"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
HÜKÜM/KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; İstanbul ili Ataşehir ilçesi 15 pafta, 2500 parsel, C Blok, 3. Kat, 16 numaralı bağımsız bölümün, 20.10.2003 tarihinde davacıya, kendi ailesi tarafından satın alındığını, davacının davalı ... ... ile 07.05.2004 tarihinde evlendiğini, aralarındaki geçimsizlikten dolayı İstanbul Anadolu 8. Aile Mahkemesi’nin 2013/140 Esas sayılı dosyası ile boşanma davasının açıldığını, müvekkilinin ticaretle uğraştığı dönemde işleri kötü giderse diye davalı eşine satış göstererek bu daireyi 12.09.2006 tarihinde devrettiğini, daha sonra geri istemediğini, davalı eşinin boşanma sürecinde taşınmazı kendisinden habersiz, diğer davalı kız kardeşine 25.12.2012 tarihinde devrettiğini ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde, davacının taraf olma ehliyeti olmadığını, zamanaşımı ve husumet itirazlarının olduğunu, yetkili mahkemenin Aile Mahkemesi olması gerektiğini, dava konusu bağımsız bölümün çoğu ödemesinin müvekkili ve ailesi tarafından karşılandığını, müvekkilinin evlenmeden önce de bu evde yaşadığını, bu dairenin satışı sırasında tapu harç ve masraflarının davacı tarafından yatırıldığını, bu nedenle müvekkilinin mal kaçırdığı iddiasının dayanıksız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile inanç sözleşmesinin 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak yazılı delille ispat edilebildiğini, taşınmazın mülkiyetini iktisap eden kişinin bu mülkiyeti bir üçüncü kişiye devretmesi halinde, tapu kaydının iptali gündeme gelmiş ise 4721 sayılı Türk Medeni Kanun hükümlerine göre üçüncü kişinin iyi niyetli olup olmadığının araştırılması gerektiğini, somut olayda davacının inanç sözleşmesini yazılı delille ispatlayamadığı, yemin teklifi yoluna gittiği, ancak davalının yeminli beyanında davacıyı doğrulamadığı, esas itibarıyla davacının dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmadığı, bu nedenle yemin teklif etme hakkının da bulunmadığı, ancak bu durumun sonuca etkili olmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davacının istinaf isteminin reddine karar vermiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili dilekçesinde, müvekkilinin taşınmazı eşine devrettiği için yazılı belge almadığını, bunun için yemin deliline başvurduklarını sonuç alamadıklarını, yapılan işlemin bağış olarak kabul edilerek karar verilmesinin gerektiğini, davalıların boşanma davası nedeniyle mal kaçırmak için kendi aralarında satış işlemi yaptıklarını, bunun karşılığında bedel alınmadığını, mahkeme kararının hatalı olduğunu, ayrıca ilk derece mahkemesince nispi vekalet ücretine hükmedildiğini, bunun maktu olması gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inanç sözleşmesi ve muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.
2. Bu sözleşme, tarafların hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
3. Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya ..., aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.
4. Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak ...; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.
5. İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak ... veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.
6. Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İçtihadı Birleştirme kararının sonuç bölümünde ifade olunduğu üzere, inançlı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatı, şekle bağlı olmayan yazılı delildir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hem de taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.
7. 05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme ... olduğu da şüphesizdir.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalılar vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
23.01.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olmak üzere karar verildi.