"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; ... ilçesi, ... köyü 108 ada 24 parsel içinde kalan sınırını keşifte gösterecekleri kısmın tapusunun iptal edilerek davacıların dedesi ...adına kayıtlı olan 108 ada 22 sayılı parsele ilave edilmesine, ... köyü tüzel kişiliği adına kayıtlı 108 ada 25 parselde yer alması gerekirken 108 ada 24 sayılı parsele katılan ve sınırları keşifte belirlenecek kısmın tapusunun iptal edilerek 108 ada 25 no.lu parsele eklenerek ... köyü tüzel kişiliği adına tescil edilmesine, yine 108 ada 24 parsele ilave edilen bir bölüm taşınmazın 108 ada 24 parselden ayrılarak paftasında yol olarak gösterilmesine, ayrıca davalıların murisleri adına tespit ve tescil edilen 109 ada 16 sayılı parselin tapusunun iptali ile ... köyü tüzel kişiliği adına kayıtlı komşu parsel olan 109 ada 17 parsele ilave edilmesini veya ayrı bir parsel numarası ile ... köyü tüzel kişiliği adına tapuya kayıt ve tescil edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar ... ve ... cevap dilekçesinde; 109 ada 16 parsel yönünden dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığını, bu taşınmaz yönünden davanın dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddi gerektiğini, dava konusu taşınmazların murisleri...’tan intikal ettiğini ve sürekli olarak zilyetliklerinde bulunduğunu öne sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile köy boşluğu olan yerde bir duvar veya sınır çit olmayıp engelleyici bir durum olmamasından dolayı 108 ada 24 parsel yönünden davacının talebinin reddine, 108 ada 22 parsel yönünden ise davalılara ait olan iki katlı ahşap evin sınırında arka tarafta kalan tarla yönünden doğal sınırının ziraat bilirkişi raporunda fotoğrafta görünen sınır olduğu, sınırın doğal sınır olduğunun görüldüğü, bu durumu mahalli bilirkişi...'nun "108 ada 22 parseldeki sınır eskiden tarlanın çok içinde idi zamanla tarla eve daha çok yaklaştı" şeklindeki beyanından, ... ..., "108 ada 22 parseldeki sınır eskiden tarlaya daha yakındı zamanla eve daha yakın hale geldi birkaç yıldır bu hale geldi eskiden sınır eve daha uzak bir mesafede idi" yönündeki beyanından belli olduğu, 108 ada 22 parsel yönünden açılan davanın gerek ispat külfetinin yerine getirilememesi, gerekse taşınmazın zilyetliğinin davalı tarafta olmasından dolayı reddedildiği, 108 ada 25 parsel yönünden eskiden burada köy odasının olduğunun tüm tanıklarca belirtildiği, kimi tanıkların garajın 3-4 sene evvel yapıldığını kimilerinin geçen kış yapıldığını, davacı tanığı ... ... 5-6 sene evvel yapıldığını beyan etse de yapılan garajın derme çatma, raporlarda görüleceği üzere 4 adet ağaç kazık üzerine geçirilmiş çadırdan ibaret olduğu, garajın olduğu yerde bir temel görülmediği, eskiden köy odası olsa bile bu odanın çok eski zamanlarda yıkıldığının belli olduğu, köyde olan hane halkının köyün ilçe merkezine çok uzak olması orman köyü olması nedeni ile çok az olduğu, bu nedenle köy odasına gelebilecek kadar nüfus olmadığı, davacının buranın zilyetliğinin Kadastro Kanunu'nda belirtilen kadastro tespiti öncesi 10 yıllık süre veya ... Medeni Kanunu'nda gösterilen 20 yıllık zamanaşımı süreleri nezdinde ispat edemediği, bu nedenle bu taşınmaz yönünden davanın reddi gerektiği ayrıca 108 ada 24 parsel yönünden talep garaj ile alakalı olup benzer talep nitelikte olması nedeniyle bu taşınmaz yönünden de talebin reddi gerektiği, 109 da 16 parsel yönünden ise köy tüzel kişiliğinin veya köyde oturan başka bir şahsın taşınmazda zilyetliğinin olduğunun ispatlanamadığı, ispat külfetinin yerine getirilemediği gerekçesiyle davanın reddine kesin olarak karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.Davacılar vekilinin istinaf talebi Mahkemenin 24.12.2019 tarihli ek kararı ile kararın kesin olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir.
3.İlk Derece Mahkemesinin ek kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu 109 ada 16 sayılı parselin köylünün malı olduğunu köylünün ortak malı olarak kullanıldığını, yine dava konusu 108 ada 24 sayılı parselin bir kısmının da köy boşluğu olduğunun mahalli bilirkişi ve tanık beyanları ile sabit olduğunu, yine 108 ada 24 sayılı parselin bir bölümünün köy odası olarak kullanıldığının da sabit olduğunu, davacıların murisi adına kayıtlı 108 ada 22 sayılı parsel ile dava konusu 108 ada 24 sayılı parsel arasındaki sınırın 24 sayılı parselde mevcut evin saçağının izdüşümünün sınır olması gerektiğinin açık olduğunu, bu hususun tanık beyanı ile sabit olduğunu, Mahkemenin değerlendirmesinin yanlış olduğunu ileri sürerek Mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davacılar vekili Mahkemenin ek kararına karşı verdiği istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece istinaf başvuru talebinin reddine karar verilmiş ise de, verilen kararın kaldırılması gerektiğini beyan ederek ve önceki istinaf dilekçesini tekrar ederek Mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesince 24.12.2019 tarihli ek kararı ile davacı vekilinin istinaf başvuru talebinin kararın kesin olması nedeniyle ...nın 346. maddesi gereğince reddine karar verilmiş ise de; 28.07.2020 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 22.07.2020 tarih 7251 sayılı Kanun'un 53. maddesi ile 3402 sayılı Kanun'a eklenen EK-6 maddesi ile "Kadastro Mahkemesinin veya otuz günlük askı ilan süresinden sonra, kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar ile orman kadastrosuna ilişkin davalarda bu mahkemelerce verilen kararlara karşı, miktar ve değere bakılmaksızın 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir" hükmü gereğince istinaf ve temyiz yolunun açık olduğu gerekçesiyle ek kararın kaldırılmasına, davacının istinaf talebi yönünden istinaf incelemesi yapılmasına;
Dava konusu 108 ada 24 sayılı parselin fen bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen bölümleri üzerinde davacı tarafın ekonomik amaca uygun zilyetliğinin bulunmadığı, davacı taraf lehine TMK.nın 713 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. ve 17. maddelerinde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı ile iktisap şartlarının gerçekleşmediğinin anlaşıldığı, köy halkından olan davacıların çekişmeli taşınmazın bir bölümünün yol olarak gösterilmesi için dava açmakta aktif dava ehliyeti bulunmakta ise de; davacı tarafın iddia ettiği gibi, 108 ada 24 sayılı parselin dava konusu edilen taşınmaz bölümünün köylünün kullanımında kadim yol olmadığının anlaşıldığı, ayrıca, somut olayda; her ne kadar davacılar, davalıların murisi adına tespit ve tescil edilen dava konusu 108 ada 24 parsel sayılı taşınmazın bir bölümü ile yine dava konusu 109 ada 16 parsel sayılı taşınmazın tamamının aslında köye ait olduğunu ve köy halkı tarafından kullanıldığını belirterek, davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile köy tüzel kişiliği adına tescili talebiyle dava açmışlar ise de, köy adına dava açmak ve açılan davayı takip yetkisi ile köy aleyhine açılan davalarda köyü temsil yetkisi 442 sayılı Köy Kanunu'nun 37/7. maddesi uyarınca köy muhtarına ait olduğu, köy muhtarının hukuki bir engelinin çıkması (husumet, menfaat çatışması vb.) durumunda ise bu yetkinin aynı Kanun'un 33/b maddesine göre köy derneğinin seçeceği temsilciye tanındığı, bu açıklamalara göre, davacı tarafın köyün menfaatini ileri sürerek, şartlar oluşmadan köy adına veya köyü temsilen dava açma yetkileri bulunmadığıda gözetildiğinde, sonuç itibariyle bu talebin de reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü nedenlerle kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadastro öncesi zilyetlik hukuksal nedenine dayalı olarak 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde genel mahkemede açılan tapu iptali ve tescil ve bir kısmının yol olarak gösterilmesi istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun ;
353/(1)-b maddesinin ilgileri kısımları şöyledir;
"Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak; 1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine, 2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında, 3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir.”
3. Değerlendirme
1. 2009 yılında yapılan kadastro sonucunda, dava konusu ... ili, ... ilçesi, ... köyü çalışma alanında bulunan 108 ada 24 ve 109 ada 16 parsel sayılı sırasıyla 438,52 m² ve 172,29 m² yüz ölçümündeki taşınmazlar kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle eşit paylı olarak ölü oldukları tutanağın beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle... ve ... adına tespit ve tespit malikleri adına tapuya tescil edilmiştir. Davacılar 21.06.2017 tarihinde dava konusu 108 ada 24 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile keşifte gösterecekleri bir kısmının murisleri adına kayıtlı 108 ada 22 sayılı parsele eklenmesi, bir kısmının ... köyü tüzel kişiliği adına tescili, bir kısmının ise yol olarak gösterilmesi, yine dava konusu 109 ada 16 sayılı parselin tapu kaydının iptali ile ... köyü tüzel kişiliği adına tescili istemiyle dava açmıştır.
2. Bölge adliye mahkemesince, istinaf istemiyle önüne gelen dosya ve karar bir bütün olarak değerlendirilerek, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçe kısmının düzeltilmesi de dahil istinaf isteminin kısmen dahi kabulüne karar verilecek olsa, İlk Derece Mahkemesi kararının tamamen kaldırılması ve tüm hükümlerin yeniden kurulması gerekir.
3. İlk Derece Mahkemesi tarafından davanın reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından usule ve yasal düzenlemelere aykırı şekilde, bir yandan İlk Derece Mahkemesinin ret gerekçesi değiştirildiği halde, davacılar vekilinin istinaf taleplerinin HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereği esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
VI. SONUÇ
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin değinilen yönden yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371/1-a maddesi uyarınca ... Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA,
HMK’nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren ... Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
Alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,
03/04/2023 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
(Muhalif)
-MUHALEFET ŞERHİ-
1. Dava kadastro öncesi sebebe dayalı tapu iptali ve tescil davasıdır.
2. Sayın Çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesiyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu’na eklenen ek 6. maddenin geriye yürütülüp yürütülemeyeceği ve buradan hareketle verildiği anda kesin olan hükmün istinaf incelemesinin yapılıp yapılamayacağı noktasında toplanmaktadır.
3. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı güvence altına alınmıştır. Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihadına göre mülkiyet hakkı “ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını” kapsamaktadır (AYM, E.2022/105, K.2023/54, 22/03/2023, §19).
4. Anayasa’nın 36. maddesinde ise adil yargılanma hakkına yer verilmiştir. Adil yargılanma hakkı kapsamında kalan kesin hükme saygı ilkesi “kesinleşmiş bir mahkeme hükmüyle bireylere tanınan statüye (hak ve borçlara) hukuk düzenince istisnai durumlar dışında müdahale edilmemesini gerekli kılar (... ... [GK], B. No: 2018/10018, 27/10/2021, § 63). Bu çerçevede “kesin hükme saygı (res judicata) ve kesin hükmün bağlayıcı olması, hükmü veren mahkeme de dâhil diğer bütün mahkemelerin ve diğer ilgili kurumların bu kararla bağlı olması anlamına gelir. Yargının verdiği ve bağlayıcı olan kesin hüküm, zarar gören taraflardan biri açısından işlevsiz duruma getirilmişse adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerin bir anlamı kalmayacaktır (... ... [GK], B. No: 2018/10018, 27/10/2021, § 58; Alba İnşaat Tic. Ltd. Şti., B. No: 2013/1313, 26/2/2015, §§ 53, 54; ..., B. No: 2013/1752, 26/6/2014, § 65).
5. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göre de kesin hükme saygı adil yargılanma hakkının güvencesi kapsamında kalmakta olup nihai mahkeme kararlarının yeniden gözden geçirilememesi ve sorgulanamaması gerekir (Brumarescu/Romanya [BD], B. No: 28342/95, 28/10/1999, § 61; .../..., B. No: 52854/99, 24/7/2003, § 52).
6. Öte yandan hukuk devleti ilkesi uyarınca kanun hükümleri kural olarak yürürlüğünden sonraki olay ve olgulara uygulanabilir.
7. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. maddesinin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesi uyarınca miktar veya değeri üç bin ... Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesin olup bunlara ilişkin istinaf yoluna başvurulamaz.
8. Ancak 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesiyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu’na eklenen ek 6. maddesinde şu hükme yer verilmiştir: “Kadastro mahkemesinin veya otuz günlük askı ilan süresinden sonra, kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar ile orman kadastrosuna ilişkin davalarda bu mahkemelerce verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir.” Buna göre anılan hükümle birlikte hükmün yürürlüğe girdiği tarihten sonraki davalarda kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda miktar ve değere bakılmaksızın kararın istinaf ve temyizi mümkün hale getirilmiştir. Ancak Kanun’da bunun geriye yürütülerek söz konusu hükmün yürürlük tarihi olan 28/7/2020 tarihinden önce kesinleşmiş olan davalara da uygulanabileceği yönünde bir kurala yer verilmemiştir.
9. Anılan bu anayasal hükümler ve ilkeler ile yasal düzenlemeler çerçevesinde somut olay incelendiğinde iki tarafı da özel kişi olan uyuşmazlıkla ilgili olarak ... Asliye Hukuk Mahkemesince yukarıda anılan kanun hükmünün yürürlüğe girmesinden önce 4/12/2019 tarihinde karar verdiği ve dava değerinin 2020 yılının istinaf kesinlik sınırı olan 4.400,00 TL’nin altında kaldığı görülmektedir. Bu çerçevede kararın verilmekle kesin ve 6100 sayılı Kanun’un 341. maddesi uyarınca istinafı kabil olmayan bir karar olduğu anlaşılmaktadır.
10. Durum böyle iken Dairemizce İlk Derece Mahkemesinin kararın kesin olduğu kabul edilerek buna göre Bölge Adliye Mahkemesi kararının incelenmesi gerekirken başka nedenlerle bozma kararı verilmesinin isabetli olmadığı değerlendirilmektedir.
11. Değeri belli bir miktarın altında olan davalar yönünden daha önce bulunmayan istinaf ve temyiz imkânın yasanın yürürlüğünden sonraki davalar bakımından uygulanması hükmün denetlenmesinin talep hakkının kapsamının genişletilmesi bakımından olumlu bir gelişme olarak görülebilir. Ancak söz konusu hükmün geriye yürütülmesiyle ilgili bir yasal hüküm dahi mevcut değil iken içtihat yoluyla söz konusu kanun hükmünün kesinleşmiş hukuki statüleri de etkileyecek şekilde geriye yürütülmesi adil yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak kesin hükme saygı gösterilmesi ilkesini açıkça zedeleyecektir.
12. Diğer taraftan yorum yoluyla söz konusu kanun hükmünün geriye yürütülerek kesin hükmün ortadan kaldırılması lehine hüküm kesinleşmiş olan hak sahiplerinin mülkiyet hakkının da kişilerin hukuki güvenliklerine aykırı olarak öngörülemez bir şekilde ihlal edilmesine yol açacaktır.
13. Açıklanan nedenlerle İlk Derece Mahkemesinin kesin olarak verdiği kararı ortadan kaldıran Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek temyiz incelemesi yapılmasının doğru olmadığı düşüncesiyle Sayın Çoğunluğun kararına iştirak edemiyoruz.