Logo

1. Hukuk Dairesi2021/5461 E. 2022/5747 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacılar tarafından eklemeli zilyetlikle iktisap edildiği iddia edilen ve kadastro çalışmaları sırasında tapulama harici bırakılan taşınmazın tapuya tescili talebine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacıların taşınmaz üzerinde 20 yılı aşkın süredir zilyetliklerini korudukları ve taşınmazın zilyetlikle iktisabı mümkün tarım arazisi niteliğinde olduğu gözetilerek, ilk derece mahkemesi kararının taşınmazın niteliğinin "tarım arazisi" olarak belirtilmesi suretiyle düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPUSUZ TAŞINMAZIN TESCİLİ

Taraflar arasındaki tapusuz taşınmazın tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, davanın kabulüne ilişkin verilen karar, davalı Hazine vekili vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar, hudutlarını dava dilekçesinde belirttikleri taşınmazı eklemeli zilyetlik yolu ile atalarından bu yana kullandıklarını, arpa buğday ekmek suretiyle kuru tarım yaptıklarını, zilyetlik edinme şartı olan 20 yıllık sürenin fazlası ile dolduğunu ileri sürerek taşınmazın ½ şer hise ile adlarına tescilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili, davanın reddini savunarak taşınmazın Hazine adına tescilini talep etmiştir.

Davalı ..., davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Ergani Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 05/04/2016 tarihli ve 2013/815 E., 2016/211 K. sayılı kararıyla; MK. 713. maddesindeki kazanıma ilişkin şartların davacılar yararına gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulü ile fen bilirkişisi ...’ın 20/05/2015 tarihli rapor ve krokisinde A harfi ile gösterdiği 16.831,86 metrekarelik alan ile aynı raporda B harfi ile gösterdiği 15.747,77 metrekarelik alanın davacılar adına 1/2 hisse ile tapuda kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.

2. Bozma Kararı

Karar; Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesi’nin 08/05/2019 tarihli 2016/9807 E. 2019/3519 K. sayılı kararıyla; “ ... karar tarihinden önce 30.03.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6360 sayılı Kanun gereğince ilgili kamu tüzel kişisi olarak davada yer alması gereken Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın davaya dahil edilmesi gerektiği” gerekçesiyle sair yönler incelenmeksizin bozulmuştur.

3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Ergani Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 13/10/2020 tarihli ve 2019/371 E., 2020/353 K. sayılı kararıyla; taşınmazların kadastro tespiti sırasında tapulama harici bırakıldığı, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan orman, mera ve benzeri nitelikteki taşınmazlardan olmadığı, zilyetlikle iktisabı mümkün tarım arazisi niteliğinde olduğu ve davacıların dava konusu taşınmazı 20 yılı aşkın süredir eklemeli zilyetlik suretiyle malik sıfatıyla ekonomik amaçlı tarım arazisi olarak kullandığı, zilyet ettiği, TMK’nın 713. maddesindeki kazanıma ilişkin şartların davacılar yararına gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabuü ile fen bilirkişisi Deniz Yıldırım’ın 20/05/2015 tarihli rapor ve krokisinde A harfi ile gösterdiği 16.831,86 metrekarelik alan ile aynı raporda B harfi ile gösterdiği 15.747,77 metrekarelik alanın davacılar adına 1/2 hisse ile tapuda kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle, davacılar lehine zilyetlikle kazanım şartlarının oluşmadığını, zilyetlik/imar-ihya hususunda hava fotoğrafları yetersiz kalmasına rağmen uydu fotoğraflarından yararlanılmadığını, dava konusu taşınmazın, kadastro çalışmaları sırasında dere yatağı olarak tapulama harici bırakıldığını,dere yataklarının zilyetlikle kazanımının mümkün olmadığını, bilirkişi raporlarına karşı ileri sürdükleri itirazlarının gerekçesiz dikkate alınmadığını, komşu parsel kayıtlarının getirtilerek uygulanmadığını, mahkemece eksik incelene ve araştırma yapıldığını ileri sürerek temyiz isteminde bulunmuştur.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Taraflar arasındaki uyuşmazlık TMK'nın 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddelerine dayalı tescil isteğine ilişkindir.

6.2.İlgili Hukuk

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür."

Olağanüstü zamanaşımı başlıklı 713. maddesinin birinci fıkrasında “ Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.”

Yedinci fıkrasında “Kararda, tescili istenilen taşınmazın niteliği, yeri, sınırları ve yüzölçümü belirtilir ve karara, uzmanlarca düzenlenen teknik bilgileri içeren krokisi de eklenir.”

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun Tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların tespiti başlıklı 14. maddesinde “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir. (Değişik ikinci fıkra: 3/7/2005 - 5403/26 md.) Sulu veya kuru arazi ayrımı, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu hükümlerine göre yapılır.”

İhya edilen taşınmaz mallar başlıklı 17. maddesinde “Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir. İl, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz." düzenlemeleri yer almaktadır.

6.3. Değerlendirme

6.3.1. Çekişmeli taşınmaz bölümlerinin yörede 1978 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında 766 sayılı yasanın 2.maddesi gereğince tespit harici bırakıldıkları anlaşılmıştır.

6.3.2. Dosya içeriğine, toplanan delillere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, kararın (IV./2.) no.lu bendinde yer verilen hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılmasına, kararın (IV./3.) no.lu bendinde yer verilen Mahkeme kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı Hazine vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

6.3.3. Ancak kararda taşınmazın niteliğinin belirtilmemiş olması isabetsiz olup bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hüküm fıkrasının 1.bendinde “davacılar adına ½ hisse ile” kelimelerinden sonra gelmek üzere “tarım arazisi vasfıyla” kelimelerinin eklenmesine ve hükmün düzeltilmiş bu şekli ile onanmasına karar vermek gerekmiştir.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1.Kararın (IV/6.3.2.) no.lu bendinde açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,

2.Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının (IV.6.3.3) no.lu bendinde açıklanan nedenlerle kabulü ile hüküm fıkrasının 1. bendinde “davacılar adına ½ hisse ile” kelimelerinden sonra gelmek üzere “tarım arazisi vasfıyla” kelimelerinin eklenmesine hükmün bu hali ile DÜZELTİLEREK ONANMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14/09/2022 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

- MUHALEFET ŞERHİ -

Dava, 1978 yılında yapılan kadastro sırasında tespit harici bırakılan taşınmaz bölümlerinin irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle tescili istemine ilişkindir.

Taraf teşkili nedeniyle yapılan önceki bozma kararına uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahallinde, davacı tanıkları, mahalli bilirkişiler, ziraat mühendisi, jeoloji mühendisi ve orman mühendisinden oluşan bilirkişi kurulunun katılımıyla keşif yapıldığı, Harita Genel Komutanlığından getirilen 1984 tarihli 3740/1479 ve 1480 nolu hava fotoğrafları ile 2002 tarihli 4668/429 ve 430 nolu hava fotoğraflarının da keşfe katılan orman yüksek mühendisi bilirkişi ... tarafından incelendiği ve orman yüksek mühendisi bilirkişinin; taşınmazın "1984 yılı itibariyle ekili veya sürülü olmadığı, 2002 yılında ise ekili veya sürülü olduğu" şeklinde görüş bildirdiği görülmektedir.

Dairemizin istikrar kazanmış uygulamalarında da sıklıkla belirtildiği üzere, bir taşınmazın geçmişteki niteliği ile kullanım şekli ve süresini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarının incelenmesi olup, dava tarihinden 15-20-25 yıl öncesine ait farklı evrelerde çekilmiş en az üç adet steroskopik hava fotoğrafının jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişiye incelettirilmesi ve taşınmazın fotoğrafların çekildiği tarihlerdeki nitelik ve kullanım durumunun belirlenmesi gerekir. Öte yandan özel bilgi ve birikim gerektiren belge yada durumların incelenmesi için görevlendirilecek bilirkişinin ehil ve düzenleyeceği raporun denetlenebilmesi için bilimsel verilere uygun ve gerekçeli olması gerektiği hususunda da bir tereddüt yoktur.

Somut olayda; dava konusu taşınmazlara ait 2 farklı tarihte çekilmiş fotoğraflar temin edilebilmesine rağmen, ehil olmayan bilirkişi tarafından düzenlenen ve gerekçesiz inceleme raporuna itibar edilip hükme esas alınması doğru olmamış, dolayısıyla imar-ihya ve zilyetliğe dair tanık ve mahalli bilirkişi beyanlarının doğruluğu ve dosya kapsamına uygunluğu objektif delillerle denetlenememiştir.

Kabule göre de taşınmazın niteliğinin hüküm kısmında gösterilmemiş olması da hatalıdır.

Hal böyle olunca; taşınmazlara ait hava fotoğrafları usulünce ehil jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişiye incelettirilerek taşınmazların nitelik, kullanım durumu ve zilyetlik süresinin dosyadaki diğer delillerle birlikte değerlendirilerek tespiti gerekirken eksik inceleme ve yanlış uygulama ile karar verilmiş olması nedeniyle kararın bozulması gerektiği kanaatinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun onama yönündeki görüşüne katılmıyoruz.