Logo

1. Hukuk Dairesi2021/5490 E. 2022/8652 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sırasında tescil harici bırakılan taşınmazın zilyetlik yoluyla mülkiyetinin kazanılıp kazanılmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, taşınmazın niteliği, üzerindeki zilyetliğin şekli ve süresi hususlarında yeterli araştırma ve inceleme yapmadan, yetersiz bilirkişi raporlarına dayanarak hüküm kurması usul ve yasaya aykırı görülerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda Palu Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 23.12.2020 tarihli ve 2020/140 Esas, 2020/302 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; dosya incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar, 1965 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında tarıma elverişsiz arazi olarak tespit harici bırakılan dava konusu taşınmazın bir bölümünün evveliyatında kök mirasbırakanları ...’e ait olduğunu, 1965 yılında yapılan rızai taksim sonucu taşınmazın mirasbırakanları ...’ya kaldığını, 2009 yılında ...’nın ölümü ile kendileri tarafından kullanılmaya devam edildiğini, eklemeli zilyet olarak tespit harici bırakılan çekişme konusu yeri nizasız ve fasılasız şekilde 40 yılı aşkın süreden beri kullandıklarını ileri sürerek, miras payları oranında tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemişlerdir.

II. CEVAP

Davalı, dava konusu yerin Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu, süresi içerisinde davanın açılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Palu Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.05.2016 tarihli ve 2013/23 E., 2016/402 K. sayılı kararıyla; kadastro tespiti yapıldığı tarihten dava tarihine kadar 40 yılı aşkın sürenin geçtiği, dava konusu taşınmazın çok uzun yıllardır tarımsal amaçlı olarak kullanıldığı, ayrıca Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olmadığı, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile edinilebilecek yerlerden olduğu, davacılar adına aynı çalışma alanı içinde senetsiz, belgesiz ve zilyetlik yolu ile edinilen taşınmaz miktarının yasal sınırları aşmadığı, böylece kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yolu ile mülk edinme şartlarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Yukarıda belirtilen Mahkeme kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Yargıtay (Kapatılan) 16.Hukuk Dairesinin 10.06.2020 tarihli ve 2016/15243 E., 2020/1707 K. sayılı kararıyla,; “...Mahkemelerce verilen hükümlerin, 6100 sayılı HMK'nın 297/2. maddesi uyarınca açık, kararların infazına olanak sağlar ve infaz sırasında tereddüde yer vermeyecek nitelikte olması ve hüküm fıkrasında, taraflara yüklenen hak ve borçların şüphe ve tereddüte yer vermeyecek şekilde açıklanması gerekmektedir. Somut olayda; Mahkemece, davanın kabulü ile hükme esas alınan fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 6.514.49 merekarelik kısmın davacılar adına tapuya tesciline karar verildiği halde, Mahkeme kararının eki sayılan teknik bilirkişi raporunda (A) harfi ile kodlanan kısmın yüzölçümünün 2.969.78 m² olarak gösterildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle Mahkemenin kabul kararı mı, yoksa kısmen kabul kararı mı verdiği açık olmayıp hüküm fıkrası ile teknik rapor birbiri ile uyumlu değildir. Bu haliyle hükmün infazı mümkün olmadığı gibi, taraflara yüklenen hak ve borçlar kuşkuya yer vermeyecek şekilde açıklanmadığından hükmün denetimi de mümkün bulunmamaktadır. Mahkemece, hükme esas alınan ve kararın eki sayılan teknik bilirkişi raporuyla çelişki oluşturacak ve infazında tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

3. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 23.12.2020 tarihli ve 2020/140 Esas, 2020/302 Karar sayılı kararıyla; bozma kararında belirtilen gerekçe benimsenmek suretiyle dava konusu taşınmazın 1965 yılında kesinleşen kadastro çalışması neticesinde tescil harici bırakıldığı, dava tarihi olan 2013 yılına kadar 40 yılı aşkın sürenin geçtiği, dava konusu taşınmazın çok uzun yıllardır tarımsal amaçlı olarak kullanıldığı, ayrıca Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olmayıp kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yolu ile edinilebilecek taşınmazlardan olduğu, davacılar adına aynı çalışma alanı içinde senetsiz belgesiz zilyetlik yolu ile edinilen taşınmaz miktarının yasal sınırları aşmadığı, böylece kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yolu ile mülk edinme şartlarının oluştuğu, yasal ilan sürelerinin dolduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Davalı vekili temyiz isteminde özetle; Mahkemece yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan karar verildiğini, dava konusu yerin davacılar tarafından tarım arazisi vasfı ile kullanılmadığını, davanın usulünce ispat edilemediğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro tespiti sırasında tescil harici bırakılan yerin tescili istemine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, "Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir."

6.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi, “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”

6.2.3. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi, “Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde Hazine adına tespit edilir.’’ hükümlerini içermektedir.

6.3. Değerlendirme

6.3.1. Çekişmeli taşınmazın yörede 1965 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakıldığı, davacıların imar ihya ve zilyetlik hukuki nedenine dayalı olarak tescil isteğinde bulundukları, Mahkemece zilyetlikle mülk edinme koşulları üzerinde durularak sonuca gidildiği, taşınmazın niteliği, üzerinde sürdürülen zilyetliğin şekli ve süresinin ne olduğunun tespiti yönünden ziraatçı bilirkişinin yetersiz ve soyut içerikli raporu ile yetinildiği, bu hususta ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmadığı, çekişmeli taşınmaz üzerinde davacılar lehine zilyetlikle kazanım şartlarının oluşup oluşmadığı somut olarak ortaya konulmadan hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.

6.3.2. Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşılabilmesi için Mahkemece öncelikle, taşınmazın imar planı kapsamında kalıp kalmadığı araştırılmalı, dosya içerisinde mevcut hava fotoğraflarına ek olarak dava konusu taşınmaz bölümüne ait temin edilebilen en eski ve yeni tarihli ortofoto ve uydu fotoğrafları ile Harita Genel Müdürlüğünün WEB sitesinin harita sorgulama sayfasına girilerek, taşınmaz bölümlerinin bulunduğu köyü/mahalleyi kapsayacak şekilde hangi yıllara ait hava fotoğrafı bulunduğu araştırılıp belirlenmek ve (denetimin sağlanması bakımından) ilgili sayfanın çıktısı dosya içerisine konulmak suretiyle buradan elde edilen verilere göre taşınmaz imar planı kapsamında kalıyor ise imar planına alınma tarihinden, kalmıyor ise dava tarihinden geriye doğru 15-20-25 yıl öncesine (bulunmadığı takdirde bu tarihlere en yakın tarihlere) ait farklı dönemlerde çekilmiş en az üç adet stereoskopik hava fotoğrafı tarihleri açıkça yazılmak suretiyle Harita Genel Müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına konulmalı, dosya bu şekilde ikmal edildikten sonra, mahallinde yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları ile üç jeodezi-fotogrametri mühendisi, üç ziraatçı bilirkişi, bir jeoloji ve bir fen bilirkişisinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalı ve yapılacak bu keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıklardan, çekişmeli taşınmaz bölümlerinin öncesi itibariyle kime ait olduğu, kimden kime ne zaman ve ne şekilde intikal ettiği, kim tarafından ne zamandan beri ve hangi tasarruflarla zilyet edildiği, imar-ihya gerektiren yerlerden olup olmadığı, böyle yerlerden ise imar-ihyaya konu edilip edilmediği ve edilmiş ise imar-ihyasının hangi tarihte tamamlandığı hususları etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, yerel bilirkişiler ve tanıkların sözleri arasında doğabilecek çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılarak giderilmeye çalışılmalı, yerel bilirkişi ve tanıkların sözleri komşu parsellere ait tutanak ve dayanaklarıyla denetlenmelidir.

6.3.3. Ziraat mühendisi bilirkişi kurulundan, çekişmeli taşınmazın eğimini, niteliğini, toprak yapısını, üzerindeki bitki örtüsünü, taşınmazın öncesinin imar ihyaya muhtaç yerlerden olup olmadığı, imar ve ihyaya muhtaç ise imar-ihyasının hangi tarihte tamamlandığı, taşınmaz üzerinde ekonomik amaçlı zilyetliğe ne zaman başlanıldığı ve taşınmazın kullanım durumunu kesin olarak belirleyen, bilimsel verilere dayalı, komşu taşınmazlarla karşılaştırmalı değerlendirmeyi ve taşınmazın her yönünden çekilmiş ve sınırları kabaca işaretlenmiş renkli fotoğraflarını içerir, somut verilere ve bilimsel esaslara dayanan, ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalıdır.

6.3.4. Jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişi kurulundan hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle incelenmesi neticesinde, taşınmazın sınırlarını ve niteliğini, taşınmaz üzerinde imar-ihya tamamlanmış ise tamamlandığı tarihi ile sürdürülen zilyetliğin başlangıcını, şeklini ve süresini belirtir şekilde rapor alınmalıdır.

6.3.5. Fen bilirkişisine, keşfi takibe ve denetlemeye imkan veren rapor ve kroki düzenlettirilmeli; Mahkeme hakiminin, taşınmazın niteliğine ve çevre parsellerle karşılaştırılmalı olarak fiziksel özelliklerine ilişkin gözlemi keşif tutanağına aynen yansıtılmalıdır.

6.3.6. Jeoloji bilirkişisinden taşınmazın çay yatağı niteliğinde olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, çay yatağının günümüzde zeminde olmaması nedeniyle doldurulmak suretiyle kapatılıp kapatılmadığı hususunun tartışmasız şekilde belirlenmelidir.

6.3.7. Bundan sonra iddia ve savunma çerçevesinde toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek, taşınmazın 3402 sayılı Yasa'nın 14 ve 17. maddesinde öngörülen koşulların davacılar lehine gerçekleşip gerçekleşmediği duraksamasız şekilde saptanmalıdır.

V. SONUÇ:

Yukarı açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Yasa'nın geçici 3.maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 29.12.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.