Logo

1. Hukuk Dairesi2021/6230 E. 2023/2063 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacılar, davalıların kadastro çalışmaları sırasında kendi taşınmazlarının bir kısmını haksız olarak kendi adlarına tescil ettirdiklerini iddia ederek tapu iptali ve tescil istemişlerdir.

Gerekçe ve Sonuç: Davacıların tapulu taşınmaz üzerindeki zilyetliğinin, tapu kaydına karşı hüküm ifade etmediği ve kadastro çalışmalarının eski tapu kayıtlarına uygun yapıldığı gözetilerek, yerel mahkeme kararlarının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar, 1953 yılında iskanen yerleştirilen göçebe yörükler olarak 2510 sayılı İskan Yasası hükümlerine göre kendilerine ve bir kısım ortak miras bırakanları adına Devletçe tahsis ve temlik edilen, daha sonra miras yoluyla ve paylaşım sonucu kendilerine geçen, 16.05.1953 tarih ve 29 sıra numarasında kayıtlı taşınmazı malik sıfatıyla kullanırken, kuzeydeki davalı komşularının zemindeki önceki sınırları bozarak ilk tesis tapularının kapsamında kalan yaklaşık 31.000 m2’lik bölümü kendi taşınmazlarının kapsamına aldıklarını, bu bölümün kadastro çalışmaları sırasında davalılardan ... adına 109 ada 8 parsel ve davalı ... adına da 109 ada 9 parsel olarak tespit ve tescil edilen taşınmazların kapsamında davalılar adına yolsuz olarak tescil edildiğini, davalıların bu alana haksız olarak el attıklarını, zemin kaydırılması ve taşmalar sonucu davalılar adına yolsuz olarak oluşturulan 109 ada 8 ve 9 parsel sayılı taşınmazların kapsamında kalan yaklaşık 31.000 m2’lik taşınmazın tapu kaydının iptali ile adlarına payları oranında tesciline, çekişmeli alana yönelik olan davalıların muaraza ve haksız el atmalarının önlenmesine karar verilmesini istemişlerdir.

II. CEVAP

1. Davalı ..., davacıların iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davacıların taşınmazlarına müdahalesi olmadığını, iskan tapu haritalarının uygulanması sonucu aslında davacıların kendisine ait taşınmaza müdahalesinin olduğunun anlaşılacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.

2. Davalı ..., dava konusu 109 ada 9 parseli 2010 yılında diğer davalı ...’den satın aldığını, TMK’nın 1023. maddesi uyarınca iyiniyetli olduğunu, dava dilekçesindeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

... Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.04.2018 tarihli ve 2016/135 Esas, 2018/132 Karar sayılı kararı ile ... Tevzi Komisyonunun 29 K paftası 460 no.lu komisyon parselinin kadastro tespiti sırasında 109 ada 6, 7, 8, 9 no.lu parseller olarak revizyon gördüğü, bu parsellere uygulanan 21.05.1953 tarih 105 sıra no.lu ve 13.06.2002 tarih 9 sıra no.lu tapu kayıtları, belirtmelik tutanağı, teblandikatif ve komisyon parselinin birbiriyle örtüştüğü, ... Tevzi Komisyonunun 29 K paftası 461 no.lu komisyon parselinin kadastro tespiti sırasında 109 ada 10, 11, 12 no.lu parseller olarak revizyon gördüğü, bu parsellere uygulanan 16.05.1953 tarih 29 sıra no.lu ve 11.09.2001 tarih 34 sıra ve 22.08.2002 tarih 33 sıra no.lu tapu kayıtları, belirtmelik tutanağı, teblandikatif ve komisyon parselinin birbiriyle örtüştüğü hususlarının tespit edildiği, davalılara ait 8 ve 9 parsellerden davacılara ait 10, 11 ve 12 no.lu parsellere doğru bir zemin kayması olmadığı, zemin kaymasının dava dışı 13 no.lu parselden davacılara ait 12 no.lu parsele doğru krokide (D) harfiyle gösterilen 14.079,75 m2’lik bir alanda olduğunun görüldüğü, her ne kadar davacılar 9 no.lu parselin tamamı ile 8 no.lu parselin krokide (C) harfi ile gösterilen 8.841,95 m2’lik kısmını zeminde fiilen kullanıyor olsalar dahi tapulu taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetliğin süresi ne olursa olsun değer ifade etmeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazların kadastro öncesinde tapulu taşınmaz niteliğinde olmadığını, iskan kayıtlarının tapu kaydı olarak değerlendirilemeyeceğini, dava konusu taşınmazların tapulu vasıflarını 2006 yılında yapılan kadastro çalışmalarıyla kazandığını, taşınmazlarda davacıların 1953 yılından beri zilyetliklerinin devam ettiğinin açık olduğunu, 1953 yılından bu yana değişmeyen fiili sınıra itibar edilmesi gerektiğini, davacıların mirasbırakanı ... Vezir’e İskan Yasası ile tahsis edilen 461 parsel sayılı taşınmazın, tapulama çalışmaları neticesinde 109 ada 10, 11 ve 12 parsellere bölünerek davacı ve diğer hissedarlar adına kaydedildiğini, davalı ...'in murisi ...’e İskan Yasası ile tahsis edilen 460 parsel sayılı taşınmazın ise 109 ada 6, 7, 8 ve 9 parsel sayılı taşınmazlar olduğunu, ... tarafından 109 ada 6, 7 ve 9 parsellerin davalı ...’a satış yoluyla devredildiğini, 109 ada 9 parsel sayılı taşınmaz ile 8 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının davacılar tarafından kullanıldığını, tanık beyanlarına göre taşınmazın tahsis edildiği 1953 yılından beri bu şekilde kullanıldığını, sınırlarının hiç değişmediğini, davacıların murisine tahsis edilen 461 parselin 199.000,00 m2 iken kadastro çalışmaları sonucu toplam yüz ölçümünün 180.715,60 m2 olarak tescil edildiğini, davalı ...'in murisi ... adına kayıtlı 460 parsel sayılı taşınmazın ise 130.000,00 m2 yüz ölçümlü olduğunu, ancak kadastro çalışmaları sonucu toplam yüz ölçümünün 162.423,66 m2 olduğunu, davalıların taşınmazlarının yüzölçümünde davacılar aleyhine 32.423,66 m2 lik fazlalık olduğunu, bu fazlalığın hesap hatası ile açıklanamayacağını, taşınmazların 1953 yılından bu yana sınırlarının değişmediğini,davalı ...’ın da iyi niyetli olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

... Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 27.01.2021 tarihli ve 2018/1800 E., 2021/11 K. sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazların 1953 yılında 2510 sayılı İskan Yasası uyarınca Hazine tarafından dağıtılan yerler olduğu, bu şekilde şahıslar adına tapu kayıtlarının oluştuğu, dava konusu 109 ada 8 ve 9 parsel sayılı taşınmazların 21.05.1953 tarih 105 sıra no.lu, davacıların hissedar olduğu dava dışı 109 ada 10, 11 ve 12 parsel sayılı taşınmazların ise 16.05.1953 tarih 29 sıra no.lu tapu kayıtlarına dayalı olarak tespitlerinin yapıldığı, dava konusu taşınmazların bulunduğu bölgede daha sonra 1969 yılında ... Tevzi Komisyonu tarafından önceki tapu kayıtları esas alınarak sınırlandırma çalışmalarının yapıldığı, en son 2006 yılında yapılan kadastro çalışmalarının da eski kayıtlar esas alınarak yapıldığı, taraf beyanları ile mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarına göre dava konusu taşınmazların sınırlarının dava tarihine kadar değişmediği, mahallinde yapılan her iki keşif sonucu düzenlenen fen bilirkişi raporları ile dava konusu taşınmazlara altlık teşkil eden komisyon paftası, belirtmelik tutanağı, tablendikatif ile kadastro paftasının zemine uygulanması neticesinde bahsi geçen dava konusu 109 ada 9 parselin tamamı ile 109 ada 8 parselin “C” harfiyle gösterilen 8.841,95 m2’lik kısmının ... Tevzi Komisyonu tarafından yapılan sınırlandırma çalışmaları sonucu davalı ...’in miras bırakanı ... adına sınırlandırılan 460 parsel sayılı taşınmaz kapsamında kaldığının ve uygulanan belirtmelik tutanağı, tablendikatif tapu kayıtları ve komisyon paftasındaki yüz ölçümü farklılıklarının yanlış yazılım ve klasik hesaplama yöntemleri ile hesaplanmasından kaynaklandığının tespit edildiği, her ne kadar davacı tarafın dava konusu taşınmaz bölümlerinde 1953 yılından beri zilyetlikleri söz konusu ise de, tapulu yerlerde sürdürülen zilyetliğin hüküm ifade etmeyeceği, Mahkemece davanın reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, istinaf dilekçesindeki taleplerinin tekrarı ile kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Taraflar arasındaki uyuşmazlık, kadastrodan önceki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 190/1. maddesinde; "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesinde; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür."

3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesinde; "Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir."

3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17. maddesinde; "Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde Hazine adına tespit edilir." hükümlerini içermektedir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713/1. maddesinde; "Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir." düzenlemelerine yer verilmiştir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanunu'nun 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanununun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 120,60 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

05.04.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.