Logo

1. Hukuk Dairesi2021/6795 E. 2022/1382 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Hazine adına kayıtlı tapu kayıtlarının kadastro çalışmaları sırasında uygulanmaması nedeniyle tapu iptali ve tescil davası açılması ve mahkemenin verdiği kararın temyiz edilmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Hazine’nin tapu kayıtlarının bazı hudutları itibariyle çekişmeli taşınmazları kapsadığının tespit edilmiş olmasına rağmen, birleştirilen dava hakkında karar verilmemesi, hükümde eksiklik bulunması, Hazine yararına haksız yere yargılama giderlerine hükmedilmesi ve hükümdeki bazı maddi hatalar gözetilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda Kocaali Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 08/04/2021 tarihli 2019/331 Esas 2021/160 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde taraflarca temyiz edilmiş olup; davalı ... vekili tarafından duruşma talep edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 22/02/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden Davalı ... vekili Avukat ... ile temyiz eden Hazine vekili Avukat ... geldiler. Davetiye tebliğine rağmen davalı ... vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, bilahare dosya incelenerek gereği düşünüldü.

I. DAVA

1.1. Davacı vekili, Kocaali İlçesi Açmabaşı Köyü Dereköycivarı mevkiinde kain Maliye Hazinesi adına, Haziran 1938 tarih 48 sıra no’lu tapu ile tapuda kayıtlı 12.600 m2 miktarlı tarla vasıflı taşınmazın, 2005 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında Maliye Hazinesi adına olan tapu kaydının uygulanmadığını, taşınmazın kadastro çalışmaları sonucu 102 ada 13 parsel numarasında davalı ... adına 5.558,60 m2 miktarlı fındık bahçesi olarak; 102 ada 14 parsel numarasında davalı ... adına 14.807,85 m2 miktarlı ahşap bir katlı ev ve fındık bahçesi olarak tespit edildiğini, Maliye Hazinesi adına olan tapu kaydının bu taşınmazların içerisinde kaldığını, taşınmazın “mütegayyibe eşhastan ve Ermeni milletinden metruken Hazineye intikal eden” ve bu sebeple Hazine adına tapu oluşturulan yerlerden olup, hiçbir şekilde şahıslarca kazanılması mümkün olmayan taşınmaz niteliğinde olduğunu ileri sürerek, davalılar adına kayıtlı dava konusu parsellere ait tapu kayıtlarının iptali ile tapu kaydı kapsamında kalan kısmın ifrazına, ayrı parsel numarası verilerek takyidatlardan ari olarak Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

1.2. Davacı vekili birleştirilen davada, Maliye Hazinesi adına olan Haziran 1938 tarih 53 sıra no’lu 9.375 m2 miktarlı tapu kaydının kadastro çalışmaları sırasında uygulanmadığını, taşınmazın kadastro sonucu 102 ada 14 parsel numarası ile davalı ... adına 14.807,85 m2 olarak tespit ve tescil edildiğini, anılan tapu kaydının bu parsel içinde kaldığını ileri sürerek, davalı ... adına kayıtlı tapu kaydının iptali ile Hazinenin tapusunda kalan kısmın takyidatlardan ari olarak Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

1.1. Asıl ve birleştirilen davada davalı ..., dava konusu 102 ada 14 parsel sayılı taşınmazın tamamını 1878 yılından beri ailece kullandıklarını ve bu durum tespit edilerek kadastro çalışmaları sırasında taşınmazın adına tespit edildiğini, TMK’nin 713. maddesine göre olağanüstü kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap şartlarının da oluştuğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

1.2. Asıl davada davalı ... aşamalarda, dava konusu taşınmazın atalarından intikalen gelen taşınmaz olduğunu, çok uzun zamandır tarım arazisi olarak kullanıldığını, taşınmazın Kocaali Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/169 Esas 2002/92 Karar sayılı kararı ile adına tescil edildiğini, kesin hüküm bulunduğunu, davacının dayandığı tapu kaydının uygulanabilir olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEMENİN İLK KARARI

Kocaali Asliye Hukuk Mahkemesinin 25/06/2015 tarihli 2011/16 Esas 2015/361 Karar sayılı kararıyla; davacı Hazinenin dayandığı tapu kayıtlarının sınırları itibarıyla her yere uyabilecek nitelikte olup çekişmeli taşınmazları kapsamadıkları ve zilyetlikle kazanım koşullarının davalılar lehine oluştuğu gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Yukarıda belirtilen kararı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davacı vekili temyiz etmiştir.

2. Temyiz Nedenleri

Maliye Hazinesi adına 48 sırada kayıtlı 12.600 m2’ lik taşınmaz tapu kaydının 2005 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında uygulanmadığını, bu tapunun dava konusu 102 ada 13 parsel içerisinde kaldığının tespit edildiğini, Hazine adına tapulu taşınmazların şahıslar adına tescil edilmesi yasal olmadığından eldeki davanın açıldığını, bununla birlikte 53 sırada kayıtlı 9.375 m2 miktarlı tapu kaydının da 2005 yılındaki kadastro çalışmaları sırasında uygulanmadığını, bu tapunun da dava konusu 102 ada 14 parsel sayılı taşınmaz içinde kaldığını, bunun için de birleşen 2011/15 esas sayılı dosyanın açıldığını, anılan tapu kayıtlarının mübadele kanunları gereği Hazineye intikal eden ve bu sebeple Hazine adına tapu oluşturulan yerlerden olup, hiçbir şekilde şahıslarca kazanılması ve şahıslara tescil edilmesinin mümkün olmadığını, eksik inceleme ile karar verildiğini, 28/05/2013 tarihli bilirkişi raporu ile davanın haklılığının ortaya konulduğunu, davalı tarafın yargılamanın son evresinde Kocaali Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/169 esas 2002/92 karar sayılı dosyasında davalı olan yer ile dava konusu yerin aynı olduğu iddiasında bulunduğunu, bu hususta ek rapor alındığını, ancak ek raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, mahkemece, kayıt maliklerinin zilyetliğinin başlangıcı, sürdürülüş biçimi, süresi, taşınmazın zilyetlikle edinmeye elverişli yerlerden olup olmadığına ( mütegayip eşhastan kalmış taşınmazlar özel mülkiyete konu olamaz) ilişkin inceleme yapılmadığını, dava konusu taşınmazın kesinleşmiş orman haritalarına ve hava fotoğrafı, memleket haritalarına göre 1938 tarihli eski tapu kaydına uyup uymadığı hususunun gözetilmediğini, bu hususta ayrıntılı inceleme yapılması gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

3. Birinci Bozma Kararı

(III.) paragrafta belirtilen karar Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 09/04/2018 tarihli 2015/17722 Esas 2018/2454 Karar sayılı kararıyla; “...yapılan değerlendirme dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Davacı Hazine’nin dayandığı tapu kayıtlarından Haziran 1938 tarih ve 48 sıra numaralı tapu kaydı 12.600,00 metrekare miktarında olup, hudutları “Öz”, “Yol”, “... oğlu ...” ve “İdris oğlu ...” okumakta, Haziran 1938 tarih ve 53 sıra numaralı tapu kaydı ise 9.375,00 metrekare miktarında olup, hudutları “Hali Arazi”, “Yol”, ... oğlu ...” ve “Kaş ve ...” sınırlarını ihtiva etmektedir. Dosya kapsamında alınan beyanlar ve yapılan inceleme neticesinde tapu kayıtlarının kuzey hududunda okunan “... oğlu ...” sınırının dava konusu 102 ada 13 ve 14 parsel sayılı taşınmazlara kuzeyden komşu 102 ada 12 parsel sayılı taşınmazın maliki evveli olduğu, doğu hududunda okunan “Öz” ve “ Hali Arazi” sınırlarının zeminde 102 ada 14 parsel sayılı taşınmazın doğusunda bulunan ve fen bilirkişi tarafından tanzim edilen krokide dere olarak gösterilen bölüm olduğu, batı hududunda okunan “Yol” sınırının ise çekişmeli taşınmazların batısında zeminde mevcut bulunan yol olduğu anlaşılmakta olup tapu kayıtlarının güney sınırında okunan “İdris oğlu ...” ve “Kaş ve ...” sınırları ise bilinememiştir. Şu halde davacı Hazine’nin dayandığı tapu kayıtlarının üç hudut itibariyle çekişmeli taşınmazları kapsadığı kuşkusuzdur. Diğer taraftan Hazine dayanağı tapu kayıtları “Öz” ve “Hali Arazi” sınırları nedeniyle gayri sabit sınırlı olup miktarları ile geçerli olmakla birlikte, çekişmeli taşınmazların yüzölçümleri toplamı 20.355,45 metrekare, dayanak tapu kayıtlarının yüzölçümü toplamı ise 21.975,00 metrekare olup tapu kayıtlarının miktarı ile dahi taşınmazları kapsadığı kuşkusuzdur. Hal böyle olunca; davanın kabulü ile çekişmeli taşınmazların Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir” gerekçesiyle bozulmuştur.

4. Karar Düzeltme Yoluna Başvuranlar

IV.3. paragrafta belirtilen bozma kararına karşı davalılar tarafından karar düzeltme yoluna başvurulmuştur.

5. Birinci Bozma İlamının Ortadan Kaldırılması Suretiyle İkinci Bozma Kararı

Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 09/04/2019 tarihli 2018/4838 Esas 2019/2533 Karar sayılı kararıyla; “...davacı Hazinenin dayandığı her iki tapu kaydının kuzeyi "... oğlu ...", batısı "yol" okuduğu, diğer yönleriyle de tapu kayıtlarının birbirlerini sınır olarak göstermemesi karşısında bu tapu kayıtlarından yalnızca birinin dava konusu taşınmazları kapsadığının kabulü gerektiği anlaşılmaktadır. Diğer yandan; Haziran 1938 tarih 48 nolu tapu kaydının batı (yol), kuzey (... oğlu ...) ve doğu (dere) sınırı itibariyle birbirini takip ederek taşınmazları üç hududu itibariyle (birbiriyle bağlantısı kesilmeyecek şekilde) kapsadığı, aynı tarih 53 nolu tapu kaydının ise batısında okunan hali arazi ile kuzeyde okunan...oğlu ... tarlası ile arasında dere ve kısmen de şahıs tarlası olması karşısında 12.600 metrekare yüzölçümlü Haziran 1938 tarih 48 nolu tapu kaydına değer vermek gerekir. Hal böyle olunca; güney hududunun bilinememesi nedeniyle miktarıyla geçerli Haziran 1938 tarih 48 nolu tapu kaydının kapsamının çekişmeli 102 ada 13 parselin kuzey sınırından başlamak üzere batısında bulunan yol ve çekişmeli 102 ada 14 parselin doğusunda bulunan dere ile irtibat kesilmeksizin 12.600 metrekare yüzölçümündeki kısmın belirlenmek suretiyle Hazine adına tesciline arta kalan kısmında 102 ada 14 parsel maliki adına tesciline karar verilmesi gereğine değinilerek hükmün bozulması gerekirken, maddi hataya dayalı olarak Hazinenin dayandığı iki tapu kaydının da çekişmeli taşınmazları kapsadığı belirtilerek bozulması isabetsiz olup karar düzeltme itirazlarının bu nedenlerle kabulü ile Dairemizin 09.04.2018 tarih 2015/17722– 2018/2454 Esas ve Karar sayılı bozma ilamının ortadan kaldırılmasına ve hükmün yukarıda belirtilen gerekçe ile BOZULMASINA,” karar verilmiştir.

6. Mahkemece Bozma İlamına Uyularak Verilen İkinci Karar

Kocaali Asliye Hukuk Mahkemesinin 08/04/2021 tarihli 2019/331 Esas 2021/160 Karar Sayılı kararıyla; hükmüne uyulan bozma ilamı uyarınca, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, 10/02/2021 havale tarihli fen bilirkişi raporu ekli krokide "A" harfi ile gösterilen 102 ada 14 numaralı parselin 7041.41 m² lik kısmı ile 102 ada 13 numaralı parselin tümü olan 5558.60 m² lik toplamda 12.6000 m² lik kısmının tapu kaydını iptali ile, 102 adanın son parsel numarasından sonraki parsel numarası verilmek suretiyle davacı Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, 10/02/2021 havale tarihli fen bilirkişi raporu ekli krokide "B" harfi ile gösterilen 7766.45 m² lik kısmın ise davalı ... adına tapuya kayıt ve tesciline, 10/02/2021 havale tarihli fen bilirkişi raporuna ekli krokinin kararın eki sayılmasına karar verilmiştir.

7. Temyiz Yoluna Başvuranlar

7.1. Asıl ve Birleştirilen Davada Davacı Hazine Vekili Temyiz İtirazlarında

Kabul edilen kısım üzerinden davacı lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, kadastro öncesi nedene dayalı olarak eldeki davanın açıldığını, yani Hazinenin özel mülkü için bu davayı açtığını, bir tarafın Hazine olmasının bu malı kamu malı haline getirmediğini, bu nedenle dava değeri üzerinden Hazine lehine nispi vekalet ücreti verilmesi gerektiğini, dava konusu taşınmazların eski tapu kaydı ile tam olarak örtüştüğünün bilirkişi beyanlarıyla anlaşıldığını, bu nedenle davanın kabulü yerine kısmen kabul kararı verilmesinin doğru olmadığını, kısmi ret kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın reddedilen kısım yönünden bozulmasını istemiştir.

7.2. Asıl ve Birleştirilen Davada Davalı ... Vekili Duruşma İstekli Temyiz İtirazlarında

Kararda hiçbir gerekçe bulunmadığını, eksik bilirkişi raporuna göre hüküm kurulduğunu, bozma öncesi verilen ret kararının doğru olduğunu, önceki kararda ve raporda belirtilen gerekçelerin aksi yönde bir saptama olmadığını, dava konusu parsellerin iki ayrı taşınmaz oldukları halde tek bir taşınmaz gibi değerlendirildiğini, sınırları ve yüzölçümleri uymadığı halde davacının dayandığı iki ayrı tapu kaydının uygulandığını, davacının dayandığı tapu kayıtlarının sınırlarının uyuşmadığının tanık beyanlarıyla sabit olduğunu, uyduğu kabul edilen tapu kaydının “ yol, dere, kaş” gibi isimsiz hudutlar içerdiğini, söz konusu dayanılan tapu kaydının dava konusu yere ait olmadığı, taşınmazın kaçak ve yitik kişilerden intikal edip etmediği hususunun tespit edilmediğini, Hazine adına oluşan tapunun idari kararla oluştuğunu, bu nedenle 20 yıllık zilyetlikle iktisap şartlarının gerçekleşmesi halinde şahıs adına tescil kararı verilmesi gerektiğini, aynı köyde yer alan komşu taşınmazlarla ilgili vatandaş lehine bozma kararları verildiğini, yerleşik içtihatlara aykırı bir karar verildiğini, zilyetlikle iktisap koşullarının gerçekleştiğinin nazara alınmadığını, 3402 sayılı Kanun’un 31. ve 36/A maddeleri nazara alınmadan yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedildiğini, 36/A maddesine göre “ Kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekalet ücreti dahil, yargılama giderine hükmolunmaz” denildiğini, mahkemece davalılar aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmolunduğunu, kararın bu yönden de bozulması gerektiğini, aynı yasanın 31. maddesine göre de, reddedilen kısım üzerinden davalı yararına nispi vekalet ücreti verilmesi gerekirken maktu hükmedilmesinin de doğru olmadığını, B harfi ile gösterilen 7.764,44 m2 lik kısmın dava tarihindeki değerinin 92.345,84 TL olarak saptandığı, davalı yararına 12.722,85 TL nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, diğer davalı yönünden dava kabul edildiği için ret üzerinden hükmedilecek vekalet ücretinin davalı ... lehine hükmedilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

7.3. Asıl Davada Davalı ... Vekili Temyiz itirazlarında

Dava konusu 102 ada 13 parsel sayılı taşınmazın davalı ...’ya ait olduğunu, diğer davalıdan satın aldığını, diğer davalıya da soylarından intikalen geldiğini, bu taşınmazın Hazine ile ilgisi olmadığını, Hazinenin dayandığı tapu kaydının dava konusu taşınmazı da içine aldığı hususunun tartışmalı olduğunu, TMK’nin 1007. maddesine göre tapu sicilinin düzgün tutulmamasından Devletin sorumlu olduğunu, tapu kaydının iptali durumunda anılan madde uyarınca Devlet aleyhinde tazminat davası açma hakkı doğacağını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

8. Gerekçe

8.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, Hazine adına olan tapu kayıtlarının kadastro tespiti sırasında uygulanmadığı, söz konusu tapu kayıtlarının çekişmeli taşınmazları kapsadığı iddiasına, bir başka ifadeyle kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

8.2. İlgili Hukuk

3402 Sayılı Kadastro Kanunu’nun 13. maddesine göre; Tapuda kayıtlı taşınmaz mal: A) Kayıt sahibi veya mirasçıları zilyet bulunuyorsa; a) Kayıt sahibi adına, b) Kayıt sahibi ölmüş ise mirasçıları adına, c) Mirasçılar tayin olunamazsa, ölü olduğu yazılmak suretiyle kayıt sahibi adına, B) Kayıt sahibi veya mirasçılarından başkası zilyet bulunuyorsa; a) Kayıt sahibi veya mirasçılarının kadastro teknisyeni huzurunda muvafakatları halinde zilyet adına, b) Zilyet, taşınmaz malı, kayıt malikinden veya mirasçılarından veya mümessillerinden tapu dışı bir yolla iktisap ettiğini, onların beyanı veya herhangi bir belge ile veya bilirkişi veyahut tanık sözleriyle ispat ettiği ve ayrıca en az on yıl müddetle çekişmesiz, aralıksız ve malik sıfatıyla zilyet bulunduğu takdirde zilyet adına, c) (Değişik: 3/5/2012-6302/4 md.) Kayıt sahibinin yirmi yıl önce gaipliğine hüküm verilmiş veya tapu sicilinden malikin kim olduğu anlaşılamamış ise çekişmesiz ve aralıksız yirmi yıl müddetle ve malik sıfatıyla zilyet bulunan kimse adına tespit olunur. Noter tarafından tespit ve tevsik edilen muvafakat beyanı veya düzenlenen satış vaadi senedi teknisyen huzurunda yapılmış muvafakat sayılır.

Yine aynı Kanun’un 36/A. Maddesinde, “Kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dâhil, yargılama giderine hükmolunmaz.” düzenlemelerine yer verildiği açıktır.

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/2. maddesine göre, “ Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemesine yer verilmiştir.

8.3. Temyiz Nedenlerinin Değerlendirilmesi

8.3.1. Asıl ve birleştirilen davada dava konusu 102 ada 14 parsel sayılı 14.807,85 m2 miktarlı taşınmazın 09/06/2005 tarihli tesis kadastrosu ile asıl ve birleştirilen davada davalı ... adına kayıtlı olduğu, anılan taşınmazın 01/04/2005 tarihli kadastro tespit tutanağına göre, senetsizden ve Kadastro Kanunu’nun 14. maddesine göre davalı ... adına tespit edildiği, kadastro tespitinin 09/06/2005 tarihinde kesinleştiği, yalnızca asıl davada dava konusu edilen 102 ada 13 parsel sayılı 5.558,60 m2 miktarlı taşınmazın ise 09/06/2005 tarihli tesis kadastrosu ile asıl davada davalı ... adına tescil edildiği, 01/04/2005 tarihli kadastro tespit tutanağına göre, senetsizden ve Kadastro Kanunu’nun 14. maddesine göre asıl davada davalı ... adına tespit edildiği, kadastro tespitinin 09/06/2005 tarihinde kesinleştiği, davacı Hazine tarafından asıl davada dayanılan Haziran 1938 tarih 48 sıra no’lu tapu kaydına göre, “... mütegayyibe eşhastan ve Ermeni milletinden metruken Hazineye intikal eden emvali gayrımenkul olduğu Komisyon kararı ile senetsizden Hazine adına tescil edildiği”, Haziran 1938 tarih 39 cilt, 48 no, 98 sahife no’lu tapu senedine göre, “isimleri bilinmeyen mütegayyibe eşhastan ve Ermeni milletinden metruken Hazineye intikal eden emvali gayrımenkullerden olduğu bittahkik anlaşılmakla tapu komisyonunun 7/4/1938 gün ve 4 sayılı kararı mucibince Hazine namına senetsizden tescil edilmiştir.” yazılı olup, Şark öz, garp yol, şimal...oğlu ...’nün tarla kaşı, cenup İdris oğlu ... olarak sınırlarının gösterildiği; davacı Hazine tarafından birleştirilen davada dayanılan Haziran 1938 tarih 39 cilt, 53 sıra no’lu tapu kaydına göre, “şark “ hali arazi”, garp yol, şimal...oğlu ..., cenup “ kaş ve ...” okumakta olup, isimleri bilinmeyen mütegayyibe eşhastan ve ermeni milletinden metruken Hazineye intikal eden emvali gayrımenkullerden olduğu bittahkik anlaşılmakla tapu komisyonunun 7/4/1938 gün ve 4 sayılı kararı mucibince Hazine namına senetsizden tescil edilmiştir.” yazılı olduğu görülmektedir.

8.3.2. Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre ve özellikle (IV.5.) paragrafta yer verilen ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak, davacı Hazine tarafından asıl davada dayanılan Haziran 1938 tarih 48 sıra no’lu tapu kaydına değer verilmek suretiyle asıl dava yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Asıl davada davacı Hazine vekilinin tüm, asıl davada davalıların esasa ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.

Birleştirilen davada davacı Hazine ile asıl ve birleştirilen davada davalıların sair temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

Asıl davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verildiği halde, asıl davada reddedilen kısım üzerinden davalı ... lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken bu hususta karar verilmemiş olması isabetli değildir.

Öte yandan; davacı Hazine tarafından Haziran 1938 tarih 53 sıra no’lu 9.375 m2 miktarlı tapu kaydının kadastro çalışmaları sırasında uygulanmadığının ileri sürüldüğü ve Hazinenin dayandığı 53 sıra no’lu tapu kaydının, kadastro sonucu 102 ada 14 parsel numarası ile davalı ... adına 14.807,85 m2 olarak tespit ve tescil edilen taşınmazı kapsadığı iddia edilerek davacı Hazine tarafından davalı ... aleyhine birleştirilen davanın açıldığı görülmektedir.

Bilindiği üzere; asıl ve birleştirilen davaların ayrı davalar olma özelliklerini korudukları ve HMK’nin 297/2. maddesi uyarınca her bir dava ve talep hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği açıktır.

Ne var ki; Mahkemece, bu hususun göz ardı edilerek birleştirilen dava hakkında olumlu-olumsuz bir karar verilmemiş olması doğru değildir.

Kabule göre ise; 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 36/A. maddesine aykırı olarak davacı Hazine yararına harç, vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmiş olması doğru olmadığı gibi; kabul kapsamındaki 48 sıra no’lu 12.600 m2 miktarlı tapu kaydına ve hükme esas alınan bilirkişi raporu ile krokisine göre davacı Hazine lehine iptal tesciline karar verilen dava konusu 14 parsel sayılı taşınmazın krokide A harfi ile gösterilen kısmı 7.041,40 m2 olarak belirtildiği halde, hükümde bu kısmın 7.041,41 m2 olarak belirtilmiş olması da doğru değildir.

Diğer yandan; asıl davada hükme esas alınan fen bilirkişi raporunun tarihinin hükümde, 10/02/2021 havale tarihi olarak belirtilmesinin maddi hataya dayalı olduğu değerlendirilmiştir.

V. SONUÇ:

Yukarıda açıklanan nedenlerle tarafların değinilen yönlerden yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 Sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 Sayılı HUMK.'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden asıl ve birleştirilen davada davalı ... vekili için 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacı Hazineden alınmasına, Kadastro Kanunu’nun 36/A maddesi gereğince gelen temyiz eden asıl ve birleştirilen davada davacı Hazine vekili lehine duruşma vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, alınan peşin harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.02.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.