"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu kaydındaki miktar fazlalığı şerhinin paya dönüştürülmesi ve şerhin terkini istemine ilişkin olarak açılan davaların birleştirilerek yapılan yargılaması sonunda, Mahkemece davacı Hazine’nin davasının reddine, karşı davacıların davasının kabulüne dair karar süresi içinde asıl davada davacı, birleştirilen davada davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Asıl davada davacı Hazine vekili dava dilekçesinde özetle, Foça ilçesi, .... Mahallesinde bulunan dava konusu 16 ada 60 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesinde fazlalık şerhi bulunduğunu ileri sürerek tapu kaydının beyanlar hanesindeki Hazineye ait fazlalığın paya dönüştürülmesini istemiştir.
Birleştirilen davada davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın kayıt tarihi olan 1945 yılından beri nizasız ve fasılasız olarak davacılar ve murisleri tarafından kullanıldığını ve 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini ileri sürerek fazlalık şerhinin terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Bir kısım davalılar yargılama sırasında, dava konusu taşınmaza zilyet olduklarını ve davanın süresinde açılmadığını belirterek asıl davanın reddini savunmuşlardır.
Davalı Hazine vekili, Hazine fazlalığının paya dönüştürülmesi için dava açtıklarını belirterek birleştirilen davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Foça Asliye Hukuk Mahkemesinin 27/04/2016 tarihli, 2003/95 Esas 2016/137 Karar sayılı kararıyla; Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 27/11/2012 tarih 2012/13163 Esas 2012/13606 Karar sayılı ilamının emsal olduğu belirtilerek asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kabulüne, çekişmeli taşınmazın tapusunun beyanlar hanesindeki fazlalık şerhinin terkinine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararı, davacı Hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
2.Temyiz Nedenleri
Davacı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; daha önce Hazine tarafından aynı konuda aynı bölgedeki komşu parseller hakkında açtıkları davanın kabul edildiğini ve bu kabul kararlarının Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, ret kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Asıl dava, kadastro sırasında çekişmeli taşınmazın kadastro tutanağında ve tutanağın kesinleşmesi üzerine tapu kütüğünün beyanlar hanesinde Hazineye ait olduğu belirtilen miktar fazlalığının paya dönüştürülmesi, birleştirilen dava ise tapu kütüğünün beyanlar hanesinde Hazineye ait olduğu belirtilen fazlalık şerhinin terkini istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
Mülga 2510 sayılı İskan Kanunu'nun 23. maddesi şöyledir:
“Bu kanun hükümlerine göre muhacirlere, mültecilere, göçebelere, nakil olunanlara ve yerlilere dağıtılan yapı ve toprakların temlikine vali ve kaymakamlar salahiyetlidirler. Dağıtım defter veya kararlarının altı vali veya kaymakamlarca tasdik edilmesi, temliktir. Tasdikli defterlerdeki veya kararlardaki miktarlar muteberdir”
5543 sayılı İskan Kanunu'nun 19. maddesi şöyledir:
“1- Bu kanun hükümlerine göre verilen taşınmaz malların temlikine vali ve kaymakamlar yetkilidir. Dağıtım defter veya kararlarının vali veya kaymakamlarca onanması temliktir. Onaylı defter veya karardaki miktar geçerlidir.
2- Verilen taşınmaz mallar, temlik tarihinde yaşayan aile fertleri adına eşit hisselerle temlik ve tapuya tescil ettirilir.”
3402 sayılı Kanun'un 12/3. maddesi şöyledir:
"Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz."
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazın 26.09.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5543 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırılan 2510 sayılı İskan Kanunu hükümleri uyarınca miktar fazlası Hazineye ait olmak koşuluyla temlik edildiği ve 1945 tarihinde yapılan kadastro tespiti sırasında da miktar fazlasının Hazineye ait olacağı şerhinin tutanağın beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle çap kaydının oluştuğu, tapu kaydının beyanlar hanesinde 1.925.00 m2'lik Hazine fazlalığı şerhi bulunduğu, bu şerhin 15.02.1951 tarih ve 163 sayılı yazı ile idareye bildirildiği anlaşılmıştır.
Hemen belirtilmelidir ki, davalıların dayandıkları çap kayıtlarının ilk tesislerinin iskanen oluştuğu sabit olup bu durum mahkemenin ve tarafların kabulündedir. İskan mevzuatı ve 2510 sayılı Kanun'un 23. maddesinde iskanen oluşturulan ve temlik edilen tapuların miktarı ile geçerli olacağı ve taşınmazlarda çıkan miktar fazlalıklarının ise Hazineye ait olacağı öngörülmüştür. 2510 sayılı Kanun'u yürürlükten kaldıran 5543 sayılı Kanun'un 19. maddesinde de aynı hükme yer verilmiştir. Öyleyse, öncesi iskan kaydına dayalı taşınmazlardaki miktar fazlalıklarının yasa gereği Hazinenin olacağı tartışmasızdır.
Anılan yasal düzenlemeye göre, miktar fazlalığı üzerinde Hazinenin hak sahibi olabilmesi bakımından öncelikle çekişmeli taşınmaza kadastro tespitinde uygulanan iskan kaydının gayri sabit sınırlı olması asıldır. Yine miktar fazlasının Hazineye ait olacağı yönündeki şerhin varlığını devam ettirmesi, bir başka ifadeyle kayıt maliklerince şerhin terkini konusunda bir dava açılarak başarıyla sonuçlanmamış ya da kayıt miktar fazlasının Hazineye ait olacağı yönündeki şerhin kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren 3402 sayılı Kanun'un 12/3, keza ek 4/3 maddesi hükümlerince öngörülen yasal süre içerisinde şerhin terkini talebinde bulunulmaması ve şerhin varlığını koruması gerekir.
Öte yandan mülkiyet sahibi olan kayıt malikinin kadastro tutanağının kesinleşme tarihinden itibaren 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık süre içerisinde şerhin iptali isteğinde bulunmaması halinde sicilde var olan bu şerhin sağladığı hakkın göz ardı edilemeyeceği, bir başka ifadeyle şerh varlığını koruduğu sürece şerhin sağladığı haktan şerh lehtarının yararlanacağı açıktır.
Somut olayda, çekişmeli taşınmazın kadastro tutanağının kesinleştiği 26/10/1945 tarihi ile birleştirilen davanın açıldığı 17/07/2003 tarihi arasında 3402 sayılı Kanun'un 12/3. maddesinde belirlenen hak düşürücü sürenin geçtiği kuşkusuzdur. Yasa maddesindeki hak düşürücü süre, dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilecektir.
Öte yandan iskan tapusunun şimal sınırı hendek, cenup sınırı ise yol okuduğundan dayanak kaydın sabit sınırlı olmadığının kabulü gerekir. Dolayısıyla Hazine lehine yasanın aradığı şartların yerine geldiği anlaşılmıştır. Her ne kadar mahkeme gerekçesinde Dairenin bir kararı emsal olarak gösterilmiş ise de, bu karar Dairenin yerleşmiş içtihatlarına uygun düşmeyen istisnai bir karardır.
Hal böyle olunca, asıl davada Hazine tarafından açılan davanın kabulüne, birleştirilen davada davacıların davasının ise hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
V. SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle, asıl davada davacı, birleştirilen davada davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31/10/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.