"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : TRABZON BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : KALKANDERE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine ilişkin olarak verilen kararın, davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Tarbzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; davacının istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı ... dava dilekçesinde özetle; dava konusu 107 ada 9 parsel sayılı taşınmaz babasından intikal etmesine rağmen kadastro tespiti sırasında taşınmazın yalnızca kardeşleri Hayrettin ve Ali adına tespit ve tescil edildiğini, oysaki babasının ölümüyle geriye anneleri Fatuli, davalı olan kardeşleri ve dava dışı kardeşleri ile kendisinin kaldığını, annelerinin vefatına kadar murisin terekesinin taksim edilmeyeceğine dair kardeşleri ile anlaşma yaptıklarını ancak kardeşlerinin bu sözü tutmadığını, anneleri Fatuli kadastro tespitinden sonra öldüğü için somut olayda 10 yıllık hak düşürücü sürenin de uygulanamayacağını ileri sürerek, dava konusu taşınmazın tapu kaydının miras payı oranında iptali ile adına tescilini, muristen intikal eden taşınmazlarda denkleştirme yapılıp yapılmadığının da araştırılarak yapılmamışsa ihlallerin giderilmesine karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazı tarafların murisi olan babalarının 1975 yılında ölümünden, taşınmazın kadastro tespitinin yapıldığı 2004 yılına kadar müvekkilinin kullandığını, taşınmazın tespitinin de kullanım durumuna uygun şekilde yapıldığını, dava konusu taşınmazın tespit tarihi ile dava tarihi arasında 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacının artık kendi miras payına yönelik olarak dava açamayacağını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
2. Davalı ... tarafından davaya cevap verilmemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Kalkandere Asliye Hukuk Mahkemesinin 27/11/2019 tarihli 2019/6 Esas, 2019/178 Karar sayılı kararıyla; davanın mirasçılar arasında görülen kadastro öncesi zilyetliğe dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu, dava konusu taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği uyarınca eşit paylarla davalılar adına tespit ve 19/05/2005 tarihinde tescil edildiği, taşınmazın kadastro tutanağında belirtilen haklara karşı kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak dava açılabilmesi için son tarihin 19/05/2015 tarihi olduğu, eldeki davanın ise 22/01/2019 tarihinde açıldığı, bu durumda 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı süresi içerisinde davacı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davacı istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın babasından geldiğini, babasının sağlığında taşınmazı annesine verdiğini, kardeşleri ve annesiyle, annelerinin ölümüne kadar taşınmazı taksim etmeyeceklerine dair sözleştiklerini ancak kadastro tespiti sırasında bu sözün tutulmadığını ve dava konusu taşınmazın davalı kardeşleri adına tespit edildiğini, oysaki annesi ve babasının mezarının bu taşınmaz üzerinde olduğunu, kardeşlerinin taşınmazdaki zilyetliğinin tereke adına olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, annesi tespit tarihinden sonra 2013 yılında öldüğüne göre 10 yıllık hak düşürücü sürenin eldeki davada uygulanmasının mümkün olmadığını ileri sürerek, istinaf talebinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 07/09/2020 tarihli ve 2020/260 Esas, 2020/283 Karar sayılı kararıyla; somut olayda öncelikle çözümlenmesi gereken uyuşmazlığın, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde yazılı on yıllık hak düşürücü sürenin eldeki davaya uygulanıp uygulanamayacağı noktasında toplandığı, her ne kadar tarafların ortak murisi ... kadastro tespitinden sonra vefat etmiş ise de, eldeki davanın muris ...'un kadastro tespitinden önce doğan hakkına dayanılarak açıldığına, muris ... tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen herhangi bir muvazaalı işlem bulunmadığına, kaldıki öncesi itibariyle tapusuz olan taşınmaz hakkındaki muvazaa iddiasının dinlenme imkanının olmadığına ve kadastro tespitinin kesinleştiği 20/05/2005 tarihi ile eldeki davanın açıldığı 22/01/2019 tarihi arasında 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde yazılı on yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğunun anlaşılmasına göre, davanın hak düşürücü süre nedeniyle usulden reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı, (Benzer nitelikte Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 12/02/2019 tarihli ve 2016/11022 Esas, 2019/937 Karar sayılı; Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 30/06/2009 tarihli ve 2009/1718 Esas, 2009/3523 Karar sayılı kararları) yasa hükümlerinin somut olaya uygulanmasında hata yapılmamış olduğu ve kamu düzenine aykırı bir hususun da tespit edilmemiş bulunduğu gerekçesiyle, davacı ...'un istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b.(1) maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı süresi içerisinde, davacı tarafından tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde belirttiği sebepleri tekrarla, dava konusu taşınmazın babasından geldiğini, babasının ölümüyle birlikte babasından kendisine gelen miras payını ve kendi adına sürdürmesi için zilyetliğini annesi Fatuli’ye bıraktığını, annesi ölene kadar taksim yapmamak üzere tüm mirasçılar olarak anlaştıklarını ancak tespitin davalı kardeşleri adına yapıldığını, Mahkemece iddialarının araştırılmadığını, tespit sırasında bilirkişilerce anne ve babasının taşınmaz üzerinde mezarlarının bulunduğunun da dikkate alınmamış olduğunu, bilirkişiler tarafındam da yapılan haksızlığa göz yumulduğunu, annesi ölene kadar Tapu ve Kadastro Müdürlüğüne taşınmazın durumunu öğrenmek için başvuru yaptığını ama kurumlar tarafından kendisine herhangi bir sorun bulunmadığının söylendiğini, bu nedenle tespitin ne şekilde yapıldığını annesi ölene kadar öğrenemediğini, öte yandan bölgede kız çocuklarının üzerlerinde baskı olması sebebiyle hakkını arayamadığını ileri sürerek, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Kadastro sonucunda Rize ili, Kalkandere ilçesi, Merkez mahallesi çalışma alanında bulunan 107 ada 9 parsel sayılı 2.686,79 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle, eşit paylarla ... ve ... adlarına tespit ve 19/05/2005 tarihinde tescil edilmiştir.
Dava; kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesi; “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” hükümlerini içermektedir.
3.3. Değerlendirme
Davacı ..., dava konusu taşınmazın babası ...’den geldiğini, ...’in 1975 yılında ölümüyle geriye annesi, kardeşleri ve kendisinin kaldığını, kendisinin babasından gelen hakkını taksim tarihine kadar annesine devrettiğini, annesinin ölümüne kadar muris ...’in terekesinin taksim edilmeyeceğine dair mirasçılar arasında anlaşma yapıldığını ancak davalı kardeşlerinin bu anlaşmaya uymayarak dava konusu taşınmazı adlarına tespit ve tescil ettirdiğini ileri sürerek eldeki davayı açtığı, bu haliyle davanın, kadastrodan önceki haklara dayanan tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
3402 sayılı Kanun'un 12/3. maddesinde, bu nitelikteki davaların kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık süre içinde açılabileceği hususu düzenlenmiştir. Kanunda öngörülen bu süre, hak düşürücü nitelikte olduğundan, yargılamanın her aşamasında hakim tarafından re'sen dikkate alınması gerekmektedir. Buna göre, dava konusu 107 ada 9 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin 19/05/2005 tarihinde kesinleştiği, davanın açıldığı 22/01/2019 tarihi ile taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği tarih arasında yasada öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği anlaşılmakla, Mahkemece yazılı olduğu şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle, davacının yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün HMK'nın 370. maddesi gereğince ONANMASINA, aşağıda yazılı 26,30 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 13/10/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.