Logo

1. Hukuk Dairesi2021/4853 E. 2022/5916 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasında, Bölge Adliye Mahkemesi kararının temyiz incelemesine konu olup olamayacağı hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesi kararının verildiği tarihte dava konusu taşınmaz değerinin temyiz kesinlik sınırının altında kalması nedeniyle kararın kesin olduğu ve bu nedenle temyiz incelemesinin mümkün olmadığı gözetilerek, temyiz talebinin reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : SAMSUN BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE

MAHKEMESİ : AYBASTI ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istekli davanın yapılan yargılaması sonunda, İlk Derece Mahkemesince istinaf ve temyize konu taşınmazlar bakımından davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı, davacı vekilinin yaptığı istinaf başvurusu üzerine Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi tarafından, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş olup, iş bu karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmekle; dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

I. DAVA

Kadastro sonucunda hibe ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle yüz ölçümleri tutanaklarında yazılı Ordu ili, Kabataş ilçesi, Alanbaşı Mahallesi çalışma alanında bulunan 126 ada 262 parsel davalılar ...ve....; 126 ada 295, 128 ada 220, 132 ada 70, 73, 133 ada 135 parseller davalı ...; 126 ada 310, 128 ada 19, 128 ada 221, 250, 132 ada 85, 133 ada 106 parseller davalı ...; 132 ada 10 parsel davalılar ....ve ...; 132 ada 58 parsel davalılar ...ve ....; 132 ada 71, 133 ada 134 parseller davalı ...; 132 ada 72, 132 ada 86 parseller davalı ...;132 ada 88 parsel davalı ...; 132 da 92, 133 ada 65,133 ada 103, 131 ada 10 parseller davalı ..., 126 ada 293, 299, 132 ada 102 parseller davalı ..., 131 ada 3 parsel davalı ... ve dava dışı müşterekleri, 128 ada 7 parsel sayılı taşınmaz ise dava dışı ...ve davalı ... adına tespit ve tescil edilmiştir. Öte yandan aynı çalışma alanında bulunan davanın konusu 133 ada 88, 96, 110 ve 128 parsel sayılı taşınmazlar ise dava dışı ... oğlu ... adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı ... ... çekişmeli taşınmazların müşterek kök muris Durmuş İnbaşı’dan intikal eden yerlerden olduğunu belirterek miras yoluyla gelen hakka dayalı olarak tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuş, yargılama sırasında davacının vefatı üzerine mirasçıları davaya devam etmişlerdir.

II. CEVAP

Davalılar Mustafa Durmuş ve ... cevap dilekçesinde; çekişmeli taşınmazların kök murisin sağlığında paylaşıldığı, kaldı ki dava konusu taşınmazların büyük bir bölümünün haricen 3. kişilerden satın alındığını ve tereke malı olmadığını iddia ederek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 12.09.2019 tarihli 2013/131 Esas 2019/139 Karar sayılı kararıyla;

Dava konusu 126 ada 262 parsel davalılar Ali ve Mehmet; 126 ada 295 ,128 ada 220, 132 ada 70, 132 ada 73, 133 ada 135 parseller davalı ...; 126 ada 310, 128 ada 19, 128 ada 221, 128 ada 250, 132 ada 85, 133 ada 106 parseller davalı ...; 132 ada 10 parsel davalılar .... ve ...; 132 ada 58 parsel davalılar Mehmet ve Cengiz; 132 ada 71, 133 ada 134 parseller davalı ...; 132 ada 72, 132 ada 86 parseller davalı ...; 132 ada 88 parsel davalı ...; 132 da 92, 133 ada 65, 133 ada 103, 131 ada 10 parseller davalı ... adına kadastroda tespit edilip tapuya kayıt ve tescil edildiği, çekişmeli bu taşınmazların tapu kayıt maliki olan davalılar ..., ..., ..., ..., ... ve ...'nın babaları ... hayatta olduğundan, davalılar ..., ..., ..., ..., ... ve ...'nın muris ... İnbaşı terekesine göre 3. kişi konumunda oldukları, terekeye dahil bir taşınmaz hakkında bir mirasçı diğer mirasçılar aleyhine tek başına miras payı oranında adına tescil istemi ile dava açabilirse de, 3. kişiye karşı miras payının adına tescili istemiyle dava açmasının hukuken mümkün olmadığı, elbirliği mülkiyetinde mirasçıların tereke malları üzerinde belli pay veya payları olmayıp, haklarının terekenin tamamını kapsadığı, TMK'nın 702. maddesine göre topluluk devam ettiği sürece tasarrufi işlemlerde tüm ortakların oy birliğiyle karar vermeleri gerektiği, mirasçılardan birinin terekeye karşı 3. kişi konumunda olan birisi aleyhine kendi payı hakkında açtığı dava, diğer mirasçıların paylarını kapsamadığından ve aynı zamanda onlar adına açılmadığından davaya diğer mirasçıların katılması (icazet vermesi) veya terekeye temsilci atanması suretiyle devam edilmesine de olanak bulunmadığı, dava konusu 133 ada 88, 96, 110 ve 128 parseller Mehmet oğlu ... adına kayıtı olup, bu parsellerin kayıt malikine açılmış usulüne uygun bir dava olmadığından bu parsellere yönelik davanın usulden reddinin gerektiği,

Keşif esnasında dinlenen mahalli bilirkişi beyanlarına göre dava konusu 126 ada 293 parsel, 126 ada 299 parsel, 128 ada 7 parsel, 131 ada 3 parsel, 132 ada 102 parsel sayılı taşınmazların öncesi itibariyle muris Durmuş İnbaşı'ya ait olduğu, Durmuş İnbaşı'nın ölmeden önce geçerli bir miras taksimi yapmadığı, taşınmazların tereke malı olduğu bu nedenle davacı ... mirasçılarının da miras hisseleri oranında bu taşınmazlarda hakları olduğu gerekçesiyle bu davanın kabulü gerektiği gerekçesiyle;

Dava konusu Ordu ili Kabataş ilçesi Alanbaşı Mahallesi Düz mevkii 126 ada 262 parsel, Ordu ili Kabataş ilçesi Alanbaşı Mahallesi Boz mevkii 126 ada 295 parsel, Ordu ili Kabataş ilçesi Alanbaşı Mahallesi İnbaşı mevkii 126 ada 310 parsel, Ordu ili Kabataş ilçesi Alanbaşı Mahallesi Boz mevkii 128 ada 19, 220, 221, 250 parseller, Ordu ili Kabataş ilçesi Alanbaşı Mahallesi Tepeardı mevkii 132 ada 10 parsel, Ordu ili Kabataş ilçesi Alanbaşı Mahallesi İnbaşı mevkii 132 ada 58 parsel, Ordu ili Kabataş ilçesi Alanbaşı Mahallesi Boz mevkii 132 ada 70, 71, 72, 73, 85, 86, 88, 92 parseller, Ordu ili Kabataş ilçesi Alanbaşı Mahallesi Kıranlıca mevkii 133 ada 65 parsel, Ordu ili Kabataş ilçesi Alanbaşı Mahallesi Tepeardı mevkii 133 ada 88,96,103,106, 110, 128,134,135 parseller, Ordu ili Kabataş ilçesi Alanbaşı Mahallesi Boz mevkii 131 ada 10 parsel sayılı taşınmazlar hakkında açılan davanın usulden reddine,

Dava konusu Ordu ili Kabataş ilçesi Alanbaşı Mahallesi Boz mevkii 126 ada 293 parsel, 126 ada 299 parsel,128 ada 7 parsel, 131 ada 3 parsel, 132 ada 102 parsel sayılı taşınmazlarda davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile, davacı ... mirasçıları ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ...'ın muris ....'ya ait Aybastı Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/169 Esas, 2017/170 Karar sayılı veraset ilamındaki miras hisseleri oranında tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesi kararına karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Mahkemece kendilerine terekeye temsilci atanması hususunda dava açmak için süre verilmeden davanın reddine karar verildiği, oysa ki bu suretle taraf teşkilinin tamamlanabileceği, Mahkemenin bu hususu göz ardı ettiği, tapu iptali ve tescil davası açılması için Kadastro Kanunu'nda belirlenen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiğinden bu durumun mağduriyete sebep olduğu, hali hazırda yeni dava açamayacaklarından hak kaybı yaşanacağı gerekçesiyle kararın kaldırılması talebiyle istinaf başvurusunda bulunmuştur.

3. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 02.06.2020 tarihli, 2019/2382 Esas 2020/575 Karar sayılı kararıyla; dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, istinaf edilen dava konusu 126 ada 262 parselin davalılar ...ve ....; 126 ada 295, 128 ada 220, 132 ada 70, 132 ada 73, 133 ada 135 parsellerin davalı ...; 126 ada 310, 128 ada 19, 128 ada 221, 128 ada 250, 132 ada 85, 133 ada 106 parsellerin davalı ...; 132 ada 10 parselin davalılar Evran ve Haşim; 132 ada 58 parselin davalılar Mehmet ve Cengiz; 132 ada 71, 133 ada 134 parsellerin davalı ...; 132 ada 72, 132 ada 86 parsellerin davalı ...;132 ada 88 parselin davalı ...; 132 da 92, 133 ada 65, 133 ada 103, 131 ada 10 parsellerin davalı ... adına tespit edilip tapuya kayıt ve tescil edilmesine, çekişmeli taşınmazların tapu kayıt maliki olan davalılar ..., ..., ..., ..., ... ve ...'nın babaları ... hayatta olduğundan muris Durmuş İnbaşı terekesine göre 3. kişi konumunda olmalarına, davacıların miras payı oranında tapu iptali ve tescil talebinde bulunmalarına göre davanın usulden reddinin isabetli olmasına, öte yandan dava konusu 133 ada 88, 96, 110 ve 128 parsel sayılı taşınmazların ise ....oğlu ... adına tapuda kayıtlı olmasına, anılan parsellerin kayıt malikine karşı açılmış usulüne uygun bir dava bulunmamasına göre belirtilen taşınmazlar bakımından da açılan davanın usulden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesi kararı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ile kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali tescili isteğinden ibarettir.

3.2. İlgili Hukuk

El birliği mülkiyeti hükümlerine tabi bulunan bir terekede, terekeye ilişkin tüm tasarruf işlemlerinin, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 640. ve 702 maddeleri gereği, tüm mirasçılar tarafından birlikte yapılması zorunludur. Davada bir tasarrufi işlem niteliğinde olduğundan, tüm mirasçıların davayı birlikte açması zorunludur. Her ne kadar, bir mirasçı acele hallerde miras şirketinin menfaatini korumak için bütün mirasçılar adına tek başına dava açabilecekse bile, davacı mirasçı, kendi açtığı böyle bir davayı tek başına yürütemez. Bu gibi hallerde, diğer mirasçıların da davaya katılımlarının sağlanması, muvafakatlerinin alınması veya terekeye temsilci tayin ettirilmesi suretiyle dava yürütülmesi gerekir. Öte yandan bir mirasçının, terekeye ait bir mal, hak veya alacaktan yalnızca kendi payına düşen kısım için dava açması halinde ise, el birliği mülkiyeti hükümlerine tabi payı üzerinde dahi, tek başına tasarrufta bulunmak yetkisi bulunmadığından davanın reddi gerekir. Nitekim böyle bir dava, diğer mirasçıların paylarını kapsamadığı gibi; onlar adına da açılmadığından, açılmış bu davaya sonradan diğer mirasçıların katılmasına (icazet vermesine) veya onlar adına atanacak bir tereke temsilcisinin, bir mirasçının yalnızca kendi payına yönelik açtığı davaya katılmak suretiyle davayı sürdürmesine olanak bulunmamaktadır.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, (IV./3.) numaralı bentte yer verilen Bölge Adliye Mahkemesinin kararında dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davacılar vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, 20.09.2022 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi.

- MUHALEFET ŞERHİ -

Dava, kadastro öncesi sebebe dayalı Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış tapu iptal-tescil davasıdır.

Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, temyiz incelemesine konu kararın değer itibariyle verildiği anda kesin olup olmadığı, bir başka ifadeyle temyiz incelemesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Temyize ilişkin hükümler 6100 sayılı HMK da düzenlendiğine göre aynı yasanın 448. maddesi “Zaman bakımından uygulanma” başlığıyla “ Bu kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır.” demektedir.

Diğer yandan 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun Ek madde 6 ise “…kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar …..miktar veya değerine bakılmaksızın 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir.” şeklindedir. Söz konusu bu düzenleme 22.07.2020 tarihli 7251 sayılı yasanın 53. maddesi ile getirilmiştir. Yürürlük tarihi ise 28.07.2020 dir.

6100 sayılı HMK’nın geçici 3. Maddesi ise “ Bölge adliye mahkemelerinin …göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur…” şeklinde düzenlenmiştir.

1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427/2.maddesi ise “ miktar veya değeri birmilyar lirayı geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” Demek suretiyle gayrımenkullere ilişkin uyuşmazlıklarda değere bakılmaksızın temyiz yolunun açık olduğu belirtilmiştir.

HMK’nın Temyiz edilemeyen kararlar başlıklı 362. maddesinin 1-a bendi ise “Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar.” demek suretiyle temyiz sınırını belirlemiştir. Bu miktarın her yıl yeniden değerleme suretiyle arttırıldığı izahtan varestedir.

Bölge adliye mahkemeleri ise bilindiği üzere 20.07.2016 tarihinde faaliyete başlamıştır.

Bu yasal düzenlemeler karşısında çözümlenmesi gereken husus; Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği 20.07.2016 ile Kadastro Yasasının ek 6. maddesinin yürürlüğe girdiği 28.07.2020 tarihi arasında hüküm altına alınan ve miktar itibariyle verildiği anda yasa yolu kapalı olan uyuşmazlıklar açısından ek 6. maddenin uygulanıp uygulanmayacağı, bir başka ifade ile verildiği anda kesin olan bu kararlara karşı temyiz yolunun mümkün olup olmadığı hususudur.

Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete geçtiği tarihten sonra 1086 sayılı HUMK’un 427/2 maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı yine 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesinin açık hükmüdür. 6100 sayılı yasada temyiz sınırı için gayrımenkuller açısından bir ayrım yapılmamıştır.

3402 sayılı yasanın ek 6. maddesinin geriye yürüyeceğine dair herhangi bir düzenleme de bulunmamaktadır. Genel kural, özel hukuk yargılamasına ilişkin kanun hükümlerinin yürürlük tarihinden sonra sonuç doğurmasıdır.

Verildiği anda değer itibariyle istinaf veya temyiz sınırının altında kalan kararların o anda kesinleştiğinde ise şüphe yoktur. Bir kararın kesinleşmesi, ya verildiği anda miktar itibariyle kanun yoluna kapalı olması, veya kanunda açıkça kesin olduğunun belirtilmesi nedeniyle, ya da kanun yolları tüketilmek suretiyle olur. Verildiği anda kesin olan hüküm bakımından artık yargılama bitmiştir. Yargılama süreci biten bir uyuşmazlık için temyiz incelemesi mümkün değildir. Kesinlik, yargılamanın devamına engel bir durumdur. Hüküm verildiği anda kesin olduğu için artık tamamlanmış bir usulü işlem söz konusudur. Bu nedenle HMK 448.maddesi gereğince Kadastro Kanunu’nun ek 6. maddesinin tamamlanmış işlemlere uygulanması mümkün değildir. Ayrıca kesin olan bu kararın, lehine olan taraf bakımından usulü kazanılmış hak doğuracağı da unutulmamalıdır. Usulü kazanılmış hak ilkesi kamu düzeninden olup usul hukukunun en önemli ilkelerinden biridir.

Prof. Dr. Baki KURU “ Miktar veya değeri temyiz (kesinlik) sınırını geçmeyen menkul (taşınır) mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” (HUMK hükümlerine göre) derken Hukuk Muhakemeleri Usulü 2001 Altıncı baskı 4981.sayfasında “ Kanundan ötürü verildiği anda kesin olan bir karar temyiz edilirse, temyiz talebi (esasına girilmeden) mesmu olmadığından dolayı reddedilir. Fakat, Yargıtay, böyle bir (kesin) kararı yanlışlıkla bozarsa, bu bozma kararı ve mahkemenin bundan sonra yaptığı işlemler geçersizdir (yok sayılır)” demektedir.

Somut uyuşmazlığa gelince, keşfen belirlenen dava konusu taşınmaz değerinin (7.607.TL) karar tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırının (72.070TL) altında kaldığı anlaşılmaktadır. Esasen bu nedenle Bölge Adliye Mahkemesi tarafından temyiz dilekçesinin değerden reddi yönünde ek karar verilmesi gerekir ise de, 01.06.1990 gün ve 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da bir karar verilebilir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, eldeki dava bakımından temyiz dilekçesinin değerden REDDİNE karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek temyiz incelemesi yapılmasının doğru olmadığı düşüncesiyle sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.