırı kararın re’sen belirlenecek olgular da değerlendirilerek bozulmasını talep etmiştir.

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro tespiti sırasında mera vasfıyla orta malı olarak sınırlandırılan ve özel siciline kaydedilen çekişmeli taşınmaz hakkında kadastro tespitinden önceki irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak açılan mera sınırlandırılmasının iptali ile tescil istemine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, "Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir."

6.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi, "Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüz ölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir."

6.2.3. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 16. maddesi "Kamunun ortak kullanılmasına veya bir kamu hizmetinin görülmesine ayrılan yerlerle Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan sahipsiz yerlerden:

B) Mera, yaylak, kışlak, otlak, harman ve panayır yerleri gibi paralı veya parasız kamunun yararlanmasına tahsis edildiği veya kamunun kadimden beri yararlandığı belgelerle veya bilirkişi veya tanık beyanı ile ispat edilen orta malı taşınmaz mallar sınırlandırılır, parsel numarası verilerek yüzölçümü hesaplanır ve bu gibi taşınmaz mallar özel siciline yazılır. Bu sınırlandırma tescil mahiyetinde olmadığı gibi bu suretle belirlenen taşınmaz mallar, özel kanunlarında yazılı hükümler saklı kalmak kaydıyla özel mülkiyete konu teşkil etmezler. Yol, meydan, köprü gibi orta malları ise haritasında gösterilmekle yetinilir denilmek suretiyle mera, yaylak ve kışlakların özel mülkiyete konu edilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

6.2.4. Mera, yaylak ve kışlaklar bir veya birden fazla köy veya kasaba halkının bağımsız olarak veya birlikte kullanmak üzere, yetkili makam tarafından tahsis edilmiş olan veya böyle bir tahsis bulunmamasına karşın kadimden beri (öncesi belli olmayan bir zamandan beri), ilgili köy veya kasabalar tarafından mera olarak kullanılagelen ve hak sahiplerinin mevcut intifa hakları dışında üzerinde fiili ve hukuki tasarruflarda bulunamadıkları arazi parçasıdır. Bir yerin mera, yaylak ve kışlak sayılabilmesi için bu amaçla bir köy veya kasabaya tahsis edilmesi, tahsis bulunmadığı takdirde, kadimden beri o yerin kullanıla gelmiş olması gerekir. Bir yere hukuken bu vasfı verebilmek için bu iki unsurdan birinin bulunması gerekir (Cin, H.:Türk Hukukunda Mera Yaylak ve Kışlaklar, 2. Bası, Ankara 1980, s. 37 vd.).Mera, yaylak ve kışlak olarak tahsis edilmiş olan veya kadimden beri kullanılagelen yerler alınıp satılamaz, üzerine bina yapılamaz, ağaç dikilerek koru, bağ ve bahçe tesis edilemez. Meraların sınırlarının daraltılıp genişletilmesi ve zamanaşımı ile özel mülkiyete geçirilmesi mümkün değildir. Bu yerlerin vasfı değiştirilemez ve ziraat arazisi hâline getirilemez.

6.3. Değerlendirme

6.3.1. Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, hükmüne uyulan önceki tarihli bozma kararında davacılar yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluştuğunun belirlenmesine ve bu hususun derecattan geçerek kesinleşmiş olmasına göre davalı Hazine vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.

6.3.2. Ancak bilindiği ve 6100 sayılı HMK'nın 297/2. maddesinde düzenlendiği üzere hüküm sonucu kısmında; “İstek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Yasa maddesinin bu açık hükmünün sonucu olarak, mahkemelerce kurulan hükümler infaz sırasında tereddüt ve şüphe yaratmayacak nitelikte olmalıdır. Somut olayda Mahkemece taşınmazın iddiaya konu olup, teknik bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen bölümü yönünden tapu iptali ve tescile karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken taşınmazın tamamının tapu kaydının iptaline hükmedilmesi, keza taşınmazın tamamının tapu kaydının iptaline hükmedilip akabinde yalnızca (B) ile gösterilen bölüm yönünden tescil kararı verilip taşınmazın kalan bölümünün akıbetinin ne olacağının hüküm yerinde gösterilmemesi ve bu suretle infazı kabil olmayacak ve sicilde tereddüte mahal verecek şekilde karar tesisi isabetsiz ise de, bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapmayı gerektirmediğinden, 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 438/7. maddesi gereğince hükmün değinilen bu yönden düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.

6.3.3. Öte yandan tapu iptali ve tescil davaları konusu para ile ölçülebilen davalardan olup, davanın konusunu taşınmazın keşfen belirlenen değerinin oluşturduğu ve taraflar lehine tespit edilen bu bedel üzerinden Tarifede belirlenen usullerle hesap edilecek vekalet ücreti takdiri zorunlu olduğu halde, somut olayda iddianın konusunu teşkil eden ve teknik bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen bölümün keşfen saptanan bedeli üzerinden nispi vekalet ücreti takdiri gerekirken, Mahkemece davacı lehine, davalı Hazine aleyhine olacak şekilde fazladan vekalet ücreti takdiri isabetsiz ise de, bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapmayı gerektirmediğinden, 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 438/7. maddesi gereğince hükmün değinilen bu yönden de düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. SONUÇ:

1. Açıklanan nedenlerle davalı Hazinenin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının reddine,

2. Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda açıklanan hususlar yönünden kabulüyle,

2.1. Hükmün 1. bendinde yer alan "117 ada 81 no.lu parselin" ibaresinden sonra gelen bölümün tamamı hükümden çıkartılarak yerine, "teknik bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen 31.959 metrekare yüzölçümündeki bölümünün tapu kaydının iptali ile son parsel numarası verilerek" cümlesinin yazılması suretiyle karar yerinde davacıların paylarına ilişkin sayım ve döküm baki kalmak kaydıyla hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

2.2. Hükmün 7. bendindeki "7.021,16 TL" ifadesinin hükümden çıkartılarak yerine, "5.549,25 TL" ibaresinin yazılması suretiyle 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 438/7. maddesi uyarınca hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14/06/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.