Logo

1. Hukuk Dairesi2021/503 E. 2022/432 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekaletname ile satılan taşınmazın, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasıyla tapu kaydının iptali ve tesciline ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Vekil ile sözleşme yapan davalının, vekalet görevinin kötüye kullanılması hususunda vekil ile çıkar ve işbirliği içinde olduğunun anlaşılması ve TMK m.1023'teki iyi niyetli üçüncü kişi korumasından yararlanamayacağı gözetilerek, yerel mahkemenin tapu iptali ve tesciline ilişkin kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil istekli dava sonunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince verilen 06/10/2020 tarihli 2020/172 Esas 2020/1048 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davalı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 19.01.2022 Çarşamba günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, 2010 yılında bir suçtan dolayı tutuklandığını, cezaevinde olması sebebiyle kredi kartı borçlarını ödeyemediğini, cezaevindeki arkadaşlarının maliki olduğu 2246 ada 26 parsel sayılı taşınmadaki 12 nolu ( yeni yönetim planına göre 8 nolu ) bağımsız bölümünü bankanın alabileceğini, bu nedenle taşınmazını başkasına devretmesi gerektiğini söylemeleri üzerine, Antalya 16. Noterliğinin 16.09.2010 tarihli ve 23961 yevmiye nolu vekaletnamesi ile cezaevi arkadaşı olan dava dışı ...’ı vekil tayin ettiğini, vekilin görevi kötüye kullanarak dava konusu taşınmazını 21/09/2010 tarihinde satış yolu ile tanıdığı olan davalıya bedelsiz olarak devrettiğini, vekil ile davalının el ve işbirliği içerisinde hareket ederek kendisini zararlandırdıklarını ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, dava konusu taşınmazı davacının vekili Deray'dan bedelini ödeyerek satın aldığını, iyiniyetli olduğunu, davacıyı tanımadığını, vekalete güvenerek aldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İstanbul 15. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23/10/2019 tarihli ve 2015/377 E.- 2019/429 K. sayılı kararıyla; davacının adına kayıtlı olan dava konusu taşınmazı hacizlerden kaçırmak için güvenilir birine devir yapması için ...'a vekalet verdiği, bu vekaletle satış yoluyla devir alan davalının kötüniyetli olduğuna, vekille organik bağı bulunduğuna dair somut delil bulunmadığı, vekilin asile hesap verme borcunu ifa etmediği için davacının vekil aleyhine tazminat davası açma hakkı bulunduğu ancak davalı ile vekilin birlikte kötüniyetle bu devri yaptıkları konusunda mevcut delillerin ispata yeterli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Davacı vekili, yerel mahkemedeki beyanlarını tekrarla, verilen kararın usul ve kanuna aykırı olduğunu, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile hüküm kurulduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 06/10/2020 tarihli ve 2020/172 E.- 2020/1048 K. sayılı kararıyla; vekil ile sözleşme yapan davalının ediniminde iyiniyetli 3.kişi konumunda bulunmadığı, vekâlet yetkisini kötüye kullanan vekil ile çıkar ve işbirliği içinde hareket ettiği, TMK'nın 1023. maddesindeki hukuki korunmadan yararlanmasının mümkün olmadığı, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine hükmedilmesinin doğru olmadığı gerekçeleri ile davacının istinaf taleplerinin kabulü ile Yerel Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davalı vekili, Bölge Adliye Mahkemesi kararının haksız, yersiz ve Yargıtay uygulamalarına taban tabana zıt haksız bir karar olduğunu, davalının tapu kaydına güvenerek, geçerli bir vekaletnameye dayanarak taşınmaz iktisap eden 3. kişi olduğunu, bu hususun yargılama aşamasında toplanan deliller ile ortaya çıktığını, davalının dava konusu taşınmaz için iktisap tarihinde, yaptığı ödemeye ilişkin delil sunmadığını, zira iyiniyetli 3. kişi olduğundan ve tapu kaydına güvenerek alışveriş yaptığından, "taşınmazı aldığı bedel ile tapudaki değeri arasında fark olduğundan Vergi Dairesi tarafından kendisi aleyhine işlem yapılacağı düşüncesiyle taşınmazı kaç liraya satın aldığı hususunda bilgi vermediğini, davacı ile davalının birbirlerini tanımadığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış

yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davacı vekili için 3.815,00-TL duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 19.418,00 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 19/01/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.