Logo

1. Hukuk Dairesi2021/5189 E. 2022/7487 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasında, ilk derece mahkemesi kararının değerinin istinaf sınırının altında kalması nedeniyle Bölge Adliye Mahkemesi'nin istinaf başvurusunu usulden reddetmesinin doğru olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun Ek 6. maddesinin, yürürlük tarihinden önce verilmiş olsa dahi kesinleşmemiş ve kanun yolu aşamasında bulunan kararlara uygulanacağı, adil yargılanma hakkı ve etkin denetim mekanizması gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : TRABZON BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ : ARAKLI ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun kesin karara karşı yapılması nedeniyle usulden reddine dair verilen karar davacı tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü;

I. DAVA

Davacı ..., 07/05/2014 tarihli dava dilekçesinde; Trabzon ili, ... ilçesi, ... köyünde bulunan 301 ada 21 ve 302 ada 7 parsel sayılı taşınmazlarda muris babası ...'ın da hakkı bulunmasına rağmen, kadastro çalışmaları sonucunda davalı adına tespit ve tescil edildiklerini belirterek tapu kayıtlarının iptali ile muris ... adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... cevap dilekçesinde; kadastro çalışmaları sırasında köyde bulunmadığını, muhtar ve bilirkişilerin toplanarak kendisine ait taşınmazları adına yazdıklarını, davacıya ait taşınmazların adına yazdırılması gibi bir durumun bulunmadığını, eğer iptal durumu olacaksa müşterek kök muris...'tan kalan tüm taşınmazların tapu kayıtlarının iptali gerektiğini, zira muris babası...'tan kalan tüm yerlerin haricen paylaşıldığını ve herkesin kendi hakkını aldığını, eğer kardeşleri ve ölen kardeşlerinin çocukları bu taksime razı değillerse muristen kalan tüm taşınmazların tapularının iptal edilerek yeniden taksim edilmeleri gerektiğini, davacının merhum ağabeyi ...'ın mirasçısı olduğunu ancak ağabeyinin davacı dışında da mirasçılarının bulunduğunu, diğer mirasçılar olmadan davacının tek başına dava açamayacağını, kadastro sırasında başkasına ait bir yerin kendi üzerine yazılmadığını, tam aksine kendisine ait 8 dönümlük fındık ile diğer kardeşi Ahmet'e ait 2 dönümlük fındığın davacının murisi ... adına yazıldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

... Asliye Hukuk Mahkemesinin 12/03/2020 tarihli ve 2014/200 E. 2020/255 K. sayılı kararıyla; 301 ada 21 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen bölümü yönünden davalının kabul beyanın bulunması, 302 ada 7 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise davacının davasını ispat edemediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, çekişmeli 301 ada 21 parsel sayılı taşınmazın 06/06/2018 tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 242,47 metrekare bölümüne ilişkin davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacının miras bırakanı ... adına tapuya kayıt ve tesciline, 302 ada 7 parsel sayılı taşınmaz yönünden ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

... Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Davacı ... istinaf dilekçesinde; Yerel Mahkemenin verdiği ret kararının hatalı olduğunu, dava konusu 302 ada 7 parsel sayılı taşınmazda kendi hissesinin bulunduğunu, 10/03/1968 tarihli senedin bu yeri kapsadığını, Mahkemece bu parsel yönünden yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan karar verildiğini, tanıklar ve mahalli bilirkişilerin dinlenilmediğini, kendisine ait olan bölümün sınırlarının zeminde belli ve sabit olduğunu, çekişmeli taşınmaz bölümünün 30-40 yılı aşkın süredir kendilerinin zilyetliği altında bulunduğunu, kendileri lehine zilyetlikle kazanım koşullarının oluştuğunu, dinlenen yerel bilirkişilerin çekişmeli taşınmaz hakkında bilgilerinin bulunmadığını, Yerel Mahkeme kararının eksik ve yetersiz bir incelemeye dayandığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve zeminde sınırları sabit olan bölümün muris ... adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 24/09/2020 tarihli ve 2020/247 E. 2020/336 K. sayılı kararıyla; mahallinde yapılan keşif sonucu düzenlenen fen bilirkişi raporuna göre davacının dava ve istinaf konusu ettiği 302 ada 7 parsel sayılı taşınmazın ekli krokide (C) harfi ile gösterilen 107,93 m2'lik kısım ile (D) harfi ile gösterilen 48,64 m2'lik kısımlar olup, bu kısımların toplam değerinin ziraat bilirkişi raporunda 1.753,57 TL olarak belirlendiği, değere yönelik olarak tarafların herhangi bir itirazı bulunmadığı, davacı tarafın ret kararı verilen bu kısımlar yönünden istinaf yoluna başvurduğu, hükmün verildiği tarih itibarı ile yasada öngörülen kesinlik sınırının altında kaldığı ve Yerel Mahkemece verilen kararın hüküm tarihinde miktar itibarı ile kesin nitelikte olduğunun anlaşıldığı, her ne kadar 28/07/2020 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun Ek-6.maddesinde kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davalarında miktara bakılmayacağı belirtilmiş ise de, bu hükmün geçmişe dönük olarak uygulanamayacağı, miktar yönünden kesin olan ve verildiği tarih itibariyle hüküm doğurmaya başlayan kararların sonradan yapılan yasa değişikliğiyle istinaf ve temyiz incelemesine konu edilemeyecekleri, bu nedenle hüküm tarihi itibarı ile kesin nitelikteki kararın istinafı mümkün olamayacağından, davalı ...'ın Yerel Mahkeme kararına yönelik istinaf talebinin HMK'nın 341, 346/1 ve 352/1-b maddeleri gereğince usulden reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı ... temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesindeki taleplerini tekrar ile kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğinden ibarettir.

3.2. İlgili Hukuk:

3.2.1. Anayasa’nın 36. maddesinin 1. fıkrası uyarınca herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı yahut davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkında sahiptir; yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde de herkesin kişisel hak ve yükümlülükleriyle ilgili her türlü iddiasını mahkeme huzuruna taşınma hakkı teminat altına alınmıştır. Mahkeme kararlarına karşı kanun yoluna başvuru hakkı adil yargılanma hakkının saç ayaklarındandır. Bu anlamda mahkemeye erişim hakkı kapsamında uyuşmazlığın etkin şekilde sonuçlandırılması ancak kanun yolu denetimi ile mümkündür. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararlarının denetim mekanizmasını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar, erişim hakkını ihlal edebilir.

3.2.2. 28/07/2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 22/07/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen Ek 6. maddesi ile "Kadastro Mahkemesinin veya askı ilan süresinden sonra, kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar ile orman kadastrosuna ilişkin davalarda bu mahkemelerce verilen kararlara karşı, miktar ve değere bakılmaksızın 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir." hükmü getirilmiştir.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen Ek 6. maddesinin gerekçesinde de açıkça belirlendiği üzere, bu madde ile mevzu davaların mülkiyet hakkına doğrudan tesirinden ötürü ehemmiyeti gereği miktar ve değerine bakılmaksızın kanun yolu incelemesine tabi tutulması suretiyle etkin denetim mekanizması oluşturulması amaçlanmıştır.

3.3.2. Anayasa ve AİHS ile güvence altına alınan adil yargılama hakkı kapsamında mahkeme kararlarına karşı kanun yolu başvurusunda bulunma hakkı, hukuki belirlilik ilkesi, etkin denetim mekanizmasının oluşturulması gayesi ve 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen Ek 6. maddesinin düzenleme amacı bir arada değerlendirildiğinde, tereddüte yol açan usul hükümlerinin aşırı şekilci olarak uygulanması neticesinde yasanın denetim yollarının kullanımını önemli ölçüde etkileneceğinden, kanun yolu başvuru aşamalarının süren usul işlemlerinden olduğu, hüküm kesinleşinceye kadar geçirdiği derecatın bir bütünü oluşturduğu hususları da göz önüne alındığında, 3402 sayılı Yasa'nın Ek 6. maddesinin henüz kanun yolu aşamasında olan dava dosyalarına, yürürlük tarihinden bağımsız olarak sirayet edeceği hususunun tereddütsüz olduğu anlaşılmaktadır.

3.3.3. Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesince kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılmış olan eldeki tapu iptali ve tescil davasında işin esası incelenerek bir karar verilmesi gerekirken dava değeri nedeniyle istinaf talebinin usulden reddine karar verilmesi hatalıdır.

VI. SONUÇ

Yukarıda (V/3.3.1, 3.3.2 ve 3.3.3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin istinaf talebinin reddine dair kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373. maddesi uyarınca istinaf incelemesi yapılması amacıyla dosyanın Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene istek halinde iadesine, 14/11/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi.

-MUHALEFET ŞERHİ-

Dava, kadastro öncesi sebebe dayalı asliye hukuk mahkemesinde açılmış tapu iptali ve tescil davasıdır.

İlk Derece Mahkemesince verilen kararın istinaf talebi, değer itibariyle istinaf sınırının altında olduğu gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince reddedilmiştir.

Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, temyiz incelemesine konu kararın değer itibariyle İlk Derece Mahkemesinin kararının verildiği anda kesin olup olmadığı, bir başka ifadeyle istinaf incelemesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Temyize ve istinafa ilişkin hükümler 6100 sayılı HMK da düzenlendiğine göre aynı Yasanın 448. maddesi “Zaman bakımından uygulanma” başlığıyla “Bu kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır.” demektedir.

Diğer yandan 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun Ek madde 6 ise “…kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar …..miktar veya değerine bakılmaksızın 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir.” şeklindedir. Söz konusu bu düzenleme 22.07.2020 tarihli 7251 sayılı Yasa'nın 53. maddesi ile getirilmiştir. Yürürlük tarihi ise 28.07.2020 tarihidir.

6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi ise, “Bölge adliye mahkemelerinin…göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur…” şeklinde düzenlenmiştir.

1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427/2.maddesi ise, “miktar veya değeri birmilyar lirayı geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” demek suretiyle gayrımenkullere ilişkin uyuşmazlıklarda değere bakılmaksızın temyiz yolunun açık olduğu belirtilmiştir.

HMK’nın istinaf yoluna başvurulabilen kararlar başlıklı 341. maddesinin 2. fıkrası ise “Miktar veya değeri 12.600 Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen mal varlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir” demek suretiyle istinaf sınırını belirlemiştir. (miktar 2020 için güncellenmiştir) Bu miktarın her yıl yeniden değerleme suretiyle arttırıldığı izahtan varestedir.

Bölge adliye mahkemeleri bilindiği üzere 20.07.2016 tarihinde faaliyete başlamıştır.

Bu yasal düzenlemeler karşısında çözümlenmesi gereken husus; Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği 20.07.2016 ile Kadastro Yasası'nın ek 6. maddesinin yürürlüğe girdiği 28.07.2020 tarihi arasında hüküm altına alınan uyuşmazlıklar açısından ek 6. maddenin uygulanıp uygulanmayacağı, bir başka ifade ile verildiği anda kesin olan bu kararlara karşı temyiz yolunun mümkün olup olmadığı hususudur.

Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği tarihten sonra 1086 sayılı HUMK’un 427/2 maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı, yine 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesinin açık hükmüdür. 6100 sayılı Yasa'da temyiz sınırı için gayrimenkuller açısından bir ayrım yapılmamıştır.

3402 sayılı Yasa'nın ek 6. maddesinin geriye yürüyeceğine dair herhangi bir düzenleme de yapılmamıştır. Genel kural, özel hukuk yargılamasına ilişkin kanun hükümlerinin yürürlük tarihinden sonra sonuç doğurmasıdır. Ek 6. madde 28.07.2020 tarihinde yürürlüğe girmiş, somut uyuşmazlıkta İlk Derece Mahkemesi kararını 12.03.2020 tarihinde vermiştir.

Verildiği anda değer itibariyle istinaf veya temyiz sınırının altında kalan kararların o anda kesinleştiğinde ise şüphe bulunmamaktadır. Bir kararın kesinleşmesi, ya verildiği anda miktar itibariyle kanun yoluna kapalı olması, veya kanunda açıkça kesin olduğunun belirtilmesi nedeniyle, ya da kanun yolları tüketilmek suretiyle olur. Verildiği anda kesin olan hüküm bakımından artık yargılama bitmiştir. Yargılama süreci biten bir uyuşmazlık için olağan kanun yolu incelemesi mümkün değildir. Kesinlik, yargılamanın devamına engel bir durumdur. Hüküm, verildiği anda kesin olduğu için artık tamamlanmış bir usulü işlem söz konusudur. Bu nedenle HMK 448. maddesi gereğince Kadastro Kanunu’nun ek 6. maddesinin tamamlanmış işlemlere uygulanması mümkün değildir. Ayrıca kesin olan bu kararın lehine olan taraf bakımından usulü kazanılmış hak doğuracağı da unutulmamalıdır. Usulü kazanılmış hak ilkesi kamu düzeninden olup usul hukukunun en önemli, en temel ilkelerinden biridir.

Prof. Dr. .... “Miktar veya değeri temyiz (kesinlik) sınırını geçmeyen menkul (taşınır) mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” (HUMK hükümlerine göre) derken Hukuk Muhakemeleri Usulü 2001 Altıncı baskı 4981. sayfasında “Kanundan ötürü verildiği anda kesin olan bir karar temyiz edilirse, temyiz talebi (esasına girilmeden) mesmu olmadığından dolayı reddedilir. Fakat, Yargıtay, böyle bir (kesin) kararı yanlışlıkla bozarsa, bu bozma kararı ve mahkemenin bundan sonra yaptığı işlemler geçersizdir (yok sayılır)” demektedir. Bu nedenlerle Sayın çoğunluğun değere bakılmaksızın kanun yolu denetimi yapılması gerektiği yönündeki görüşüne katılmıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesi ile düzenlenen “Hak arama hürriyeti”nin somut olayla ilgisi bulunmamaktadır. Sayın çoğunluk, dava değerinin düşük olması nedeniyle kanun yolunu kapatan HMK hükümlerinin Anayasa’ya aykırı olduğunu düşünüyorsa öncelikle Anayasa Mahkemesine iptal başvurusu yapması gerekir. Aksi halde halen yürürlükte bulunan veya uygulama tarihinde yürürlükte bulunan yasanın şu veya bu gerekçelerle uygulanmaması keyfilik sonucunu doğuracaktır. Hukuk yargılamasında keyfilik “hukuk anarşisi”nin başlıca sebeplerinden biridir. Diğer yandan kanun yolu denetiminde sınır getiren tüm yasa maddeleri için aynı uygulamaya gidilmesi halinde, bütün kararlara karşı kanun yolu denetimi açılacak ki bunun kabulü mümkün olmadığı gibi Yasa Koyucu da böyle bir şeyi murat etmemiştir.

Somut uyuşmazlığa gelince, taşınmazın değerinin davacı tarafından 500 TL olarak gösterildiği, keşfen değerin 1.753 TL olarak belirlendiği, Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun değerden reddedildiği, temyiz talebinin ise ek karar ile değerden reddedilmediği, Bölge Adliye Mahkemesinin, istinaf talebinin değer yönünden reddine ilişkin kararın temyize geldiği dosya kapsamıyla sabittir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, eldeki dava bakımından taşınmaz değerinin istinaf inceleme sınırının altında olması nedeniyle Bölge Adliye Mahkemesi kararı doğru olmakla birlikte, değerin düşük olması nedeniyle temyiz sınırının altında kaldığı için Bölge Adliye Mahkemesince ek karar ile temyiz talebinin reddine karar verilmesi gerekirken bu yönde bir karar verilmemiş ise de Temyiz Merciince de temyiz incelemesinin değerden reddedilebileceği gözetilerek, temyiz talebinin değerden reddine karar verilmesi gerekirken farklı gerekçeyle kararın bozulması yönünde oluşan sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.