Logo

1. Hukuk Dairesi2021/6051 E. 2023/2488 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Dava konusu taşınmazın davacının miras payı oranında iptali ve adına tesciline ilişkin talep.

Gerekçe ve Sonuç: Kadastro Mahkemesi kararının davacı yönünden kesin hüküm oluşturmadığı ancak güçlü delil niteliğinde olduğu, davacının miras payının bulunduğunun tespit edildiği ve bu payın davacının kardeşleri dışındaki diğer davalıların paylarından alınarak davacı adına tesciline karar verilmesi gerektiği gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı bir kısım davalılar ... ve müşterekleri vekili ile bir kısım davalılar ... ve müşterekleri vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı ... vekili dava dilekçesinde; dava konusu 135 ada 3 parsel sayılı taşınmazın davalı tarafla müvekkilinin müşterek murisi ...’e ait olduğunu, ... terekesinin taksim edilmediğini ancak kadastro çalışmaları sırasında taşınmazın yalnızca ... mirasçılarından ... ... adına tespit ve tescil edildiğini, taşınmazda müvekkilinin de payının bulunduğunu, eldeki davadan önce müvekkilinin kardeşleri tarafından Kadastro Mahkemesinde taşınmazın tespitine itiraz edildiğini ve yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verildiğini, böylece müvekkilinin kardeşlerinin taşınmazdan miras paylarını aldığını ileri sürerek, dava konusu taşınmazın müvekkilinin ...’den gelen miras payı oranında iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

1. ... ... mirasçıları olan davalılar ... ve müşterekleri vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında müvekkillerinin murisi ... ... adına tespit ve tescil edildiğini, yapılan tespitin doğru olduğunu, taşınmazın tarafların kök murisi ... ile bir ilgisinin bulunmadığını, evveli itibariyle çalılık ve dikenlik vasfında olan dava konusu taşınmazın, ilk defa müvekkillerinin murisi ... ... tarafından kullanılmaya başlandığını, yıllarca muris tarafından kullanılan taşınmazın, murisin ölümüyle birlikte müvekkillerine kaldığını ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

2. Davacının kardeşi olan davalılar ... ve müşterekleri vekili cevap dilekçesinde; davacının müvekkillerinin kardeşi olduğunu, eldeki davadan önce dava konusu taşınmazın tespitine müvekkilleri tarafından itiraz edildiğini ve Kadastro Mahkemesince yapılan yargılama sonunda müvekkillerinin taşınmazdaki miras payını aldığını, dolayısıyla davacının müvekkillerinin miras payında hakkının bulunmadığını, davacının dava konusu taşınmazdaki miras payının diğer davalılar uhdesinde bırakılan pay içerisinde bulunduğunu, bu nedenle davacının ancak diğer davalılardan hak talebinde bulunabileceğini ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davanın tespit öncesi tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu, kadastro çalışmaları sırasında dava konusu taşınmazın bir kısım davalıların murisi ... ... adına tespit edildiği, davacının kardeşleri ve dava dışı bir kişi tarafından dava konusu taşınmazın kadastro tespitine itiraz edildiği, Kadastro Mahkemesinin 2009/53 Esas, 2015/43 Karar sayılı dosyasında yapılan yargılama sonunda davacıların kardeşlerinin davasının kabulüne karar verildiği, söz konusu dava dosyası incelendiğinde, Mahkemece dava konusu taşınmazın tarafların kök murisi olan ...’den geldiğinin kabul edildiği, ancak eldeki davada mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanları ile tüm dosya kapsamından, dava konusu taşınmazın evveli itibariyle tarafların kök murisi ...’e ait olmayıp, bir kısım davalıların murisi ... ...’a ait olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesi kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın kadastro tespitine müvekkilinin kardeşleri tarafından itiraz edildiğini, Kadastro Mahkemesinin 2009/53 Esas, 2015/43 Karar sayılı dosyasında yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verildiğini, söz konusu kararın Yargıtay denetiminden geçmek suretiyle kesinleştiğini, Kadastro Mahkemesi kararının HMK’nın 204/1. maddesi uyarınca kesin delil niteliğinde olduğunu, buna rağmen Mahkemece mahallinde yapılan keşifte dinlenen tanık beyanları uyarınca davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğunu ileri sürerek, istinaf taleplerinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davanın tespit öncesi tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu, kadastro çalışmaları sırasında dava konusu 135 ada 3 parsel sayılı taşınmazın bir kısım davalıların murisi ... ... adına tespit edildiği, davacının kardeşleri tarafından taşınmazın kadastro tespitine itiraz edildiği, ... Kadastro Mahkemesinin 25.03.2015 tarihli ve 2009/53 Esas, 2015/43 Karar sayılı kararıyla davanın kabulüne, dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin iptali ile taşınmazın tamamı 120 pay kabul edilmek suretiyle, 8'erden 32 payın davacılar adına, geriye kalan 88 payın ise tespit maliki ... ... mirasçıları adına verasette iştirak şeklinde tapuya tesciline karar verildiği ve kararın Yargıtay denetiminden geçmek suretiyle 06.02.2018 tarihinde kesinleştiği, davacı tarafından eldeki davanın, dava konusu taşınmazın tarafların kök murisi ...’den geldiği ve taşınmazda kendisinin de miras payının bulunduğu ileri sürülerek açıldığı, kanunda açık şekilde bir ayrım yapılmamasına rağmen, hukukumuzda delillerin; kesin ve takdiri delil ayrımı esas alınarak incelendiği, kesin delil teriminin takdiri delil teriminin karşıtı olduğu, takdiri delillerin, tanık (HMK m. 240-265), bilirkişi (HMK m. 266-287), keşif (HMK m. 288-292), senet dışındaki belgeler (HMK m. 199) ve kanunda düzenlenmemiş (HMK m. 192) deliller olduğu, bu delillerin, koşullarını ve hükümlerini kanunun tayin etmediği, hâkimi bağlamayan, hâkimin üzerinde serbestçe takdir hakkını kullanabildiği deliller olduğu, kesin delil kavramının ise, şartlarını, hükümlerini ve sonuçlarını kanunun belirlediği ve bu şartların mevcut olması hâlinde hâkimin bağlı olduğu ve takdir yetkisine sahip olmadığı deliller olduğu, iddia edilen vakıanın ispatı için kanunda kesin delil öngörülmüşse, hâkimin başka delil inceleyemeyeceği gibi iddia edilen vakıa kesin delille ispatlandığı takdirde hâkimin o vakıanın doğruluğunu kabul etmek ve uygun karar vermek zorunda olduğu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İlamların ve Resmi Senetlerin İspat Gücü" başlıklı 204/1. maddesinin, "İlamlar ile düzenleme şeklindeki noter senetleri, sahteliği ispat olunmadıkça kesin delil sayılırlar" hükmüyle, mahkeme ilamlarının sahte olduğu ispat olununcaya kadar kesin delil hükmünde olduğunun açıkça kabul edildiği, kesin delillerin, ikrar (HMK m. 188), senet (HMK m. 200 vd), yemin (HMK m. 225 vd) ve kesin hüküm (HMK m. 303 ve 204/1) olmak üzere dört tane olduğu hususunun, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.12.2014 tarihli ve 2014/17-1656 Esas, 2014/1099 Karar sayılı kararında yapılan tartışma üzerine, "....Bu bağlamda kesin delil ise, yanları ve hakimi bağlayan, bu tip delillerle kanıtlanan olayın hukuksal doğru olarak kabul edilmesi gereken delillerdir. Hakimin kesin delilleri takdir yetkisi yoktur. Bu biçimde ispatlanan hususu doğru kabul etmek zorundadır. Hukukumuzda kesin deliller sınırlı olup bunlar, ikrar, senet, yemin ve kesin hükümdür,..." şeklindeki gerekçeyle kabul edildiği, kesin hükümle amaçlananın; aynı kişiler arasında, aynı dava konusu uyuşmazlık hakkında mahkemelerin sınırsız şekilde meşgul edilmesini engellemek olduğu, bu şekilde hem kişiler, hem de Devlet için hukuki güvenlik sağladığı, kesin hükmün, öncelikle hükmü veren mahkeme de dahil olmak üzere bütün mahkemeleri bağlayacağı, bir hüküm maddi anlamda kesinleştikten ve hangi tarafın ne yönde haklı olduğu tespiti yapıldıktan sonra artık tüm mahkemelerin, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanılarak, aynı dava konusu hakkında verilmiş bulunan kesin hüküm ile bağlı olduğu, bunun sonucunda aynı dava yeniden incelenemeyeceği gibi, aynı konuya ilişkin yeni davanın, önceki davada verilmiş olan kesin hüküm ile bağlı olacağı, bu açıklamalar ışığında, ... Kadastro Mahkemesinin 2009/53 Esas, 2015/43 Karar sayılı dosyasının incelenmesinden, davanın konusu, ... bu davanın da konusu olan 135 ada 3 parsel sayılı taşınmaza ilişkin olduğu, eldeki davanın davacısı ...'un, Kadastro Mahkemesinin gerekçeli karar başlığında davalı olarak gösterildiği ancak ... tespit maliki olmadığı gibi, kendisi aleyhine açılmış bir dava ya da kendisi tarafından açılmış bir dava veya yöntemince bir müdahale talebinin bulunmadığı, dolayısıyla adı geçenin dosyada gerçek anlamda bir taraf sıfatı bulunmadığından anılan Mahkeme kararının eldeki dava bakımından kesin hüküm oluşturmadığı, ancak söz konusu kararın kesin ve güçlü delil olarak kabul edilmesi gerektiği, Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen anılan dava dosyasında, dava konusu 135 ada 3 parsel sayılı taşınmazın tarafların müşterek kök murisi ...'dan kaldığının kabul edildiği ve davacıyla aynı durumdaki diğer kardeşleri adına miras payları oranında tescil kararı verildiği ancak davacı ... adına herhangi bir tescil hükmü kurulmadığı, söz konusu davada davalı tarafın ... bu davada olduğu gibi dava konusu taşınmazın kök muristen kalmadığını ve kendileri tarafından imar-ihya edilerek kazanıldığını ileri sürdüğü, ancak Mahkemece bu savunmaya itibar edilmeyerek davanın kabulüne karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmekle davalılar yönünden kesin ve güçlü delil niteliği kazandığı, eldeki davada Mahkemece, mahallinde yapılan keşifte dinlenen tanık ve yerel bilirkişilerin tamamının dava konusu taşınmazın kök muris ...'ın evlatlarından olan, bir kısım davalıların murisi ... ...'a ait olduğunu beyan ettikleri gerekçesiyle, güçlü delil niteliğindeki kesinleşmiş Mahkeme kararına itibar etmediği ve sübut bulmayan davanın reddine karar verdiği, oysa ki, yukarıda da açıklandığı üzere kesin deliller ile kanıtlanan olayların hukuksal açıdan doğru olarak kabul edilmesi zorunlu olup, bu noktada hâkimin kesin delilleri takdir yetkisinin bulunmağı, kesin delil mevcutken takdiri delil niteliğindeki tanık ve yerel bilirkişi beyanlarına dayanılarak karar verilmesinin mümkün olmadığı, bu nedenlerle, davacı ...'un, müşterek kök muris ...'dan intikal eden miras payı yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği, hal böyle olmakla birlikte, dosya arasına sunulan tarafların kök murisi ...’a ait ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 16.12.2019 tarihli ve 2019/467 Esas, 2019/487 Karar sayılı mirasçılık belgesine göre, davacı ...'un miras payı 128/2560 olup, davacının ve bir kısım davalının murisi Muteber Uzun'un, kök muris ...’den gelen miras payının ise toplamda 640/2560, yani 1/4 olduğu, buna karşılık ... Kadastro Mahkemesinin 25.03.2015 tarihli ve 2009/53 Esas, 2015/43 Karar sayılı kararı incelendiğinde, muris Muteber Uzun'un davacı dışındaki diğer mirasçıları adına toplamda 32/120 pay tescil edildiği, oysa ki muris Muteber Uzun'un payının 1/4 yani 30/120 olduğu, dolayısıyla davacının muris annesi Muteber Uzun'a ait tüm payın Kadastro Mahkemesi kararıyla Muteber Uzun'un davacı dışındaki diğer mirasçıları adına tescil edildiği, davacının kardeşleri olan ..., ..., ... ve ... adına tescil edilen toplam 32/120 pay içerisinde davacı ...'a ait 6/120 payın da olduğu, tespit maliki ... ... mirasçıları üzerinde bırakılan 88/120 pay içerisinde ise muris Muteber ile davacı ...'un herhangi bir payının bulunmadığı, hal böyle olunca davalılar ..., ..., ... ve ... aleyhine açılan davanın kabulüne, diğer davalılar aleyhine açılan davanın ise reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle;

Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.01.2020 tarihli ve 2018/329 Esas, 2020/45 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b.(2) maddesi gereğince kaldırılmasına,

HMK'nın 353/1-b.(2) maddesi gereğince kaldırılan hükmün yerine geçmek üzere yeniden hüküm tesisi ile davanın kısmen kabulüne, dava konusu 135 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki davalılar ..., ..., ... ve ... adına olan payların tapu kaydının davacının miras payı dikkate alınarak ayrı ayrı 15/1200 oranında iptali ile davacı ... adına toplamda 60/1200 pay olacak şekilde tapuya kayıt ve tesciline,

Diğer davalılar aleyhine açtığı davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde bir kısım davalılar ... ve müşterekleri vekili ile bir kısım davalılar ... ve müşterekleri vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Bir kısım davalılar ... ve müşterekleri vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesince yapılan inceleme sonunda, davacının ...’den gelen payının 60/1200 olduğunun tespit edildiğini, bu payın davacının kardeşleri olan müvekilleri haricindeki diğer davalıların paylarından alındığını ancak bu durumda dahi müvekilleri haricindeki diğer davalılar üzerinde fazladan 5/1200’er pay kaldığını, fazladan kalan bu payların müvekkilleri adına tesciline karar verilmemiş olmasının isabetsiz olduğunu, öte yandan dava konusu taşınmazın tespitine itiraza ilişkin Kadastro Mahkemesince verilen kararın eldeki dava yönüyle kesin hüküm teşkil etmediğinin Bölge Adliye Mahkemesince de kabul edildiğini, söz konusu kararın eldeki dava yönüyle güçlü delil olarak kabul edildiğini, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda güçlü delil türünde bir delil bulunmadığını, güçlü delilin varlığının kabulü halinde dahi Mahkemece takdiri deliller uyarınca karar verilebileceğini, dava konusu taşınmazın evveli itibariyle müvekkillerinin murisleri olan ... ...’a ait olduğunu, bu hususun mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklarca beyan edildiğini, davacının müvekkillerinin kuzeni olduğunu, zamanında araları iyi olduğu için davacı tarafından taşınmazın kadastro tespitine itiraz edilmediğini, davacının zamanla kuzenleri ile arası açıldığı için intikam amaçlı olarak eldeki davayı açtığını, dosya kapsamına göre davacının davasını kanıtlayamadığını ileri sürerek, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.

2. Bir kısım davalılar ... ve müşterekleri vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesince yapılan inceleme sonunda verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, eldeki davadan önce müvekkilleri tarafından dava konusu taşınmazın tespitine itiraz edildiğini ve yargılama sonunda verilen kararla müvekkillerinin, kök muris ...’den gelen miras payını aldığını, bu nedenle davacının miras payının müvekkilleri üzerinde olmayıp, diğer davalılar üzerinde olduğunu, verilen kararla birlikte müvekkillerinin miras payının bir bölümünün ellerinden alındığını, davacının dava açmasına müvekkilleri sebebiyet vermemiş olmasına rağmen aleylerine vekalet ücretine hükmedildiğini ileri sürerek, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık; tespit öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

a) TMK'nın 6. maddesi şöyledir: "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür."

b) TMK’nın 640. maddesi şöyledir: “Birden çok mirasçı bulunması hâlinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.”

c) TMK’nın 701. maddesi şöyledir: “Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.”

d) TMK’nın 702. maddesi şöyledir: “Ortakların hakları ve yükümlülükleri, topluluğu doğuran kanun veya sözleşme hükümleri ile belirlenir. Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir. Sözleşmeden doğan topluluk devam ettiği sürece, paylaşma yapılamaz ve bir pay üzerinde tasarrufta bulunulamaz. Ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün ortaklar yararlanır.”

3. Değerlendirme

1. Kadastro çalışmaları sonucunda ... ili, ... ilçesi, Hacımahmutlu köyü çalışma alanında bulunan dava konusu 135 ada 3 parsel sayılı 17.871,94 metrekare yüz ölçümündeki taşınmaz, tapu kaydı, taksim, ifraz, bağış ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ... oğlu ... ... adına tespit edilmiştir.

Dava dışı ... tarafından taşınmazın tespitine itiraz edilmesi üzerine, Mahkemece yapılan yargılama sırasında, eldeki davanın davacısı ...’un kardeşleri olan davalılar ..., ..., ... ve ..., dava konusu taşınmazın evveli itibariyle davalı tarafla müşterek murisleri olan ...’a ait olduğu, murisin terekesinin taksim edilmediği, taşınmazda kendilerinin de miras paylarının bulunduğunu ileri sürerek davaya katılmışlar; ... Kadastro Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, Mahkemenin 25.03.2015 tarihli ve 2009/53 Esas, 2015/43 Karar sayılı kararıyla, dava konusu taşınmazda davacı ...’ın hakkının bulunmadığı, taşınmazın evveli itibariyle müdahil davacılar ile davalının müşterek kök murisi olan ...’dan geldiği, her ne kadar taşınmaz uzun yıllardır davalı tarafça kullanılıyor olsa da, mirasçılar arasında zamanaşımı hükümlerinin işlemeyeceği kuralı gereğince,

Davacının davasının reddine, müdahil davacıların davasının kabulüne, dava konusu 135 ada 3 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin iptali ile taşınmaz 120 pay kabul edilmek suretiyle, 8 payın ..., 8 payın ..., 8 payın ..., 8 payın ... adına ve kalan 88 payın ise isimleri ayrı ayrı belirtilmek suretiyle yargılama sırasında vefat eden davalı ... ... mirasçıları adına verasette iştiraken tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

2. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

3. Temyizen incelenen karar; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, bir kısım davalılar ... ve müşterekleri vekili ile bir kısım davalılar ... ve müşterekleri vekilinin temyiz dilekçelerinde ileri sürülen sebepler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Bir kısım davalılar ... ve müşterekleri vekili ile bir kısım davalılar ... ve müşterekleri vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 2.372,49 TL bakiye onama harcının temyiz eden bir kısım davalılar ... ve müştereklerine yükletilmesine, aşağıda yazılı 428,10 TL fazla alınan harcın temyiz eden bir kısım davalılar ... ve müştereklerine iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

27.04.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.