"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
KARAR : Ret
Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil davasında yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, Sinop ili, Boyabat ilçesi, ... köyü 204 ada 134 parsel sayılı taşınmaz içerisinde kalan ve doğusunda 204 ada 138 parsel, güneyinde yol, batısında 204 ada 137 parsel, kuzeyinde 204 ada 134 parsel bulunan 511 m2 kısmın kendisine ait olduğunu, söz konusu alanın yıllardır kendisi ve kayınpederi tarafından kullanıldığını, üzerinde yaşları 30 olan 3 elma, 2 ıhlamur 2 erik ağacı bulunduğunu, nizasız ve fasılasız olarak 30 yılı aşkın süredir bu kısmı işlettiğini ileri sürerek, 204 ada 134 parsel sayılı taşınmazın içerisinde kalan kısmın tapusunun iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine, savunma getirmemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 26/05/2007 tarihinde kesinleşen kadastro tespit tutanağına göre, dava konusu taşınmaz üzerinde kimsenin mülkiyet iddiasında bulunmadığından taşınmazın tamamının ham toprak olarak Hazine adına tespit edildiği, dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarından dava konusu taşınmazın ilk zilyedinin ... ... olduğu ve taşınmazı ahır ve harmanyeri olarak kullandığı, ...'ın bu yeri ... Demirci'ye sattığı, yaklaşık 10 yıl kadar kullandıktan sonra taşınmazın ...'nın vefatı ile mirasçısı ...'ye intikal ettiği, ...'un da yaklaşık 10 yıl zilyetliğinde bulundurduğu ve 2 yıl önce davacıya harici satış ile sattığı anlaşılmakla, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 996. maddesinde düzenlenen eklemeli zilyetlik ile kazandırıcı zamanaşımına dayalı açılan davada, kadastro tespitinin kesinleştiği 26/05/2007 tarihi itibariyle, mülkiyet hakkına sahip olmayan kişinin bu hakkını alıcıya devretmesinin mümkün olmaması nedeniyle, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2008/919 E. 2008/1308 K. sayılı emsal kararı da dikkate alınarak davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde, Mahkemenin kararına gerekçe yaptığı Yargıtay kararının eldeki dosyaya uygulanmasının yanlış olduğunu, müvekkilinin zilyetliği devraldığı kişilerin zilyetlik süresinin 20 yılın çok üstünde olduğunu, ... ...'nin mülkiyet hakkına sahip olduğunu, mülkiyet hakkına sahip olan zilyetten zilyetliği devralan zilyedin bunu kendisine ekleyebileceğinin Yargıtay kararları ile kabul edildiğini, Mahkemece 31.08.2012 tarihinde yapılan keşifte dava konusu yerin 30 yıldır kullanıldığı, müştemilatlı olarak ekilip biçildiği ve verimli tarım arazisi niteliğinde olduğunun tespit edildiğini, yapılan bu tespitin müvekkilinin eklemeli zilyetlik ile bu taşınmazda hak sahibi olduğunu gösterdiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, imar ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713. maddesinin ilk fıkrasında; “Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.”
2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesinin ilk fıkrasında; “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”
3. Kadastro Kanunu’nun 17. maddesinde; “Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde Hazine adına tespit edilir.
İl, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz.” düzenlemeleri mevcuttur.
3. Değerlendirme
1. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, dava konusu 204 ada 134 parsel sayılı 63.734,91 m2 miktarlı, ham toprak vasıflı taşınmazın 26.05.2007 tarihli kadastro işlemi ile senetsizden davalı Hazine adına tespit ve tescil edildiği, davacının söz konusu taşınmaz içerisinde kalan 511 m2 lik kısmın kendisine ait olduğunu, söz konusu alanın yıllardır kendisi ve kayınpederi tarafından kullanıldığını iddia ederek eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
2. Mahkemece, kadastro tespitinin kesinleştiği 26/05/2007 tarihi itibariyle mülkiyet hakkına sahip olmayan kişinin bu hakkını alıcıya devretmesinin mümkün olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de, söz konusu gerekçenin yerinde olmadığı, öte yandan davacının dava dilekçesinde kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği hukuki nedenine dayandığı gözetildiğinde, zilyetlikle iktisap koşullarının davacı yararına oluşup oluşmadığı hususunda yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya elverişli bulunmadığı da açıktır.
3. Şöyle ki, tek kişilik ziraat bilirkişi raporu ile yetinilmiş, uyuşmazlığın çözümünde ... fotoğraflarından yararlanılmamış, bilirkişi ve tanıkların soyut beyanlarına itibar edilmiş, çekişmeli taşınmazın tespit tarihi 2007 yılı olmasına rağmen tespit tarihinden geriye doğru davacı yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluşup oluşmadığı kesin olarak belirlenmemiştir.
4. Hal böyle olunca, Mahkemece, öncelikle tespit tarihinden 15-20-25 yıl öncesine ait üç ayrı evreye ilişkin stereoskopik çift ... fotoğraflarının getirtilmesi, bundan sonra mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişilerle; taraf tanıkları, fen bilirkişi, jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişi ve 3 kişilik ziraat mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu huzuruyla yeniden keşif yapılması, keşif sırasında dinlenilecek yerel bilirkişiler ve taraf tanıklarından taşınmaz bölümlerinin öncesinin ne olduğu, taşınmaz bölümleri üzerinde zilyetliğin bulunup bulunmadığı, varsa hangi tarihte ve ne zaman başladığı, zilyetliğin sürdürülüş biçimi, kimden kime ve nasıl intikal ettiği hususları etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılması, jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişiye ... fotoğrafları üzerinde stereoskopik inceleme yaptırılarak; çekişme konusu taşınmaz bölümlerinin önceki ve şimdiki niteliği, arazinin ekonomik amaca uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle kullanılıp kullanılmadığı ve kullanımın hangi tarihten itibaren olduğu, kullanıma ara verilip verilmediği konusunda rapor düzenlettirilmesi, zirai bilirkişi kurulundan çekişmeli taşınmaz bölümlerinin niteliğini ve kullanım durumunu kesin olarak belirleyen ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınması, fen bilirkişisinden keşif ve uygulamaları izleyip denetlemeye olanak verir ayrıntılı rapor alınması, somut olayda zilyetlikle kazanma şartlarının davacı lehine oluşup oluşmadığının belirlenmesi, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken noksan inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
11.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.