"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU KAYDINDA DÜZELTİM (TESPİT İSTEMLİ)
Taraflar arasında görülen tapu kaydında düzeltim (tespit istemli) davası sonunda, Yerel Mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, tapu kaydında düzeltim ( tespit istemli ) isteğine ilişkindir.
Davacı, 4059 ada 253, 1177 ada 44, 1211 ada 118, 209, 210, 211, 121, 124, 169, 172, 173, 193, 196, 197, 198, 199, 206, 228, 109, 114, 122, 164, 166, 203, 212, 117, 174, 194, 200, 205 ve 168 parsel sayılı taşınmazların mirasbırakanı ... ...’e ait olmasına rağmen tapu kaydında doğum tarihi yazmadığından işlem yapamadığını ileri sürerek, anılan taşınmazların ... ... kızı 01/07/1931 doğumlu mirasbırakan ... ...’e ait olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, gerekli araştırmaların yapılmasını isteyerek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın ispatlandığı gerekçesi ile davanın kabulüne ilişkin karar, Dairece; "…mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme elverişli ve yeterli olduğu söylenemez. Şöyle ki; çekişme konusu taşınmazların tapu kaydına dayalı olarak "... ... kızı ... " adına tescil edildiği halde tesciline ilişkin dayanak tapu kayıtları getirtilmemiş, kayıt maliki ile davacının mirasbırakanının aynı kişi olup olmadığı hususunda yeterli araştırma yapılmamıştır. O hâlde; çekişme konusu taşınmazların tesciline esas tüm belgelerin getirtilmesi, tapu kayıtları ile nüfus kayıtları arasında bağlantı bulunup bulunmadığının tespit edilmesi yukarıdaki ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir." gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Gaziantep 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 31/05/2012 tarih ve 2012/569 E, 2012/741 K. sayılı veraset ilamı incelendiğinde; mirasbırakan ... ... ve ...’den olma 1931 doğumlu ...’ın 26/01/1999 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak çocukları olan davacı ... ile ..., ... ve ...’i bıraktığı, dosya arasına alınan nüfus aile kayıt örneğine göre, ...’ın ( kızlık soyadı ... ) anne adının "..." olarak düzeltildiği, 1953 yılında ... ile evlenip, 1958 yılında boşandığı, 1970 yılında da ... ile evlendiği, her iki evlilikten de çocuğunun bulunmadığı, ancak ...’ın Kangal Sulh Hukuk Mahkemesinin 30/10/1996 kesinleşme tarihli, 1996/44 E 1996/68 K sayılı ilamı ile davacı ... ve kardeşlerini evlat edindiği, davacının aktif dava ehliyetinin bulunduğu, ...’ın kardeşlerinin ... ... ... ve ... ... olduğu anlaşılmıştır.
Getirtilen tapu kayıtlarından; dava konusu taşınmazlarda paydaş olarak "... ... kızı ... ..." isminin geçtiği, tapulama tutanakları incelendiğinde, 1971 yılında yapılan çalışma ile senetliden tespit ve tescil gördüğü, tutanaklarda paydaş ... ...’in doğum tarihi, ikamet yeri, anne-baba ve kardeş bilgilerine dair anlatım bulunmadığı tespit edilmiştir.
Bilindiği üzere mahkemenin Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğar. Diğer taraftan yerel mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu müessese, mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir (09.05.1960 tarihli 21/9 sayılı YİBK).
Somut olayda, hükmüne uyulan bozma ilamında izlenmesi gereken yol belirtilmiş, ne var ki mahkemece bozma ilamının gerekleri yerine getirilmemiştir.
Şöyle ki, bozma ilamında dava konusu taşınmazların dayanak tapu kayıtlarının getirtilmesi gerektiği belirtilmiş olmasına rağmen tapulama tutanaklarında yazan "Mayıs/1926 tarih 56 sıra, 52 cilt, 208 sayfa; 14.12.1943 tarih ve 15 sıra, 15 cilt, 48 sayfa; 15.11.1954 tarih ve 50 sıra, 25 cilt, 25 sayfa; 28.02.1955 tarih ve 68 sıra, 25 cilt, 71 sayfa; 30.04.1957 tarih ve 900 sıra, 29 cilt, 102 sayfa" ve varsa tespit edilen diğer eski tapu kayıt evraklarının celp edilip incelenmediği, eski tapu kayıtlarında geçen bilgiler ile davacının mirasbırakanı ...’ın nüfus kayıtlarının karşılaştırılmadığı, yine dava konusu taşınmazlarda keşif icra edilmediği ve kimin kullandığının tespit edilmediği anlaşılmıştır.
Yine, Nüfus Müdürlüğünden yapılan araştırma neticesinde ... ... kızı 1948 doğumlu ... ...’in bulunduğunun tespit edildiği, anılan kişinin duruşmaya çağrılması üzerine 18/04/2019 tarihli celsede beyanının alındığı, ne var ki dava konusu taşınmazlar üzerinde mülkiyet iddiasında bulunup bulunmadığı açıkça sorulup vereceği cevabın zapta geçmediği, sadece davacının mirasbırakanı ... ...’i ( Erbaş ) tanımadığına dair beyanına yer verildiği görülmüştür.
Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/2. fıkrasına aykırı olarak, dava dilekçesinde geçen 1211 ada 211, 121, 124, 169, 172, 173, 193 sayılı parseller yönünden olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmadığı gibi, yine anılan taşınmazların tedavüllü tüm tapu kayıtlarının da celp edilmediği tespit edilmiştir.
Hal böyle olunca, hükmüne uyulan bozma ilamında gösterildiği şekilde araştırma, inceleme ve değerlendirme yapılması, dava konusu taşınmazların yukarıda belirtilen ve tespit edilen dayanak tapu kayıtlarının ilgili Tapu Müdürlüğünden celp edilmesi, taşınmazlar başında keşif yapılması ve özellikle uzun süredir dava konusu taşınmazları kimin kullandığının ortaya çıkarılması, ... ... kızı 1948 doğumlu ... ...’in dava konusu taşınmazlar üzerinde mülkiyet iddiasında bulunup bulunmadığının tereddüte yol açmayacak şekilde giderilmesi, dava dilekçesinde geçen 1211 ada 211, 121, 124, 169, 172, 173, 193 sayılı parsellerin de tedavüllü tüm tapu kayıtlarının celp edilmesi ve haklarında olumlu ya da olumsuz bir hüküm tesis edilmesi, toplanan ve toplanacak deliller ile hasıl olacak sonuca göre bir karar
verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Kabule göre de, 4059 ada 253 sayılı parselin kaydı kapanarak 6020 ada 1 ve 2 sayılı parsellere gittiği gözetilmeksizin yeniden hükümde kaydı kapanan parselin de yazılması doğru değildir.
Davalı vekilinin değinilen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasa'nın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz edenin sıfatı nedeniyle muafiyet gereği peşin harç yatırılmadığından harç hususunda karar verilmesine yer olmadığına, 24/11/2021 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.