"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Sarıkaya Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde, eski eşinin kardeşi olan davalı ...’i kendisine taşınmaz alması için vekil tayin ettiğini, ...’in de anılan vekaletname uyarınca kendisine 9 parça taşınmaz aldığını, bir süre sonra eşi ile boşandığını ancak ...’i vekillikten azletmeyi unuttuğunu, ...’in kendisine zarar vermek için 9 parça taşınmazı davalı olan eşine temlik ettiğini, devirlerden haberi olmadığını, herhangi bir para ödemesi de yapılmadığını, daha önce açtığı davanın da katılım gösterememesi nedeniyle açılmamış sayılmasına karar verildiğini ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar cevap dilekçelerinde, diğer davaya verdikleri cevap dilekçelerini tekrar ettiklerini, davacının daha önce de dava açtığını, kötü niyetli olmaları halinde taşınmazı başkasına devredecek durumda olduklarını, taşınmazların davacının eşi ...’in babasından kaldığını, davacının eşinin vatandaşlıktan çıktığını, sorun olmaması için taşınmazların davacı adına tescil edildiğini, satın alma iddiasının gerçeği yansıtmadığını, satış bedelinin davacının o tarihteki eşine banka aracılığıyla gönderildiğini, davacının Ankara’daki daha değerli taşınmazlarının satılmadığını, bedelin genelde tapuda düşük gösterildiğini belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; 210 parsel sayılı yönünden davanın hukuki yarar yokluğundan, 385 parsel sayılı taşınmaz yönünden pasif husumet yokluğundan reddine, diğer parseller yönünden ise davalıların el ve iş birliği içerisinde vekalet görevini kötüye kullandıkları gerekçesiyle davanın kabulüne karar karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalılar istinaf başvuru dilekçelerinde özetle, usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazların evveliyatında davacının eşi olan ... ...'e babasından intikal etmesi ile davacıya yapılan devir işleminin bedelsiz olduğunu, davacının iddialarının gerçeğe aykırı olduğunu, davalı ...'e yapılan satışın gerçek bir satış olduğunu, taşınmazların gerçek sahibi olan ... ...'ün iradesi üzerine gerçekleştirildiğini, ...'e ve ... ...'e satış bedelinin elden yahut havale yoluyla da ödenmiş olduğunu, resmi nitelikte verilmiş bir vekaletnameye istinaden verilen satış yetkisinin esasen davacının iradesinin satış yapmak yönünde olmadığı iddiasının kabulünün yasaya ve mantığa aykırı olduğunu, davacının eşinin kendisinden mal kaçırma kastıyla satış işlemini yaptığı iddiasının hakikatsiz olduğunu, mal kaçırma kastı olan birinin bu davadan sonra da taşınmazları kaçırabileceğini, Mahkemece tanık deliline dayandıkları halde tanıklardan birinin dinlenmeden karar verildiğini, ayrıca tüm iddialara rağmen eşin davaya dahil edilmediğini ve bu durumunda usul açısından sakatlanma yarattığını ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemişlerdir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; 712 ada 7 parsel, 554 ada 12 parsel, 555 parsel, 525 parsel, 447 parsel, 715 ada 5 parsel ve 282 parsel sayılı taşınmazların davacı adına kayıtlı iken, davacı tarafından davalılardan ...'e verilen 18.02.2002 tarihli vekaletle, 04.04.2006 tarihinde, davalı ...'in eşi olan diğer davalı ...'e satıldığı, bu satışlar karşılığında davacıya bir bedel ödendiğinin ispatlanamadığı, davalılar yasal süresi içerisinde davaya cevap vermediklerinden tanık bildirme haklarının ortadan kalktığı ve davacının davasını ispat ettiği benimsenmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiş olmasında, hükmün kuruluş biçiminde bir isabetsizlik bulunmamakta olup, her ne kadar Mahkemece dava sırasında nispi harç tamamlanmadığı halde taraflar yararına (hata) nispi vekalet ücretine hükmolunmuş ise de bu husus istinaf konusu edilmediği gerekçesiyle istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalılar temyiz dilekçelerinde özetle, sundukları belgelerin, tanık beyanlarını ve hak düşürücü sürenin dikkate alınmadığını, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, kabulüne karar verilen taşınmazların muris ...'dan intikal ettiğini, davacının eski eşi olan ...'in vatandaşlıktan çıkması üzerine sorun olmaması için taşınmazların bedelsiz olarak davacının babasına devredildiğini, onun da bir süre sonra taşınmazları kızı olan davacıya temlik ettiğini, taşınmazın halen ...'e ait olduğunu, davacının eşinden taşınmazları satın aldığı iddiasının doğru olmadığını, ...'in isteği üzerine taşınmazların satılması için davacının ...'i vekil tayin ettiğini, taşınmazların satılmaması üzerine kendisinin almayı teklif ettiğini ve kabul edildiğini, davacının daha öncede dava açtığını ve takipsiz bıraktığını, taşınmaz bedelinin peyder pey banka aracılığıyla ve izne geldiklerinde elden ödendiğini, ... ve davacının boşanması üzerine eldeki davanın açıldığını, temlik üzerinden uzun bir zaman geçtiğini, süresi içerisinde cevap ve delil dilekçesi sunmalarına rağmen dikkate alınmadığını, harç ve vekalet ücretinin hatalı olduğunu, hak düşürücü sürenin geçtiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemişlerdir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506 ncı maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan ... sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır.
7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21 inci maddesinde "Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır. (Ek fıkra: 11/1/2011-6099/5 md.) Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır. (Ek: 19/3/2003-4829/5 md.) Muhtar, ihtiyar heyeti azaları, zabıta amir ve memurları yukarıdaki fıkralar uyarınca kendilerine teslim edilen evrakı kabule mecburdurlar."
Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30 uncu maddesinin birinci fıkrasında "Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir."
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 27 nci maddesinde: "(I) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. (2) Bu hak; a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, b) Açıklama ve ispat hakkını, c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir" hükümleri düzenlenmiştir.
Diğer taraftan, Anayasanın 36 ncı maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ncı maddesinde düzenlenen ... yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme ..., ... yargılanma ... içinde teminat altına alınmıştır.
3. Değerlendirme
1. Dosya içeriğinden; davalılara yapılan dava dilekçesi tebligatının usulsüz olduğu, nitekim Mahkemece dava dilekçesinin yeniden tebliğe çıkarılarak 13.01.2015 tarihinde davalılara tebliğ edildiği, davalıların cevap süresi içerisinde sundukları 23.01.2015 tarihli dilekçe ile 2011/228 Esas sayılı davadaki cevaplarını tekrar ettiklerini bildirdikleri ve anılan dosyadaki tanık listesini sundukları anlaşılmaktadır.
2. Davalılara yapılan ilk tebligatların Tebligat Kanunu'nun 21 inci maddesi ve Yönetmeliğin 30 uncu maddesi uyarınca usulüne uygun olmadığı, yapılan ikinci tebligat üzerine davalıların süresinde cevap dilekçelerini ve tanık listelerini ibraz ettikleri ancak Mahkemece hukuki dinlenilme hakkına uygun olmayacak şekilde bildirdikleri iki tanıktan birinin dinlenilmemesi, dinlenilen iki tanığın beyanlarına da itibar edilmemiş olması doğru değildir.
3. Hal böyle olunca, davalıların cevap dilekçelerini süresinde sundukları gözetilerek tanık listesinde yer alan ve dinlenilmeyen tanıklarının dinlenilmesi ile dosya kapsamında yer alan tüm delillerin yukarıdaki ilkeler doğrultusunda değerlendirilerek ile hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalıların sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde davalılara iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
22.02.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.