"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
KARAR : Kabul
Taraflar arasında Mahkemesinde görülen tapu iptali ve terkin davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar dava dilekçelerinde, Ermenek ilçesi ... köyü 137 ada 9 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının kadimden beri yol olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptaline, yol olan kısmın taşınmazın tapu kaydından ifrazı ve yol olarak sınırlandırılmasına karar verilmesini istemişler, aşamada dava konusu taşınmazın malikinin ... değil, eşi ... olduğunu belirterek onun davalı olarak davada yer almasını istemişlerdir.
II. CEVAP
1. Davalı ... cevap dilekçesinde; iptali istenen kısmın yol olduğunu kabul ettiğini, taşınmazın adına nasıl tescil edildiğini anlamadığını, taşınmazın adına tescilli olmasına rağmen davacıların kullandıklarını ve buna itiraz etmediğini, kendi hatası bulunmadığından yargılama giderleri ve vekalet ücretini kabul etmediğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı ... aşamada; keşif mahallinde maliki olduğu taşınmazın köy ana yol tarafında bulunan ve heyete gösterdiği kısmın kadimden beri yol olduğunu, yanlışlıkla kadastro çalışmalarında taşınmazına ilave edildiğini, bu kısmın yol olduğu hususunu ve bu şekilde davayı kabul ettiğini bildirmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 17.02.2016 tarihli ve 2014/540 Esas, 2016/117 Karar sayılı kararıyla; davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan)16. Hukuk Dairesinin 20.06.2019 tarihli ve 2016/10873 Esas, 2019/4677 Karar sayılı kararı ile hükmün onanmasına karar verilmiş, davacılar tarafından karar düzeltme yoluna başvurulması üzerine bu kez Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 24.12.2019 tarihli ve 2019/5195 Esas, 2019/8816 Karar sayılı kararı ile “...6100 sayılı HMK’nın 124 maddesinde taraf değişikliğinin ancak karşı tarafında açık rızası ile mümkün olduğunun, maddi hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebinin karşı tarafın rızası aranmadan mahkemece kabul edilebileceğinin ifade edilmiş olması karşısında, davalı olarak gösterilen ... ile davaya dahil edilen ...'ün eş olmaları, aynı evde yaşıyor olmaları ve davacı taraf ile davalı ... arasında aynı taşınmaz hakkında aynı iddia ve sebebe dayalı olarak dava görülmesi nedenleriyle, dava dilekçesinde davalı olarak ...’ün gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgı olarak değerlendirilmesi gerektiği, nitekim mahkemece de 18.03.2015 tarihli celsede açıkça bu durum belirtilmek suretiyle ...’ün davaya dahili için süre verildiği; kaldı ki, davalılar tarafından son duruşmada davanın kabul edilmesi ve kabul beyanlarını imzalarıyla onaylamaları karşısında, kabul beyanlarının taraf değişikliğinin davalı tarafça da kabul edildiği yönünde değerlendirilmesi gerektiği, HMK’nın 115/3. maddesinin, dava şartı noksanlığı davanın esasına girilmeden farkedilmemiş ve taraflarca ileri sürülmemiş, fakat hüküm anında bu noksanlığın giderilmiş olması halinde, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından davanın usulden reddine karar verilemeyeceği hükmü karşısında, mahkemece taraflar arasında görülen ve Sulh Hukuk Mahkemesinin 1999/37-56 Esas-Karar dava dosyası da göz önünde bulundurulmak suretiyle işin esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemece 24.02.2021 tarihli ve 2020/82 Esas, 2021/97 Karar sayılı kararı ile; memleket haritası ve ... fotoğraflarından dava konusu parsellerin önünden geçen kadim bir yolun görülmediği tespit edilmişse de, dava konusu yerin davacılar ve davalıların müşterek kullanımında olan kadim yol olduğuna Ermenek Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 1999/37 Esas-2019/56 Karar sayılı ilamıyla karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği, keşif sırasında dinlenen tüm mahalli bilirkişilerin ve taraf tanıklarının dava konusu edilen yerde kadimden beri yol olarak kullanılan bir yolun bulunduğunu beyan ettikleri, davalıların kabul beyanında bulundukları ve kabulün imza ile onaylandığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile 137 ada 9 parsel sayılı taşınmazda yer alan 22.12.2020 tarihli raporun ekinde bulunan krokide kırmızı renk ile boyalı "A" harfi ile gösterilen 36,10 m2 yüz ölçümlü yerin ve ... renk ile boyalı "B" harfi ile gösterilen 27,33 m2 yüz ölçümlü yerin davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile 137 ada 9 parsel sayılı taşınmazdan ifraz edilerek yol olarak terkinine ve haritasında yol olarak gösterilmesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı ... temyiz dilekçesinde özetle, bilirkişi raporunda "A" harfi ile gösterilen kısım yönünden kabulleri olduğunu, diğer kısmın yol olmadığını, mahkemenin kısmi kabulü yanlış anlamış olabileceğini, "A" harfi ile gösterilen kısmın adlarına tescilinde kendilerinin kusurları bulanmadığını, davacıların "B" harfi ile gösterilen kısmı istemelerinin kötü niyetli olduğunu, 15 Kasım 1954 tarihli senette ihtilaf konusu taşımaz maliki olarak kendisinin kabulü bulunması gerekirken, eşinin kabul beyanı bulunduğunu, bu beyan geçerli kabul edilecek olsa dahi sadece "A" harfi ile işaret edilen kısım için verilmiş olduğunun kabulü gerektiğini, "B" harfi ile belirtilen kısma ev inşa ederken davacıların itiraz etmediklerini, kadastro esnasında da bir itirazları olmadığını, hakkın kötüye kullanıldığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, çekişmeli taşınmazın bir kısmının yol olduğu iddiasıyla açılan tapu iptali ve yol olarak terkini istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü maddesinde; “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüz ölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”
16 ncı maddesinde “Kamunun ortak kullanılmasına veya bir kamu hizmetinin görülmesine ayrılan yerlerle Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan sahipsiz yerlerden:
A) Kamu hizmetinde kullanılan, bütçelerinden ayrılan ödenek veya yardımlarla yapılan resmi bina ve tesisler, (Hükümet, belediye, karakol, okul binaları, köy odası, hastane veya diğer sağlık tesisleri, kütüphane, kitaplık, namazgah, cami genel mezarlık, çeşme, kuyular, yunak ile kapanmış olan yollar, meydanlar, pazar yerleri, parklar ve bahçeler ve boşluklar ve benzeri hizmet malları) kayıt, belge veya özel kanunlarına veya Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine göre Hazine, kamu kurum ve kuruluşları, il, belediye köy veya mahalli idare birlikleri tüzelkişiliği, adlarına tespit olunur.
B) Mera, yaylak, kışlak, otlak, harman ve panayır yerleri gibi paralı veya parasız kamunun yararlanmasına tahsis edildiği veya kamunun kadimden beri yararlandığı belgelerle veya bilirkişi veya tanık beyanı ile ispat edilen orta malı taşınmaz mallar sınırlandırılır, parsel numarası verilerek yüzölçümü hesaplanır ve bu gibi taşınmaz mallar özel siciline yazılır.
Bu sınırlandırma tescil mahiyetinde olmadığı gibi bu suretle belirlenen taşınmaz mallar, özel kanunlarında yazılı hükümler saklı kalmak kaydıyla özel mülkiyete konu teşkil etmezler.
Yol, meydan, köprü gibi orta malları ise haritasında gösterilmekle yetinilir.
C) Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kayalar, tepeler, dağlar (bunlardan çıkan kaynaklar) gibi, tarıma elverişli olmayan sahipsiz yerler ile ..., göl, nehir gibi genel sular tescil ve sınırlandırmaya tabi değildir, istisnalar saklıdır.
D) Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ormanlar, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde, özel kanunları hükümlerine tabidir."
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 715 inci maddesinde ise "Sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait mallar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Aksi ispatlanmadıkça, yararı kamuya ait sular ile kayalar, tepeler, dağlar, buzullar gibi tarıma elverişli olmayan yerler ve bunlardan çıkan kaynaklar, kimsenin mülkiyetinde değildir ve hiçbir şekilde özel mülkiyete konu olamaz. Sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait malların kazanılması, bakımı, korunması, işletilmesi ve kullanılması özel kanun hükümlerine tâbidir." hükümleri düzenlenilmiştir.
3. Değerlendirme
Dosya içerinden, dava konusu 137 ada 9 parsel sayılı taşınmazın 17.01.2007 tarihinde senetsizden davalı ... adına tespit edildiği, tespit tutanağında dava konusu taşınmaza 1960 yılında 2 katlı taş ev inşa edildiğinin belirtildiği, tespitin 31.07.2007 tarihinde kesinleştiği, Ermenek Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 1999/37 Esas sayılı meni müdahale ve kal davasında davacıların ... ... ve ..., davalının ise ... olduğu, davanın kabulüne karar verilerek hükmün kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda "A" harfi ile gösterilen kısım yönünden davalının davayı kabulü bulunduğu ve bu kısım yönünden bir uyuşmazlığın bulunmadığı, uyuşmazlığın bilirkişi raporunda "B" harfi ile gösterilen yerin kadimden beri yol olup olmadığıyla ilgili olduğu görülmektedir.
Dosyada 1963 yılına ait memleket haritası bulunduğu, 19.06.2015 tarihli orman yüksek mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda 1959 yılına ait ... fotoğrafı olduğunun belirtildiği, 22.05.2015 tarihli iki kişilik kadastro teknisyenlerinden oluşan bilirkişi kurulu raporunda ise ... fotoğraflarından ve memleket haritasından bahsedilmediği, davaya konu yolun tarafların ve mahalli bilirkişilerin zeminde gösterdiği şekilde ölçüldüğünün bildirildiği, bozma kararı sonrasında alınan 22.12.2020 tarihli kadastro fen bilirkişisi raporunda ise 22.05.2015 tarihli bilirkişi raporunda gösterildiği şekli ile ölçüm yapıldığının belirtildiği, mahkeme gerekçesinde de memleket haritası ve ... fotoğraflarından dava konusu parsellerin önünden geçen kadim bir yolun görülmediğinin tespit edildiği belirtilmiştir. Bu durumda, yapılan araştırma, inceleme ve uygulamanın karar vermek için yeterli olduğu söylenemeyeceği gibi, eldeki dava yönünden kesin delil teşkil etmese de; Ermenek Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 1999/37 Esas sayılı davası delil olarak değerlendirilerek hükme dayanak bilirkişi raporunda alınan krokinin mevcut kroki ile çakıştırılarak hangi kısımların her iki dava için ortak olduğunun tespitinin yapılmamış olması da doğru değildir.
Hal böyle olunca; Mahkemece öncelikle dava konusu yeri kapsayan en eski tarihli ... fotoğrafları getirtilip dosyaya konulduktan sonra, mahallinde elverdiğince yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları ile ziraat bilirkişisi, inşaat bilirkişisi, fen bilirkişisi ve jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişinin katılımıyla yeniden keşif yapılması, yapılacak bu keşifte eski tarihli ... fotoğraflarından yararlanılarak, tanık ve yerel bilirkişilerden taşınmazın önceki durumu, kadim yol olup olmadığı, Ermenek Sulh Hukuk Mahkemesinin 1999/37 Esas sayılı davasında hükme esas alınan bilirkişi raporunda yer alan krokinin de krokinin de mevcut kroki ile çakıştırılarak hangi kısımların her iki dava için de ortak olduğunun tespitinin yapılması ve bu dosyanın delil olarak değerlendirilmesi, yol olarak kullanımın devam edip etmediği hususlarında maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınması, dava konusu taşınmaz bölümlerinin tüm yönlerinden çekilmiş fotoğraflarının dosya arasına konulması, fen bilirkişisine keşfi takibe imkan verir ayrıntılı rapor ve kroki düzenlettirilmesi, bundan sonra toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı ... vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde görülen temyiz itirazının kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3 üncü maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davalıya iadesine,
15.02.2023 tarihinde dava değeri itibariyle kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.