"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Yerel Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, mirasbırakanın kendisiyle ilgilenip bakımını yapan davalı torunu ve kızı ...'ye duyduğu minnet sonucunda devri yaptığı, gerçek irade ve amacının diğer mirasçılarından mal kaçırmak olmadığı gerekçesiyle, davalının istinaf başvurusu 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-2. maddesi gereğince kabul edilerek İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan ...'ın 40720 ada 27 parsel sayılı taşınmazını davalı torununa mal kaçırma kastıyla muvazaalı olarak satış yoluyla devrettiğini, satış işleminde mirasbırakanın vekili olarak davalının annesinin bulunduğunu ileri sürerek , tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.
Davalı, mirasbırakanın 2015 yılında felç kalıp yatalak olduğunu, ölene kadar annesi ile birlikte tüm bakımlarını üstlendiğini, mirasbırakanın emekli maaşının masraflarını karşılamadığını, minnet duygusu ve tedavi harcamalarına kaynak yaratmak için taşınmazını sattığını, yapılan satış işleminin gerçek olduğunu belirtip, davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince, temlik işleminin mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak yapıldığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiş, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, mirasbırakanın kendisiyle ilgilenip bakımını yapan davalı torunu ve kızı ...'ye duyduğu minnet duygusuyla devri yaptığı, gerçek irade ve amacının diğer mirasçılarından mal kaçırmak olmadığı gerekçesiyle, davalının istinaf başvurusu 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-2. maddesi gereğince kabul edilerek, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp, davanın reddine ilişkin yeniden karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, mirasbırakan ...’ın 19.05.2018 tarihinde öldüğü, geriye mirasçıları olarak davacı kızı Dilek ve dava dışı ...’nin kaldığı, mirasbırakanın dava dışı kızı ...’yi vekil tayin ettiği, 03.04.2018 tarihinde dava konusu taşınmazın vekil ... tarafından oğlu ...’a satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; dinlenen tanık beyanları ve dosya kapsamından murisin davacıya mal vermek istemediği, torununa ev bırakacağını söylediği, emekli maaşı ve kira geliri olan murisin mal satmaya ihtiyacı olmadığı, davalıyı diğer çocuklarından ve torunlarından daha çok sevip gözettiği, dolayısıyla mirasbırakanın yaşamının son döneminde adına kayıtlı üç katlı tek taşınmazını kızı ... dururken torunu ...’a devretmesindeki asıl amacın mirasçılardan mal kaçırma olduğu anlaşılmakla, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK'nın 371/1-a maddesi gereğince İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK'nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29/11/2021 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.