"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVALILAR : HAZİNE V.D.
DAVA TÜRÜ : TESCİL
Taraflar arasındaki kadastro sırasında tespit harici bırakılan taşınmazın davacı adına tescili istemine ilişkin açılan davadan dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemenin davanın reddine ilişkin önceki tarihli kararının, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi neticesinde Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda bozulması üzerine, Yerel Mahkeme tarafından bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine dair verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacı ..., Muş ili, Merkez ilçesi Sunay Mahallesi kadastro çalışma alanında bulunan sınırlarını belirttiği tapulama harici taşınmazın imar-ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak adına tescili istemiyle dava açmıştır.
II. CEVAP
Davalılar dava konusu taşınmazın dere yatağı vasfıyla tescil harici bırakıldığı ve niteliği gereği iktisaba elverişli olmadığı, öte yandan zilyetlikle iktisap şartlarının oluşmadığını belirterek davanın reddini savunmuş, yargılama sırasında davalı Hazine vekili verdiği cevap dilekçesi ile taşınmazın Hazine adına tescilini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece önceki tarihli karar ile çekişmeli taşınmazın dere yatağı olarak tespit dışı bırakıldığı, 1982 yılı ile dava tarihi arasında dava açılması için belirlenen makul sürenin dolduğu, davacının dava açma süresini kaçırdığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Mahkemenin önceki tarihli kararı, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 14.03.2017 tarihli, 2016/1398 Esas, 2017/1542 Karar sayılı kararıyla; “Mahkemece çekişmeli taşınmazın dere yatağı olarak tespit dışı bırakıldığı 1982 yılı ile dava tarihi arasında makul sürenin dolduğu, davacının dava açma süresini kaçırdığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmadığı gibi davanın nitelendirilmesinde dahi hataya düşülmüştür. TMK'nın 713/1. maddesinde; "Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir" hükmü düzenlenmiştir. Somut olayda da, davacı imar-ihyaya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak, kadastro sırasında dere yatağı olarak bırakılan taşınmazın adına tescili istemiyle eldeki davayı açmıştır. Hal böyle olunca; Mahkemece davanın açıldığı tarihe kadar TMK'nın 713/1. maddesinde öngörülen şartların davacı lehine gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesi amacıyla, toplanmış ve toplanacak tüm deliller ışığında işin esası hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, davanın kadastrodan önceki sebebe dayalı olduğu şeklindeki nitelendirme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi; kabule göre de, kadastro sırasında haklarında kadastro tutanağı düzenlenmeyen taşınmazlar yönünden kadastrodan önceki nedenlere dayanılarak dava açma hakkını sınırlayan herhangi bir yasal düzenleme bulunmadığının göz ardı edilmesi de isabetsizdir.” gerekçesiyle bozulmuştur.
3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 02.03.2020 tarihli 2017/450 Esas, 2020/179 Karar sayılı kararıyla; bozma kararında belirtilen gerekçeye riayet edilerek yapılan yargılama sonunda davacı yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde, Yerel Mahkemece her ne kadar taşınmaza bitişik parselin 1985 yılında imar planına alındığı gerekçesiyle dava konusu taşınmazın da aynı imar planı kapsamında kaldığı kabul edilerek, Kadastro Kanunu'nun 17. maddesi gereği imar planının kapsamında kalan taşınmazların imar-ihya yoluyla kazanılamayacağı kaldı ki taşınmazın bulunduğu bölgenin imar planına alınma tarihi dikkate alındığında da bu tarih itibariyle de kazandırıcı zamanaşımı süresinin geçtiğinden bahsedilemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de verilen kararın eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeye dayalı olduğu, dava konusu taşınmazın Belediye tarafından düzenlenen onaylı imar planı kapsamına hangi tarihte alındığı hususunda, onaylı imar planı örneği dosya arasına alınarak bu hususla ilgili uygun bir araştırma yapılmadan sadece Belediyeden gelen yetersiz cevap ile yetinilmek suretiyle sonuca gidildiği, oysa ki yöntemince imar planına ilişkin tüm belgelerin dayanakları ile birlikte Belediyeden istenmesi ve dosya arasına alınması suretiyle duraksamanın giderilmesi gerektiği, kaldı ki ilgili belediyeler davada taraf olduğu halde, davanın tarafı olan belediyelerin yüzeysel nitelikteki yazı cevaplarına itibar edildiği, ayrıca imar planı kapsamında kalan bir yerin koşulları oluştuğunda kazandırıcı zamanaşımı zilyetlik yoluyla kazanılmasında hukuken engel bir durum bulunmadığı taşınmaz başında yapılan her iki keşif sırasında dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarından, aldırılan bilirkişi raporlarından açık bir şekilde anlaşılacağı üzere davacı lehine zilyetlik ile mülk edinme koşullarının oluştuğunun sabit olduğunu belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadastro sırasında tespit harici bırakılan taşınmazın davacı adına tapuya tescili isteğinden ibarettir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, ‘’Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir. ‘’
6.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi, ‘’Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.‘’
6.2.3. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi, ‘’– Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir.’’ hükümlerini içermektedir.
6.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, Mahkemece dayanılan yasal ve hukuksal gerekçeye göre (IV.3.) no.lu paragrafta yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.09.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.