Logo

1. Hukuk Dairesi2021/5119 E. 2022/6855 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi hukuki sebeplere dayalı olarak tapu iptali ve tescil davasında, davacıların miras paylarının davalılar adına tespit ve tescil edildiği iddiasının dayandığı olguların ispatlanıp ispatlanmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacıların, miras paylarının davalılar adına tespit ve tescil edildiği iddiasını ispatlayamamaları, davalıların zilyetliklerinin bulunması ve kadastro kanunundaki ilgili hükümler gözetilerek mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : TRABZON BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECEMAHKEMESİ : AKÇAABAT 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istekli dava dosyasının yapılan yargılaması sonunda, İlk Derece Mahkemesi tarafından davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacılar vekilinin istinaf talebi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile kararın kaldırılması suretiyle davanın reddine, hükmün vekalet ücreti yönünden düzeltilmesine karar verilmiş olup, iş bu karar davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar dilekçelerinde özetle; tarafların kök murisi ... oğlu ...'in çekişmeli 104 ada 17, 198 ada 15, 17, 18, 199 ada 8, 14, 201 ada 8, 9 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespitine esas tapu kayıtlarında hissedar olduğunu ve ölümüyle birlikte bu hissenin mirasçılarına intikal ettiğini, kendilerinin de ...’in mirasçıları arasında bulunduğunu, hal böyle olmasına karşın kadastro çalışmaları sırasında yapılan danışıklı ve hileli bir takım işlemlerle davaya konu taşınmazların davalılar adına tespit ve tescil edildiğini ileri sürerek miras payları oranında tapu iptali ve adlarına tescilini istemişlerdir.

II. CEVAP

Davalılar, davacıların yakın mirasbırakanı ...'in müşterek kök muris ...'ten intikal eden miras hisselerini 1970'li yıllarda kendi murisleri ...'e satarak taşınmazlarla alakasını kestiğini, ayrıca dava konusu taşınmazların zilyetliğinin kendilerinde bulunduğunu belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Akçabat 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.12.2019 tarihli, 2013/342 Esas, 2019/540 Karar sayılı kararıyla, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yasal süresi içerisinde davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; eldeki davanın muris muvazaasına dayalı olarak açılmadığını, bu bakımından Mahkeme karar ve gerekçesinde yapılan hukuki nitelendirmenin hatalı olduğunu, dava konusu taşınmazların müşterek kök muris ... oğlu ...'ten intikal ettiğini, bu hususun hem davalıların tevil yolu ikrarlarıyla, hem de keşifte alınan beyanlarla sabit olduğunu, kadastro öncesinde tapuda kayıtlı olan taşınmazların tapu malikleri veya ölmüşlerse mirasçıları adına tespit edilmeleri gerekirken hukuka aykırı bir takım gerekçelerle davalılar adına tespit edildiklerini, bu durumun kadastro tutanakları ve dosyaya celp edilen belgelerden açıkça anlaşıldığını, Mahkemece eldeki dava muris muvazaası olarak nitelendirildiğinden incelemenin de muvazaa iddiasıyla sınırlı olarak yapıldığını ve davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle reddine karar verildiğini, tapu kayıtları incelendiğinde müşterek kök muris ...'in ve davacıların mirasbırakanı ...'in payının satıldığına dair herhangi belgenin dosyaya davalıları tarafından sunulmadığını, dava konusu taşınmazların revizyon gören kayıtlara göre tarafların müşterek kök murisi ... oğlu ...adına hisseli şekilde tapuda kayıtlı olduğunu, netice itibariye müşterek kök muris ...'in 1940 yılında öldüğü ve o tarihe kadar herhangi bir temlik işlemi yapılmadığı dikkate alındığında kadastro tespit tutanaklarında belirtilen ve murisin ölüm tarihinden sonra yapılan tüm işlemlerin gerçeğe ve hukuka aykırı olduğunu, dava konusu 104 ada 17 parsel sayılı taşınmazın ise zilyetliğe dayalı olarak ve 1977 yılında harici satış senedine göre davalılar adına tespit edildiğini, oysa ki söz konusu sözleşmenin tarafları olan ... oğlu ... ile ...oğlu ...'in murisleri ... 'in aynı zamanda davacıların da dedeleri olduğunu, mirasçılar arasında kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği süresinin işlemeyeceğini, dolayısıyla davacıların miras hisselerinin uydurma ve hukuka aykırı belgelerle ellerinden alınmaya çalışıldığını, yine dava konusu edilen taşınmazlardan 104 ada 17 parsel sayılı taşınmazın davadan önce üçüncü şahıslara devredildiğinin dava sırasında anlaşıldığını, bunun üzerine beyanda bulunmak ve dava açmak üzere süre talep edilmesine rağmen Mahkemece bu talep değerlendirilmeden karar verildiğini, kabule göre de davalılar lehine hükmedilen vekalet ücretinin de hatalı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 2020/295 Esas 2020/364 Karar sayılı kararıyla, dosya içeriğine göre; çekişmeli taşınmazlardaki davacıların murisinin payının davalıların murisi tarafından haricen satın alınmış olmasına, dava konusu taşınmazlar üzerinde zilyetliğin davalı tarafta olmasına, tapulu taşınmaza ilişkin olarak mirasçılar arasında yapılan hisse devri her ne kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 15/3.maddesi gereğince yazılı yapılmaması nedeniyle geçersiz ise de, başlangıçta geçersiz olan sözleşmenin taraflarca edimler yerine getirildikten sonra geçersizliğinin ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmasına, öte yandan 104 ada 17 parsel sayılı taşınmazın kadastro öncesi tapusuz olduğundan menkul hak hükmünde sayılmasına, menkul mallarda zilyetliğin devriyle birlikte mülkiyetin devralana geçmesine ve herhangi bir şekil şartı aranmamasına, kaldı ki davalı taraf yararına 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 13/B-b maddesinde yazılı koşulların gerçekleşmiş olmasına göre, davacılar vekilinin aşağı sair istinaf itirazlarının yerinde olmadığı, ancak her ne kadar davalılar lehine davaya konu edilen taşınmazların toplam değerinin davacıların payına isabet eden bölümü üzerinden A.A.Ü.T. uyarınca nispi vekalet ücretine hükmedilmiş ise de, dava dilekçesinde dava değeri olarak 1.000 TL gösterildiği ve yargılama sırasında herhangi bir harç ikmali yapılmadığı, şu halde harcı yatırılan dava değeriyle sınırlı olarak ve bu değeri geçmemek üzere davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği ancak mahkemece harcı yatırılmayan değer üzerinden hesaplama yapılarak davalılar lehine fazla vekalet ücretine hükmedilmiş oluşunun isabetsiz olduğu gerekçesiyle davacılar vekilinin sair istinaf itirazlarının reddine, vekalet ücretine yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve kaldırılan hükmün yerine geçmek üzere HMK'nın 353/1-b.(2) maddesi gereğince yeniden hüküm tesis edilmesi suretiyle;

"1-) Davanın reddine,

2-) Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL maktu red harcından dava açılırken peşin olarak alınan 25,20 TL'nin mahsubu ile bakiye 29,20 TL harcın davacılardan alınarak Hazineye irat kaydına,

3-) Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı tarafa verilmesine,

4-) Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına,

5-) Yargılama sürecinde taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarının HMK'nın 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ilgililerine iadesine" karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin yukarıda sözü edilen kararına karşı yasal süresi içerisinde davacılar vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde; Bölge Adliye Mahkemesinin karar ve gerekçesinde yapılan hukuki nitelendirmenin hatalı olduğunu, dava konusu taşınmazların müşterek kök muris ... oğlu ...'ten intikal ettiğini, bu hususun sabit olduğunu, revizyon gören tapu kayıtları incelendiğinde müşterek kök muris ...'in ve davacıların mirasbırakanı ...'in payının satılmadığının anlaşılacağı, bunun aksi yönünde herhangi bir belgenin dosyaya sunulamadığını, dava konusu taşınmazların revizyon gören kayıtlara göre tarafların müşterek kök murisi ... oğlu ...adına hisseli şekilde tapuda kayıtlı olduğunu, netice itibariye müşterek kök muris ...'in 1940 yılında öldüğü ve o tarihe kadar herhangi bir temlik işlemi yapılmadığı dikkate alındığında kadastro tespit tutanaklarında belirtilen ve murisin ölüm tarihinden sonra yapılan tüm işlemlerin gerçeğe ve hukuka aykırı olduğunu, dava konusu 104 ada 17 parsel sayılı taşınmazın ise zilyetliğe dayalı olarak ve 1977 yılında harici satış senedine göre davalılar adına tespit edildiğini, oysaki söz konusu sözleşmenin tarafları olan ... oğlu Veysel Seyis ile ...oğlu ...'in murisleri ... Seyis'in aynı zamanda davacıların da dedeleri olduğunu, mirasçılar arasında kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği süresinin işlemeyeceğini, yine somut olayda tapulu taşınmazın haricen devrine riayet edilemeyeceği, ayrıca 3402 sayılı Yasa'nın 13/B-b maddesinde yazılı koşulların dahi gerçekleşmediğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.",

3.2.2. Türk Medeni Kanunu'nun “Miras ortaklığı” başlıklı 640. maddesinde: “Birden çok mirasçı bulunması halinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir.

Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.

3.2.3. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 13/B-b maddesinde: tapuda kayıtlı taşınmaz mal: ...B) Kayıt sahibi veya mirasçılarından başkası zilyet bulunuyorsa; ...b) Zilyet, taşınmaz malı kayıt malikinden veya mirasçılarından veya mümessillerinden tapu dışı bir yolla iktisap ettiğini, onların beyanı veya herhangi bir belge ile veya bilirkişi veyahut tanık sözleriyle ispat ettiği ve ayrıca en az on yıl müddetle çekişmesiz, aralıksız ve malik sıfatıyla zilyet bulunduğu takdirde zilyet adına .... tespit olunur."

3.2.4. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 15. maddesinde: "Tapuda kayıtlı taşınmaz malların malikleri veya bunların mirasçıları arasında, tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların ise on dördüncü madde gereğince belirlenen zilyetleri arasında taksim edildikleri belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanları ile sabit olduğu takdirde bu mallar taksim gereğince zilyetleri adına tespit olunur. " hükümleri yer almaktadır.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Kadastro sonucunda, ... ilçesi, ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 104 ada 17 parsel sayılı taşınmaz kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği, taksim ve satın almaya dayanarak davalı ... oğlu ... adına; 198 ada 18, 199 ada 8 ve 14 ve 201 ada 9 parsel sayılı taşınmazlar tapu kaydına ve taksime dayanılarak ... oğlu ... adına; aynı yer 198 ada 17 ve 201 ada 8 parsel sayılı taşınmazlar tapu kaydına ve taksime dayanılarak ... oğlu ... adına; 198 ada 15 parsel sayılı taşınmazın ise tapu kaydı, taksim ve satın almaya dayanılarak ... köyü tüzel kişiliği adına tespit edildiği; tüm taşınmazların askı ilanlarının 15.10.2004-17.11.2004 tarihleri arasında yapıldığı, askı ilan süresi içerisinde dava açılmaması üzerine kadastro tespitlerinin kesinleşerek taşınmazların tapuya tescil edildikleri, 104 ada 17 parsel sayılı taşınmazın 10.10.2013 tarihinde yapılan satış işlemiyle dava dışı ...'ya devredildiği, 198 ada 15 parsel sayılı taşınmazın ise 13.06.2014 tarihinde tashihen devir işlemiyle Hazine adına tapuya tescil edildiği anlaşılmaktadır.

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre (IV/3.) no.lu paragrafta yazılı kararın verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün 6100 sayılı HMK’nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı 26,30 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, 20/10/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.