"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAZMİNAT
Taraflar arasındaki tazminat davası sonunda Bakırköy 16. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 17/02/2021 tarihli ve 2021/498 Esas, 2021/29 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 17/02/2022 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalılar vekilleri Avukat ... ve Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, mirasbırakan babası ...’in, dava konusu 471 parsel sayılı taşınmazda 3170/4920 oranındaki bir kısım payını 23.11.1976 tarihinde davalı oğlu ...’ye, kalan 1750/4920 payını da 22.08.1985 tarihinde davalı ...'nin eşi olan, davalı gelini ...’ye mirastan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak satış yoluyla temlik ettiğini, mirasbırakanın taşınmaz satmaya ihtiyacı olmadığı gibi davalıların da alım gücü bulunmadığını, dava konusu taşınmazın davalılar tarafından 3. kişiye satılmış olması nedeniyle uğranılan zararın tazmini gerektiğini, taşınmazın dava tarihi itibariyle tespit edilecek değerinin gerçek zarar olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla belirsiz alacak davası şeklinde şimdilik 100.000 TL’nin yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiş; aşamalarda, talebini 1.968.000,00 TL olarak yükseltmiştir.
II. CEVAP
Davalılar, hak düşürücü ve zamanaşımı sürelerinin geçtiğini, satışın bedeli mukabilinde yapıldığını, yaşlı ve sosyal güvencesi olmayan mirasbırakanın hasta ve yatalak kızının tedavi giderlerini karşılamak durumunda ve ihtiyaç içerisinde olduğunu, taşınmazın yabancıya gitmemesi için diğer mirasçıların bilgisi dahilinde davalı ...’nin 1976 yılında mirasbırakandan pay satın aldığını, mirasbırakan üzerinde kalan payı da diğer davalı gelini ...’nin 1985 yılında birikimleriyle satın aldığını, alım güçleri bulunduğunu, kaldı ki semenin emek ve hizmet de olabileceğini, zira mirasbırakanla aynı binada yaşayıp hasta kızına baktıklarını, mirasbırakan henüz hayatta iken dava konusu taşınmazı 3. kişiye sattıklarını ve bu satış bedelinden her bir mirasçıya para verdiklerini, ölüm ve satış tarihlerinden uzunca bir süre sonra açılan davanın kötüniyetli olduğunu belirtip, davanın reddini savunmuşlardır.
III. MAHKEMENİN İLK KARARI
Bakırköy 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21/11/2013 tarihli ve 2013/71 Esas, 2013/541 Karar sayılı kararıyla; sebepsiz zenginleşmeye ilişkin zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 15/09/2014 tarihli ve 2014/4914 Esas, 2014/11813 Karar sayılı kararıyla; “...muris muvazaası, sahtecilik, vekaletin kötüye kullanılması iddiasına dayalı davalar, herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman açılabilir yine miras payı hakkına dayalı muvazaalı işlemler için açılacak davalarda mirasçılar arasında zamanaşımı işlemez. Hâl böyle olunca, taraflarca gösterilen delillerinin toplanması, toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek davanın esası yönünden bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.” gerekçesiyle karar bozulmuş,davalı vekilinin karar düzeltme istemi Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 26.03.2015 tarihli ve 2015/1661 E., 2015/5022 K.sayılı kararıyla reddedilmiştir.
3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bakırköy 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22/11/2016 tarihli ve 2015/213 Esas, 2016/523 Karar sayılı kararıyla; temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının payına düşen 1.968.000,00 TL ‘nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. İkinci Bozma Kararı
Dairenin 25/02/2020 tarihli ve 2017/1641 Esas, 2020/1287 Karar sayılı kararıyla; “...Somut olaya gelince, mirasbırakanın davalı oğlu ...’ye temlikte bulunduğu tarihte 74, davalı gelini ...’ye temlikte bulunduğu tarihte 83 yaşında olup temlik tarihinde mirasbırakanın eşinin de sağ olduğu, mirasbırakan ve eşinin omurilik felci olan bir de kızlarının bulunduğu, mirasbırakanın, eşinin ölümünden sonra üç yıl daha yaşadığı, davalı tanığı ... ile davacı tanığı ...’in beyanlarından anlaşıldığı üzere mirasbırakanın omurilik hastası kızına da davalıların baktığı, semenin mutlaka para olması gerekmeyip bakımın da semen olarak kabulü gerektiği, mirasbırakan ile davalıların aynı binada farklı dairelerde oturdukları, dava dışı 1437 parsel sayılı bahçeli ev vasıflı taşınmaz mirasbırakan adına kayıtlı iken ölümüyle mirasçılarına intikal ettiği ve hatta davacı da dahil diğer mirasçıların bu taşınmazdaki paylarını davalı ...’ye 2000 yılında satış yoluyla temlik ettikleri, mirasbırakanın mal kaçırma amacıyla hareket etse idi bu taşınmazını da devredebileceği, davalı ...’nin 1963 yılı itibariyle sigorta kaydının bulunduğu ve Minibüsçüler Odasında da 1970-1987 yılları arasında kaydı olduğu ve minibüs işletmeciliği yaptığı nazara alındığında alım gücünün bulunmadığından söz edilemeyeceği, mirasbırakanın ise herhangi bir sosyal güvencesinin bulunmayıp hasta kızının tedavi giderlerini karşılamak durumunda olduğu dosya kapsamıyla sabittir. Öte yandan, mirasbırakanın diğer çocuklarından mal kaçırmasını gerektirir somut bir bilgi ya da olgu ortaya konulmadığı gibi dinlenen davacı tanıklarının temlike ilişkin bilgileri olmayıp duyuma ve tahmine dayalı beyanları karşısında muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı da açıktır. Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle karar bozulmuş; davacı vekilinin karar düzeltme istemi Dairenin 10.12.2020 tarihli ve 2020/1507 E., 2020/6655 K. sayılı kararıyla reddedilmiştir.
6. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen karar
Bakırköy 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17/02/2021 tarihli ve 2021/498 Esas, 2021/29 Karar sayılı kararıyla; bozma ilâmında belirtilen gerekçe benimsenmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
7. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Temyiz Nedenleri
Kararın gerekçesiz olduğunu, davalı tarafın açık beyanları ile taşınmaz için mirasbırakana bedel ödenmediği açık olup, temlikteki asıl amacın bağış olduğunu, mirasbırakan tarafından tek erkek evlada ve onun eşine devir yapılarak mal kaçırıldığını, mirasbırakanın başka taşınmazlarını da satarak davalı ... adına minübüs aldığını, temlik tarihinde mirasbırakanın kira ve başka gelirleri olup, davalı ...’nin de alım gücü olmadığını, temlikteki asıl amacın tek erkek çocuğuna daha fazla mal bırakmak olduğunu, temlikin minnet duygusu ile yapıldığının kabulünün mümkün olmadığını, temlik tarihinde mirasbırakanın diğer kızının bakıma muhtaç olmadığını, mirasbırakanın hasta olan kızının davalılar tarafından değil mirasbırakan ve eşi tarafından bakıldığını, davalı ...’nin üç küçük çocuğu olup, o dönemde hasta görümcesine bakmasının mümkün olmadığını, mirasbırakanın tüm maddi imkanlarını davalılara sunduğunu, iddianın ispatlandığını belirterek kararın bozularak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
9. Gerekçe
9.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tazminat isteğine ilişkindir.
9.2. İlgili Hukuk
9.2.1. Muris muvazaasında; 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
9.2.2. 6100 sayılı HMK’nın 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."
9.2.3. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." hükümlerine yer verilmiştir.
9.3. Değerlendirme
Kararın (IV/6.) numaralı paragrafında yer verilen ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
V. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalılar vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davacıdan alınmasına, aşağıda yazılı 26,30 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17/02/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
-MUHALEFET ŞERHİ-
25.02.2020 tarihli ve 2017/1641 Esas, 2020/1287 Karar sayılı bozma ilamındaki muhalefet gerekçeleriyle kararın bozulması düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.