Logo

1. Hukuk Dairesi2021/5430 E. 2023/7 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapusuz taşınmazın tesciline ilişkin davada, davacı lehine karar verilmesi halinde yargılama giderleri ve harcın davacıdan alınıp alınamayacağı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Tapusuz taşınmazın tescili davasının niteliği gereği, davacı lehine hüküm verilmiş olsa dahi yasal hasım olan davalılar aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin isabetsiz olduğu, ancak bu hususun düzeltilmesinin yeniden yargılama gerektirmediği gözetilerek hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

HÜKÜM : Kabul

Taraflar arasındaki tapusuz taşınmazın tesciline ilişkin davadan dolayı Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne dair karar süresi içinde davalılar Hazine vekili, ... ve ... tarafından temyiz edilmekle; dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı ... Koyuncu dava dilekçesinde; Beyşehir ilçesi Akçabelen kasabasında 1966 yılından bu yana zilyet ve tasarrufunda bulunan taşınmazı üzerine ev yapmak suretiyle kullandığını, taşınmazın 132 ada 13 parsel olarak adına tescil edildiğini, ancak bir kısmının yol olarak bırakıldığını ileri sürerek, bu bölümün adına kayıtlı taşınmaza eklenmek suretiyle tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep etmiş, yargılama sırasında davacının ölmesi nedeniyle mirasçıları tarafından davaya devam edilmiştir

II. CEVAP

1. Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; davacı lehine zilyetlik koşullarının oluşmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

2. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; davanın kendilerine yöneltilemeyeceğini ve yargılama giderlerinden sorumlu olmayacaklarını belirterek davanın öncelikli olarak husumet yokluğu nedeniyle reddini, Mahkemenin aksi kanaatte olması durumunda davanın zamanaşımı ve diğer nedenlerle esastan reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Beyşehir Asliye Hukuk Mahkemesinin 20/04/2016 tarihli ve 2011/491 E. 2016/457 K. sayılı kararıyla; tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; çekişmeli tespit harici bırakılan kısmın kök muris ve davacılar tarafından kendilerine ait Beyşehir ilçesi, Akçabelen mahallesi 132 ada 13 parsel sayılı 266,04 metrekarelik taşınmaza giriş çıkış yeri olarak kullanıldığı, yol ile ilgisinin bulunmadığı anlaşılmakla, davanın kabulüne, 12.04.2016 tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 21,04 metrekare bölümün davacıya ait 132 ada 13 parsel sayılı taşınmaza eklenmek suretiyle davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Beyşehir Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili ile davalı ... vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.

B. Bozma Kararı

Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 07.05.2019 tarihli 2016/8706 E. 2019/3393 K. sayılı kararıyla; 6360 sayılı Yasa gereğince Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığının davada taraf haline getirilmesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713/4 ve 5. maddeleri gereğince yasal ilanların yapılarak 3 aylık sürenin dolmasının beklenilmesi gereğine değinilerek, sair yönler incelenmeksizin hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

C. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

Beyşehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09.09.2020 tarihli ve 2019/557 E. 2020/553 K. sayılı kararıyla; davanın kabulüne, 12.04.2016 tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen yeşil renkle boyalı 21,04 metrekare bölümün davacıya ait 132 ada 13 parsel sayılı taşınmaza eklenmek suretiyle davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

D. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Beyşehir Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar Hazine vekili, ... vekili ve ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

E. Temyiz Nedenleri

1. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde; dava konusu bölümün yol olduğunu ve taşınmaz üzerinde hiçbir toprak işlemesinin yapılmadığını, Hazine aleyhine yargılama giderleri ve harca hükmedilmesinin yerinde olmadığını belirterek Mahkeme kararının resen gözetilecek sebeplerle bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde; kendileri aleyhine yargılama giderlerine hükmedilmiş olmasının yerinde olmadığını davada husumetlerinin bulunmadığını, davacı lehine zilyetlik koşullarının da oluşmadığını belirterek Mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.

3. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde; Mahkemenin eksik inceleme neticesinde karar verildiğini, ayrıca kendileri aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmiş olmasının yerinde olmadığını belirterek Mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.

F. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro tespiti sırasında tescil harici bırakılan taşınmazın tescili isteğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

a) 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, “Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir. “

b) 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi, “ Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”

c) 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi, “ Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde Hazine adına tespit edilir.’’ hükümlerini içermektedir.

3. Değerlendirme

1.Dosya içeriğine, Mahkemece hükmüne uyulan bozma kararında açıklandığı gibi işlem yapılıp sonucuna göre hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre temyiz eden davalı vekillerinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.

2.Ancak, dava tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkin olduğundan, davanın niteliği gereği yasal hasım olan davalılar aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi isabetsiz ise de; bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapmayı gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.

V. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı vekillerinin temyiz itirazlarının (IV./F3.2) no.lu paragrafta açıklanan nedenlerle kabulü ile Beyşehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi kararında hükmün 3 numaralı bendinde “27,40 TL harcın” kelimesinden sonra gelen kısımların hükümden çıkartılarak yerine “davanın niteliği gereği davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına” kelimelerinin eklenmesine, hükmün 4 numaralı bendi hükümden çıkartılarak yerine “ Davanın niteliği gereği yargılama giderlerinin davacı üzerine bırakılmasına” cümlesinin eklenmesine, hükmün 6 numaralı bendi hükümden çıkartılarak yerine “ Davanın niteliği gereği davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına” cümlesinin eklenmesine, hükmün 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428/7. maddesi gereğince DÜZELTİLMİŞ BU ŞEKLİYLE ONANMASINA, davalılar vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine,

Davalı ... ile Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığının yatırmış olduğu temyiz harcının istek halinde kendilerine iadesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

09/01/2023 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

- MUHALEFET ŞERHİ -

Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1.maddesi gereğince açılmış zilyetliğe dayalı tescil davasıdır.

Mahkemece davacı lehine hüküm kurulmuş, yargılama giderleri davalıdan alınmış davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmiş, yine yargılama giderlerinden olan harç hakkında ise, davalı hazinenin harçtan muaf olması nedeniyle davalıdan alınmasına karar verilmemiştir. Yargılama giderleri davalılarca temyize getirilmiştir.

Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık; temyize getirilen yargılama giderleri ve resen nazara alınması gereken karar ve ilam harcının davacıdan alınıp alınamayacağı, davalıların yasal hasım olması nedeniyle davalı aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilip edilmeyeceği buradan hareketle davacı tarafından peşin yatırılan harcın iadesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Anayasa’nın 35. maddesinin birinci fıkrasında mülkiyet ve miras hakları güvence altına alınmış, ikinci fıkrasında ise “Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.” denilmek suretiyle mülkiyet hakkının ancak kanunla sınırlanabileceğine vurgu yapılmıştır.

Anayasa’nın 36. maddesinde de “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile ... yargılanma hakkına sahiptir.”

hükmüne yer verilmek suretiyle hak arama özgürlüğünün temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim ... anayasal koruma altına alınmıştır.

Anayasa’nın 13. maddesinin birinci cümlesinde ise “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.” denilmiştir.

Buna göre diğer şartlar bulunsa bile temel hak ve hürriyetlere ancak kanunla sınırlama getirilebilir. Bir başka ifadeyle kanun dışındaki bir norm veya yargı içtihadıyla temel hak ve özgürlüklere sınırlama getirilmesi mümkün değildir.

Öte yandan yargı harçları 492 sayılı Harçlar Kanunu’nda düzenlenmiş ve kamu düzeninden olması nedeniyle harca ilişkin hükümlerin resen uygulanacağı kabul edilmiştir. Bu nedenle harca ilişkin hususların resen ele alınabileceği hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Harçlardan kimin sorumlu olacağı hususu ise -yargılama giderleri, yargılama usulüne ilişkin bir konu olduğundan- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda kapsamlı bir şekilde düzenlenmiştir. Anılan Kanun’un 323. maddesinde harçlar yargılama giderlerinden sayılırken, 326. maddesinin (1) numaralı fıkrasında açıkça “Kanunda yazılı haller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.” denilmek suretiyle yargılama giderleri ve bunlardan olan yargı harçlarından kimin sorumlu olacağı tereddüde yer vermeyecek şekilde hüküm altına alınmıştır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1. maddesi ise şöyledir:

“Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır.

Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hâkim, örf ve âdet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir.

Hâkim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır.”

Buna göre Kanun’da hâkimin hukukun kaynaklarını belirlerken hangi sıralamayı izleyeceği açıkça kurala bağlanmış olup Kanun’un sözüyle ve özüyle değindiği herhangi bir konuda Kanun’un emrettiği hüküm dışında bir uygulama yapılması mümkün değildir. Hâkim ancak Kanun’da uygulanabilir bir hüküm yoksa anılan maddede belirtilen diğer kaynaklara başvurabilir.

Somut olay anılan anayasal ve yasal kurallar çerçevesinde ele alındığında, zilyetliğe dayalı tescil davasında, davacı birey, davalı ise Belediye tüzel kişiliğidir. Davalının Hazine veya kamu kurumu olması, kanunda açık bir hüküm bulunmadıkça yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınması kuralına istisna teşkil etmeyecektir.

Bilindiği üzere Hazine, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 13/j maddesi ile yargı harçlarından muaf tutulmuştur. Davalı Köy Tüzel Kişiliği ise harçlardan muaf değildir. Böyle bir durumda, yani davalının harçtan muaf olması ve davanın da davacı lehine sonuçlanması halinde karar ve ilam harcının mutlak bir şekilde alınması gerekip gerekmeyeceği ve alınacaksa kimden alınacağı sorularının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.

Yasa koyucu, tereddüde yer vermeyecek şekilde yargılama giderlerinden kimin sorumlu olacağını düzenlemiştir. Yine yasa koyucu genel ilke gereğince yargılama giderlerinden sorumlu olan tarafı harçtan muaf tutmuş ise, bu husus harcın diğer taraftan alınacağı şeklinde yorumlanamaz. Bu çerçevede

Hazineye karşı açılan davada davacının haklı çıkması durumunda bakiye karar ve ilam harcı davalıdan hiç alınmamalıdır. Ancak davasında haklı çıkan davacı tarafından peşin yatırılan karar ve ilam harcı kendisine iade edilmelidir. Nitekim Hazinenin davalı olduğu tapu iptal – tescil davalarında yerleşik uygulama bu şekildedir. Hazine aleyhine açılan tapu iptal – tescil davasında Hazinenin harçtan muaf olması gerekçesiyle karar ve ilam harcı hiç alınmazken tescil davasında haklı çıkan davacının harçtan sorumlu tutulmasının hiçbir yasal dayanağı bulunmamaktadır. Yasa koyucu dileseydi 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 36/A maddesinde olduğu gibi, bu hususta da genel uygulamadan ayrılan bir düzenlemeye yer verebilirdi.

Sayın çoğunluğun görüşünün dayanağını yerleşmiş Yargıtay içtihatları oluşturmaktadır. Yargıtay uzun yıllara sari içtihadında tescil davalarında yargılama giderlerini davasında haklı çıkmasına rağmen davacı üzerinde bırakmış, bu çerçevede yargı harçlarını da davacıya yüklemiştir. Ne var ki, hiçbir Yargıtay kararında yasal bir dayanak gösterilememiş, davalının “yasal hasım” olması gerekçe yapılmıştır. Yukarıda da belirtildiği üzere bir Kanun’un sözüyle değindiği herhangi bir konuda Kanun’un emrettiği hüküm dışında bir uygulama yapılması mümkün değildir. Hâkim ancak Kanun’da uygulanabilir bir hüküm yoksa 4721 sayılı Kanun’un 1. maddesinde belirtilen diğer kaynaklara başvurabilir. 6100 sayılı Kanun’un 326. maddesinin (1) numaralı fıkrasında da açıkça “ Kanunda yazılı haller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.” denildiğine ve bu hususta Kanun’da bir boşluk veya tescil davaları yönünden bir istisnaya yer verilmediğine göre bu hususta yargı içtihadıyla Kanun’un açık hükmüne aykırı bir uygulama yapılması mümkün değildir. 1

Öte yandan yukarıda da belirtildiği üzere temel hak ve özgürlüklere ancak kanunla sınırlama getirilebilir. Davasından haklı çıkan kişiden yargı harcı alınmasının gerek mülkiyet gerek ise mahkemeye erişim hakkına getirilen bir sınırlama niteliği taşıdığı açıktır. Sayın çoğunluğun görüşü kabul edildiğinde anılan haklara kanunla değil yargı içtihadıyla sınırlama getirilmiş olmaktadır. Bu ise Anayasa’nın 13., 35. ve 36. maddelerine aykırı olarak mülkiyet ve mahkemeye erişim haklarına sınırlama getirilmesine neden olmaktadır.

Tartışılması gereken bir başka husus da “yasal hasım” meselesidir. Özellikle yasal hasımın ne olduğu ve yasal hasım olunmasının davalıya bir üstünlük sağlayıp sağlamadığının ele alınması gerekir. Bilindiği üzere, bazen gerçekte hasım olmamasına rağmen özellikle mahkemelerin kararlarının denetime açılabilmesi, davanın kanun yoluna taşınabilmesi için Hazinenin taraf gösterilmesi veya temsilcisi bulunmayan mal varlığına kayyım atanması ve davanın kayyım huzurunda görülerek bu mahsurların ortadan kaldırılması yoluna gidilebilmektedir. Ne var ki böyle de olsa bir davada Hazine veya diğer kamu kurum ve kuruluşları davalı olarak yer almışsa, sıfatı ne olursa olsun artık davalıdır. Hukuk devleti ilkesi gereğince kural olarak davanın tarafları arasında haklı bir neden olmaksızın bir ayrıcalık yaratılamaz. Sayın çoğunluk davacının davasının kabulü halinde, davalının yasal hasım olması nedeniyle yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılması gerektiğini değerlendirirken, davanın reddi halinde davalı yasal hasım lehine vekalet ücreti başta olmak üzere yargılama giderlerine hükmedilmesi gerektiğini kabul etmektedirler.

4721 sayılı Kanun’un 713/3. maddesinde tescil davasının Hazineye ve ilgili kamu tüzel kişilerine veya varsa tapu maliki gözüken kişinin mirasçılarına karşı açılacağı belirtilmiştir. Yargıtay uygulamalarında taşınmaz tapusuz ise dava, tescil davası, tapulu ise tapu iptal tescil davası olarak nitelendirilmektedir. Tapu iptal- tescil davalarında yargılama giderleri yasaya uygun olarak haksız çıkan taraftan alınırken tescil davasında davacı üzerinde bırakılmaktadır.

1 Tescil davasını kaybeden Hazineden kanuni hasım olması nedeniyle yargılama giderlerinin alınmamasının hukuka aykırı olduğuna ilişkin aynı yöndeki görüş için bkz. Kuru, Baki (2001) Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt5, 6. Baskı, Ankara, s. 5339

Aynı yasa maddesinin aynı fıkrasında düzenlenen davalılar arasında yargılama giderleri açısından ayrı uygulama yapılması da doğru değildir. Davalının kim olacağının yasada gösterilmiş olması, bu davalının yargılama giderlerinden muaf olacağı şeklinde yorumlanamaz.

Yine sayın çoğunluğun adeta “tescil davalarında davacı zaten karşılıksız olarak taşınmaz edinmekte, hiç olmazsa yargılama giderlerini ödesinler” tarzında bir yaklaşımla gerekçe oluşturduğu anlaşılmaktadır ki bu görüşe katılmak mümkün değildir. Eğer mahkeme davacının davasını kazanma yönündeki hukuki koşulların oluşmadığını düşünüyorsa hiç şüphesiz davayı reddetmelidir. Hem davayı kabul edip, hem de yargılama giderlerini davacı üzerinde bırakmak Kanun’un açık hükmüyle çelişmektedir.

Açıklanan nedenlerle davanın kabul edilmiş olduğu gözetilerek, tarafların temyiz sebepleri de nazara alınmak suretiyle davalı Hazinenin harçlardan muaf olması, davalı ... Tüzel Kişiliğinin ise harçlardan muaf olmaması, yatırılan peşin harcın davacıya iadesinin ve davacı lehine vekalet ücreti takdirinin ve diğer yargılama giderlerinin davalılardan alınmasının doğru olması nedeniyle kararın onanması, Mahkemenin direnme hakkını elinden alacak şekilde düzeltme yapılmasının doğru olmadığı düşüncesinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun düzelterek onama yönündeki kararına katılmıyoruz.