"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL, BEDEL
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel istemli dava sonunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince verilen 08/06/2021 tarihli, 2021/51 Esas ve 2021/925 Karar sayılı ilam yasal süre içerisinde davalılar vekillerince duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 15/03/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekili Avukat ..., davalı ... ... vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacılar vekili Avukat ... geldiler. Davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davalı ... vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar dava dilekçelerinde, mirasbırakan babaları ...’ın 2241 ada 3 parsel sayılı taşınmazının 1/2 payını davalı oğlu ...’a, 1/2 payını da davalı gelini ...’e muvazaalı olarak temlik ettiğini, devrin kız çocuklarından mal kaçırmak amacıyla yapıldığını, mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacı olmadığını, sonrasında taşınmazda bina yapıldığını ve yapılan binada A blok 44, C blok 31 numaralı bağımsız bölümlerin tamamı ile A blok 117 numaralı bağımsız bölümün yarısının davalılara verildiğini, davalılardan ...’in kendisine düşen taşınmazı diğer davalı kardeşi ...’a muvazaalı olarak devrettiğini, bedellerin düşük olduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile payları oranında adlarına tesciline, mümkün olmazsa bedelin tahsiline karar verilmesini istemişler, aşamada davalı ... adına kayıtlı taşınmazların satışı üzerine satılan taşınmazlar yönünden davaya tazminat istemli olarak devam ettiklerini bildirmişlerdir.
II. CEVAP
1. Davalı ... cevap dilekçesinde, iyi niyetli üçüncü kişi olduğu ve mirasçı olmadığı için davanın kendisi yönünden husumet yokluğundan reddi gerektiğini, evlendiklerinde ekonomik durumları kötü olduğu için ayrı bir eve çıkamadıklarını ancak altınları ile taşınmaza bir daire daha yaptıklarını, mirasbırakanın eşi öldükten sonra evlenmek istediğini, davacıların buna karşı çıktıklarını ve "arsayı oğullarına sat, düğünün parasını onlar versin, hem de kadın malları almasın" dediklerini, kendilerinin ve diğer davalı ...’ın verdiği para ile murisin ikinci evliliği için hem aracıya ödeme yaptığını, hem de eşine altın aldığını, bu nedenle dava konusu taşınmazın kendilerine temlik edildiğini, 2014 yılında eşinin borçları nedeniyle alacaklıların ailesini rahatsız ettiğini, diğer davalı ...’dan borç aldıklarını, murisin de alacaklıları durdurmak için taşınmazın satılmasını istediğini, ancak sözleşmedeki cezai şart nedeniyle taşınmazın inşaat halinde iken satılmasının mümkün olmadığını, maddi durumu iyi olan ...’un bedelinin üzerinde olacak şekilde taşınmazı satın aldığını, ayrıca son on yıl makineye bağlı yaşayan murise kendisinin baktığını ve kızlarının hiç ilgilenmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı ... cevap dilekçesinde, taşınmazı bedelini elden ödeyerek edindiğini, murisin taşınmazı ikinci evliliğinin masrafları için sattığını, taşınmazı alacak ekonomik gücü olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
3. Davalı ... cevap dilekçesinde, iyi niyetli üçüncü kişi olduğu ve mirasçı olmadığı için davanın kendisi yönünden husumet yokluğundan reddi gerektiğini, davacıların iddialarının delile dayanmadığını, taşınmazı davalı kardeşi ...’ten satın aldığını ve aldığı tarihten itibaren kendisinin tasarrufunda olduğunu, ...’in eşinin borçları nedeniyle alacaklıların aileyi rahatsız ettiğini, bu nedenle aileye peyder pey borç verdiğini, murisin alacaklıları durdurmak için taşınmazın satılmasını istediğini, ancak sözleşmedeki cezai şart nedeniyle taşınmazın inşaat halinde iken satılmasının mümkün olmadığını, ekonomik durumunun iyi olduğunu, taşınmazı değerinden fazla olacak şekilde 240.000 TL’ye edindiğini, bedeli verdiği borçlar dışında çektiği kredi, çevresinden aldığı borçlar ev kazancını bir araya getirerek ödediğini, murisin de taşınmazı ikinci evliliğinin masrafları için gelinine sattığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
2.İstinaf Nedenleri
Davacılar istinaf dilekçelerinde özetle, yerel mahkemedeki beyanlarını tekrarla, davalıların murisle iş birliği yaparak kendilerini mirastan mahrum etmek istediklerini, murisin taşınmaz satmaya ihtiyacı olmadığının sabit olduğunu, murisin ikinci evliliği için masraf yapmadığını, verilen kararın yerinde olmadığını, tanık beyanlarının ve delillerin yanlış değerlendirildiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmişlerdir.
3. Gerekçe ve Sonuç
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 08/06/2021 tarihli, 2021/51 Esas ve 2021/925 Karar sayılı kararıyla; murisin ikinci evliliğini yapmadan iki gün önce taşınmazı iki oğluna kalacak şekilde oğlu ve gelinine devrettiği, buradaki amacın ikinci eşin mirastan pay almasını engellemek olduğu, devir tarihinde tüm mirasçıları kapsayacak şekilde bir paylaşım yapılmadığı, murisin kız evlatları ile beşeri ilişkisinde olumsuz bir yan bulunduğuna ilişkin tanık anlatımı bulunmamakla birlikte murisin aynı binada oturduğu iki erkek evladı ile daha sıkı bir ilişki içinde olduğu, ülkemizde kız evlatlara mal bırakmamaya dayalı yerleşik gelenek bulunduğu da gözetildiğinde murisin erkek çocuklarını kız çocuklarından üstün tutarak taşınmazı erkek çocuklarına bağışlamak istediği, bu nedenle oğlu ...'a ve diğer oğlu İsmail'in çevreye borçlu olması nedeniyle gelini ... adına devir ettiği, her ne kadar taşınmaz bedelinin murise ödendiği savunulmuş ise de buna ilişkin duyuma dayalı tanık beyanı dışında delil bulunmadığı, davalı ...'in eşinin yüklü miktarda borçları bulunduğu tanıklarca ifade edildiğinden davalının taşınmaz alacak kadar bir birikim ve ya ziynet eşyası ile ödediği savunmasının inandırıcı olmadığı, murisin gerçek iradesinin ikinci evliliği öncesinde terekeden mal kaçırmak olduğu, dolayısıyla davalılara yapılan satış işleminin muvazaalı olduğu, davalı ...’un da muvazaalı işlemin tarafı olan davalı ...'in kardeşi olduğu, dava konusu taşınmazı rayiç değerinin fahiş derecede altında bedelle el değiştirdiği, taraf anlatımı ve tanık anlatımlarından davalı ...'in eşi İsmail'in çevresine yüklü miktarda borçlu olduğu, devirden önceki dönemde cezaevine girdiği, davalının kız kardeşinin eşi İsmail'in borçlarını ya da taşınmaz bedelini ödediğine ilişkin yazılı delil bulunmadığı, işletmesi adına düşük miktarda kredi kullandığı dışında bankalardan taşınmaz alımına yetecek miktarda kredi kullandığına ilişkin delil bulunmadığı, davalı ...'in eşinin borçları nedeniyle taşınmazı üzerinde tutmak istemediği ve güvendiği yakın akrabası kardeşi adına devir ettiği, davalı ...'ün ediniminin gerçek bir satış işlemi olmadığı gibi yakın akraba olması nedeniyle murisin tasarrufunun muvazaalı olduğunu bilecek durumda olduğu gerekçesiyle davacıların istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar temyiz isteminde bulunmuşlardır.
2. Temyiz Nedenleri
2.1. Davalı ... temyiz dilekçesinde özetle, durumunun temyiz masraflarını ve harçlarını karşılamaya yetmediğini, pandemi döneminde çoğu zaman çalışamadığını, bakmakla yükümlü olduğu çocuklarının olduğunu, eşinin de maddi durumunun kötü olması nedeniyle evin mali yükünü taşıyamadığını, üzerine kayıtlı herhangi bir gelir getiren malvarlığının olmadığını, e-devlet sisteminden de bu durumun tespit edileceğini belirterek adli yardım talebinin kabulünün gerektiğini, İlk Derece Mahkemesinin gerekçesinin ve tespitlerinin doğru olduğunu ve davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, murisin kızlarının ikinci evliliğine karşı çıktığını ve destek olmadıklarını, kendisinin altınlarını verme ve ölünceye kadar bakma şartı ile dava konusu taşınmazı edindiğini, bu durumdan davacılar da dahil tüm akrabaların haberi olduğunu, geline mal verilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, eşinin temlik tarihinde değil 2017-2018 yıllarında borçlu hale geldiğini, Bölge Adliye Mahkemesinin tarihleri karıştırdığını, dava konusu yerin temlik tarihinde varoş olarak tabir edilen, imarı olmayana alım- satımı pek yapılmayan bir yer olduğunu, dolayısıyla dava konusu alacak kadar ekonomik güçlerinin bulunduğunu, taşınmazda bulunan gecekondunun ilk katının davalı ... tarafından yapıldığını, ikinci katını da imece usulü kardeşler tarafından yapıldığını, murisin ikinci eşinden boşandığını, 11 yıl makineye bağlı halde yaşadığını, koah hastası olduğunu ve ölünceye kadar ona kendisinin baktığını, kızlarının eşinden boşanması halinde babalarına bakmayacaklarını söylediklerini ve bakmadıklarını, Bölge Adliye Mahkemesinin dosyayı yeterince incelemeden tanık beyanları ve bilirkişi raporunu dikkate almadan karar verdiğini, murisin kız çocuklarından mal kaçırdığı hususunun mahkemenin varsayımında ibaret olduğunu, dosyada buna ilişkin bir delil olmadığını, muris muvazaası şartlarının eldeki davada gerçekleşmediğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
2.2. Davalı ... temyiz dilekçesinde özetle, 2021 yılında cirosu iki milyon lira olan bir şirketin %85 ortağı olduğunu, ekonomik durumunun çok iyi olduğunu, alım gücünü İlk Derece Mahkemesinin ve Bölge Adliye Mahkemesinin araştırmadığını, taşınmazı alırken konut kredisi kullanmadığını, eşinin altınları ve ticari kredilerinden gelen para ile taşınmazı satın aldığını, kardeşi olan davalı ...'in eşinin ekonomik durumu kötü hale gelince alacaklılarının aileyi rahatsız ettiğini, ...'in eşinin psikolojik tedavi gördüğünü ve temlik tarihinde ceza evinde olduğunu, davacıların kardeşlerine yardımcı olmadığını, inşaat devam ederken taşınmazın aile dışından birine satılması halinde cezai şart uygulanacağından kendisinin yardımcı olmak için daha kaba halde iken dava konusu taşınmazı satın aldığını, kötü niyetli olması halince başka biri üzerine devralabileceğini, kendisinin iyi niyetli üçüncü kişi olduğunu, İlk Derece Mahkemesinin gerekçesinin ve tespitlerinin doğru olduğunu ve davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, temlik aldığı tarihe ilişkin bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, zira daha inşaat halindeki yerin o kadar etmeyeceğini, kendisinin taşınmazı değerinin üstünde olacak şekilde 240.000,00 TL'ye satın aldığını, tapuda harcın düşük olması için değerin az gösterildiğini, Bölge Adliye Mahkemesinin lehine olan tanık beyanlarına yer verdiğini, muris muvazaası şartlarının eldeki davada gerçekleşmediğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
2.3. Davalı ... temyiz dilekçesinde özetle, eldeki davada ispat yükünün davacı tarafta olduğunu ancak hiç bir somut delille davayı ispat edemediklerini, İlk Derece Mahkemesinin de temlikin muvazaalı olmadığını kabul ettiğini, murisin kız çocuklarından mal kaçırdığına ya da erkek çocuklarını kayırdığına yönelik dosyada tanık beyanı ya da tespit bulunmadığını, Bölge Adliye Mahkemesinin varsayımla karar verdiğini, murisin temlikten elde ettiği geliri ikinci evliliğini yapmak için kullandığını, evlilikte tek masrafın düğün olmadığını, dava konusu taşınmazın temlik tarihinde değerinin çok düşük olduğunu, kentsel dönüşüm nedeniyle sonradan değer kazandığını, tapuda gösterilen bedelin düşük olmasının muvazaanın kanıtı olamayacağını, taşınmazı alacak ekonomik gücü olmadığı yönündeki gerekçenin doğru olmadığını, temlik tarihindeki bedeli karşılayacak ekonomik gücü olduğunu, kendisinin mobilya üretimi yaptığını ve eşinin de çalıştığını, ayrıca eşinin altınları da olduğunu, muris muvazaası şartlarının eldeki davada gerçekleşmediğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili, olmazsa bedel istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706 ncı, Türk Borçlar Kanunu'nun 237 nci ve Tapu Kanunu'nun 26 ncı maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
3.2.2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 6 ncı maddesi “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 190 ıncı maddesinin birinci fıkrası ise “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” hükmünü düzenlemiştir.
3.2.3. Adli yardıma ilişkin usul ve esaslar 6100 Sayılı HMK’nin 334 ila 340 ıncı maddelerinde düzenlenmiştir.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriğinden; mirasbırakan ...’ın 29/09/2005 tarihinde ikinci evliliğini yaptığı ve 2006 yılında boşandığı, 27/09/2005 tarihinde murisin 2241 ada 3 parsel sayılı taşınmazının 1/2 payını davalı gelini ...’e, 1/2 payını ise davalı oğlu ...’a satış suretiyle temlik ettiği, mirasbırakanın 29/12/2017 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak çocukları ... ve ...’ın kaldığı anlaşılmaktadır.
3.3.2. Bilindiği üzere, muris muvazaasına ilişkin davalarda temlikin muvazaalı olup olmadığının değerlendirmesi yapılırken taşınmazın nazara alınması gereken değeri temlikin yapıldığı tarihteki değeridir.
3.3.3. Somut olayda, dava konusu taşınmazın temlik tarihindeki değeri dikkate alındığında mirasbırakanın aynı tarihte ikinci evliliğini yapmasının ve evlilik masraflarının davalı oğlu ve gelini tarafından taşınmaz temliki suretiyle karşılanmasının murisin amacının mal kaçırmak olmadığını gösterdiği gibi eldeki davada ispat külfetinin davacılara düştüğü, toplanan davacı taraf delilleri ile de muvazaanın varlığının usulünce ispat edilemediği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekir.
3.3.4. Hal böyle olunca, davacılar tarafından ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
VI. SONUÇ:
1.HMK’nin 334 ila 340. maddeleri uyarınca davalı ...’in yasal şartları oluşan adli yardım talebinin kabulüne,
2.Davalıların değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalılar ... ve ... için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacılardan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, 15.03.2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.