"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında Mahkemesinde görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar dava dilekçelerinde, 236 ada 62 parsel sayılı taşınmazların paylı olarak adlarına, 62 parsel sayılı taşınmazın ise davalı adına tespit ve tescil edildiğini, dava konusu taşınmazların evveliyatında babalarının babası olan ...’ya ait olduğunu, onun ölümü ile çocukları ... ve ...’e kaldığını, ...’in kendi payına düşen taşınmazın bir kısmını ... ...’e sattığını, bu kısmın kadastro tespitinde 64 parsel numarası ile ... ...’in oğlu ... adına tespit ve tescil edildiğini, ...’in taşınmazın kalan kısmını satarak en son davalı ... adına tespit gördüğünü, kendi kardeşlerinden ... ve ...’in de paylarını ...’e sattıklarını, taşınmazda sadece kendi payları kaldığını, yapılan paylaşıma ve satışlara göre kendilerine düşen kısmın 1.711,81 m2 eksik hesaplandığını, bu eksik kısmın da davalının maliki olduğu 63 parsel sayılı taşınmaza eklenildiğini, kadastro mahkemesinde dava açtıklarını ancak parsel numarasını yanlış yazdıkları için davanın konusuz kalması sebebiyle reddine karar verildiğini ileri sürerek 62 ve 63 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile eksik kısmın 63 parsel sayılı taşınmazdan alınarak 63 parsel sayılı taşınmaza eklenilmesi suretiyle parsellerin tapuya tescilini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalı cevap dilekçesinde, dava konusu taşınmazı üç parça halinde ... Avcı, ... ve ...’dan adi yazılı senetle satın aldığını, dava konusu taşınmazda ne davacıların ne de babalarının tasarruf ve zilyetliği olmadığını, taşınmazların 20 seneyi aşkın süredir satın aldığı kişiler ve kendisi tarafından kullandığını, davacıların murislerinin taşınmazı kendisine satan kişilere devrettiklerini, kendisine sözleşmelerde belirtilen yüzölçümünden 464,90 m2 eksik tespitin yapıldığını, davacıların taksim yapıldığını bildirdiklerini ve taksime itiraz etmeyerek bugüne kadar kabul ettiklerini, taksimin eşit şekilde yapılma zorunluluğu bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemenin 27.11.2014 tarihli ve 2013/22 Esas, 2014/147 Karar sayılı kararı ile 62, 63 ve 64 parsel sayılı taşınmazların evveliyatında bir bütün olduğu ve taşınmazlarda bulunan iki ardıç ağacının eskiden ... ve ...'nun taşınmazlarının sınırı olduğu, paylaşım esnasında davacı mirasçıların taşınmazının eksik ölçüldüğü gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 19.04.2018 tarihli ve 2015/13346 Esas, 2018/2779 Karar sayılı kararı ile “...Muris ...'a ait taşınmazların ne şekilde taksime tabii tutulduğu, taksim sonucu kime nerenin kaldığı, taksimin hangi tarihte yapıldığı, taksim sınırları ve satışa konu taşınmaz bölümleri kesin olarak belirlenmemiş, çekişmeli taşınmazlarda kimin ne sebeple ne zamandan beri zilyet olduğu üzerinde durulmamış, fen bilirkişisinden keşfi takibe elverişli rapor alınmamıştır. Bu şekilde eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulamaz. Hal böyle olunca doğru sonuca varılabilmesi için; mahallinde yerel bilirkişi kurulu, taraf tanıkları ve teknik bilirkişi hazır olduğu halde yeniden keşif yapılmalı, yapılacak olan keşifte yerel bilirkişi ve tanıklardan, taksimin hangi tarihte yapıldığı, taksimde kime hangi taşınmazın düştüğü, kadastro tespitine kadar kimin hangi sıfatla taşınmaz üzerinde zilyet olduğu, satışa konu taşınmaz bölümlerinin neresi olduğu sorulmalı, taksim sınırları kesin olarak belirlenmeli, fen bilirkişisinden keşfi takibe elverişli rapor alınmalı, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması... gerektiği" gerekçesiyle Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile yapılan keşif, aldırılan bilirkişi raporları ile dinlenen mahalli bilirkişiler ile tanık beyanları sonucunda ... ilçesi ... mahallesi 236 ada 63 parsel sayılı taşınmazın 20 yıldan beri çekişmesiz olarak davalı ... tarafından sınırlarında herhangi bir değişiklik olmadan kullanılıyor olduğunun tespit edildiği, ... Mahallesi 236 ada 63 parsel ile ... Mahallesi 236 ada 62 parsel sayılı taşınmaz arasındaki sınırın dosya kapsamında dinlenen mahalli bilirkişiler ve tanık anlatımlarından anlaşıldığı üzere 20 yıldan fazla süreden beri değişmediği, taşınmaza ilişkin olarak bahsi geçen miras taksim olgusunun çekişmeli olmadığı, taksimde her mirasçıya eşit pay verilmesi şartı olmadığı, davalının taşınmazı edindiği tarihten beri herhangi bir ihtilaf olmadan kullandığı, taşınmazın bir bölümünü de dava dışı başka bir kimseden satın aldığı, tapusuz halde zilyetliği devredilen ve 20 yıldan fazla zamandır kullanılan taşınmaz hakkında davacının iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçelerinde özetle, davalarının temel dayanağının 2006/922 Esas sayılı davada yapılan 08.11.2011 tarihli keşif ve bu keşif sonucu hazırlanan 21.10.20211 tarihli bilirkişi raporu olduğunu, bozma kararından önce ve sonra alınan bilirkişi raporlarında taşınmazın 1.711,81 m2 sinin adlarına tesciline karar verilmesinin belirtildiğini, sonrasında mahkemenin taşınmazın dava tarihindeki değerinin tespiti için tekrar keşif yaptığını, bu nedenle katılım gösterilmediğini ancak buna rağmen kadastro bilirkişinin görevi olmayan konularda rapor düzenlediğini, Kadastro Mahkemesinde parsel numarasının doğru yazılmış olması halinde davanın kabul edileceğini ve böyle bir davanın söz konusu olmayacağını ileri sürerek kararın bozulmasını istemişlerdir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasında; “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 16/B maddesinde; “Mera, yaylak, kışlak, otlak, harman ve panayır yerleri gibi paralı veya parasız kamunun yararlanmasına tahsis edildiği veya kamunun kadimden beri yararlandığı belgelerle veya bilirkişi veya tanık beyanı ile ispat edilen orta malı taşınmaz mallar sınırlandırılır, parsel numarası verilerek yüz ölçümü hesaplanır ve bu gibi taşınmaz mallar özel siciline yazılır. Bu sınırlandırma tescil mahiyetinde olmadığı gibi bu suretle belirlenen taşınmaz mallar, özel kanunlarında yazılı hükümler saklı kalmak kaydıyla özel mülkiyete konu teşkil etmezler. Yol, meydan, köprü gibi orta malları ise haritasında gösterilmekle yetinilir.”
4721 sayılı ... Medeni Kanunu'nun 6 ncı maddesinde “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 190 ıncı maddesinin birinci fıkrasında ise “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” hükümleri düzenlenmiştir.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması, HMK'nın geçici 3/2 maddesinin yollamasıyla, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) uygulanacağı davalar yönünden HUMK'un 428 ... maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 120,60 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
17.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.