"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Muş 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, mirasbırakan babası ... ...’den intikal eden 306 parsel (yenileme ile 110 ada 3 parsel) sayılı taşınmaz üzerinde bulunan binanın kat mülkiyeti ve ruhsat işlemlerini hızlandırması amacıyla annesinin, kendi adına asaleten, dava dışı kardeşi ... ve kendi adına ise velayeten dava dışı ...’nı Muş Noterliğinin 24.02.2003 tarihli vekaletnamesi ile vekil tayin ettiğini, anılan vekaletname kullanılmak suretiyle vekil ... tarafından dava konusu taşınmazdaki payların tamamının davalıya devredildiğini, aralarında 07.03.2003 tarihinde düzenlenen protokol başlıklı adi belge içeriğine göre bir daire ve bir dükkanın kendisine verileceğinin kararlaştırıldığını, buna rağmen bahse konu devrin yapılmadığını, tarafların akraba olduklarını, el ve iş birliği içerisinde hareket ettiklerini, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını ileri sürerek, 306 parsel (yenileme ile 110 ada 3 parsel) sayılı taşınmaz üzerindeki 2 ve 6 numaralı bağımsız bölümlerin tapu kayıtlarnın iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, aralarında 12 yıl önce düzenlenen protokol başlıklı adi belge içeriğine göre davanın açıldığını, bu nedenle zamanaşımı süresinin dolduğunu, bahse konu belge içeriğinde yazılı hükümleri kabul etmediğini, davacıya dava konusu taşınmaz üzerinde yer alan dükkanı tahliye etmesi için dava açtığını, bunun üzerine eldeki davanın açıldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; vekaletin dava dışı ...’na dava konusu taşınmazın satışı için verilmediği, vekaletin kat irtifakı tesis edilerek dava konusu taşınmaz üzerinde bağımsız bölümlerin mirasbırakan ... mirasçıları arasında bölüştürülmesi amacıyla verildiği, bu hususun dinlenen tanık beyanları da sabit olduğu, davalının vekil ...’nın yeğeni olduğu, durumu bilen veya bilmesi gereken kişi konumunda olduğu gerekçesiyle, davacının 3/8 miras payı oranında davanın kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasında 12 yıl önce düzenlenen belgeye dayalı olarak dava açıldığını, zamanaşımına ilişkin itirazlarının değerlendirilmediğini taşınmazın devri amacıyla vekaletname verildiğini, vekaletnamenin veriliş amacına uygun olarak da temlikin sağlandığını, aşamada dinlenen davacı tanıkları da vekil ...’nın vekalet görevini kötüye kullandığı konusunda somut beyanda bulunmadıklarını, taraflar arasında düzenlendiği iddia edilen 07.02.2003 tarihli adi belge içeriğinde yer alan hükümlerin gerçeği yansıtmadığını, böyle bir belgenin varlığını kabul etmediklerini, çünkü bahsi geçen belgenin aslının ibraz edilmediğini ve daha sonra tarafların tekrar bir araya gelerek anlaşmaları üzerine iptal edildiğini belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı vekilinin 24.10.2016 havale tarihli beyan dilekçesinde, protokolün davalının engelli kız kardeşi ve annesine bakılması koşulu ile taraflar arasında düzenlendiğini, ancak daha sonra yeğenlerinin tutumu sebebi ile protokolün karşılıklı olarak iptal edildiğinin belirtildiği, yine 30/03/2018 tarihli celsede 2003 tarihli protokolün tarafların akraba olmaları nedeniyle iptal ettiklerinin beyan edildiği, protokolün aksinin ispat edilemediği, dinlenen tanık beyanlarının da bu hususu ve davacının iddialarını doğruladığı, davalı tarafından ödeme yapılmadığı gerekçesiyle, istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itiraz nedenlerini yineleyerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Bilindiği üzere, Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu ... unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan ... sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'da benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
2. Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
3. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 6.328,35 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
02.03.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.