"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : KDZ.Ereğli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, davalının kız kardeşi ile evli olduğunu ve Sarıkaya köyü 129 ada 3 no.lu parselin maliki olduğunu, 4 no.lu parselin ise davacıya ait olduğunu, kendisinin evi ile davalının evi arasında bulunan ve halen kendisi tarafından kullanılan eski ev ve samanlığın kadastro tespiti sırasında hataen 4 no.lu parsel içinde gösterildiğini dava konusu kısmı 12.03.2000 tarihinde taşınmaz mal bağışlama senedi ile ... ...'dan aldığını, bağışlama senedinin usulüne uygun olarak yapıldığını ve köy defterine işlendiğini, ileri sürerek, tapuda davalı adına kayıtlı bulunan Sarıkaya Mahallesi 129 ada 4 no.lu parselin kendisine ait eski ev ve ahırın bulunduğu kısmına ilişkin tapu kaydının iptali ile kendisine ait 3 no.lu parsele eklenmesini ve adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, usul açısından reddi gerektiğini, davacının mal bağışlama senedine dayanarak tapu iptali davası açtığını, düzenlenen sözleşmeden sonra Yasa'nın ön gördüğü 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, bunun yanı sıra tarafların düzenledikleri sözleşmede resmi şekil şartına uymadıklarını, ayrıca sözleşme tarihinde ... ...'un kendi işini göremeyecek, ancak başkalarının yardımı ile hareket edebilecek derecede hasta olduğunu, bu nedenle de sözleşmenin bağış yapanın gerçek iradesini yansıtmama ihtimalinin yüksek olduğunu, ayrıca taşınmazın davacılar tarafından kullanımına kendisinin izin verdiğini ve izni dahilinde kullanabildiklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 22.03.2017 tarihli ve 2015/151 E, 2017/56 K. sayılı kararıyla; dosya kapsamında toplanan deliller bütün olarak değerlendirildiğinde, taşınmazın kadastro çalışmalarından önce dava dışı davacının kayınvalidesi, davalının ise annesi olan ... ... tarafından 12.03.2000 tarihli ölünceye kadar bakma şartlı taşınmaz mal bağışlama senedi ile davacıya bağışlandığı, davacının ... ...'a karşı bakım görevini yerine getirdiği, bu bağıştan sonra da davacının bu yerin zilyetliğini devralarak kullandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Kaldırma Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 19.09.2017 tarihli ve 2017/657 E., 2017/755 K. sayılı kararıyla; “...Mahkemece yukarıda belirtilen ilkeler ve olgular doğrultusunda araştırma ve inceleme de yapılmış değildir. Taraf vekillerine murisin tedavi gördüğü hastaneleri bildirmeleri için süre verilmiş ve Ereğli Devlet Hastanesine yazılan müzekkere cevabında ... ...'un kaydına rastlanmadığının bildirilmesi üzerine Adli Tıp Kurumundan rapor aldırılması yönündeki ara karardan vazgeçilmiş ise de, UYAP ortamından temin edilen nüfus kaydına göre 1927 doğumlu olup, 25.07.2002 tarihinde ölen ve davacı tanıkları ile mahalli bilirtkişi anlatımlarına göre davacı yanında yaşadığı bildirilen ... ...'un rahatsızlıkları sebebi ile herhangi bir sağlık kuruluşuna gitmemiş olması hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir. Hâl böyle olunca, öncelikle davalı tarafın bildirdiği tanıklara davetiye çıkartılması, gelmemeleri halinde zorla getirtilerek olaya ilişkin bilgi ve beyanlarının alınması, öte yandan taraflardan, ...'nin ölümünden önce nerede ve kimin yanında yaşadığı, hangi sağlık kuruluşlarında tedavi gördüğünün sorulması, Sosyal Güvenlik Kurumundan varsa sağlık karnesinin ve senedin düzenlendiği 2000 yılından öldüğü tarihe kadar kullandığı ilaçları ve tedavi gördüğü kurumları gösterir kayıtların istenerek bu doğrultuda ilgili kuruluşlardan murisin sağlık kurulu raporları, hasta müşahade kayıtları, reçeteler vs. kayıtlarının getirtilerek, dosyanın 2659 sayılı Yasa'nın 7. ve 16. maddeleri gereğince Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesine gönderilerek, sözleşme tarihinde ... ...'un ehliyetli olup olmadığı yönünde rapor alınması ve hasıl olacak sonucu göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek karar verilmiş olması da doğru görülmemiştir.” gerekçesi ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına ve dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
C. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 27.03.2019 tarihli ve 2017/203 E, 2019/114 K. sayılı kararıyla; taşınmazın kadastro çalışmalarından önce dava dışı davacının kayınvalidesi, davalının ise annesi olan ... ... tarafından 12/03/2000 tarihli ölünceye kadar bakma şartlı taşınmaz mal bağışlama senedi ile davacıya bağışlandığı, davacının ... ...'a karşı bakım görevini yerine getirdiği, bu bağıştan sonra da davacının bu yerin zilyetliğini devralarak kullandığı, davalının murisin fiil ehliyetinin bulunmadığına yönelik iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Ç. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
D. İstinaf Nedenleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, muris ... ...'a sadece davacının bakmadığını, tüm kardeşlerin ilgilendiğini, davacının bakımını yerine getirmediğinin dava dışı Altın Yakar'ın yanında ölmesinden açıkça ortada olduğunu, yerel bilirkişi ve tanık beyanlarında taşınmazı davalının kullandığının ispat edildiğini, taşınmaz bağışlanmış olsa bile zilyetliğin devralınmadığını, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığını ileri sürerek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
E . Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 24.02.2021 tarihli ve 2020/379 E, 2021/251 K. sayılı kararı ile mahallinde yapılan keşif, yerel bilirkişi ve tanık beyanları ve tüm dosya kapsamından, davaya konu edilen 129 ada 4 sayılı parselin teknik bilirkişinin krokili raporunda (A) harfi ile ve yeşil renk ile gösterilen 83,58 m2'lik bölümünün öncesinde davacının kayınvalidesi, davalının ise annesi olan ... ...'a ait olduğu, ... tarafından 12.03.2000 tarihli ölünceye kadar bakma şartlı taşınmaz mal bağışlama senedi ile davacıya bağışlandığı, davacının ... ...'a karşı bakım görevini yerine getirdiği ve ölene dek damadı davacı ile kızı tarafından ... ...'a bakıldığı, bu bağıştan sonra da davacının bu yerin zilyetliğini devralarak kullandığı, davalının murisin fiil ehliyetinin bulunmadığına yönelik iddiasının ispatlanamadığı, Mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili dilekçesinde, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarını yineleyip, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesinde; “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüz ölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”
2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesinde; "Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir." düzenlemeleri yer almaktadır.
3. Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi ile şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (...) olmayı kabul ederek “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlem ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı Yasa'nın 13. maddesinde “Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 21,48 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
08.03.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.