Logo

1. Hukuk Dairesi2021/7091 E. 2022/1887 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı, ağabeyine devrettiği taşınmazın imar uygulaması sonrası yarısının kendisine iade edilmesi gerektiğini iddia ederek, tapu iptali ve tescil yerine tazminat talep etmiştir.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı, taşınmazın yarısını davalıya inançlı işlem yoluyla devrettiği iddiasını ispatlayamadığından, mahkemenin yemin deliline başvurması ve davalının yemini eda etmesi sonucunda davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunarak onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TAZMİNAT

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil-tazminat davası sonunda İstanbul Anadolu 27. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 12/04/2021 tarihli, 2020/288 Esas, 2020/3258 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 08/03/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... ... ve vekili Avukat ...... ile temyiz edilen davalı vekili Avukat ...... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, eski 498 parsel sayılı taşınmaz davalı ağabeyi ile birlikte adına kayıtlı iken taşınmazdaki payını aile büyüğü olması nedeniyle davalı ağabeyine devrettiğini, imar uygulaması sonrası 208 ada 4 parsel sayılı taşınmazın tamamının davalı adına tescil edildiğini, tescilden sonra aralarında düzenledikleri senedin arka yüzünde, imar düzenlemesi sonrası davalının taşınmazın yarısını iade edeceğinin belirtilmesine rağmen davalının iadeye yanaşmadığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile ½ payın adına tesciline, olmadığı takdirde 150.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, aşamada tapu iptali ve tescil isteğinden feragat etmiştir.

II. CEVAP

Davalı, kesin hüküm ve zamanaşımı itirazında bulunarak delil olarak sunulan senedin arkasında yazılı sözleşmede imzasının bulunmadığını, davacının kötü niyetli olarak bu davayı açtığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemece, tapu iptali ve tescil isteğinden feragat edildiği, tazminat isteği yönünden ise inançlı işlem iddiasının yazılı delille ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 30/06/2020 tarihli ve 2018/156 E., 2020/3258 K. sayılı ilamıyla; “Hal böyle olunca, öncelikle imar işlemi sonucu davalı adına tescil edilen 208 ada 4 parsel sayılı taşınmazın dayanağı tüm kayıtların ilgili tapu müdürlüğünden temin edilerek eski 498 parsel sayılı taşınmaz ile bir ilgisi olup olmadığının tespit edilmesi, ilgisinin tespit edilmesi halinde davacı tarafa yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu husus göz ardı edilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 12/04/2021 tarihli ve 2020/288 E., 2020/3258 K. sayılı kararıyla; davacı tarafın yemin teklifinde bulunduğu ve davalının yemini eda ettiği, davacının, çekişme konusu taşınmazın yarısını davalıya bedelsiz olarak temlik ettiği iddiasını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili, dosyaya sunulan deliller değerlendirilmeksizin eksik inceleme ile karar verildiğini, ... ... adına tanzim edilmiş, borçlusu ... olan 15/11/1987 tanzim tarihli senet arkasında sözleşmede her ne kadar davalının imzası olmasa da sözleşmenin ekinde yer alan senette imzasının bulunduğunu, aynı kağıdın arka ve ön yüzüne yazılan senet ve sözleşmenin bir bütün olduğunu, sözleşmenin ve senedin yazılı delil niteliğinde bulunduğunu, aksi halde delil başlangıcı olarak nitelendirilmeleri gerektiğini, davalının senedi neyin teminatı olarak verdiğini açıklayamadığını, bu hususun belirsiz kaldığını, mahkemenin gerekçesi ile yargılama yöntemi arasında çelişki olduğunu, zira mahkemece yargılama yapılırken davanın esasına girildiğini, dosyaya sunulan sözleşme ve senet ile birlikte dinlenen tanıklar, keşif ve bilirkişi incelemesi ve dosya kapsamı birlikte dikkate alındığında taşınmazın yarısının davacıya ait olduğunun çok açık olduğunu, davalının yerine getirmediği yükümlülükler miktarınca sebepsiz zenginleştiğini, İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/451.E. Sayılı dosyası ile daha önce açılmış olan dava ile eldeki davanın konularının farklı olduğunu, davacının fiilen bölünen dava konusu taşınmazda kendi kiracıları ile sözleşme yapıp ve kiraları da topladığını, ayrıca bu kiraları davacı uzun zamandır toplarken davalı tarafın hiç bir madahalede bulunmayıp 2014 yılının başlarında müdahalede bulunduğunu, zira davalı tarafın da bu taşınmazların davacıya ait olduğunu bilmekte ve kabul etmekte olduğunu belirtip kararın bozulmasını istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.

Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.

Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.

Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.

İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır. Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir.

6.2.2. 6100 sayılı HMK’nın 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.", 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." hükümlerine yer verilmiştir.

6.3. Değerlendirme

Dosya kapsamına, toplanan delillere, (IV/6.2.) paragraftaki hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, (IV/2.) paragrafında yer verilen ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılmış olmasına göre (IV/3.) paragrafta yer verilen gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı vekili için 3.815,00-TL duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/03/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.