"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
KARAR : Ret - Karar verilmesine yer olmadığına
Taraflar arasında görülen kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescili istekli davada, Mahkemece asıl dava yönünden davanın reddine, birleştirilen dava yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Mahkeme kararı ... terekesi mümessili ... vekili Av. ... tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı ..., adına kayıtlı Ocak 1982 tarihli, 40 sıra numaralı tapu kaydının kadastro sırasında revizyon görmediği, tapu kaydının dava konusu taşınmazlara ait olduğu iddiasıyla bahsi geçen tapu kaydına tutunarak asıl dava dosyasında 165 ada 28 parsele, birleştirilen dava dosyasında ise 165 ada 26 ve 32 parsellere yönelik olarak tapu iptali ve tescili isteğiyle dava açmış, yargılama sırasında vefatı üzerine davacı ... terekesine temsilci tayin edilmek suretiyle taraf teşkili tamamlanmıştır.
... terekesini temsilen ... vekili 21.12.2015 tarihli dilekçesi ile bu kez, çekişmeli 165 ada 28 parsel sayılı taşınmaz yönünden tapu iptali ve tescil isteklerini ıslah yoluyla tazminat talebine dönüştürdüklerini beyan ederek taşınmazın keşfen belirlenen değeri üzerinden hesap edilecek bedelin davalı Hazineden alınarak ... terekesine verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Hazine davacının iddiasının dayanağını teşkil eden tapu kaydının çekişmeli 165 ada 28 parsele ait olmadığı, öte yandan taşınmazın hükmen Hazine adına tescil edildiği gerekçesiyle davanın reddini savunmuştur.
2. Birleştirilen davanın davalıları ise taşınmazın revizyon gören tapu kaydına dayalı olarak adlarına tescil edildiğini belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl dava yönünden 165 ada 28 parsel sayılı taşınmazın 2. derece arkeolojik sit alanında kaldığı, her ne kadar davacı taraf talebini tazminat davasına dönüştürmüş ise de, davanın tapu kaydına dayalı olarak açıldığı gerekçesiyle asıl davanın reddine, birleştirilen dava yönünden davacının vazgeçme beyanı nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde ... terekesini temsilen ... vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Tereke mümessili vekili temyiz dilekçesinde, öncelikle davanın vazgeçme beyanı üzerine yalnızca Hazine adına tapuda kayıtlı 165 ada 28 parsele matuf görülmesine rağmen karar başlığında 165 ada 26 ve 32 parsel malikleri ... ve ...’ın gösterilmesinin hatalı olduğu, 165 ada 28 parselin arkeolojik sit alanında kalması nedeniyle taleplerini tazminat isteğine çevirdiklerini, ancak Mahkemenin davanın ıslahı nedeniyle davayı reddetmesinin isabetli olmadığını, yeterli tapu kayıt uygulaması yapılmadan noksan araştırma sonunda karar verildiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
30/05/2007 tarihli ve 5663 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile değişik 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun 11/1. maddesi " Taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının malikleri bu varlıkların bakım ve onarımlarını Kültür ve Turizm Bakanlığının bu Kanun uyarınca bakım ve onarım hususunda vereceği emir ve talimata uygun olarak yerine getirdikleri sürece, bu Kanun'un bu konuda maliklere tanıdığı hak ve muafiyetlerden yararlanırlar. Ancak, kültür ve tabiat varlıklarını koruma bölge kurullarınca birinci grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarının bulunduğu taşınmazlar ile birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanlarındaki taşınmazlar zilyetlik yoluyla iktisap edilemez. " hükmünü içermektedir.
Bilindiği üzere, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 33/3. maddesindeki yollama nedeniyle genel hüküm niteliğini alan ve genel hükümlere göre açılan davalarda da uygulanması gereken 20. maddesinde kayıt ve belgelerin kapsamının ne şekilde tayin edileceği düzenlemiştir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20/A maddesine göre tapu kayıtlarının kapsadığı yer tayin edilirken, tapu kayıtları ve belgeler, harita, plan ve krokiye dayanmakta ve bunların yerlerine uygulanması mümkün bulunmakta ise, harita, plan ve krokideki sınırlara itibar olunacağı hüküm altına alınmıştır.
3402 sayılı Kanun'un 20/B maddesinde harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar mahalline uygulanabiliyor ise bu sınırlar içinde kalan yer hak sahibi tarafından kullanılıyor ise sınır yerlerine itibar edilerek kapsamının belirleneceği hüküm altına alınmıştır.
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun “kayıt ve belgelerin kapsamını tayin” başlığını taşıyan 20/C maddesi hükmüne göre; “ Harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar, değişebilir ve genişletilmeye elverişli nitelikte ise, bunlardan gösterilen miktara itibar olunur. Ancak değişebilir ve genişletilmeye elverişli sınırlardaki taşınmaz malların kayıtları, fizik yapıları ve konumları itibariyle belli bir yeri kapsıyorsa, tespit o sınır esas alınarak yapılır.” Gerçekten de belgenin birbiri ile bağlantısız, değişmeye ve genişletilmeye elverişli sınırları göstermesi halinde kayıtların kapsamının miktarına göre belirlenmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle; tapu kaydı sabit sınırlı değilse kayıt üzerinde yazılı olan miktar kadar geçerlidir ve kapsamı da bu miktara eşit şekilde tayin edilmelidir.
3. Değerlendirme
1.Kadastro sonucunda, Ardahan ili, Merkez ilçesi, Halilefendi köyü çalışma alanında bulunan 165 ada 28 parsel sayılı taşınmaz ezelden beri üzerinde kimsenin zilyetliğinin bulunmadığı gerekçesiyle Hazine adına, 165 ada 26 parsel sayılı taşınmaz tapu kaydı nedeniyle birleştirilen dosya davalıları ... ve ... adına, 165 ada 32 parsel sayılı taşınmaz ise tapu kaydı nedeniyle dava dışı ... ve müşterekleri adına payları oranında tespit edilmiş, askı ilan süresi içerisinde Hazine tarafından açılan dava sonunda hükmen tespit gibi tescil edilmişlerdir.
2. Bilindiği üzere tapu kayıtları mülkiyet belgesi hükmündedir. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunmasına Dair Kanun'un 11. maddesinde 30.05.2007 tarihli ve 5663 sayılı Yasa'nın 1. maddesi ile yapılan değişikliğe göre kültür ve tabiat varlıklarını koruma bölge kurullarınca birinci grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarının bulunduğu taşınmazlar ile birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanlarındaki taşınmazların zilyetlik yolu ile iktisap edilemeyeceği öngörülmüştür. Bu kanun kapsamında tapulu taşınmazlar yönünden önleyici bir hüküm bulunmamakta olup, taşınmazın tapu kaydı kapsamında kalması halinde kayda değer verileceği kuşkusuzdur. Somut olayda davacı keşfen 2. derece arkeolojik sit alanında bulunduğu tespit edilen dava konusu taşınmaz hakkında tapu kaydına dayalı olarak tapu iptali ve tescilini talep etmiş, ardından davasını ıslah ederek tazminat isteğinde bulunduğunu belirtmiştir. Az yukarıda açıklanan nedenlerle çekişmeli taşınmaz arkeolojik sit alanında kalsa dahi davacı tapu kaydına tutunduğundan taşınmaza aidiyeti ispat edilen kayda itibar edilmesi gerekmektedir. Ne var ki Mahkemece davacının tutunduğu tapu kaydının çekişmeli taşınmaza ait olup olmadığı hususunda yöntemince tahkikat yürütüldüğünü söylemek oldukça güçtür.
3. Davacının dayanağı Ocak 1982 tarihli, 40 sıra numaralı tapu kaydı, kök Ekim 1969 tarihli 9 sıra numaralı tapu kaydından gelmekte olup, kök kaydın tapusuz taşınmazın tescili kararı sonucunda oluştuğu, ardından tescil kararının lehtarı tarafından davacıya yapılan devir sonucunda Ocak 1982 tarihli, 40 sıra numaralı tapu kaydının tesis edildiği anlaşılmaktadır. Bahsi geçen tescil davasına ilişkin dava dosyasının bir suretinin ve karara esas krokinin ise iş bu dosya arasına alındığı görülmektedir. Tescil dava dosyası ve kroki incelendiğinde kök kaydın maliki olup lehine tescil isteyen ... ...’ün (davacının bayii) tescile konu taşınmaz içerisinde zaten tapulu 780,00 metrekare taşınmazının bulunduğu belirtilerek, bakiye bölümün adı geçen lehine tescil edildiği anlaşılmaktadır. Öte yandan dosya arasında yer alan kayıtlardan, dava konusu taşınmaza komşu 165 ada 32 parsele revizyon gören ve ... ... (davacının bayii) adına kayıtlı olduğu anlaşılan Mart 1964 tarihli, 42 sıra numaralı tapu kaydının miktarının ise 780,00 metrekare olduğu duraksamasızdır. Şu halde kayıtların muhteviyatının az yukarıda açıklanan nedenlerle benzeşmesinden ötürü davacının tutunduğu tapu kaydının çekişmeli taşınmaza ait olup olmadığının yöntemince belirlenmesi son derece mühimdir. Ne var ki Mahkemece davacıya ait tapu kaydının tescil krokisine dayalı olarak oluştuğu, keza taşınmaza komşu 165 ada 32 parselin ise mütegayip eşhasdan metruk olmakla idari yoldan tescil edildiği ve daha sonra iskan sureti ile oluştuğu, her iki tapu kaydının oluşumu nazara alındığında kayıtların haritalarının bulunduğu nazara alınıp bahsi geçen haritalar yöntemince uygulanarak kapsamları belirlenmemiştir.
4. Hal böyle olunca; Mahkemece, davacının dayandığı tapu kaydının dayanağı olan kroki ile 165 ada 32 parsele ait tapu kaydının tüm tedavüllerinden itibaren oluşum belgeleri ve varsa haritaları ile çekişmeli taşınmaza komşu olan tüm taşınmazların kadastro tutanak örnekleri varsa dayanağı olan belgeler dosya içerisine getirildikten sonra yöreyi iyi bilen, elverdiğince yaşlı, yansız yerel bilirkişiler ve fen bilirkişisinin katılımıyla dava konusu taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20. maddesi hükmü uyarınca tapu kayıtları yerel bilirkişi yardımı ile zemine uygulanmalı, uygulamada tapu kayıtlarının haritasının uygulama kabiliyetinin bulunması halinde haritaya itibar edilmeli, tapu kayıtlarının haritasının bulunmaması ya da uygulama kabiliyetlerinin bulunmaması halinde tapu kayıtlarında yazılı sınırlar okunarak yerel bilirkişilere tek tek göstertilmeli, yerel bilirkişilerce bilinemeyen sınırlar yönünden taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, mahallinde hazır olanlardan dosya davacıları murisi ...’ın ...’ten satın aldığı taşınmazın neresi olduğu, ... ... yahut murisi evvellerinin taşınmazın bulunduğu yörede iskan suretiyle dağıtılmış tapulu taşınmazlarının bulunup bulunmadığının sorulması, böylece tapu kayıtlarının kapsamı ayrı ayrı belirlenerek, kayıtlarda tarif edilen ve zeminde gösterilen sınır yerleri uzman fen bilirkişisine düzenleyeceği haritada ayrı ayrı işaret ettirilmeli, uygulamaya ilişkin mahalli bilirkişi ve tanık sözleri çekişmeli taşınmaza dıştan komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve varsa dayanakları ile iskan kayıtları vasıtasıyla denetlenmeli, tapu kayıtlarının dava konusu taşınmazı tamamen veya taşınmaz içinde bir bölümü kapsayıp kapsamadığı araştırılmalı, fen bilirkişisine tapu kayıtlarının varsa iskan haritasına göre kapsamlarını gerekse tapu kayıtlarının kapsadığı alanları gösterir, tapu kayıtlarının taşınmazın içinde kalacak şekilde kısmi bölümleri kapsaması halinde ifraza elverişli ve keşfi takibe ve denetime imkan verir rapor tanzim ettirilmeli, tapu kayıtlarının kapsamı duraksamaya yer vermeyecek şekilde kesin olarak tespit edilmeli ve bundan sonra toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece bu yönler göz ardı edilerek, eksik incelemeyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Mahkeme kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
19.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.