"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 6. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECEMAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 23. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescili istekli dava dosyasının yapılan yargılaması sonunda, İlk Derece Mahkemesi tarafından davanın reddine karar verilmiş, kararın davacı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından istinaf isteğinin esastan reddine hükmedilmiş olup, iş bu karar davacı Hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı Hazine, davaya konu 13 parsel sayılı taşınmaza revizyon gören kaydın miktarını aşacak şekilde uygulandığını, çekişmeli taşınmazın uyuşmazlık konusu kısmının tapu kayıt miktar fazlası olduğu halde kadastro tespiti sırasında hatalı olarak belirlendiğini, iskanen dağıtılan taşınmazın miktar fazlasının da iskan kaydı sahibine verildiğini ileri sürerek tapunun iptali ve Hazine adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı ...Gayrimenkul İnşaat Taahhüt Ltd. Şti. vekili, müvekkili şirketin çekişmeli taşınmazı dava dışı ... isimli kişiden satın aldığını, tapu kaydına güvenen müvekkilinin iyiniyetli olduğunu, TMK’nın 1023. maddesi gereği müvekkilinin kazanımının korunması gerektiğini belirterek, haksız ve yersiz açılmış olan davanın reddini savunmuştur.
Davalı ..., taşınmazın 16/112 payının adına kayıtlı olduğunu, taşınmazı tapu siciline güvenerek satın aldığını, TMK’nın 1023. maddesi gereği kazanımının korunması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalılar aşamalarda davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İstanbul Anadolu 23. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.11.2017 tarihli 2013/66 Esas, 2017/377 Karar sayılı kararıyla, dava konusu taşınmazın miktar fazlası niteliğinde bölümü üzerinde tespit maliki ve külli halefleri yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluştuğu, kayden pay temlik eden davalıların ise TMK’nın 1023. maddesi uyarınca tapu siciline güvenen iyiniyetli kişiler olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yasal süresi içerisinde davacı Hazine vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı Hazine vekili istinaf dilekçesinde, dosyada mevcut 10.01.2015 günlü bilirkişi raporunda 766 sayılı Tapulama Kanunu'nun ilgili maddeleri uyarınca, taşınmazın miktar fazlası olan kısmının kesilerek çekişmeli 13 parselin krokide (B) harfi ile isimlendirilen 4.000 metrekare kısmının aynı parsel numarası ile kayıt malikleri adına, (A) harfi ile isimlendirilen geriye kalan kısmının ise ayrı bir parsel numarası altında Hazine adına kayıt ve tescilinin gerektiği yönünde görüş ve kanaat belirtilmesine rağmen mahkemece gerekçesi gösterilmeksizin davanın reddi karar verildiğini, kararın hukuka aykırı olduğunu, açıklanan ve resen saptanacak nedenlerle yasaya ve usule aykırı olan kararın kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 21.11.2019 tarihli 2019/119 Esas 2019/1719 Karar sayılı kararında, çekişmeli taşınmazın ilk tesis kayıt maliki mirasçıları yönünden, dayanak tapu kaydının miktar fazlası için tapu kaydının oluştuğu tarihten kadastro tutanağının tanzim tarihine kadar kazandırıcı zamanaşımı zilyetlik süre ve koşullarının oluştuğuna, aksinin davacı tarafça ispat edilemediğine göre yerel mahkemece bu davalılar yönünden yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, davacı Hazine dava açmakla ilk tesise esas dayanak tapu kayıt malikinin mirasçıları dışındaki diğer davalıların kötü niyetli olduğu yönündeki iradesini ortaya koymuş olmakla beraber, kadastro tespitinin 1968 yılında kesinleştiği, o tarihten sonra taşınmaz hisselerinin muhtelif tarihlerde ve muhtelif kişilere devredildiği, taşınmazın ihtilaflı olduğuna dair bir hususun da eldeki dava açılıncaya değin gündemde olmadığına göre tespit gününden sonra taşınmazda kayden hisse devralan davalıların iyiniyetli olduğu anlaşıldığından istinaf başvurusunun HMK 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin yukarıda sözü edilen kararına karşı yasal süresi içerisinde davacı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı Hazine vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesindeki taleplerini tekrar ile kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayalı tapu iptali ve tescili istemine ilişkindir.
Kadastro sonucunda ... ilçesi, ... Mahallesi 13 parsel sayılı taşınmaz tarla vasfıyla 07/12/1942 tarih 119 sıra numaralı tapu kaydına istinaden ... oğlu ... adına kayıtlı iken ölümüyle mirasçılarına intikal ettiği, mirasçıların halen kanuni hisseleri nispetinde malik sıfatıyla zilyet bulundukları gerekçesiyle ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... adına 19/05/1967 tarihinde tespit edildiği, tutanağın itirazsız 18/04/1968 tarihinde kesinleştiği, ardından bir kısım hissenin muhtelif tarihli satış ve devirlerle davalılar ve murisleri adına münakale gördüğü anlaşılmıştır.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere, kadastro (tapulama) faaliyetinin biri geometrik, diğeri de hukuksal olmak üzere iki yönü vardır. Diğer bir anlatımla kadastro (tapulama) kanunlarının amacı, memleketin kadastral topoğrafik haritasına dayalı olarak taşınmaz malların sınırlarını arazi ve harita üzerinde belirterek hukuki durumlarını tespit etmek ve bu suretle Medeni Kanun’un öngördüğü tapu sicilini kurmaktır. Bu amaç doğrultusunda kadastro (tapulama) tapusuz taşınmazları tapulamak, tapulu olanların kayıtlarını yenilemek, taşınmazlar hakkında kadastro planları hazırlamak, taşınmazların gerçek hak sahiplerini belirlemek için yapılmaktadır.
3.2.2. 766 sayılı Tapulama Kanunu’nun (TK) 32 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun (KK) 13. maddeleri "Mülkiyetin Tespitine İlişkin Esaslar" başlıkları altında düzenlenmiş, tapuda kayıtlı taşınmaz malların tespitine ilişkin esaslar açıklanmıştır. Buna göre, kayıt maliki ve ya mirasçılarının taşınmaza zilyet olmaları halinde tespit onlar adına yapılacaktır (766 sayılı TK m. 32/a, 3402 sayılı KK m. 13/A). Hemen belirtilmelidir ki, kayıt maliki veya mirasçıları adına tespitin yapılabilmesi için tapu kaydının hukuki değerini koruması ve taşınmazın kayıt kapsamında kalması gereklidir.
3.2.3. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun "Kayıt ve belgelerin kapsamını tayin" başlıklı 20. maddesinde, tapu kayıtları ile diğer belgelerin kapsadığı yerin tayininde; kayıt ve belgeler; harita, plan ve krokiye dayanmakta ve bunların yerlerine uygulanması mümkün bulunmakta ise, harita, plan ve krokideki sınırlara, harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar mahalline uygulanabiliyor ve bu sınırlar içinde kalan yer hak sahibi tarafından kullanılıyor ise kayıt ve belgelerde gösterilen sınırların esas alınarak tespit yapılacağı, (c) fıkrasında da harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar, değişebilir ve genişletilmeye elverişli nitelikte ise, bunlarda gösterilen miktara, ancak değişebilir ve genişletmeye elverişli sınırlardaki taşınmaz malların kayıtları, fiziki yapıları ve konumları itibariyle belli bir yeri kapsıyor ise, kayıt ve belgelerde gösterilen sınırların esas alınarak tespit yapılacağı öngörülmüştür. Hükmün içeriğinden, bir kaydın uygulanabilir olması için en az üç sınırının bilinmesi, diğer bir anlatımla sınırların geometrik bir şeklide oluşturulması ve bu sınırların arazide saptanması ile mümkün olmaktadır.
3.2.4. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun miktar fazlasının ifrazı başlıklı 21. maddesinde: "Kayıt ve belgelerde yazılı miktara itibar edilmesi gereken hallerde kayıt ve belgeler değişebilen ve genişletilmeye elverişli sınırı ihtiva ediyorsa miktar fazlası o taraftan ifraz edilir.’’ hükmü yer almaktadır. Öte yandan taşınmazların tespitlerine esas alınan tapu kayıtları kapsamında kaldığının anlaşılması, tapunun hudutları itibariyle zemine tatbiki neticesinde tapu kayıt miktar fazlası oluşması halinde ise tespit tarihinde adlarına tescile karar verilen gerçek kişiler yararına 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının değerlendirilmesi gerekeceği kuşkusuzdur. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 22.09.2020 gün, 2018/(7)16-1089 Esas, 2020/651 Karar )
3.2.5 3402 sayılı Kanun'un 12/3. maddesinde "Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz" hükmü düzenlenmiştir.
3.3. Değerlendirme
Davacı Hazinenin somut olayda çekişmeli taşınmazda kayıt miktar fazlası bulunduğu gerekçesiyle özel mülkiyet iddiasında bulunduğu, bu talebin hak düşürücü süreye tabi olduğu, çekişmeli taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile eldeki davanın açıldığı tarih arasında 3402 sayılı Yasa'nın 12/3. maddesi uyarınca belirlenen hak düşürücü sürenin geçtiğinin anlaşılmasına göre, (IV/3.) numaralı bentte yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararı sonucu itibariyle doğru bulunmaktadır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün 6100 sayılı HMK’nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, 492 sayılı Harçlar Kanunun değişik 13. maddesinin j bendi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına 20/10/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.